Keşke 100 yıl sonra, bugünkü ben olarak hayata gelsem.
Bugünlerin, insanlık tarihinde nasıl yorumlandığına şahit olsam.
Ve keşke bugün “dijital dönüşüm, kültürel zeminde insanoğlunu bilinç ötesine taşıyor” diye düşünsem ve düşündüğüme inansam.
Ama bugün, başka türlü bir şeyler var.
Daha önce yaşanmamış.
Deneyimlenmemiş...
Sanayi devrimlerinde, insanın karşısında makine vardı.
Robot Devrimi, Endüstri Devrimi, Dijital Devrim adına ne derseniz deyin. Bu Devrimde insanın karşısında, insansılaştırılmış makineler var.
Robotlar...
Peki ya...
Dünya’da Robotları kim üretiyor?
Türkiye üretiyor mu?
Dünya’da Robot üretim altyapısına kim sahip?
Türkiye sahip mi?
Dünya’da Robotları kim ihraç edecek?
Türkiye edecek mi?
Global ölçekte robotlaşma planlamasını kim kontrol edecek?
Türkiye’nin karar yetkisi olacak mı?
Bütün bunları bir kenara bırakalım. Yazının altındaki FAYDALI BİLGİLERİ de dikkate alarak, 2 yıl sonra dijitalleşmenin, robotlaşmanın, otomasyonun -ne derseniz deyin- tamamen hayatımıza girdiğini düşünelim.
Hayat nasıl şekillenecek? Hazırlanıyor muyuz?
Sendikalar, “robot işçi” lere hazırlar mı?
Hukuk sistemine, “robot hukuku” girecek mi?
İşin içine patronlar girdiğinde...Onların tercihlerinin her zaman “kâr” olduğunu biliyoruz.
Robotların sağladığı emek-zaman tasarrufu dikkate alındığında, insan işçi’den çok robot işçi’yi tercih edecekleri AÇIK.
Patronlar, devlet eli ile “robot işçi hakları”nı yasalaştıracaklar mı?
Bu durumda, robot işçilere karşı insan işçilerin haklarını savunacak altyapılar nasıl oluşturulacak?
Holdinglerde Genel Müdürler, CEOlar, Kurumsal İletişim Direktörleri...
Toplantı odasında, patron koltuğunda ROBOTun oturmasına,
her yerde Robot Patron tarafından takip edilmeye,
talimat almaya, makine tarafından yönetilmeye hazırlar mı?