Zanka

Kars, tren garı, saat sabahın sekizi. Hava Sivas gibi. Akşamları ve sabahları soğuk. Beş-on dakika içinde hareket edecek olan doğu ekspresini bekliyoruz. 1760 rakımlı şehrin güzel havasını soluyoruz. Suya kanar gibi temiz oksijeni içimize çekiyoruz. Yirmi yaşlarında genç bir kız bana doğru yaklaşıyor, son derece kararlı bir ses tonuyla ve milyar dolarlık şirket CEO’larının ciddiyetiyle, “Fotoğraf çekinmek istiyorum, benim fotoğraflarımı çeker misiniz?” deyip benimle göz teması kuruyor. Bakışlarıyla, “Öyle birkaç pozluk bir şey değil, amatör de olsa kendime işi ciddiye alacak bir fotoğrafçı arıyorum. En önemlisi beni güzel karelerde yakalayacak biri” mesajını veriyor. Trenin kalkışını bekleyen bir sürü insan arasından ölçülüp tartılarak seçildiğimin farkına varıyorum. “Olur, çekerim” deyip gülümsüyorum. Kumral, orta boylu, düzgün fiziği olan güzel bir genç kız. Çok şık giyinmiş. Giyim kuşamdan pek anlamam, muhtemelen moda, göbeği açıkta bırakan, tülleri diz kapağına kadar uzayan, gömlek mi bluz mu pek kestiremediğim bir üst giysiyle pantolon giyinmiş. Pek tabii yüksek topuklu ayakkabılarla bütünlüğü sağlamış. Yataklı vagonlardan birinde yolculuk edeceği gün gibi ortada. Çünkü o vagonların yakınında geziniyor, pek uzaklaşmıyor. Ve yol oldukça uzun. Bu kıyafetlerle seyahat edemez, “Sabahın sekizinde bir insan tren yolculuğu için niçin böyle giyinir?” diye düşünüyorum. Sonra, telefonu elime veren genç kızın profesyonelce yapılmış epey ağır makyajı gözüme çarpıyor. Evet, makyaj tekniklerinden ve bu konudaki en son trendlerden de pek anlamam. Tarif edecek olursam: Yanakların ve dudakların kırmızıya boyandığı, yüzü ve gözleri ışıl ışıl parlatan bir makyaj türü. Uzun süre uğraştığı besbelli. Şık bir şekilde giyinip ciddi emek gerektiren bir makyaj yapıp sekizde kalkacak trene nasıl yetişti? Saatler süren hazırlık için henüz gün doğmadan önce kalkmış olmalı. Genç kız elime telefonu tutuşturup ardından karşıma geçince, bu çılgın hazırlığın sebebini şıp diye anlayıveriyorum. “Aman Mine, yeni mi akıl ettin, sen anlatmaya başladığın andan itibaren biz zaten anlamıştık” diyeceksiniz. Her neyse, bu fotoğrafları sosyal medyaya koyacakmış. Fotoğraf çekinirken de oldukça tedirgindi. Bunca hazırlık yaptım, acaba doğru pozu veriyor muyum, fotoğraflarım nasıl çıkacak, diye düşünüyor olmalıydı. Hem tedirgin olup hem de elini saçına götürerek gülümseyip poz vermek ne zor bir iş düşünsenize, sonra onca hazırlık… Genç kızın azmine, çalışkanlığına, emeğine hayran olmamak elde değil. Bu kararlılık bu hedefe kilitlenme hali ülkemin bilim adamları, sanatçıları, edebiyatçıları, felsefecileri, siyasetçileri ve hatta muhalefet partilerinde olsa arş-ı âlâya çıkardık. Yüzünü ve vücudunu ardı ardına şekilden şekile sokarken, aniden durup: “Bir saniye” dedi. Trenin üzerinde asılı doğu ekspresi yazan levhaya yöneldi. O, metal levhayı yerinden çıkarmaya çalışırken, “Gördün mü Mine, genç kızın gözü döndü, fotoğraf uğruna kamu malına zarar verecek” diye düşünüp telaşa kapıldım. “Onu şey etmeseniz, yerinden çıkmayacağa benziyor” dedim. Genç kız: “Arkadaşlarım bunu ellerine alıp öyle fotoğraf çekinmişler, mutlaka çıkıyordur” dedi. Pehlivan gayretiyle levhaya davranıp başarıyla işin üstesinden geldi. Doğu ekspresi yazan levhayı çıkarıp önünde tutarak bir güzel poz verdi.

İyi giyimli, bakımlı, modern; bilime ve teknolojiye sosyal medyaya koyacağı fotoğrafların kalitesi, filtresi kadar inanan ve değer veren tipik günümüz insanı, doğu insanını şivesinden, kılığı kıyafetinden dolayı küçümseyip geri olduğunu düşünmüyor mu? Eğitim, kültür, sosyal faaliyet, edebiyat, sinema, müzik, tiyatro ve spor gibi alanlara ulaşma konusunda doğudaki insandan daha şanslı olan büyük şehir insanları, sahip oldukları imkânları değerlendirip kendilerini gerçek manada geliştirebiliyorlar mı? Ve bu genç kız acaba Kars’a niçin geldi? Şehri gezip yeni şeyler öğrenebildi mi? Gördüğü yeni şeylerle birlikte ufku genişledi mi? Bir şeyler düşündü mü? Yaşadığı çevre ve hayatıyla ilgili karşılaştırmalar yapabildi mi? Şehir halkının mizacını, geleneğini, göreneğini gözlemleyebildi mi? Şehir müzesini gezdi mi? Yaklaşık beş bin yıllık çömleğin üzerindeki kaz figürünü gördü ve şaşkınlık içinde “Ne kadar zaman geçerse geçsin, bazı şeyler coğrafyaya bağlı kalıp asla değişmiyor. Bu şehir MÖ 3000 yıllarında da kaz yetiştirip yiyormuş, günümüzde de” dedi mi? Yoksa erkenden kalkıp tatil fotoğrafları için kostüm ve makyaj çalışmalarına mı girişti.

Ağzını şekilden şekle sokup kelimeleri yaya yaya “Doğunun insanı çok cahil” diyen, taşraya burun kıvıran, doğuyu ve insanını hor gören büyük şehir insanı ne kadar eğitimli. Hepsi olmasa da birçoğu sosyal medyaya koyduğu tatil fotoğrafı,  ipe sapa gelmeyen açık saçık tivitleri ve bunu da modernliğin gereği saydığı kadar eğitimli.

Tüm bu sinir bozucu sosyal gerçekliğimizden öte Kars ağırbaşlı, kibar insanı; muhteşem doğası, Ani Antik Kenti, kalesi, mutfağı, Ruslardan kalma şehir mimarisi ve en önemlisi Sarıkamış şehitlikleriyle gidip görülmesi ve gerçek manada tanımaya çalışılması gerekilen bir şehir.

 



Bu içeriğe emoji ile tepki ver
111211