Zanka


Notice: Undefined offset: 0 in /var/www/vhosts/zanka.com.tr/httpdocs/icerik.php on line 210

Notice: Undefined offset: 0 in /var/www/vhosts/zanka.com.tr/httpdocs/icerik.php on line 211

Notice: Undefined offset: 0 in /var/www/vhosts/zanka.com.tr/httpdocs/icerik.php on line 211


Notice: Undefined offset: 0 in /var/www/vhosts/zanka.com.tr/httpdocs/icerik.php on line 213

Notice: Undefined offset: 0 in /var/www/vhosts/zanka.com.tr/httpdocs/icerik.php on line 214

Notice: Undefined offset: 0 in /var/www/vhosts/zanka.com.tr/httpdocs/icerik.php on line 215



Notice: Undefined offset: 0 in /var/www/vhosts/zanka.com.tr/httpdocs/icerik.php on line 242

Notice: Undefined offset: 0 in /var/www/vhosts/zanka.com.tr/httpdocs/icerik.php on line 243

Notice: Undefined offset: 0 in /var/www/vhosts/zanka.com.tr/httpdocs/icerik.php on line 243

Çin’in Wuhan kentinde 2019’un aralık ayında ortaya çıkan, 2020 Ocak ayında dünya çapına yayılarak pandemiye ve her yerde büyük korkuya yol açan yeni tip korona virüsü, yüzlerce sosyal medya hesabında Çin’le ilgili gerçek dışı bilgilerin paylaşılmasına sebep oldu.

Türkiye özeline baktığımızda ilk sırada ‘Uygurlara yapılanların ahı tutuyor’ denilerek, ‘virüsün Allah’ın bir laneti/cezası olarak gösterilmeye çalışıldığını’ görüyoruz. Halbuki Uygurlar Çin’deki tek Müslüman halk değil. Çin kökenli olup Müslüman olan ve nüfusları on milyonu aşkın Çin Müslümanı olduğunu biliyoruz; ‘geri dönmek’ anlamına gelen回Hui ismiyle anılan Çin Müslümanlarının dışında, Çin Moğolları arasında da Müslümanlar var. Çin’de ayrıca, az sayıda olmakla birlikte Kazak, Özbek, Kırgız ve Tatar nüfusu var. Dolayısıyla ‘Komünist Çin’in Müslümanlara zulmü’ iddialarının gerçeklik dışı olduğu gayet açık; Uygur politikasındaki sert tutumda ise, El Kaide tarafından kurulmuş Doğu Türkistan İslam Hareketi (ETIM) adlı terör örgütünün Ürümçi, Pekin ve Kunming’de gerçekleştirdiği terör saldırıları, bu örgütün üyelerinin Türkiye’den geçerek Suriye’de Işid’den silahlı eğitim almaları gibi ürkütücü olguları da es geçmemek lazım. ETIM dışında, ABD’de yaşayan Rabia Kadir olgusu da var. Sonuçta Uygur sorunu ve Türkiye’nin ve Türk halkının bu sorun karşısında alacağı en olgun ve en mantıklı stratejik tutum, başka bir yazıda uzun bir açıklamayı gerektiriyor.

Çin’e Türkiye sosyal medyasında ikinci sırada, Türkiye dışındaki (İslam dünyası dahil) sosyal medyada birinci sıradaki suçlama ise ‘her şeyi yerseniz sonu böyle virüs kapmak olur’ şeklinde. Facebook’ta, twitter’da, Youtube’da yoğun bir şekilde paylaşılarak on milyonlarca insana ulaştırılan video ve resimlerde yarasa yiyen, akrepten hamamböceğine kadar her türlü haşeratı çiğ çiğ yiyen, sosa batırılmış ahtapotları canlı haldeyken yiyen çekik gözlü birileri görülüyor. O kadar ki aralarında erkek cinsellik organına benzetilmiş deniz salyangozu yiyenler bile var. Daha vahimi, photoshoplu birtakım fotoğraflara dayanılarak bebeklerin canlı canlı yendiği iddia ediliyor, bu fotoğrafların üzerine ‘Uygur bebeklerini yiyen vahşi Çinliler’ şeklinde başlıklar atılarak ikinci suçlama (iğrenç besinler tüketme) ile birinci suçlama (Uygur mezalimi) birleştirilmiş oluyor. Tüm bu videolar, resimler, bütün dünyada, tüm Çin halkının her gün her saat böcek, köpek, yarasa ya da canlı hayvan tükettiği algısına yol açıyor. Ciddi, akademisyen düzeyinde bilim insanları bile bu iddialara inanıyor.

