Zanka


Notice: Undefined offset: 0 in /var/www/vhosts/zanka.com.tr/httpdocs/icerik.php on line 210

Notice: Undefined offset: 0 in /var/www/vhosts/zanka.com.tr/httpdocs/icerik.php on line 211

Notice: Undefined offset: 0 in /var/www/vhosts/zanka.com.tr/httpdocs/icerik.php on line 211


Notice: Undefined offset: 0 in /var/www/vhosts/zanka.com.tr/httpdocs/icerik.php on line 213

Notice: Undefined offset: 0 in /var/www/vhosts/zanka.com.tr/httpdocs/icerik.php on line 214

Notice: Undefined offset: 0 in /var/www/vhosts/zanka.com.tr/httpdocs/icerik.php on line 215



Notice: Undefined offset: 0 in /var/www/vhosts/zanka.com.tr/httpdocs/icerik.php on line 242

Notice: Undefined offset: 0 in /var/www/vhosts/zanka.com.tr/httpdocs/icerik.php on line 243

Notice: Undefined offset: 0 in /var/www/vhosts/zanka.com.tr/httpdocs/icerik.php on line 243

“İnsanlar arılara benzememeli. Onlar canlarını açtıkları yarada bırakırlar.” diyordu Bacon, Denemeler adlı eserinde. Ne tuhaf, bir arı yaşamını savunmaya çalışırken ölür. Öleceğini bilerek batırır iğnesini, belki de haysiyetini korumak için, son çare. Halbuki açtıkları yaraların içinde yeniden doğan insanlar vardır bir de. Bazıları ne denli derin açabilirse bir yarayı, kendini o denli iyi hisseder üstelik. Acıtarak, kanatarak, parçalayarak var olduğunu duyumsar çünkü. Başkalarının acılarıyla kendi benliğini tamamlar. İşte tam da bu yüzden insan insanın kurdudur, derler. Oysa bir zamanlar, muhtemelen her şeyden habersiz bir çocukken, bir başkası da onun canını böyle yakmış, kalbini böyle sarsmıştır. İnsan çocukken ne öğrenirse, onu gerçek beller. Ne yazık ki, kötülüğü öğrenmek en kolayıdır.

Fakat bir vakit sonra, aynada kendiyle göz göze geldiği bir orta yaş akşamında belki, insan yorulduğunu hisseder. Ansızın, anlar… Kırdığı onca kalp, yok ettiği onca yürek, aslında hep kendi özünden bir parçayı söküp almıştır ondan. Yıllarla beraber sadece eskimemiş; eksilmiştir… Sevgisizliğin içinde, çocukluğundan çok uzak bir mesafenin tam ortasında, o buğulu aynanın karşısında, ilk kez; büyümüştür. Büyürken, ne denli küçüldüğünü, bir arı kadar haysiyetinin kalmadığını o an fark etmiştir. Kendi kalbini ardına sakladığı kalın duvarlar birdenbire, o tutarsız yalanlarıyla beraber üzerine yıkıldığında, yalnızlığı da tutmaz ki insanın elinden. Kendi canı yanmasın diye, kimse onun kalbini incitmesin diye, dünya ondan korksun da üzerine gelmesin diye… İşte böyle böyle ürettiği onca bahaneyle göz göze geldiğinde, içinde tutunmayı başarmış bir parça çocuk gülüşüyle o aynada çarpıştığında, en başından beri o iğneyi hep kendi kalbine sapladığını anladığında insan; artık değişmiştir. Anlamak, değişmektir. Bu yüzden böylesi yorucudur, anlamak. Anladıklarına arkanı dönüp gidemezsin çünkü, ayağına dolanır, düşersin… Düşen şehirler gibi, düşmüş melekler gibi belki de, görkemli ama ışığını yitirmiş kalakalır insan, bir hesaplaşma gecesinde, birdenbire.

Çetin olur insanın kendine verdiği hesap. Ya kapatırsın tüm hesabı, onurunla devam edersin yola ya da açık kalmış yaralar gibi, hep kanayarak nefes almaya çalışırsın. Yollar çok, virajlar keskin, dönemeçler tuzaklı… Dünyanın hırslarından sıyrılıp kendi kalbinin sesini bir kez duymayı başardı mı insan, evrenin eşsiz uyumuyla buluşmuştur artık. Her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğu bu tuhaf ama büyülü düzende, insan; dünyadır. Ölünce bir insan, eksilirim ben; diyen şair bu kadim gerçeği bilenlerdendir.

Her geçen gün haberlerde izlediğimiz vahşete, vicdansızlığa hayret ederken, aklımızda tutmamız gereken gerçek bellidir oysa. Sorma, çanlar kimin için çalıyor? Çanlar, direnen insanlık için çalıyor… İsrafil’in sura üflemesine artık gerek var mı bilinmez, kıyamet küçücük çocukların gözlerinde her gün kopuyor. Hallac-ı Mansur’un dediği gibi, cehennem acı çektiğiniz yer değildir, acı çektiğinizi kimsenin duymadığı yerdir. Herkes birbirinin acısına sağır kesilirse, kederler dilsizleşir… Sonun başlangıcı, sözün sustuğu yerdedir.

Arılar yok olursa, dünya yok olur, diyor bilim adamları. Çok haklılar. Haysiyetsiz bir dünya, daha fazla var olamaz ki… Bir arının ölmek için değil, direnmek için sarıldığı iğnesi, hakikati fısıldamıyor mu bize? Yaşamak, direnmektir…



Bu içeriğe emoji ile tepki ver
31