Zanka

Yakın zamanda Sivas Spor-Trabzon Spor maçına gittim. Beşiktaş taraftarıyım. Maçı Trabzon Spor taraftarına ayrılan bölümde, Trabzon Spor formasıyla izleyip Sivas Spor gol atınca içten içe sevindim. Zaten maçı da pek izlemedim, daha çok maçı izleyen taraftarı izledim. Dört büyük takımın yer aldığı fakat salıncak sırası bekleyen çocuklar gibi sırası gelen üç büyük takımdan birinin şampiyonluğu kucakladığı, Anadolu takımlarının sahne dekoru muamelesi gördüğü ligde, ben de sözde taraftar olarak yozlaşmanın nirvanasına varayım dedim.

Milyonları peşinden sürükleyen bir sen bir ben misali kupa kaldıran takımları ve yorumcusundan transfer sürecine değin koca bir endüstriye dönüşmüş futbolu hiçbir zaman anlayamadım. Erkeklerin niçin futbola ilgi duyduğunu henüz çözememişken, son dönemlerde tıpkı onlar gibi kadınların da futbola ilgi duymalarını hiç gerçekçi bulmuyordum. Diyordum ki hızla özgürleşen kadının yeni alınan futbolculara sevinmesi, maç izlemesi, ofsayt mı değil mi tartışmasına girmesi geçici bir heves, bir tür yeni moda olmalı. Sadece çok büyük bir sele anlamsızca kapılıp gidiyorlar. Gerçekten futboldan zevk almıyorlar.

Hayır, öyle değilmiş. Kadınlar da erkekler gibi gerçek manada futbola ilgi duyuyormuş. Bunu tam önümde ayakta maçı izleyen Trabzon Spor taraftarı genç kadını izlerken anladım. Genç kadın her heyecan verici pozisyonda öylesine coşuyor öylesine kendinden geçiyordu ki duygularını zapt edebilmek için yanındaki genç adamın kolunu yumrukluyor, kısa tiz çığlıklar atıyordu. Hayır, hiç de gözü tırmalamıyordu çünkü içinden geldiği gibi o an ne hissediyorsa onu yaşıyordu.

Stadyuma bir bayram bir bahar havası verenlerse minik öğrencilerdi. Sadece onların sevincini görmek, çocuk haykırışlarını duymak bile bana yetti. Sivas Valisi Salih Ayhan’ın her Sivas maçına öğrencileri davet etmesi artık bir gelenek haline geldi. Sivas merkez, Divriği, Gürün ilçeleri ile köylerinden 380 öğrenci stadyumu şenlendirdi ve belki de ömür boyu unutamayacakları bir anıları oldu. Stadyumdaki onca insanın enerjisini hissetmek benim için maçtan daha heyecanlıydı. Beşer duygudan ibaret bir varlıksa bu büyük kalabalığın mutluluğu, heyecanı, öfkesi, hayal kırıklığı ve üzüntüsü enerjiden ibaret bir yumağa dönüşmüştü.

Maçta her iki yanımızda da polis oturuyordu. Sağ tarafımızdaki pür dikkat maçı izlerken, sol tarafımızdaki telefonuna gömülmüştü. Gevşemiş yüz hatlarıyla suratına yapıştırdığı telefon ekranında, gülümseyen gözler, tebessüm eden dudaklar hatta her iki yana gevşemiş gülümseyen burun kanatlarıyla bir şeyler okuyup bir şeyler yazıyor, elinden gelse adeta telefonun içine girmeye çalışıyordu. Arada Sivas Spor gol pozisyonu yakaladığında yüzüne yapıştırdığı telefondan ayrılmadan ayağa kalkıyor, yaklaşık bir-iki saniye gibi kısa bir süre sahaya baktıktan sonra yine telefonuna gömülüyordu. Maçın sonuna doğru ümitsizliğe kapılan taraftar: “Atın gardaş! İki tane daha atın, beş tane daha atın!” demeye başladı. Ve maç bittiğinde önümüzdeki gençlerden biri: “Beş sıfır yenilsek bu kadar üzülmezdim arkadaş, düşün ki bir-sıfır öndesin, penaltı vermişler atamamışsın, son dakikada da gol yemişsin, olacak iş mi!” diyordu. Çıkışta dev pankartları ve bayrakları hızla, büyük bir ustalıkla ve son derece organize bir şekilde toplayıp rulo haline getirdiler.

Futbol heyecan verici bir spor olduğu için mi bu kadar insanı peşinden koşturuyor, yoksa bu kadar insan peşinden koştuğu için mi heyecan verici bilinmez ama daha mantıklı ve etik olması adına Anadolu takımlarının da güçlenmesi gerekir. Bu endüstriyi devam ettirmek için futbolcu ticareti yapmaktan ziyade futbolcu yetiştirmemiz gerekir. Gece yarısından sonra konuşacak şeyi kalmamış, uykusu gelmiş, yakası bağrı açık adamların döner koltuğa yayılmış vaziyette sağa sola yaylanırken galiz küfürler savurmamaları gerekir.



Bu içeriğe emoji ile tepki ver
3