Peki gerçek nedir?

Çinliler gerçekte bunlarla beslenmiyorsa neden Çinliler çıkıp ‘biz bunları tüketmiyoruz, iftira atılıyor’ demiyorlar? Bu resim ve videoların hepsi mi sahte? Peki şehir merkezlerinde, gezginlerin de kayda alarak youtube hesaplarında paylaştıkları şişe geçirilmiş böcekler de mi sahte?

Tüm bu sorulara, bir Türk Milliyetçisi olarak tüm konu ve olgulara Türkiye’nin çıkarları açısından bakarak Avrasya’daki potansiyel müttefiklerimizle ilgili gerçekleri Türk halkına olduğu gibi aktarmayı kendine misyon edinmiş, Çin Kitabı – Uygarlığın Beş Bin Yılı ve Doğu Uyanıyor – Çin Devrim Tarihi kitaplarının yazarı, Zhejiang Gongshang Üniversitesi’nin onayıyla Çin Kültürü Uzmanlığı almış bir araştırmacı ve TC Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın verdiği belgeyle sekiz yıldır Çince turist rehberliği yapmakta olan bir kardeşiniz olarak yanıt vermeye çalışacağım.

Öncelikle, Türk ve Fransız mutfaklarıyla birlikte dünyanın en büyük yemek geleneklerinden biri olan Çin Mutfağı’nı hızlıca inceleyelim.

GERÇEK ÇİN MUTFAĞI

Uzun yaşamak için sağlıklı beslenmek gerekir. Sağlığın özü de, beş yin ve altı yang organını korumak, işleyişin bozulmasını önlemektir. Öyleyse bütün Çin’in neden her yemekten önce sıcak su içtiğini anlayabiliriz. Sıcak su, mideyi hafifletir, rahatlatır ve besin akışını kolaylaştırır.

İdeal bir Çin yemeği de mimari ve sanat gibi doğayla uyum içinde olmalıdır. ‘Yemeğin doğayla uyumu da nedir?’ diye düşünebilirsiniz. Burada kastedilen doğa, dilimizdeki dört tat alma duyusudur; Çin yemeği çok tatlı, çok tuzlu, çok ekşi olmaz ve bunların arasında uyum sağlar. Bir yemek aynı anda acı biber ve şeker içerebilir. Biraz ekşi ve biraz tatlı olabilir. Hatta bir yemek, dört tadı da içerebilir. Türkiye’deki hiçbir acıyla kıyaslayamayacağınız kadar acı olan biberlerin ve tuzlu-ekşi soya sosuna batırılmış sebzelerin arasında, tatlı bir tavuk eti, her ne kadar kulağımıza çok yabancıysa da çok lezzetli olabilir.

Çin yemeği bir yerde, sos demektir. Yemeğe doğrudan tuz eklenerek üzerine ya da kenarındaki ufak tabağa tuzlu soya sosu dökülüyor; yemeklere tadını veren de bu soya sosu, pirinç sosu, acı sos gibi soslardır. Akdeniz havzasının ürünü olan ve ancak son yıllarda Çin’e ihraç edilmeye başlanan zeytinyağı geleneksel Çin mutfağında kullanılmaz. En yaygın yemeklik yağlar şunlardır: Soya yağı (豆油douyou), yerfıstığı yağı (花生油huashengyou), susam yağı (芝麻油zhimayou) ve kanola yağı ( 菜籽油caiziyou).

Çin mutfağındaki yemekleri kabaca dörde ayırabiliriz: Tanglei汤类, zhushi主食, cai 菜 ve xiaochı 小吃. Tanglei çorba türleri anlamına geliyor ve Türkiye’deki gibi, ana yemekten önce çorba servis ediliyor, ancak bu bildiğimiz çorbaya çok az benziyor. Çin’de genellikle sıcak suyun içinde yüzen sebze ya da yumurta 清汤qingtang, daha yoğun sebze çorbaları 浓汤nongtang, şekerli çorbalar 甜汤tiantang adlarını taşıyor. Bunların haricinde haşlanmış pirinçten yapılan 粥zhou çorbası seviliyor.

