Zanka

Mehmet Aycan

Twitter Instagram


Mehmet Aycan

Bölüm 3: Hüseyin ve Sevda - Bana Merhaba De

   Bana sevdayı anlat derseniz size Sevda'yı anlatırım.

   Sarı saçlarının her zamankinden fazla yakınlaştığımızda, yüzüme değince beni nasıl yaktığını, saçlarıyla tezat kömür karası gözlerinin, içinde sonsuza kadar yaşayabileceğim bir geceyi düşündürdüğünü, bir gülümsemesiyle içimde filizlenen çiçeklerin yine onun yoluna serilmeye hazır olduğunu, ellerimi tuttuğunda dünyanın bütün ordularıyla savaşacak güçte olduğumu, ağladığında acının içime nasıl işlediğini anlatırım.

   Şimdi, tam da acılarım hafiflemiş ve onsuz nasıl yaşanır öğrenmeye başlamışken, sabah güneşinin tenimi yaktığı bir anda çıktı karşıma. Onsuz nasıl yaşadığımı anladım, yaşamıyordum. Çünkü kalbim öyle bir atmaya başladı ki geçen dört yıl boyunca ilk defa bir kalbimin olduğunu hatırladım. Bana öylesine uzak ve soğuk bakıyordu ki şimdi ben onun önünde ağlamak, onun için tekrar bir çiçek filizlendirmek ve kendi gözyaşlarımla sulamak isterdim. Bu sefer gitmemesi için dünyanın bütün ordularını seferber ederdim.

   Sevda için sadece ilk aşkımdı desem, sadece ona değil, onunla geçirdiğimiz bir çocukluğa, ilk gençliğe ama en çok kendime ihanet ederim. Henüz ben üç dört yaşlarımdayken bile tüm çocukluk sevgim ve saflığımla onun yüzünü okşar, ilk anlamlı cümleleri ona kurar, ilk oyunlarımı onunla oynardım. Okumayı söktüğümde ilk ona kitap okumuştum. Aldığım ilk doğumgünü hediyesi onaydı. Hayatta kendi annem ve babamdan önce bile ilk ona küsmüş, onun için ağlamıştım. İlk bisikletime sadece onun binmesine izin vermiştim. Bıyıklarım terlemeye başladığında ve ayıplı yerlerimi bir başka duygularla hissetmeye başladığımda ilk onu düşlemiştim. Sevda benim için sadece ilk aşk değildi, Sevda benim için ilk hayattı. O gitti ve ben öldüm. Şimdi karşımda olduğuna göre; dünyadaki bütün Hindu tanrılarını buraya toplasak bana ikinci bir hayatı yaşatırlar mı?

   Peki Sevda'sız dört yıl nasıl geçti?

   1) Birinci Yıl; En Sevdiğimiz Yerlerde Dolaşmak

   Gençliğin ve ilk aşkın verdiği enerjiyle şehrimizin sokaklarında saatlerce dolaştığımız günleri hatırlıyorum. Bir tarafta sonsuza uzanan deniz, diğer tarafında çeşit çeşit ağaçları olan o uzun yollarda yürüdüğümüz günler. Sonbahar geldiğinde yere dökülen yaprakları sanki düşmanınmış gibi ezişini, onlardan çıkan çatırdıyı bir ninni gibi huzurla dinlediğini hatırlıyorum. Sensiz geçen ilk yılda, o yerlerde dolaştım. O sokakların her bir yerinde tek tek durup anılarımızı düşündüm. Bazen sokak isimlerini yüksek sesle tekrarladım, biz Sevda ile bu sokakta yürümüştük dedim. Bazen de sokak isimlerinin anlamını, o sokağa neden o ismin verilmiş olduğunu, seninle sanki yanımdaymışsın gibi uzun uzun tartıştım. Üniversiteye gitmenin senin için ne kadar önemli olduğunu, bunu kabullendiğimi hatırlattım hep kendime bu sokaklarda. Ama gittikten henüz bir hafta sonra bile benden soğumanı, telefonlarıma önce cevap vermemeni sonra da benimle artık görüşmek istemediğni söylemeni bir türlü kabul edemedim Sevda. Ben de seni işte bu anlattığım sokaklarda aradım. Birinci yılın sonunda, bana döneceğin, okumak için o şehirde kalsan bile sadece beni düşüneceğin umudumu da çöpe attım.

