1986 Dünya kupası zamanıydı. Çocukluğumuz sokakta geçerdi. Ben Maradona’yım sen Schuhmacher ol, diye penaltı atmaca oynardık.
İçimizde tatlı bir heyecan vardı. Akşamın maçlarını gündüz oynardık. Bizim müsabakalarımız 14:12 veya 9:7 gibi bir buz hokey maçının sonucunu andıran rakamlarla biterdi.
1986 yazı futbola tutulmuştuk. Erkenden yatağa girmek yoktu. İlk defa gece maçları izlemenin heyecanını yaşıyorduk. O karşılaşmaların tadı bir başkaydı. Dünya, Meksika dalgasıyla tanışmıştı. Tribünlerden borazan ve korna sesleri yankılanır, televizyondaki spiker boğuk ve hışırtılı sesiyle maçların atmosferine benzersiz bir tat katardı. O yaz sahneye bir futbolcu çıktı. Öteki futbolculara benzemiyordu, yürüyüşü, topu ayağında sürmesi, çalım atması, havası çok farklıydı. Adeta rakipleriyle dalga geçiyordu. Ayağında sanki mıknatıs vardı. Kimse topu ayağından alamıyordu. Top onu seviyordu, o da topu seviyordu.
O futbolcunun ismi Diego Armando Maradona’ydı. Çeyrek final maçında İngilizlere karşı iki tane tarihi gol atmıştı. Birini Tanrı’nın eliyle, ötekisini Tanrı’nın ayağıyla. Türkiye, Dünya kupalarına katılamadığı için yerine Güney Amerika takımlarını tutardık. Sambacılar ve Tangocular arasında karar kılıyorduk. Bu turnuvada Maradona yüzünden tangocu olmuştuk.
Sonraki Dünya kupaları Maradona için pek başarılı geçmemişti ve o turnuvalar sanki aynı sihiri vermiyordu. Futbol tarzı değişmişti, daha çok takım halinde oynanmaya başlanmıştı ve rakipler Maradona’yı sıkı adam markajına alıyordu.
1994 Dünya kupasında Maradona yine eski günlerine dönüyor diye sevinmiştik. Yunanistan’a attığı golden sonra stattaki kameranın önüne koşup çılgınca seviniyordu. Bu çılgın sevincin arkasındaki yasaklı maddelerin rolünu sonradan öğrenecektik. Maradona’nın kanında performans artırıcı efedrin bulunmuştu. Bu olaydan sonra FIFA Maradona’yı turnuvadan men etti. Arjantin milli takımı bu şoke eden olaydan sonra aynı performansı sahaya yansıtamayıp kupadan elenmek zorunda kalmıştı.
Maradona’nın aktif futbol hayatı sona ermişti. Futbolu bıraktıktan sonra hızla kilo alıp, uyuşturucunun tutsağı olmaya devam etti. Şöhreti kaldıramıyordu. Haberlerde rol almaya devam ediyordu ama bu sefer spor haberleri yerine magazin haberlerine hızlı bir geçiş yapmıştı. Hatta ”Maraba Televole” deyip, her hafta ülkemize selam çakıyordu. Ona kızamıyorduk, çünkü çocukluğumuzun bir parçasıydı, sempatik ve aynı zamanda muzip bir tavrı vardı.
Futbolun yaramaz çocuğuydu. Kalorilerin sayıldığı, uyku saatinin belli olduğu bir akademide yetişmemişti. Tornadan çıkma bir futbolcu değildi. Disiplinsiz, gece hayatını seven ve bu nedenle çoğu zaman antrenörleriyle çatışmaya giren bir oyuncuydu. Sokak futbolunun ruhunu sahaya yansıtan son temsilcisiydi. Futbolu sevmemin en büyük nedenlerinden biri Maradona‘dır. Futbola benzersiz bir güzellik, sihir ve eğlence katıyordu. Ölüm haberini öğrendiğimde çocukluğumun bir parçası kopup gitmişti sanki. Futbol karşılaşmalarının seyircisiz oynandığı bir dönemde aramızdan ayrılması kaderin bir cilvesiydi. Adeta ölümüyle bize mesaj bırakıyordu. “Burası artık benim dünyam değil, sağlıcakla kalın“ der gibi aramızdan ayrıldı.
Milyonlarca insanı futboluyla mutlu ettin. Huzur içinde uyu altın çocuk.