Zhushi, ana yemek anlamına gelir; bu terim genellikle hamurlu yemekler ve pilav için kullanılıyor. Güneyde 米饭mifan ve kuzeyde 面食mianshi ağırlıklı besin kaynakları. Çin pilavı mifan, bizim pilavımızdan farklı olarak yağsız ve tuzsuz. Sadece, havuç, lahana ve yumurta eklenerek yapılan 炒饭chaofan, Özbek pilavına benziyor. ‘Hamur işi’ anlamına gelen mianshı çeşitleri ise Çin eriştesi olarak bilinen ve ‘çorba içine atılmış spagetti’ye benzetebileceğimiz 面条miantiao, Çin böreği 饼bing, mantının Çin’deki karşılığı olan 包子baozı ve Bahar Bayramı’yla özdeşleşen 饺子jiaozı.

Sebze yemekleri grubuna cai菜 adı veriliyor; sebze yemeği eğer et ya da balıkla birlikte hazırlanıyorsa Huncai荤菜, yalnızca haşlanmış sebzeden hazırlanıyorsa shucai蔬菜 adını taşıyor. Shucai, sıcak(re-cai热菜) ya da soğuk (liang-cai凉菜) hazırlanıp servis edilebiliyor.

Çin kentlerinde ufak dükkanlarda ya da küçük el arabalarında gördüğümüz, çoğunlukla şişlere geçirilerek hazırlanan yiyecekler xiaochı olarak biliniyor. Çin’de Türkiye ya da Ortadoğu mutfaklarıyla karşılaştırılabilecek bir tatlı kültürü bulunmuyor. Nadiren bazı lokantalarda rastlanan toz şekerle kızartılmış muz ya da elma dışında, baklava, kadayıf, künefe benzeri yüksek kalorili tatlı yok.

Çin mutfağı diyoruz, ancak kıta büyüklüğündeki bir ülkede her bölgenin damak zevki o bölgenin coğrafi koşulları ve tarım ürünlerine paralel şekilde farklılık gösteriyor. Bununla birlikte öne çıkan sekiz yöresel mutfak sıralayabiliriz: Shandong Lucai卤菜, Guangdong Yuecai粤菜, Sıchuan Chuancai川菜, Hunan Xiangcai湘菜, Fujian Mincai闽菜, Zhejiang Zhecai浙菜, Anhui Huicai徽菜.

Et ağırlıklı Shandong mutfağı, tüm kuzey Çin’i etkilemiş. Ayrıca Kuzey Çin’in batısında Müslüman Hui Çinlilerinin acılı erişteleri Lanzhou Lamian兰州拉面meşhur.

 

Çin’in dört bir yanında, üzerinde HALAL yazan, ya da üzerinde Arap harfleriyle lokantanın isminin yazılı olduğu yeşil tabelası ile Müslüman lokantası olduğunu belli eden Lanzhou lokantaları var. Menülerinde ağırlıklı olarak kebap, yukarıda görsellerini gördüğünüz dana ya da tavuk etli erişte ile pilav sunuluyor.

Moğol ve Mançu etkisinde gelişmiş Pekin mutfağının kızartılmış soslu ördeği Beijing Kaoya北京烤鸭ve baharatlı et kebabı Beijing Kaoniurou 北京烤牛肉dünyaca biliniyor.

Pekin’e 100 km mesafedeki liman kenti Tianjin’in, epey büyük bir etli mantı olan Goubuli Mantısı Goubuli Baozı狗不理包子meşhur.

XIX.yüzyıl boyunca yaşanan Afyon Savaşları, Taiping İsyanı gibi iç karışıklıklar nedeniyle Çin’i terk ederek gelişmiş kapitalist ülkelere yerleşen Çinliler (Huaren华人) çoğunlukla Guangdong kökenli oldukları için, Çin dışındaki Çin lokantalarında genellikle sebze ve deniz ürünleri ağırlıklı Yue mutfağı sunuluyor. Wonton eriştesi (Yuntunmian云吞面), Guangdong kökenli lokantalar bugün tüm Çin mutfağını temsil ediyor, öyle ki Çin’in farklı bölgelerinin yemekleri Kanton bölgesine ait olarak kabul ediliyor. Örneğin tavuk yumurtalarının birkaç ay bekletilmesiyle yapılan pidan皮蛋 ve Jiangsu bölgesine özgü bezelye, yumurta, havuç ve karidesle hazırlanan Yangzhou Chaofan扬州炒饭.

Guangdonglular ayrıca, sabah çayı (zao-cha早茶) adı verilen bir geleneğe sahip, bizdeki kahvaltıya benzetebiliriz.

