Gerçeklerle "YÜZLEŞEBİLİRSEK" ülkemizin her boyutuyla koca bir tiyatro sahnesine dönüştürüldüğü daha iyi anlayacağız...
YÜZLEŞME SEANSLARI-1
* Son 18 yılda 1 Trilyon 103 milyar 751 milyon $ dış ticaret açığı, 596,4 milyar $ cari açık verdiniz...
* Son bakiyesi 450 milyar $'ı borç olmak üzere toplam 680 milyar $ yabancı kaynak kullandınız.
* 18 yılda bu milletin sırtından 3 Trilyon 338 milyar $'ı MERKEZİ HÜKÜMET BÜTÇESİ ve 1 Trilyon 54 milyar $'ı da diğer kamu kurumları olmak üzere, toplam 4 Trilyon 393 milyar $'lık KAMU HARCAMASI yaptınız.
* Bugüne kadar 193 milyar $ sadece dış borç faizi ödediniz ve her yıl yaklaşık 20 milyar $ dış borç faizi ödemeye devam edeceğiz...
* 2002 yılında dış borçların toplamı GSYH'nın %54'ü iken, bu oranı yeni bir borçlanma rekoru olarak %63,4 oranına, toplam borçları ise (Kamu, reel sektör, finans kesimi, hane halkları) GSYH'nın %174'üne çıkardınız.
* Sadece Merkezi hükümet borç stokunu ise 1 Trilyon 900 milyar TL seviyesine getirerek, her yıl bütçeden bu millete yaklaşık 240 milyar TL borç faizi ödetiyorsunuz...
* 3 Trilyon 338 milyar $'lık merkezi hükümet bütçe harcamasına karşılık, çok övündüğünüz bölünmüş yollara sadece 22 milyar $ harcarken, kullanım bedellerini milletin veya hazinenin ödeyeceğinin taahhüt edilerek imzaladığınız 156 Milyar $'lik YİD ve KÖİ sözleşmeleriyle ülkenin ve milletin geleceğini 25 yıl boyunca ipotek altına aldınız.
* Daha şimdiden "bütçeden beş kuruş çıkmayacak" dediğiniz bu projeler için yandaş firmalara 2019 Bütçesinden 9 milyar, 2020 Bütçesinden 23 milyar "Gelir Garantisi" payı ödediniz, 2021 yılında ise 32 milyar TL ödeyeceksiniz.
* Benzer kategoride bulunduğumuz Gelişmekte Olan Ülkeler son 18 yıllık sürede en az 2-8 kat arasında büyümüş iken, reel olarak ancak %50 oranında büyümeyi millete "ekonomiyi 3,5 kat büyüttük" yalanıyla pazarlamaya çalıştınız.
YÜZLEŞME SEANSLARI-2
* 2002 yılında krizden çıkmış Türkiye'de toplam çalışan sayısı 21,6 milyon çalışan sayısı varken, 2020'de bu sayıyı, 2,7 milyonluk artış kısmıda kamuda olmak üzere, çalışan sayısını ancak 26,884 milyon kişiye çıkarabildiniz...
* 2002 yılında kamuda çalışan sayısı 2 milyon 175 bin kişi iken, 2020'de bu sayısı "ehliyet, liyakat ve verimlilik" ölçüsünü bir tarafa bırakarak, yandaşlarınızı kamuda istihdam ederek, kamu çalışanlarının sayısını 4 milyon 920 bin kişiye çıkardınız.
* Bu politikanın sonucu olarak son elli yılın en kötü rakam ve oranı olarak toplam vergi gelirlerinin %80'i ancak kamu çalışanları ve emekli maaşları ve SGK harcamalarını karşılayacak transferlerin düzeyine geriledi.
* 2002 yılında her 2,5 çalışanın ödediği primle 1 emekliye maaş ödenirken, bu oranı 1,5 çalışana karşı bir emekliye indirerek, bütçeden 2020 yılı içinde 240 milyar TL ve 2021 yılında da 265 milyar TL SGK'ya transfer yapmak zorunda bıraktınız.
* 2020 yılında 139,5 milyar TL bütçe açığı öngörüp, yıl sonunu 180 milyar TL açıkla tamamlamayı bile başarı olarak pazarlayıp, 2021 yılı için de tutturamayacağınız 245 milyar TL bütçe açığı planladınız. Vergi gelirlerinin %20'si kadar, yani yıllık 180-220 milyar TL faiz ödemesine yıllarca mecbur kalacağımız anlaşılıyor.
