Zanka

Talha Barış Yapıcı

Twitter Instagram


Talha Barış Yapıcı

İngilizce orijinal adıyla Mary Beard’s Ultimate Rome: Empire Without Limit belgesel serisi; İngiliz yazar ve akademisyen Mary Beard tarafından hazırlanmıştır. 4 bölümden oluşan belgeselde Roma tarihi akıcı ve eğlenceli bir sunumla anlatılmıştır.

Her hafta bir bölümü olmak üzere toplam dört hafta boyunca çarşamba günleri Zanka Medya’da yayımlanacak olan bu yazı dizisinde belgeselin dört bölümü üzerinden Roma hakimiyetinin ve Roma’daki günlük yaşamın dikkat çekici özelliklerini; başka medeniyetlerden örneklerler verip yaşanmış olaylara dair fikirlerimi belirtip kıyaslar yaparak belgeseli ve Roma tarihi hakkındaki görüşlerimi değerli okurlara aktaracağım.

Dünya tarihinin görece en görkemli İmparatorluğu’nun kuruluş hikâyesi ile başlayan belgesel; büyük olaylarla ve mücadelelerle büyüyen imparatorluk olma yolundaki Roma’yı anlatıyor. İkinci bölümde Avrupa tarihiyle alâkalı okuduğumuz çokça kitapta, izlediğimiz filmlerde ve belgesellerde sıklıkla duyduğumuz Avrupa’daki “Tüm yollar Roma’ya çıkar” sözünün nasıl ortaya çıktığını; ticari, kültürel, iktisadi, siyasi bakımdan Roma İmparatorluğu’nun gelişim sürecini anlatıyor. Üçüncü bölümde kamuya ait olan devletin, Roma’ya ait olmanın yani Romalılığın ağırlığından bahsediliyor. Romalı olmanın sıradan bir devlette yaşayan sıradan bir birey olmaktan ziyade içinde kültürel bir kimlik de barındırdığı anlatılıyor. Dördüncü yani son bölümde ise direkt olarak belgesel serisinin orijinal isminde gördüğümüz gibi “sınırsız” ya da “sonu olmayan” İmparatorluğun bir sona doğru nasıl gittiğinden bahsediliyor.

 

Birinci Bölüm

 

Kardeş Katli

Roma’nın kuruluşu bir kardeş katli hadisesiyle başlamaktadır. Kurt tarafından emzirilen kardeşler Romulus ve Remus, henüz çocukken bir kurtarılma hadisesi yaşamış ve sonrasında birlikte bu kurtarıldıkları coğrafyada şehir kurmaya karar vermişlerdi. Şehir kurulurken farklı kaynaklarda farklı nedenlerle bahsedilen bir tartışma kavgaya dönüşmüş, Remus, Romulus tarafından öldürülmüştü.

Kurt tarafından emzirilen kardeşler Romulus ve Remus, henüz çocukken bir kurtarılma hadisesi yaşamış ve sonrasında, birlikte kurtarıldıkları yerde şehir kurmaya karar vermişlerdi. Şehir kurulurken farklı kaynaklarda farklı nedenlerle bahsedilen bir tartışma kavgaya dönüşmüş, Remus, Romulus tarafından öldürülmüştü. Böylece Romulus, Roma şehrine ismini vermiş oldu.

İslam öncesi Türk tarihinde Türeyiş Destanı’nda bir benzerine rastladığımız kurt miti, Roma’nın kuruluşunun mitolojik anlatımında da vardır. Şehrin kuruluşunda yaşanılan Romulus’un kardeşini katletmesinin örneğine de Osmanlı tarihinde sıkça rastlıyoruz. Kardeş katli ise otokrat devletlerin çoğunda da olduğu gibi tek kişi iktidarının en mükemmel sistem olduğunun düşünülmesi ve çift başlılığın devleti idare etmede sıkıntılara ve sorunlara yol açacağına inanılması dolayısıyla söz konusu olmuştur. Büyük devletlerde çift başlılık tıpkı daha sonra Roma tarihindeki bölünmeyle de göreceğimiz gibi hükümdarlar arasında çeşitli rekabetlere ve sorunlara yol açmıştır. İktidar gücünün bir kişiden ziyade birkaç kişiye veya bir zümreye ait olması iç problemleri de beraberinde getirmiştir.  Tarihte olumlu sonuçlanmış bir örneği olup olmadığını bilmemekle beraber eski dönem uygarlıklarında çok kişiyle yönetimin yol açacağı rekabetin eğer iyi organize edilirse ülke için faydalı olacağı görüşü de savunulabilir. Bu sayede sözgelimi fetihler için iki yönetici birbiriyle daha çok toprak kazanma noktasında rekabet içinde olacak ve bu devletin hakimiyet alanının genişlemesi adına olumlu sonuçlar doğuracaktır. Ancak elbette çok başlılık karar almayı yavaşlatacak ve bazı tartışmalar meydana getirecektir.

 

Romalılık ve Gelişme

Buradan sonra ilgi çeken konulardan biri başta Romulus’un şehrine komşu şehirlerden kadınları çağırması ancak onların Romalı olmak istememesi idi. Tarihin olağan seyrinde yüzyıllar sonra çok büyük bir gurur kaynağı ve imtiyaz göstergesi olacak olan Romalı olmak meselesi buradaki örnekte gördüğümüz gibi başta komşu şehirlerden gelecek kadınlara hiçbir anlam ifade etmiyordu. Sonrasında ise zorla alıkoyarak kadınları Romalı yapmışlardı. Tecavüz ederek kadınları alıkoymaları Romalıların ataerkil yapısı ile erkek egemen toplumlarına örnek oluşturuyor.

