Zanka

Danyal Kürek

Twitter


Danyal Kürek

Türk toplumuna Merkel dönemini özetlemek gerçekten kolay bir iş teşkil etmiyor. Almanya bu 16 yıllık dönemi hayli çalkantılı geçirdi, tabii ki Türkiye‘nin perspektifinden bakarsak  Almanya sessiz sakin ve huzurlu bir ülke görünümü verebilir ama taş yerinde ağırdır diye bir atasözümüzü unutmamak lazım.

Almanya 2005 yılında pek alışkın olmadığı bir liderle yüz yüze gelmişti. Ülkeyi ilk defa bir kadın yönetiyordu. Doğu Almanya‘da yetişmişti. Kamuoyundan ilk zamanlarda pek ilgi görmeyen, renksiz, kılık kiyafetine önem vermeyen, ciddiye alınmayan bir siyasetçi izlenimi veriyordu. Kendi tabanına zıt olan kararlara imza atıyordu. Nükleer santrallerin adım adım kapanmasına karar verip, yeşil enerji kullanımına yönelen muhafazakar, hiristiyan demokrat kimliğe sahip bir başbakan için alışılmış bir durum değildi. Muhaliflerin ajandasını elinden alıp kurnaz bir stratejiye imza atıyordu.

Merkel‘in en önemli özelliği eleştirilere sessiz sakin ve pragmatik bir duruş sergilemesiydi. Hiçbir zaman paniğe kapılan bir lider görünümü vermiyordu. Sessiz bir güç Alman siyasetine artık yön veriyordu.

2015 yılında başlayan göçmen akını Merkel‘in en zor dönemiydi. Yaklaşık 3-4 milyon göçmenin ülkeye giriş yapmasına ‘Wir schaffen dass- Bunu başaracağız‘ diye tarihi bir açıklama yapmıştı. Kendi partisinde homurdanmalar ve kopmalar baş göstermeye başlamıştı. Hiristiyan demokratların sağ kanadı yeni kurulan popülist bir partiye geçmeye başlamıştı. Merkel bu konuda yine sessiz sakin tavrını bozmayıp çizgisini korumaya devam ediyordu.

Sosyal demokratların senelerce yapamadığını bir hiristiyan demokrat adım adım, istifini bozmadan hayata geçiriyordu. Muhaliflerin konularını ustaca araklıyordu.

Merkel‘in çok başarılı bir dönem geçirdiğini söylesek belki biraz abartmış oluruz. Tabii ki başarılı taraflarını göz ardı etmemek lazım. İşsizlik oranı Merkel döneminde ciddi oranda düşmüştü. Güçlü, dinamik, ihracata dayalı bir ekonomiyi arkasına alıp, rahat hareket etme lüksüne sahipti. Almanya başbakansız da yürüyebilen bir ülke konumundadır, sadece vidaları sıkılaştıran bir ustaya ihtiyaç vardır belki. Ara sıra ‘Her şey yolunda gidiyor mu?‘ diye kafasını uzatmak bu orta Avrupa  ülkesi için tamamen yeterlidir diye bir düşünceye kapılabiliriz.

Alman lügatında yer edinen ‘Rummerkeln‘ kelimesi siyasi ve toplumsal zorlukları  zamana bırakıp kendiliğinden hal olmasını beklemek anlamına geliyor ve bu durum Merkel‘in 16 yıllık yönetim tarzının karakteristik özelliğiydi.

Merkel, Almanya‘nın kronik sorunlarına kalıcı bir çözüm üretemediği gerçeğini kabul etmek lazım. Devlet kurumlarının hantal hareket etme hastalığından bir türlü kurtulamadığını ve hala doksanların eski teknolojisiyle çalıştığını, dijital hayata geçişinin hayli sancılı bir süreç olduğunu korona döneminde aniden görebildik .

Almanya’nın yaşlı bir demografik yapıya sahip olması, yaklaşık 21 milyon insanın 60 yaş üstünde bulunması, Alman toplumunun o kadar da yeniliğe açık bir toplum olmadığı size şaşırtıcı gelebilir ve bunun sonucunda yaşlı insanların yoğunluğuna karşı sağlık sektörünün günden güne zorlandığını ve yeterli personelin bulunamadığı, bu ülke için gelecekte ciddi bir sorun teşkil etmektedir.

Trump, Bolsonaro ve dünyanın diğer patavatsız ve kuru gürültüyü tercih eden liderler arasında Almanya şansölyesi‘nin aklı başında bir izlenim vermesi onu sosyal medyanın üstünkörü dünyasında hiç kuşkusuz belli bir popülariteye ulaşmasına yardımcı oldu.

Merkel‘in nasıl bir boşluk bırakacağını zaman gösterecek.Yeni kurulacak hükümet büyük bir olasılıkla sosyal demokrat Olaf Scholz‘un başbakanlığında  oluşacak üçlü bir koalisyon olacak.  

Avrupa‘nın lokomotif ülkesi  21. yüzyıla hazır bir strateji üretmek zorunda. Dışardan bakıldığında bu ülke dengeleri sağlayan sağlam bir devlet görüntüsü verebilir ama içerden bakıldığında daha çok yaşlı ve yorgun bir adam görüntüsü veriyor.



Bu içeriğe emoji ile tepki ver