En ünlü gastronomi okullarından biri olan Sıchuan mutfağını, tüm Çin’e yayılmış Sıchuan lokantalarında hazırlanan huoguo火锅, mapo doufu麻婆豆腐, dandan mian担担面 ve huiguo rou回锅肉 gibi son derece acılı yemekler temsil ediyor.

Çin mutfağı, tıpkı Türk mutfağı gibi birbirinden çok farklı damak zevklerini bir araya getiriyor. Bu nedenle gurmeler ve gastronomiyle ilgilenenler için keşfedilmeyi bekleyen bir lezzet deryası olduğunu söyleyebiliriz. ‘Aşırılıklardan kaçınma’ ilkesiyle aşırı tuzlu, aşırı tatlı ve aşırı ekşiye geçit vermeyen ancak acının çekiciliğine teslim olan Çin yemeklerine alışanlar, bu tattan vazgeçemiyor. Nitekim gözlemlediğimiz kadarıyla yurt dışına çıkan Çinliler, ülkelerinin en çok yemeklerini özlüyorlar. Tıpkı yurtdışındaki Türklerin, Türk yemeklerini özlemeleri gibi…

BÖCEKLERİ KİM YİYOR?

Dolayısıyla, buraya kadar görüldüğü gibi Çin mutfağı böcekler – köpekler – yarasalar – farelerden oluşmuyor.

Yani hiçbir Çinli hanım kocasına, ‘Bey, akşam dönerken yarım kilo hamamböceği al da akşam film izlerken çıtır çıtır yiyelim’ demiyor…

Peki Çin’de böcek yeniyor mu? Evet. Köpek yeniyor mu? Evet. Ya yılan? Yılan da yeniyor.

Kim bu böcekleri yiyenler?

Öncelikle köpekten başlayalım.

Köpek, Çin’in güneyindeki Guangxi eyaletinin beş milyon nüfuslu Yulin kentinde yeniyor. Burada son yıllarda yoğun protestolara sebep olan Yulin Köpek Festivali de yapıldı. Bu, bizim de karşı olduğumuz, son derece yanlış bir durumdu.

Böceklere gelelim.

Çin’e seyahat eden, bir gezgin, turist olarak Çin’in büyük şehirlerinde dolaşan herkes, kent merkezinde tarihi bir sokak üzerinde, yan yana dizilmiş sokak tezgahlarında şişe geçirilerek satılan akrep ve böcekleri görmüştür. Tezgâhın ardındaki satıcı, müstehzi bir bakışla size bakar, ‘yer misiniz’ der, cep telefonunuzu ya da fotoğraf makinenizi çıkarır resim çekersiniz ya da çok az bir ihtimalle sadece denemek için, bir şis alır ve kenarından tadarsınız.

Bu tür sokakların en ünlüsü kuşkusuz başkent Pekin’deki Wangfujing Sokağı’dır (王府井街).

Kent merkezlerindeki turistik sokakların dışında, AVM’lerde, otellerde ya da cadde üzerlerindeki lokantalarda böcek ve türevleri yenmiyor. (Tekrar belirtelim, deniz ürünlerini bu kapsamın dışında bırakmak gerek. Okyanus kıyısı olan Çin’de deniz ürünleri, özellikle karidesin her çeşidi ve yengeçler sevilerek yenir.) Dolayısıyla şişe dizilmiş böcekler bugün daha çok turistik bir işlev görüyor, Çin halkının günlük öğününde ‘böcek yemek’ gibi bir olgu yok. (Çin’i savunmak için böyle yazmıyorum. Gerçekten yok.)

Peki böcek, yılan, hatta köpek yemek nereden çıkmış, nereden akıllara gelmiş olabilir?

Bunun için Çin tarihini kısaca hatırlamak gerekir.

AŞAĞILANMA ASRI

Çin’in güneyi ile, Kamboçya, Laos, Vietnam gibi ülkeler tarih boyunca çeşitli kıtlıkların yaşanmış olduğu bölgelerdir.

Özellikle yakın tarihte bu kıtlık ve sefalet döneminin bir örneği vardır. Çinliler 1840 Afyon Savaşları ile başlayıp 1945’te Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurulması ile son bulan dönemi ‘Aşağılanma Asrı’ olarak kabul ederler. Taiping İsyanı ile başlayan iç savaşlar, güney ve orta Çin’deki milyonlarca köylünün ölmesi ve yerinden olmasıyla sonuçlandı. (Bugün Malezya, Singapur, Avustralya, ABD gibi ülkelerde yaşayan, bu ülkelerin vatandaşı olan Çinliler ağırlıklı olarak Taiping İç Savaşları sonrasında Çin’den ayrılmışlardır.)

