Zanka

Türker Ertürk

Twitter Instagram


Türker Ertürk

Bugün geldiğimiz yer itibarıyla ne yazık ki bazı çevreler Mavi Vatan üzerinden yelken açtığı çağ dışı ve tehlikeli rotada iktidarın yelkenlerine rüzgâr dolduruyor ve gaz veriyorlar. Bu çok yanlış!

İktidarın halen seyrettiği bu rotada bırakın Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanları bağlamındaki ulusal hedeflerimize ulaşmayı, başımızı çok ciddi biçimde belaya sokarız ve ülkemizi gelecek nesillerin bile altından kalkamayacağı bir şekilde felâkete sürükleriz.

Ne mavisi ne de yeşili! Gerçekte vatan iktidarın umurunda değil! Vatanı umursamak söylemlerle olmaz, eylemlerle ve akıl dolu siyasetle olur. İktidar, 2002’den 2019’a kadar Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanlarımız konusunda parmağını bile kıpırdatmadı. Enerjisini Cumhuriyetimizin değerlerini aşındırarak, kurucu ideolojimize ve kurucumuza düşmanlık ederek tüketti. Hatta deniz yetki alanlarımız konusunda girişim yapmak isteyen askerlerimize de Fethullah Gülen örgütü ile birlikte kumpas operasyonları yaptı.

 

Mısır’la Kavga Etmek Ülkemize İhanettir

İktidar, Ekim 2019’da bir anda aşka geldi ve Libya’nın İhvan destekli Trablus yönetimiyle deniz yetki alanları sınırlandırma mutabakat muhtırası imzaladı. Türkiye açısından Libya ile böyle bir anlaşma yapmak doğruydu. Zaten Kaddafi döneminde de bu konuda görüşmeler yapılıyordu. Ama iktidar açısından amaç farklıydı. Libya’da savaş vardı ve iktidar bu savaşa ihvan lehine katılmak istiyordu, aynen 2011’de Suriye’de yaptığı gibi! İşte bu muhtıra iktidar açısından Libya savaşına müdahil olmanın meşruiyetini sağlıyordu.

Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanları paylaşımından istifade etme hakkı olan ülke sayısı Türkiye, KKTC, GKRY, Suriye, Lübnan, İsrail, Mısır, Libya ve Yunanistan olmak üzere dokuzdur. Türkiye’yi yöneten iktidar, bu bölgenin her bakımdan en güçlüsü olarak paylaşım konusunda bu ülkeleri bir araya getirmeliydi ama böyle bir girişimi aklına bile getirmedi. Türkiye’nin bu bölgede paylaşım konusunda en zor uzlaşacağı ülkelerin Yunanistan ve GKRY olduğunu biliyoruz. Suriye, Lübnan, İsrail ve Mısır ise paylaşım konusunda uzlaşabileceğimiz ülkelerdi. Hele Suriye ve Mısır, en kolay ve sorunsuz anlaşabileceğimiz ülkelerdi. İktidar ise bu süreçte Suriye ile savaşıyor, Mısır’la kavga ediyordu. Hâlbuki Türkiye’nin güvenliği ve çıkarları açısından bu ülkeler ile bir sorunu yoktu ve bu ülkelerden Türkiye’ye yönelik bir tehdit de vaki değildi.

 

Diktatörle İşbirliği Yapıldı

İktidar çağ dışı Siyasal İslamcı ideolojisi, milyonda bir bile gerçekleşme şansı olmayan Yeni Osmanlı hayali ve bu kapsamda geliştirdiği İhvan aşkı nedeniyle ülkemizin çıkarları ve güvenliği hilafına bu ülkelerin yöneticilerine düşmanlık ediyordu. Mısır Cumhurbaşkanı Sisi için yaptığı “darbeci” ve “diktatör” suçlaması da ilkeli bir yaklaşım değildi. Çünkü iktidar, Sudan’ın acımasız darbeci diktatörü El-Beşir’le işbirliği geliştirmiş ve askeri işbirliği anlaşması yapmıştı.

