(Bu satırları bilimsellik ve objektiflik kaygısı taşımaksızın, daha çok gönlümden geçenlerle, yüreğimde hissettiklerimle kaleme alıyorum. Bu sebeple de tabidir ki, tartışmaya açıktır.)
* Siyaset ve düşünce hayatımızda Sağcılık; ufuksuzluğun, sığlığın, statükonun bekçiliğidir, mevcut düzeni savunmanın ideolojisidir.
* Sağcılık; çalışmadan, üretmeden mevcudu tüketmek, kamu kaynakları üzerinde zahmetsizce müktesep hâk iddiasında bulunmanın adıdır...
* Liyakat ve ehliyete dayanmayan ucuz ve kolay statülere ve sıfatlara kavuşmanın adıdır sağcılık...
* Kamu kaynaklarına çökerek servet ve zenginlik üretmenin, yanaşma düzenini tahkim etmenin adıdır sağcılık...
* Sağcılık; içe kapanmadır, tutuculuktur, zamanı ıskalamaktır, değişime direnmektir...
* Sağcılık; şehirli olamayan, kör taassubun taşra ideolojisidir...
* Sağcılık; soru sormayanların, sorgulamayanların, devlete ve kuvvete eklemlenerek kendi itaat alanında ve küçük hesaplar adına, kendi küçük dünyasında konfor yaratma faydacılığının adıdır.
* Kendini polisin, jandarmanın ve kurulu düzenin yerine koymanın, statüko adına farklı olanı tepelemenin, düzenle aynîleşmenin adıdır.
* Sağcılık; düşünce, fikir, sanat ve zenginlik üretme yerine, yönetmeye, sisteme, yanaşma düzenine odaklanmış siyasi çapsızlığın adıdır.
* Sağcılık; tavırsız, duruşsuz ve ruhsuz kalabalıkların arasında, gri alanlarda, sahte ve sualsiz huzurları yaşamanın, değişmemenin adıdır.
* Sağcılık; muktedirlerin eteklerine yapışmanın; çalışmadan, üretmeden; talepsiz ve adaletsiz paylaşımlarda, muktedirlerin kırıntılarına rıza göstermenin adıdır.
* Düşünmeyen, sormayan, sorgulamayan ve üretmeyen insanların, kendilerine lütfedileni de kaybetmemek korkusuyla yaşayanların sığındığı bir limandır sağcılık...
* Fikri kapasitesi, düşünce derinliği ve siyasi tezleri sadece; sahte bir şekilde söylenmiş "vatan, devlet, din" elden gidecek sözleri ve üretilmiş korku travmaları arasına sıkıştırılmış olmanın adıdır sağcılık...
* Hiç bir ilkeyi gözetmeksizin küçük ve şahsi menfâatlerini gözetmenin, şark kurnazlığının, ufuksuzluğun, farkında olmamanın adıdır sağcılık...
* Milli irade ve demokrasi kavramından sadece "sandığı" anlamanın; siyaseti devleti ele geçirmenin vasıtası sayarak, sandık işini her türlü ilkesizlik ve manüplasyonla hallettikten sonra, hukuk ilkeleri ve demokratik usul ve esasları rafa kaldırmanın adıdır sağcılık...
PEKİ YA MİLLİYETÇİLİK;
Yukarıda saydıklarımızın hepsinin dışında, hür birey olmanın, millet olmanın icap ve gereklerinden olarak, değişimin, gelişmenin, hür düşüncenin, muasır medeniyet peşinde olmanın, kendi küçük menfaatleri peşinde koşmaksızın, insanı ve milleti adına ortak hedeflerin peşinde koşmanın huzur ve heyecanını duymak, milletini hukuk ve demokrasi içinde kucaklama arzusu, insanını mutlu kılmanın ideolojisidir.
Vatandaşının, devletine ve milletine aidiyet bağlarını ısrarla artırma ve güçlendirme hedefini gözetmenin ideolojisidir.
Memleket evlatlarını eğitimsiz, sağlıksız, hukuksuz ve geleceksiz bırakmamak endişesini taşımanın ideolojisidir milliyetçilik...
Milliyetçilik, milleti adına uykusuz gecelerde tükenmez arayışların, huzursuz kalan ve beyin sızıları çeken insanların ideolojisidir.
Milliyetçilik, kendi insanının siyasi rüşt ve ehliyetinin var olduğunu "amasız fakatsız" kabul etmenin, milletinin demokratik iradesi ve enerjisini sisteme yansıtmanın vazgeçilmez olduğunu kabul etmenin adıdır...
Bu anlamda milliyetçilik bir kabile ideolojisi değildir; birey ve millet olma fikrine ulaşmış insanların, geleceği demokrasi ve hukuk içinde inşâ etme heyecanı ve hürriyetçi bir medeniyet kurma tasavvurunun adıdır...
Bilimde, sanatta, hukukta; insanlık adına zahmetli, gayretli çalışma ve yarışmaların adı; ülkesi namına teknolojinin, kalkınmanın ve halkını refâha ulaştırma hedefinin motivasyon kaynağıdır milliyetçilik...
Akıl, bilim, hukuk ve demokrasiyi öncelemenin adıdır milliyetçilik...
SAĞCILIK SİZİN OLSUN, BİZLER TÜRK MİLLİYETÇİLERİYİZ...
Bâki selamlarımla
Rubil Gökdemir
Demokratik Değişim Hareketi