* Korona salgını sebebiyle İşsizlik Sigortası fonundan "işverene ve çalışanlara" yapılan yaklaşık 53 milyar TL transferler yoluyla, çalışanlar hesabında gözüken 3,1 milyon kişiye karşın, son 30 yılın işsizlik rekorunu kırarak, işsizlik oranını %29,1 ve geniş anlamda işsiz sayısını da 13 milyon kişiye ulaşırdınız...
YÜZLEŞME SEANSLARI -3 ( MUHALEFETLE DE YÜZLEŞMEK )
* 18 yıl sonra Türkiye ekonomisinin ve Kamu dengesinin durumuna dair yaptığımız ilk iki bölümdeki tespitler ortada iken;
* Geniş kitlelerin haklı talepleri üzerinden oyalanmak ve milletin gazını almak için de muhalefet vasıtasıyla yapılanlarla da yüzleşmek gerekiyor;
* 6 milyon EYT'linin "müktesep haklarından" oluşan taleplerinin, her yıl kademeli olarak 1/4'ü bile karşılansa ve ortalama emekli maaşı 2500 TL kabul edilse bile, sadece ilk yıl için yaklaşık 45 milyar TL ilave kaynak bulunması gerektiğini,
* Sayıları 1 milyon 516 bin olan 3600 EK GÖSTERGEYE dâhil olma taleplerinin yıllık parasal karşılığı olarak 16 milyar TL kaynak bulunması gerektiğini,
* Ortalama 16 öğrenciye bir öğretmenin düştüğü bir ülkede 700 bin ataması yapılmayan öğretmen adayı için aylık ortalama 3.800 TL maaşla yıllık 31,92 milyar TL kaynak gerektiğini,
* Her yıl kanun gereğince tarım kesimine 50 milyar TL destek verilmesi gerekirken, senelerdir ancak bu miktarın %40'ı kadar destek verildiğini, ilave 30 milyarllık kaynağın nereden bulunması gerektiğini,
* Ekonominin toparlanabilmesi, yıllık asgari %5'lik düzenli büyüme oranları ve değişik kesimlere geçtiğimiz yıl verilen 940 milyarlık kredi genişlemesinden sonra, 2021 yılı için gereken krediler için "bankacılık kredi hacminin" en az %15 oranında veya miktar olarak 500 milyar TL daha artması gerekeceği, bu kaynağın nereden bulunması gerektiğini,
* "Düşük kur, düşük faiz" politikası ve kredi ve tüketime dayalı "yalancı cennet" kurgusunu devam ettirebilmek uğruna 2019-2020 yıllarında eritilen 128 milyar $'lık rezervler sonrası, eksi (-)46,2 milyar $'a düşmüş bulunan MB kayıtları karşısında, taze rezerv kaynağının nereden bulunması gerektiğini,
ORTAYA KOYMADAN, DEMOKRATİK BİR ÇÖZÜM ÜRETME KAPASİTESİ BULUNMAYAN VE 18 YILLIK BU TABLONUN DOLAYLI SORUMLULARINDAN OLAN MUHALEFET CEPHESİNİN DE, milletin gazını almak dışında ciddi çözüm tekliflerinin olmadığını, kendi küçük ve "konforlu iktidar alanlarını" korumak dışında, başkaca bir dertlerinin olmadığını tam olarak anladığımızda TİYATRO'nun bütününe dair bir kısmı daha net görmüş olacağız...
YÜZLEŞME SEANSLARI-4
BİR ÜLKEDE AKIL, BİLİM, HUKUK VE DEMOKRASİ YOKSA, ORTAK AKIL, YÜKSEK KURUMSAL KAPASİTE YERİNE, KARARLAR TEK KİŞİ TARAFINDAN VERİLİYORSA, O ÜLKEDE İSRAF, SOYGUN VE FAKİRLİK VARDIR !
HUKUK DEVLETİ VE DEMOKRASİ'nin ekmeğimizle, işimizle ve genel olarak refâhımız ve çocuklarımızın geleceğiyle çok ilgili olduğunu, özet bir şekilde rakamlara dayalı olarak anlatırsak, hukuk ve demokrasi talebinin ne milletimiz için ne kadar önemli olduğunu da anlamış oluruz.