Geçtiğimiz Perşembe (6 Ağustos 2020), Mısır ve Yunanistan deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşmasını imzaladı. Esasında bu anlaşmanın gerçek mimarı Türkiye’deki iktidardır. Çünkü Mısır’ın devlet aklı bu anlaşmayı Türkiye ile yapmaktan yanaydı. Bu yüzden Yunanistan ile müzakerelerini uzattı; belki Türkiye’deki vatansever diplomatlar ve askerler telkin eder de iktidar fikrini değiştirir diye! Baktı ki olmuyor; “Günah benden gitti” dedi ve bastı imzayı.

 

Mısır, Meis ile Mesaj Verdi!

Mısır, Türkiye ile anlaşması durumunda daha fazla deniz yetki alanına sahip olabilmesi açısından avantajlı olmasına rağmen; iktidarın İhvan’a destek vermesi nedeniyle Yunanistan ile anlaşmak zorunda kaldı. Çünkü terör örgütü olarak gördüğü İhvan’a verilen desteği güvenlik sorunu olarak değerlendiriyor. Yani biz PKK’ya yardım eden yabancı ülkelere nasıl bakıyorsak, Mısır da İhvan’a destek veren ülkelere o gözle bakıyor.

Mısır anlaşmayı imzalarken bile Yunanistan’ın masaya getirdiği Meis’deki deniz yetki alanı iddiasını yok saydı ve Türkiye’ye olumlu bir mesaj verdi. Tabii ki iktidar anlayabilirse veya anlamak isterse! İmzalanan bu anlaşma ile Türkiye için tren hala kaçmış değil. Bu anlaşmanın onaylanması için Mısır Meclisi’nden geçmesi lazım.

 

Moskova’dan Daha Gurur Kırıcı Olamaz!

İktidar ülkemizin gelecek nesilleri de yakından ilgilendiren çıkarlarını bir nebze bile olsun düşünüyorsa; hemen uçağa atlayıp Kahire’ye gitmeli Sisi ile buzları eritmeli ve Türkiye ile Mısır arasında deniz yetki alanları konusunda yapılacak bir anlaşmanın önünü açmalıdır. Ülkemizin çıkarları ve güvenliği için kişisel gurur söz konusu olamaz. Sanırım Moskova’da karşılaştığımız onur kırıcı muameleden daha kötüsü olmaz, olamaz! Ayrıca; Türkiye’nin Mısır’la olan ve çok uzun yıllara dayanan tarihi ve kültürel bağları da olduğu göz önüne alınmalıdır.

Mısır başlangıç olmalı, arkası İsrail, Lübnan ve Suriye olarak getirilmeli ve Mısır, İsrail ve Suriye’ye derhal büyükelçiler gönderilmelidir. Eğer iktidarın Türkiye’nin çıkarları ve güvenliği konusunda biraz olsun endişesi varsa!

 

Sadece Güce Dayanarak Olmaz

Sadece güce dayanarak ulusal hedeflerimize ulaşamayız ve bu kapsamda tüm bölgeyi ve dünyayı karşımıza alarak Doğu Akdeniz ve Ege’deki deniz hak ve menfaatlerimizi koruyamayız. Uzun soluklu ve sabırlı devlet aklına, diplomasiye, son kerteye kadar meşru ve hukuki zeminlerde kalmaya çalışmalıyız. İktidar her geçen gün daha fazla kaybettiği halk desteğini askeri güçle ve onun sağlayacağı zaferle kazanmayı, sıkışmışlığını, tükenmişliğini ve yalnızlığını bu yolla bertaraf etmeyi aklına getirmemelidir. Bu bir felaket ve intihar olur.

Halil Özsaraç’ın Doruk Yayınları’ndan piyasaya yeni çıkan “Donanmanın Tarihsel Serüveni” adlı kitabını okumanızı tavsiye ederim.



Bu içeriğe emoji ile tepki ver