2) İkinci Yıl; Askerlik

   Sensiz geçen ikinci yılın başında askere gittim Sevda. Ama sana askerlik anıları anlatmayacağım. Zaten askerlik anıları dediğim şeyler seni düşünmek (sabah), sana kızmak (öğle), senden nefret etmek (akşam), sonra seni affedip günü bitirmekten ibaretti. Üç yüzü aşkın günüm ve askerlik anılarım budur.

3) Üçüncü Yıl; İçkiye Başlamak

   Askerden geldiğimde ve sensiz üçüncü yılıma başladığımda, babam artık emekli olmak ve işleri tamamen bana bırakmak istediğini söyledi. Kabul ettim. Belki çalışmak iyi gelecek, senden ve senin hayaletlerinden kurtulacak, belki de yeni bir hayata başlayacaktım. Öyle olmadı, ben de içkiye başladım. Artık her gün içiyor, içtikçe daha zor sarhoş oluyor, sarhoş olmadıkça daha da çok içiyordum. Bazen sabah uyandığımda kendimi evde, bazen arabamda, bazen senin evinin önünde, bazen sokakta, bazen de bir otel odasında buluyordum. Çoğu zaman gece ne yaptığımı hatırlamıyor, hatırlamak için harcadığım paraların izini sürüyordum. Bazen arabaya atlayıp senin yanına gelmek için deliriyor, sonra o gücü kendimde bulamıyordum. Önceleri sadece evimde, arabamda ya da adı sanı belli eğlence yerlerinde içerken, sonraları kendimi gece hayatına kaptırdım. Bu gece hayatında bazen bir haftalık kazancımı bir gecede harcıyor, sırf bana ilgi göstersin diye bir kadına yüzlerce lira harcıyordum. Ertesi sabah uyandığımda kendimden nefret ediyor, bazen o kadınlardan birini koynumda buluyordum. Sensiz geçen üçüncü senenin sonunda o kadınlardan birini neredeyse her sabah koynumda bulmaya başlamıştım. Bu hayatı bırakmaya yemin ettim.

4) Dördüncü Yıl; Ruhsuzluk Profesörü

   Sensiz geçen dördüncü yılda nihayet içkiyi bırakabilmiştim Sevda. İlk başlarda zor olmuştu. Babam ile kavgalarımız sürekli artıyor, annem beni üfürükçülere götümek için ısrar ediyor, arkadaşlarım benden yavaş yavaş uzaklaşıyordu. Herkes benim içkiyle mücadele ettiğime inanıyordu. Bilmedikleri bir şey vardı Sevda; ben hala sensizlikle mücadele ediyordum. Bir zaman sonra içkisizliğe mi alıştım yoksa sensizliğe mi bilmiyorum, artık ağzıma içki sürmüyor, babamla kavga etmiyor, annemin sözünden çıkmıyordum. Arkadaşlarım tekrar bana dönmüş, onlarla eskisi gibi şen şakrak anlar yaşamasak bile yanımda olduklarını biliyordum. Bazen ağzıma bir lokma koymuyor, bazen annemden üçüncü tabağı istiyordum. Babamın işleri tekrar ele almasına tek bir laf etmiyor, bana verilen her görevi vatanına aşık acemi bir er gibi sorgulamadan yerine getiriyordum. Sonraları bunun ruhsuzluk olduğuna karar verdim ve ruhsuzluk bir bilimse ben bu bilimin profesörüydüm ve ismim bu yeni bilimin her alanında duyulacakken tekrar sen çıktın karşıma.

                                                                                *****

   Şimdi dört yılın sonunda, tüm bu yaşanmamışlığın, olmamışlığın, yarım kalmışlığın pençesinden ağır aksak da olsa kurtulmaya çalışırken, Sevda'yı karşımda görmek, bırakın Hindistan'daki tanrıları, tüm kainattaki tanrıların bana hem laneti hem hediyesi gibi oldu. Yine de ağlamamak için kendimi zor tutarken içimden Sevda'ya yalvarıyordum çünkü benim gücüm yoktu;

Bana merhaba de, bana merhaba de, bana merhaba de, bana merhaba de...



Bu içeriğe emoji ile tepki ver
111