Zanka


Notice: Undefined offset: 0 in /var/www/vhosts/zanka.com.tr/httpdocs/icerik.php on line 210

Notice: Undefined offset: 0 in /var/www/vhosts/zanka.com.tr/httpdocs/icerik.php on line 211

Notice: Undefined offset: 0 in /var/www/vhosts/zanka.com.tr/httpdocs/icerik.php on line 211


Notice: Undefined offset: 0 in /var/www/vhosts/zanka.com.tr/httpdocs/icerik.php on line 213

Notice: Undefined offset: 0 in /var/www/vhosts/zanka.com.tr/httpdocs/icerik.php on line 214

Notice: Undefined offset: 0 in /var/www/vhosts/zanka.com.tr/httpdocs/icerik.php on line 215



Notice: Undefined offset: 0 in /var/www/vhosts/zanka.com.tr/httpdocs/icerik.php on line 242

Notice: Undefined offset: 0 in /var/www/vhosts/zanka.com.tr/httpdocs/icerik.php on line 243

Notice: Undefined offset: 0 in /var/www/vhosts/zanka.com.tr/httpdocs/icerik.php on line 243

Sen hayatı seversen o da seni sever dedi ışıl ışıl gülümseyişi ile…

Öyle miydi gerçekten, bu kadar kolay mıydı, ne yani tozlu bir halıyı tozlarından kurtarmak için hırsla çırpan biri gibi sürekli seni çırptığını düşündüğün hayat altı üstü bir gülümseyişle, bir seni ne çok seviyorum hayat deyişi ile hoop bir gül bahçesine mi dönüşüyordu… kim bilir, belki de gerçekten dönüşüyordu.  Bir an için çocukken yaptığım gibi yatağıma uzandım, o çocuksu heyecanın içimdeki kıpır kıpır hissinin yine beni sarıp sarmalamasını hatta heyecandan içimde küçük bir çocukken olduğu gibi minicik bir karın ağrısı yaratmasını bile istedim. Sahi nasıl bir histi o, beklentisizliğin sonsuz huzuru ile karışan, her şeyin güzel olacağına dair şüphe barındırmayan o çocuksu teslimiyet.  Evet belki de eksik olan oydu; teslimiyet, beklentisizliğin huzur rüzgarı ve içinde kıpırtılar uyandıran o heyecanlı çocuksu isteğin “zaten olacağının” şüphesizliği…  ya büyüyünce… nereye gitti benim yatağa oturup ayaklarımı umarsızca salladığım laylaylomcu bulutlu balonlu bol da güneşli günler… büyümek bu muydu yani… hayatın çırptığı tozlu bir halı olmaya büyümek mi demişlerdi… o zamanlar yani bir küçücük fıçıcık içi dolu turşucuk zamanımda bir çizgi film gibi bu hâli bana izletselerdi sanırım ya kanalı değiştirir ya da -siz büyümeyi çok yanlış anlamışsınız bence filmi baştan çekin ama senaryoyu da yenilemeyi unutmayın- derdim elimde çatur çutur yediğim ekşi ve bol sulu elmama bir diş daha atarken.  Evet işte tam da buydu o “sen hayatı seversen o da seni sever” dedikleri.  bu senaryo değişikliğinin “büyükçesiydi”  belki de. Büyükler dünyasında -yeter bu filmi daha fazla izlemek istemiyorum- ya da -bu senaryo çöp yenisini yazalım- demekti “hayat seni çok seviyorum.”  Giderek daha sevimli gelmeye başladı düşündükçe…  sahi nereye saklamışlardı çocukluğun onulmaz iyimserliğini… aslında iyimser olmak da değildi bu, bir çeşit “kötüyü aklına getirmeme” haliydi aslında. Aklına gelmeyen başına da gelmezdi nasılsa. Büyüdükçe ilk kaybettiğimiz bu güvende olma hali oldu galiba, çocukken de farkında değildik aslında. sadece aklına kötünün gelmemesi bir çeşit hep güvenli olma haliydi işte ve ömrümüze eklenen her bir yaş ile bir de korku ekliyorduk adı yaşam olan heybemize. Mutlak teslimiyetten uzaklaştıkça “gerçek dünya”  olarak adlandırdığımız - ki aslında çocukken de dünya aynıydı-  hayatın arabesk filmlere taş çıkarır derecede acılı dertli konularına maruz kalma oranımız da artıyordu sanki.  Bir an için kendimi yokladım, hayata gülümsemeyi, hayatın beni sevmesini anlamaya çalışırken masaldaki pollyanna olma yoluna mı çıkıyordum acaba? Bunu günlerce ve elbette geceler boyunca düşündüm, fark ettim ki pollyanna olmaya değil çocuk olmaya çalışıyordum aslında. Büyüdükçe örselediğimiz ve en nihayetinde yok ettiğimiz o çocuğu içimde bir yerlerde bulmak, çekip çıkarmak istiyordum. Yok saydığım yıllar için kendimi o çocuk kendime affettirip onu şefkatle sarmak ve ondan akıl almak istiyordum. Hayatı seversen o da seni sever diyenlerin yüzündeki o ışıl ışıl gülümseyiş çocuk gülümseyişiydi işte, içindeki çocuk ile beraber büyüyen, zorlandığı anda direksiyonu o çocuk bilgeliğine devredenlerin bilge gülümseyişiydi o. Giderek sis bulutu benden uzaklaşırken içimdeki nehirler ummana kavuşmaya, sonsuz bir güven bulutu beni sarmaya ve bu huzurun dinginliği nihayet beni de ışıl ışıl gülümsetmeye başlamıştı. Her yer aydınlanmıştı işte, içimdeki çocuk benle buluşunca içimdeki huzurla da buluşmuştum işte, içimdeki çocuk beni sevmeyi hatırlayınca hayatı da sevmeyi keşfetmiştim işte, hayata kocaman bir gülümsemeyle bakınca içimdeki şüphe kuyuları kapanmış, sonsuz sevginin güven limanlarına ulaşmıştım sonunda. Merhaba dedim kendime, merhaba.       



Bu içeriğe emoji ile tepki ver
44