Demokrasi ve hukuk devletinin hâkim olduğu bir ülkede; şahısların keyfi kararları değil, kurumsal yapıların ortak aklı geçerli olduğundan ve her türlü kamu kaynağının harcanması hukuki denetim altında ve "rekabet koşulları" içinde gerçekleşiyor demektir.
Bir ülkede objektif "hukuk kuralları ve rekabet" koşulları işliyor ise "ekonomik aktörler" muktedirlerle YANAŞMA ilişkileri kurmak yerine; verimlilik, yüksek katma değer, AR-GE ve yüksek organizasyon düzeyi peşinde koşmak ve yenilikleri takip etmek zorunda kalırlar...
Şimdi bu bilgiler dahilinde size 18 yılda Türk ekonomisinin ürettiği ve kamunun kullandığı kaynaklar üzerinden, niye bu duruma düştüğümüzü, ne kadar büyük kaynakların "israf, verimsizlik ve yolsuzluğa" konu olduğunu anlatalım....
TÜRK EKONOMİSİ son 18 yılda 12 Trilyon 809 milyar $'lık GSYH üretti. (İmar rantlarını bu hesaplamaya almadık.) Bu kaynağın 4 Trilyon 393 milyar $'ını ise KAMU HARCAMALARI (*) olarak siyasiler kullandı ve yukarıdaki miktarın içinde olmak üzere dışarıdan da yaklaşık 680 milyar $'lık kredi olarak yabancı kaynak kullandık.
Yani toplam olarak; bu ülkede 18 yıl boyunca 12 TRİLYON 809 MİLYAR $'lık kaynak kullanıldı...
Şimdi diyeceklerimize hazır olun;
Demokrasi ve hukuk devleti ilkeleri doğrultusunda, yüksek düzeyde bir kurumsallaşma, kurallara uygun çalışan rekabetçi piyasaların sağlayacağı "verimlilik" ortamında, yüksek organizasyon düzeyiyle "israf ve yolsuzluğu" önlemiş olsaydık, toplam kaynaklar üzerinden %10 asgari hesabıyla bile, fazladan 1,28 TRİLYON $'lık veya kamunun kulandığı 4 Trilyon 393 milyar $'lık kamu harcamaları üzerinden "israf, verimsizlik, yolsuzluk" payı olmak üzere %25'lik bir oranla 1 Trilyon 98 milyar $ tasarruf veya ilave kaynak sağlamış olurduk.
DÜŞÜNEBİLİYOR MUSUNUZ DEMOKRASİ VE HUKUK DEVLETİ BİZE TAM 1,5 TRİLYON PARA KAZANDIRMIŞ OLACAKTI. TAM AKSİNE DEMOKRASİ VE HUKUK OLMAYINCA asgariden 1-1,3 TRİLYON $ kaybetmiş olduk.
1,3 trilyon $ nasıl bir paradır diye soruyorsanız, bu miktar Türkiye'nin 8 yıllık merkezi hükümet bütçesi demektir.
Şimdi ise eritilmiş bulunan döviz rezervlerini telafi etmek ve ilave kaynak olarak 50-70 milyar $ nereden bulur da durumu kurtarırız diye, faiz artışı dahil, değişik her yola başvuracak şekilde çırpınıp duruyoruz.
Demokrasi, hukuk devleti ve kurumsal kapasite taleplerimizi "aydın fantezisi" sayan ve kafa konforunu bozmak istemeyen bedevilere hatırlatalım istedik...
Şimdi anladınız mı ısrar ve inatla niye "DEMOKRATİK HUKUK DEVLETİ" diye çırpınıp, durduğumuzu?
Ey Türk milleti; bilmelisin ki, DEMOKRASİ ve HUKUK DEVLETİ olamazsak, her yıl yüz milyarlarca $'lık kaynak YANAŞMA DÜZENİNİN adamlarının arasında paylaşılacak ve hep birlikte bu makûs talihi milletçe yaşamaya devam edeceğiz...
(*) IMF'nin T.C. Kurumlarından elde ettiği verilerine göre Türkiye'nin toplam GSYH'nın %34,3 kadar "Kamu Harcaması" yapılmaktadır.