İngilizlere karşı 1840 Afyon Savaşı yenilgisinden sonra 1860’da ve 1900’de Çin yeniden Batılı güçler tarafından işgal edildi.

Cumhuriyetçi, halkçı, milliyetçi ve devrimci fikirleriyle Atatürk’e benzetilen Dr.Sun Yatsen’in kurduğu Tongmenghui ihtilal örgütü 1911’de, bugün virüs salgını nedeniyle dünyanın gündeminde olan Wuhan’ın Wuchang bölgesinde bir devrim gerçekleştirmeyi başardı. 1912’de devrim başarılı oldu ve Çin Cumhuriyeti kuruldu.

Ancak Çin Cumhuriyeti’nde 1927’ye kadar istikrar sağlanamadı. Çeşitli toprak beyleri ve eski komutanlar çeşitli bölgelerde yerel hükümetler kurup birbirleriyle savaşmaya başladılar. 1927 yılında Çan Kayşek, Çin’in tek hâkimi olmayı başarsa da bu kez, 1921’de kurulmuş ve o tarihten itibaren milli hareketin içinde yer almış olan Çin Komünist Partisi’ne saldırınca uzun sürecek bir iç savaş daha başlamış oldu. Çan Kayşek’in komünistlere savaş açmasını fırsat bilen Japonlar 1931’de Mançurya’yı ele geçirdiler; 1937’de de bütün Çin’in işgaline başladılar.

Bu yeni durum üzerine ÇKP, Çan Kayşek’le işbirliği yaparak Japonlara karşı Direniş Savaşı’na başladı. Japon işgali, Çin’in üzerinden silindir gibi geçti, militarist Japon subaylarının sadece Nanjing şehrinde 300.000 insanı haftalar içinde ‘kafa kesme yarışmalarıyla’ katlettikleri biliniyor. Japonya’nın 1945’teki kesin yenilgisinden sonra 1949’a kadar sürecek olan ‘Kurtuluş Savaşı’ başladı ve Çin Komünist Partisi Çan Kayşek’e karşı kesin bir zafer kazandı. Ama sular durulmak bilmiyordu; Mao Zedong’un 1 Ekim 1949’da Çin Halk Cumhuriyeti’ni ilan etmesinden kısa bir süre sonra Kore Savaşı patlak verdi.

Elbette Çin’in acıları, bununla bitmiyor. Çin Halk Cumhuriyeti kurulduktan sonra büyük bir sanayi atılımına girişildi ve ilerici reformlar yapıldı. Ancak yüksek tempo nedeniyle hatalar yapıldığı da oldu. Bu nedenle, 1958’de başlayan ‘İleriye Doğru Büyük Sıçrama’ adı verilen hareket sırasında milyonlarca insan kıtlık nedeniyle yaşamını kaybetti.

Çin’in zenginleşmeye başlaması ise asıl olarak 1979’da, Deng Xiaoping’in reformlarından sonra oldu.

Kısaca özetlemeye çalıştığımız (Doğu Uyanıyor – Çin Devrim Tarihi’nde ayrıntılı olarak ele aldım) bu süreç boyunca on milyonlarca Çinli hayatını kaybetti. Tarlaları sürecek genç erkek nüfusun savaşlarda yaşamını kaybetmesinden dolayı kıtlıklar ortaya çıktı. Bu tür kriz, sefalet, savaş ve kıtlık durumlarında insanlar ister istemez tek gaye olarak yaşamda kalmayı görür ve ilkelleşirler. Türkiye tarihinde benzer bir durumu sadece Birinci Dünya Savaşı sonrasında gördü, o koşulların da bu kadar ağır yaşandığını söylemek zor. Çünkü inanılmaz bereketli topraklar üzerinde bu toprakların kaldırabileceği bir nüfus yaşıyor. Çin ise dünya topraklarının yüzde yedisiyle, dünya nüfusunun yüzde yirmisini beslemeye çalışıyor. Özellikle bahsettiğim kriz koşulları, Çin insanını çevresinde gördüğü her canlıyı yemeye zorlamış olmalı…

İNTERNETTE GÖRDÜKLERİNİZ

Bugün ise Çin, Deng Xiaoping reformları sayesinde sefaleti çoktan yenmiş bulunuyor. Şehir efsanesi olarak dolaşmaya devam eden sözdeki gibi, ‘günde 1 dolara çalışıp, bir kâse pirince saatlerce fabrikalarda çalışan’ kimse yok Çin’de. Köylerde bile belli bir birikim ve varsıllık göze çarpıyor. Dolayısıyla normal şartlar altında böcek, fare, köpek yiyen kimse yok.

