Zanka

Ünal Atabay

Facebook Twitter


Ünal Atabay

ABD Devlet Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun birlikte açıkladıkları “Yüzyılın Barış Anlaşması”; ABD’nin önderliğinde üzerinde uzun süredir çalışılan ve büyük bir kısmı da önceden basına sızdırılan, malumun ilanı olan bu plan, dünya gündemini uzun bir süre meşgul edeceğe benzemektedir.

İsrail devletinin 1948 yılında kurulduğu günden bu tarafa, coğrafi anlamda merkezden dışarıya doğru yayılmacı anlayışla daima büyümüş, buna mukabil Filistin toprakları ise gittikçe küçülmüştür. Yeni açıklanan bu planda da farklı bir durum görülmemiştir.

İsrail’i, ABD başta olmak üzere, küresel güçler yayılmacılık noktasında desteklemeye devam ettikleri sürece aksini düşünmek pek mümkün olmayacaktır. Hal böyle olunca da, bölgede çatışma ve istikrarsızlık kaçınılmaz olmaya devam edecektir.

İsrail-Filistin Planı, BOP Projesi’nin Bir Parçasıdır

Esasen bu planı; 1917 yılında Britanya tarafından Filistin’de bir Yahudi devletinin kurulmasını içeren ve Balfour olarak adlandırılan deklarasyonun [[i]] günümüze yansıyan bir biçimi olduğunu ifade edebileceğimiz gibi, yine halen günümüzün gündemi olan, ancak bazı çevrelere göre yürürlükte olmadığı veya geçerliliğini yitirdiği yönünde iddia edilen meşhur Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)’ne bağlı eylem planının bir parçası olduğunu söyleyebiliriz.

Söz konusu İsrail-Filistin planıyla nereye varılmak istendiğine ışık tutmak açısından ve bu planın BOP projesinin bir parçası olduğuna ilişkin kısa bir hatırlatma yapmak yerinde olacaktır.

Uzun zamandır Ortadoğu coğrafyasında uygulanmak istenilen BOP projesinin özünde; bölge ülkelerinin federatif tip yönetimlerle şehir devletçiği şeklinde parçalara ayrılması, bu devletçiklerin iç işlerine kolaylıkla müdahale ve kontrole açık hale getirilmesi ve böylece sömürülmeye uygun alt yapısının hazırlanması, istenildiği şekilde yönetilmesi, yönlendirilmesi gibi bir düşüncenin yattığı değerlendirilmektedir.

Plan ile Şehir Devletçiğinin İlk Tohumu Atılmaktadır

Trump’ın açıkladığı bu plana baktığımızda ise; “Filistinli’lere haklarının verileceği iki devletli bir plan” [[ii]] gibi yaklaşımlarla kamuoyuna sunulmuş olsa da, adeta parçalar halinde bırakılan Filistin topraklarında, yerel idareler tarzında ve şehir devletçiği dediğimiz kantonel tipte yönetimi içeren bir planın uygulanmak istendiği anlaşılmaktadır.

Nitekim, “...İsrail ile yan yana barışçıl bir şekilde yaşayacak bir Filistin devletinin kurulması...” [[iii]] şeklindeki bir ifadeyle de; aslında İsrail’in birleşik ve bölünmez bütünlüğü tarif edilmekte, aynı zamanda Kudüs’ün bölünmezliği üzerine de vurgu yapılmaktadır. Yine bu yaklaşım üzerinden de değerlendirildiğinde; Kudüs’ün bazı bölgelerini kapsayan yerlerin Filistin’in başkenti olacağı yönündeki söylem, tam da şehir devletçikli yerel idareleri çağrıştırmaktadır.

Ayrıca, Trump’ın ifade ettiği; “...Filistin’e devlet kurma imkânı sağlanacağı...” [[iv]] söyleminde, kastedilen devlet; uluslararası bir devletin tanımıyla ya da bizim bugünkü manada anladığımız devletin tanımı ile aynı değildir. Trump’ın ve Netenyahu’nun Filistin için uygun gördükleri, diğer bir ifadeyle bu iki liderin devlet olarak kastettikleri yapı; mikro, yerel öz yönetimi içeren şehir devletçiği yapılanmasıdır.

Diğer bir ifadeyle, ABD ve İsrail’in, Filistin devleti olarak düşündükleri; yukarıda kısaca ifade edilen, şehir devletçikleri benzeri özellikleri taşıyan, coğrafi bir bölge olmaktan öteye bir şey değildir. Benzer şekilde Fırat’ın doğusunda yapılmak istenilen sözde rojava yönetimi ve bu yönetime bağlı kantonlar, yerel meclisler, öz yönetim gibi idari-siyasi yapı oluşturma gayretleri de, hep bu büyük İsrail projesinin ileride yayılma sahasını içeren bölgeleridir.