Roma’nın gelişmesi ve ilk büyüme emarelerinin görülmesi yine ilgi çekici bir olay ile başlıyor. Bugün bazı istisnalar ile demokrasi ile yönetilen ülkeler ile yönetilmeyen ülkeler arasındaki özellikle ekonomik anlamdaki gelişmişlik farkını açıkça görebiliyoruz. Yönetim şeklinin halkın refahı ve ülkenin kalkınması üzerinde çok büyük etkisinin olduğu aşikâr. Roma’da da Romulus’tan sonra altı farklı kral Roma’nın başına geçmiş ülke krallıkla yönetilmişti. Ancak halk bu tek adam yönetimini devirerek savaş ve yönetim kararlarını alabilmeleri için temsilciler seçerek demokratik bir yönetime geçişi sağladı. Böylece de Roma artık büyümeye başlamıştı.

 

Genişleyen Sınırlar ile Oluşan Kültür

Roma bu evrede Batı Akdeniz’deki en güçlü denizcilerle yani Kartacalılara savaşacaktı. Kartaca-Roma arasında üç savaş yapıldı ve totalde galip gelen taraf olan Romalılar Sicilya Adası’nda tamamen hâkim bir konuma geldiler. Burada büyük komutan Hannibal Barca’yı mağlup ettiler. Sonra da Yunan coğrafyasını hedef olarak seçerek İmparatorluk olma yolunda ilerlemeye devam ettiler.

Roma’nın gelişmesi ve sınırlarının genişlemesi, komşularıyla kurduğu ilişkileri ve sürekli kazandığı savaşlarla olmuştu. Yunan coğrafyasının fethi ile Roma, kendi kimliğini Yunan kültürünün üzerine inşa etmeye başlamıştı. Tarihin her safhasında fethedilen bölgedeki halkın ve fethedenlerin birbirlerini etkilemesi görülen bir durumdu. Örneğin Avrupa Hunlarının Orta Asya’dan Avrupa’ya göçü ve yağması ile bugünkü Macar toplumu Türk kültüründen örnekler taşır. Aynı zamanda buraya asırlar önce gelen Hun Türkleri, Avrupalıların kültüründen oldukça etkilenmiştir. Romalılar ise Yunan kültüründen etkilenmekle kalmayıp kendilerine bir geçmiş ve kültür inşa etmişlerdir.

Antik Yunan medeniyetinin görkemi herkesçe bilinirken, bunun üzerine inşa edilen kültür Yunan medeniyetine zarar vermemiş aksine onu geliştirmişti. Yunanların gösteri alanlarına, evlerine, tiyatrolarına benzer yapıları Roma hâkim olduğu yerlerde inşa etmişti. Böylece Grek ve Roma kültürü bir potada toplanarak Eski Çağ’ın en zengin kültürlerinden biri oluşturulmuştu.

 

Düşman Yaratmak

Roma sınırlarını Sicilya’ya ve Yunan coğrafyasına doğru genişlettikten sonra kendisine İtalyan yazar Umberto Eco’nun tabiriyle bir düşman yarattı. Umberto Eco Inventing The Enemy başlıklı yazısında ülkelerin asırlarca kendilerini tanımak, hükümetlerini meşrulaştırmak gibi birçok nedenle bazı düşmanlar yarattığı ya da var olan düşmanları daha kötü tasvir ederek yeniden tasarladığını söylemişti. Roma için bu düşman Akdeniz’de korku salan bir grup korsandı. Var olması ve tehlikeli olmasına karşın korsanlar, Roma için Roma’nın büyüttüğü kadar büyük bir düşman değildi. Çünkü nice büyük kumandanları nice büyük savaşlarda alt etmişlerdi. Bu sadece demokrasiden monarşiye geçiş için bir bahane sayılabilirdi. Öyle ki Gnaeus Pompeius Magnus iktidarı ele aldıktan çok kısa bir süre sonra tüm korsanları temizlemişti. Doğu’nun fatihi Pompeius Magnus ve sonra onun yerine geçen meşhur hükümdar Julius Caesar...

Julius Caesar, Pompey’in aksine Batı’ya yöneldi ve Roma büyümeye devam etti. Galyalılar’a karşı savaşıp neredeyse milyona varan insanı öldürdü. Bu evrede liderler için çoğu zaman bir fren vazifesi gören demokrat anlayıştan eser yoktu. İktidarın denetleyicisi olmadığı zaman müstevliler ve güç sahipleri sınırsız yetki için sürekli bir arayış içinde oldu. Bir topluğun kaderinin bir ya da birkaç kişiye sorgusuz sualsiz teslim edilmesi, ileride mutlak suretle güç zehirlenmesi yaşayacak olan sorumluların kendi hayalleri ya da arzularına koskoca bir toplumu kurban vermesi anlamına gelebilecektir. Caesar, Pompey’in sebep olmaya çalıştığı tek adamlı sisteme olumlu bakıyor olacak ki Pompey’i yaptığı fetihler açısından geçmek için daha fazla yere hâkim olmak dolayısıyla daha fazla insan öldürmek için uğraşmıştı.

Nihayetinde Caesar’ın olaylı ölümünden sonra kurulmuş olan yeni sistemin resmi ilk hükümdarı Augustus olacaktı. Augustus, Senato tarafından kendisine verilen birçok gücü üzerinde toplayacaktı. Bu da Roma için yeni dönemin başlangıcı anlamına gelmekteydi.

 

Devam Edecek…

 



Bu içeriğe emoji ile tepki ver