Peki internette, yani YouTube’da, WhatsApp gruplarında gördüğünüz videolar sahte mi?

Hayır değil. Sosyal medya, tüm dünyada insanlara hızla meşhur olma yolunu açtı. Artık en ilginç videoyu çeken, en sıradışı iddiayı dile getiren, en sansasyonel haberi veren, en havalı sözü twitter’da yazan, en çok tanınıyor. Eskilerin yıllarca emek harcayıp, işinde veya sanatında uzmanlaşarak büyük kitlelere kendilerini tanıtan insanların yerini, sabun köpüğü ‘fenomen’ler aldı. Ve fenomenleşme uğruna yapılmayan yok, dünyanın her yerinde… Kimi pilavın üzerine tatlı koyup servis ediyor; kimi Çernobil’e gidip yayın yapıyor, kimi de sizin videolarda izlediğiniz gibi böcek veya canlı hayvan yiyor.

Daha önceki yazımızda ismini andığımız Wang Mengyun, bu örneklerden biri. 2016 yılında çektiği video için yarasa yemiş. Bu videonun özellikle korona virüsünün ortaya çıkması sonrasında tüm dünyada hızla paylaşılması, bütün Çinlilerin sık sık yarasa yedikleri algısına yol açtığı için Wang Mengyun Çin halkından özür diledi.

Peki Çinliler neden çıkıp ‘biz normal hayatlarımızda bunları yemiyoruz, nereden uyduruyorsunuz?’ demiyorlar?

Çok basit, çünkü Çin’de bizim kullandığımız YouTube, Facebook, WhatsApp, Tweeter, Instagram g,b, uygulamaların Çinli muadilleri kullanılıyor. Bu uygulamalar Çin’de çoğunlukla ya yasak, ya da zaten tercih edilmiyor. Dolayısıyla YouTube’da gördüğümüz bir videonun altına Çinli gelip, ‘durun, bu kişi bizi temsil etmiyor, bütün Çinliler böcek vs yemez’ yazamıyor. Bununla birlikte bu gibi kişilere Çin’de, Wang Mengyun örneğinde olduğu gibi büyük tepki gösteriliyor.

Kısacası vatandaşlarımızın internet ortamında gördüğü her bilgiyi mutlak doğruymuş gibi algılamaması gerekir. Youtube’a ‘eating shit’ yazdığımızda, insan dışkısı yiyen ya da yemiş gibi yapan birkaç Amerikalının videosunu görüyoruz, ama bunun ünlü olmak için yapıldığını, normal şartlarda Amerikalıların dışkı yemediklerini biliyoruz. Çünkü Amerikan beslenme alışkanlıkları hakkında epey bilgi sahibiyiz. Çin ise son yıllara kadar o kadar kapalıydı ki, hakkında ne söylense hemen inanma eğilimindeyiz; çünkü Çin’le ilgili bilgi dağarcığımız, Çin’in ancak son yıllarda dünyaya açılmaya başlaması sebebiyle son derece küçük.

Benim bu yazıyı okuyan okurlarımıza bir önerim var. Bilindiği gibi koronavirüs salgını nedeniyle Çin’den gelen turlar iptal edildi. Eğer bu durum uzun sürerse Türkiye’deki Çin lokantaları, ki önemli bir kısmını Uygur kardeşlerimiz işletiyor, zor bir durumla karşı karşıya kalacak. Eğer dilerseniz, İstanbul, Ankara, Kapadokya ve Pamukkale’deki bu lokantalarda Çin yemeklerinin tadına bakmanız mümkün. En azından, bizim menemene çok benzeyen domatesli yumurta (西红柿炒鸡蛋Shihongshi Chaojidan) ya da bezelyeli, yumurtalı pilav (炒饭Chaofan) yemek Çin mutfağı ile ilgili düşüncelerinizi değiştirebilir. Böylece 2020 yılı turizm sezonuna krizle başlayan işletmelere, özellikle de Uygur kardeşlerimize küçük de olsa bir yardımınız olmuş olur…

Dünyanın kadim uygarlık merkezlerinin kültürel zenginliklerini tanıtmaya devam edeceğiz. Esen kalın…



Bu içeriğe emoji ile tepki ver
6111