Yeni dünya düzenindeki şehir devletçikleri; güçlü dünya şirketlerince, büyük ekonomik ve sermaye gruplarınca sömürülmek üzere kurulacak devletçiklerdir. Özellikle Ortadoğu’da uygulamaya konulmak istenilen bu yapılanmanın nihai hedefi, bölgenin enerji kaynakları başta olmak üzere sömürülmesi üzerine kurguludur.

Şehir devletçiği rüyası; ulus devletleri parçalayan, çok kutuplu hale getiren ve aynı zamanda İsrail gibi küçük devletlerin güvenlik kaygılarını giderecek şekilde, çevresinde tehdit oluşturan/oluşturacak güçleri param parça ederek, şehir devletçikleri projesiyle güçlü yapıları sönümlendirmeyi amaçlayan bir konsepttir.

Hiç şüphesiz, “Yüzyılın Barış Anlaşması” planı; ABD’li gelecek bilimcisi John Naisbitt’in fikir babalığını yaptığı, dönemin BM Genel Sekreteri Butros Galli’nin de gündemleştirdiği; “...dünya 200 devletli olmaktan 2 bin devletli, hatta 5 bin devletli bir yapılanmaya doğru gidiyor...”[[v]] diye dile getirilen, günümüzde Trump ve Netenyahu’nun hayata geçirmeye çalıştığı, yeni dünya düzeninin ve özelde yeni Ortadoğu konseptinin İsrail-Filistin sahasına yansımasıdır.

İsrail’in Güvenliği, Şehir Devletçiği Yapılanmasından Geçer

İsrail-Filistin coğrafyasına baktığımızda; Filistin yerleşim yerlerinin arasına girmiş Yahudi yerleşim yerleri sayesinde Filistin topraklarında tek bir devlet oluşturacak coğrafi alan imkânsız hale getirilmiş, maalesef küçük devletçiklere yol açacak coğrafi koşulların oluşturulduğu bir gerçek yaratılmıştır.

Elbette küçük parçalara ayrılan bir Filistin toplumu; birlik ve beraberlik gibi cephe oluşturup topyekûn güç mücadelesi oluşturamayacaklarından ve başkaldırı benzeri tepkisel hareketleri gösteremez hale geleceklerinden, planda da belirtildiği gibi; “İsrail’in güvenliği mutlaka sağlanacaktır” söylemine uygun şekilde, İsrail’in önünde bir engel kalmayacak ve İsrail’in arzu ettiği güvenlik sistemi de tesis edilmiş olacaktır.

Ayrıca, planda Filistinli mülteciler için; “...şu anda yaşadıkları ülkelere entegre olmaları...” ve “...yeniden yerleştirilmeleri...” [[vi]] şeklindeki ifadeler, söz konusu ülkelerde (Ürdün, Lübnan, Suriye) yaşadıkları kampların kalıcı hale getirilmesi demektir. Böyle bir uygulamanın gerçekleşmesi halinde, o ülkelerde yaşayan Filistinli mülteciler üzerinden yerel-öz yönetimlerin doğması/yaratılması ve ayrı bir şehir devletçiğinin kurulması anlamına geleceği de unutulmamalıdır.

Bu kapsamda, Filistinli’lere sağlanmak istenilen devletçik modeli; önümüzdeki süreçte, bölge ülkeleri üzerinde yaratılacak ayrışma, buna bağlı federatif yapıya geçiş ve böylece şehir devletçiklerinin oluşması yönünde yeni planlar da sahneye konulacaktır. Böylece Filistin’den başlatılan bu hamlenin, süreç içerisinde tüm bölgeyi kapsayan tarzda geliştirileceğinden şüphe yoktur. Yani BOP projesinin alt planları, tüm bölge üzerinde aşama aşama işletilecektir.

Sonuç olarak;

  • Planın uygulanacağı dört yıllık süreç içerisinde, tarafların karşılıklı müzakerelerinde bazı yeni planların daha devreye alınacağı ve gerilimli bir döneme girileceği,
  • Planın ruhunda gizli olan; Ürdün, Lübnan ve Suriye gibi çevre ülkelerde yaşayan Filistinli mültecilere dayalı yeni alt projelerin/planların daha açıklanabileceği,
  • Yine planda ön görülen, Filistin halkına yönelik maddi imkanlar sunacak olan projeler ve fırsatlar devreye alındıkça, zaman içerisinde Filistin halkı arasında plana ilişkin ciddi kamplaşmaların yaşanabileceği,
  • Planın uygulanması ya da müzakeresi yönünde, Arap dünyasından bazı ülkelerin Filistin üzerinde baskılar yaratabileceği, bu baskıların süreç içerisinde Filistinli’leri yalnızlaştırabileceği,
  • Ayrıca, Suriye’nin Cenevre sürecine bağlı gelecekte alacağı siyasi-idari şeklin, Filistin’in bu plana yönelik alacağı tavrını doğrudan etkileyeceği değerlendirilmektedir.



Bu içeriğe emoji ile tepki ver