Toplum olarak yine bir felaket yaşadık buradaki yine kelimesi inanın yazarken bile can acıtıcı. Sonrasında tanıdık süreçler oldu. Depremlerle ilgili uyarılarda bulunan bilim adamları çaresizce televizyon kanallarında dolaştılar. Karşılarına hemen savunma hatları örüldü. Kader ve depremin her yerde olduğu gibi iki savunma hattı öne çıktı. Üstüne depremin bilinemezliği gibi bir savunma da eklendi.
Kader, ifadesi sadece deprem için değil toplumumuzda başımıza gelen gelmeyen her durum için kullanışlıdır. Dini temelli olan ifadeyi sadece dini konularda değil başımız ne zaman sıkışsa kullanabiliyoruz. Yapamadıklarımız tembelliğimiz eksiklerimiz masasına masa örtüsü olarak kaderden daha iyi bir masa örtüsü olmuyor. Kader meselenin bilimsel her konuda karşımıza çıkması sadece toplumumuza özel değil. Evlerimiz, ocaklarımız binalarımız yıkıldı hayatlarımız yıkıldı. Fakat kader aynı sokaktaki bazı evlere uğrarken bazılarına uğramadı. Yine aynı kader ilginç bir davranış göstererek ülke seçiyor.
İnşaat yapımı konusunda sıkı denetimlerin olduğu ve uygulandığı ülkelere kader pek uğramazken, görece daha az gelişmiş ve teknolojik imkanları az olan denetimlerin az olduğu her yere kader uğrayabiliyor. Tıpkı deprem faylarının olduğu gibi kimilerine göre kaderinde bir güzergahı var. 2023 yılındayız ve bir felaket sonrası kırk bin insanımız hayatlarını kaybediyor yüzbinlerce insan evsiz barksız kalıyorsa adı kader değil cinayettir. Cinayeti işleyen yine bizleriz toplumumuz. Çünkü öncelik sıralamasında görünene aşığız. Görünmeyen ama yaşanması muhtemel sorunlar hep son sırada. Depremler, sağa sola attığımız gelişmiş ülkeyiz afra tafralarının yüzümüze tokat gibi vurduğu zamanlar olmaya başladı. Deprem sonrasında yaşanan kaos ve çaresizlikler aynaya tekrar bakmamızı gerektiriyor. Övünmeye harcadığımız enerjiyi önlem almaya harcamalıyız.
Diğer bir savunma hattı ise depremlerin her coğrafya da olduğu meselesi. Aklımızla alay eden insan güruhu zannediyor ki insanlar ellerindeki telefonlar sayesinde birkaç dakika içinde her bilgiye ulaşamıyor. Evet depremler her coğrafyada olabiliyor. Hatta tüm fayların nereden geçtiğine ne zaman kırıldıklarına dair bilgilere sahibiz. Zamanlamasını elbette bilemeyiz ancak teknoloji o kadar gelişti ki bir zaman aralığı kolaylıkla saptanabiliyor. Mesele ne peki?
Mesele kendisi gibi olan zarar görmesinde tüm memlekete zarar görsün iğrençliği. Yapılan her eleştiriyi kendi düşüncesine eleştiri olarak algılayan düşünce kabızlığı. Mesele vicdanı bir kenara bırakıp menfaati zirveye taşıma felaketi.
İnsanlık tarihi tecrübesi bile birçok sorun için tedbir almaya yetecekken deprem gibi hayati bir sorunun meydana geldiğinde önemli konu haline gelmesi acınasıdır. Çözüm üreten zihinlerin sürekli maliyet engeliyle karşı karşıya kalmaları aslında zihinlerimizinde enkaz altında kaldığını gösteriyor. Elimizi uzatıyoruz ama çıkmak istemiyorlar memnunlar kaldıkları karanlıklardan. Oysa belki de binlerce beden uzanan bir el bekleyip göçtü gitti bu hayattan. Size de garip gelmiyor mu son yüz yılda onlarca deprem yaşamış bir coğrafyanın hiçbir şey olmamış gibi davranması, kolaycılığı, akıldan yoksun tutumu size de garip gelmiyor mu?
6 Şubat 2023 sabahı yaşadığımız büyük deprem inanılmaz yıkımıyla yüzbinlerce hayatı yıkmakla kalmadı. Belki de bölge demografisinin değişmesine sebep olacak. İnsanlar elbette büyüdükleri topraklarda kalmak istiyorlar ancak göç olgusu da kaçınılmaz. Sadece yirmi yıldan biraz fazla zaman diliminden önce gerçekleşen Gölcük depremi üzerinden zannedersiniz iki yüz yıl geçti. Fakat yine aynı senaryolar, hiç kimseye faydası olmayan televizyon programları. Cehaletin övüldüğü günümüz dünyasında sizlerde kendinizi cehaletin altında enkaz altında kalmış gibi hissetmiyor musunuz?
Yunan mitolojisinde Apollon’u duymuşsunuzdur. Kassandra’nın talihsizliği Apollon’un onu görmesiyle başlıyor. Kassandra’yı çok beğenen Apollon onunla birlikte olmak istiyor. Ancak Kassandra eğer kahin olma özelliğini kendisine verirse olacağını söyleyerek Apollon’u kandırıyor. İstediğini alan Kassandra vazgeçince Apollon tarafından lanetleniyor. Lanet Kassandra’nın yaşanacakları ön görebilmesi ancak kimsenin ona inanmayacak olması. Kassandra’nın çileli hayatı ve çaresizliği hayatı boyunca devam ediyor.
Bugün televizyon programlarında ya da farklı ortamlarda jeoloji ile ilgili konuşan bilim adamları lanetlenen Kassandra’dan farksız durumdalar. Anlatıyorlar, ispatlıyorlar ancak birkaç ay sonra onları ne dinleyen var ne de anlattıklarını ciddiye alan yönetimler olacak. Sessizlik bir sonraki depremde bozulacak. Unutulacaklar diziler ve futbol maçlarıyla her şeyi unutacağız. Sizlerde kendinizi zaman zaman Kassandra gibi hissetmiyor musunuz?
Alınacak en basit ve etkili önlem olan denetimden geçmiş sağlam bir bina iken yüzyıldır debeleniyoruz. Çünkü kodlarımızda bize bir şey olmaz var. Oluyor işte hem de neler oluyor. Ayaklarımızın üstüne çöktürüyor tabiat bizi. Sen yaptıklarının karşılığını alıyorsun diye öfkesini suratımıza kusuyor. Felaketten daha büyüğü dilimiz çözüme değil çaresizliğe kulaklarımız gerçeğe değil hamasete sevdalı. Satırları yazan kişi bir depremzede ve saatlerce enkaz altında kaldı. Yalvarıyorum haydi artık felaketler gelmeden alalım tedbirlerimizi. Umarım gelecek nesillerimiz bizlerin yapamadığını yapar görünmeyenin hayati olduğunu anlatır yaşatır umarım.