Zanka

Mustafa Solak

Twitter


Mustafa Solak

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın “Biz masalları olan bir coğrafyanın çocuklarıyız. Bize yüz elli yıldır modernleşme adı altında başkalarının hikâyeleri anlatıldı. Artık kendi hikâyemizi yazma zamanıdır” şeklinde tweet attı. 

Kim o başkaları? Kendi ülkesinin insanının hikayesini mi “başkalarının hikayesi” görüyor yoksa yabancı bir ülkenin hikayesini mi kastediyor?

Kastı yabancı bir ülkenin hikayesiyse buna hep birlikte karşı çıkalım.  Çünkü Atatürk’ün dediği gibi “biz bize benzeriz.” Bunu kastediyorsa bu hikayede neler yer aldığını açıklamalı.

Yok, kendi ülkenin insanının hikayesini, “başkalarının hikayesi” sayıyorsa, millet fikri olarak birbirine yabancılaşmıştır ki dış düşmandan daha tehlikelidir. Çünkü düşmanı, kibarca “başkalarını” kendi içinde bulmuştur. Sanırım Kalın da kendi gibi düşünmeyen insanların fikirlerini “başkalarının hikayesi” olarak görmektedir. Bu ifade açıkça kendi insanına meydan okumaktır. “Gücü ele geçirdik, artık kendi hikayemizi dinleyeceksiniz” düşüncesini hayata geçirmektir. Kısaca milleti kutuplaştırmaktır. Kutuplaştırma siyasetinin tutmayacağını baştan söyleyelim.

Kalın 150 yıllık modernleşme tarihimizin önemli atılımlarını yapanları, “başkaları” değerlendiriyor ya, onların hikayelerinde daha doğrusu ufuklarında neler vardı, neleri gerçekleştirdiler bakalım. Modernleşmenin ne olduğunu olgular üzerinden görelim.

150 yıl öncesine dönelim. 1870’li yıllar. 1876’da padişahın yetkilerini kısıtlayan 1. Meşrutiyet Devrimi gerçekleşti. Anayasa kabul edildi. Anayasalı yönetime geçildi. Yani yapılanlar anayasaya uygun olacaktı. Yine padişahın yetkileri sınırlandırılarak milli egemenlik genişlemeye başladı.

Anayasa ve milli egemenlik kavramları mı başkalarının hikayesi?

1877’de Ruslarla savaş gerekçesiyle 32 yıl meclisi tatil eden (aslında kapatan) 2. Abdülhamit’e karşı “hürriyet, eşitlik, özgürlük” talepleriyle 1908’de 2. Meşrutiyet Devrimi gerçekleşti.

Hürriyet, eşitlik, özgürlük mü başkalarının hikayesi?

Padişahın emperyalizmle işbirliği halinde Anadolu’nun işgal edilmesine karşı verilen kurtuluş savaşıyla, Türk milletine, milli egemenliğine dayalı Türkiye Cumhuriyeti kuruldu. Bu yeni devlette yabancılara verilen kapitülasyonlar yoktu, tam bağımsızlık esastı. Devlet halkçı, laik, milliyetçi, cumhuriyetçi, devrimci, devletçiydi. Fetihçilik değil “yurtta sulh, cihanda sulh” geçerli oldu.

Türk milletinden olmayanlar için bu milletin hiç gitmediği yerlerde savaşmadığı için mi kendi hikayenizden saymıyorsunuz?

Ümmet yerine Türk milleti hakim kılındığı için başkalarının hikayesi oluyor?

Başkalarını hikayesiyse neden başkaları Osmanlı devletinin yaşamasına tahammülsüzdü?

Çok eşlilik yerine tek eşlilik, kadının erkekle eşit, muhtar, belediye başkanı, milletvekili olması mı başkasının hikayesi?

Milleti manen ve madden sömüren tekke ve zaviyelerin kapanması mı başkalarının hikayesi?

Böyleyse tekke zihniyetli yani dini en iyi kendisinin bildiğini iddia eden Fetullah Gülen’den çektiğiniz yetmedi mi?

Anlamak  istiyoruz. Nedir bu başkalarının olan hikaye?

Siz açıklamadığınıza göre bizim de aklımıza bu sorular geliyor. Can sıkıntınız ümmet anlayışının, padişahın, halifenin yerine Türk milletinin, milli egemenliğin yerleşmesi ise bu kavramları siz de yeri geldiğinizde kullanıyorsunuz. Kimi konularda sizin gibi düşünmeyenleri milli egemenliğe saygı duymamakla eleştiriyorsunuz. Türk milletinin başarılarında seviniyor, başarısızlığında üzülüyorsunuz. O halde derdiniz nedir?

Milletin aklına neden kuşku sokup milleti kutuplaştırıyorsunuz?

Kutuplaştırma siyasetinizin 15 Temmuz gecesi toplum bir kesiminde “oh AKP’ye müstehaktır” denmesine neden olduğunuzu anlayın.

Görmüyor musunuz dinin bir vicdan meselesi olduğunu ama her devletin kendi milletinin çıkarının peşinden koştuğunu?

Sizi halife, padişah yapsak müslüman ülkelerin tanıyacağını mı sanıyorsunuz?

KKTC’nin müslüman devletlerce tanınmasını sağlayınız da alkışlayalım.

Siz modernleşmeyi hedef alarak en büyük modernleşme atılımımızı yapan Atatürk’ü hedef aldığınızın farkında mısınız?

Sorsak “hayır” diyeceksiniz ama millette bu algıyı yarattığınızı fark edemeyecek kadar düşüncesiz değilsiniz sanırım.

Bizim 150 yıllık modernleşme hikayemizde belirttiğimiz gibi anayasa, hürriyet, eşitlik, özgürlük mücadelesi, kadının eşitliği, Türk milletine yaslanmak, milli egemenlik var. Halifelik, saltanat, tarikat, cemaatlar yok. Bizim derken Türk milletinin hikayesi bu. Sizin hikayenizde ne var?

Bunlara aykırı hikayenin dinlenmeyeceğini görün. Örneğin

15 Temmuz darbesinde AKP genel merkezinden neden padişahın veya tarikat-cemaat liderlerinden birinin değil de Atatürk posteri sarkıttınız?

Pekala biliyorsunuz ki bunlar modern öncesi dönemin şahsiyetleri. Artık millet, milli egemenlik var. Biliyorsunuz ki Atatürk, Türk milletini birleştirmektedir. Çünkü millet modernleşme deyince Atatürk’ü aklına getirir. Modernleşme, başkalarının hikayeleri diyerek Atatürk’ü hedef almanızı bu millet sineye çekmez.

ABD, Suriye’de petrol konusunda PKK’nın yan örgütü SDG ile anlaşmış, yani SDG’yi devlet nazarında kabul etmiş ve ekonomik kriz, PYD/PKK, FETÖ, Ege, Kıbrıs, Libya, Mısır, Mavi Vatan gibi meselelerimiz dururken modernleşmeyle, Atatürk’le hesaplaşanları bu millet sırtından atar.

21. yüzyıl Atatürk’ün değerlerini ifade ettiği çağdır. Yani modernlik, laiklik, millete dayanma. Atatürk’le hesaplaşmaya çalışan tarihle hesaplaşmaya çalışmış olur ki bu olanaklı değildir.

Aklınızı başınıza devşirin, arkasında duramayıp döndereceğiniz sözleri söylemeyin.

 

 



Bu içeriğe emoji ile tepki ver
1