Zanka

Talha Barış Yapıcı

Twitter Instagram


Talha Barış Yapıcı

Roma’da Değişim

“Roma dayanmak için inşa edilmişti" gerçekten bugünden iki bin yıl kadar öncesine baktığımızda Yunanlılar dışında, Roma'dan başka kaç devletin kaç tane yapısı ayakta kalmıştı? Gerek Romalılık gerekse Romalıların bıraktığı miras bin yıllar boyu dayanmıştı ve onları çok daha iyi anlamamızı sağlamıştı. Onların geçtiği yerlerden önce ve sonra birçok medeniyet geçti ama biz Romalı eserleri halen görüyoruz. İşte bu büyük Roma da diğer çoğu imparatorluk gibi yıkılmıştı. İmparatorluğun yıkılışı ile ilgili kesin bir kanıya varamasak da bunun hakkında binlerce teori üretilmişti. Yıkılış sürecine giderken bildiğimiz en belirgin durum bu büyük imparatorluğun merkezden yönetilmesinin çok zor olduğuydu. Uzak yerleşimlere ulaşmak için artık bir çözüm yolu gerekiyordu. Bu da imparatorluğu ikiye bölmekle olacaktı. Haliyle yönetim de bölünecek ve İmparatorluğun yönetiminde çift başlılık olacaktı. Böylelikle her şeyin merkezi Roma artık sadece tarihi ve kültürel geçmişiyle sembolik olarak bir merkezdi.

Tam burada aklıma İslam öncesi Türk tarihindeki ikili devlet sistemi geliyor. Asya Hunları ve Göktürklerde olduğu gibi çokça Türk devletinde ikili idarî teşkilatlanma vardı. Ülkelerin Kuzey-Güney ya da Doğu-Batı olarak iki farklı hükümdar tarafından yönetildiğini görüyoruz.

Bu sistem bazı zamanlar iki hükümdarı birbirine düşürmüş olsa da Roma’dan farklı olarak Doğu’nun hükümdarının Batı’daki hükümdara nazaran hiyerarşik olarak daha üstün bir durumda olduğunu biliyoruz. Neticede ise geniş coğrafyadaki hakimiyet alanları sebebiyle bölünen ülkelerin genellikle bu şekilde bir yıkıma doğru gitmesi kaçınılmaz oluyor. Roma’da benzer bir durum söz konusu.

 

Yeni Din Yeni Başkent

300'lü yıllardan önce çoğu politeist olan Roma halkı, tahta çıkan İmparatora kendilerinin tanrılarla arasındaki ilişkiyi düzenlemesini istiyordu. Dinleri bazı Romalılar için de önemliydi. Devletin sınırları zamanla genişledikçe de yeni coğrafyalar yeni inanışları da Roma'ya getirmişti. Tek tanrılı dinler olan Yahudilik ve Hıristiyanlıkla da bu süreçte tanışılmıştı. Hıristiyanlık, İsa'nın çarmıha gerilmesinden sonra Roma toprakları üzerinde ve sayesinde yayılım göstermişti. Hıristiyanlık Roma'da yayıldıkça Romalılar birbirine düşman olmaya başladı. Çünkü çeşitli pagan öğretileriyle tek tanrılı bu din pek uygun değildi. Perpetua örneğindeki gibi Romalılar, Hıristiyanlara uzun yıllar boyunca zulmetti.

Hıristiyanlara yapılan zulüm aslında Hıristiyanlığın yayılmasını da sağlamıştı. Adını hatırlayamadığım bir filmdeki diyalogdan alıntıyla: "Her yasak kendi isyancısını yaratacaktı." Öyle ki herhangi bir konuda herhangi bir maksatla yapılan baskılama genellikle o konunun başka kimselerin ilgisini çekmesine ya da baskılananların kendilerini o düşünceye daha da ait hissetmesine neden olmuştur. İslamiyet de Arap Yarımadası’nda buna benzer baskılarla karşılaşmış ve bu sayede yayılım göstermişti. 

İsyanlar taraftarlarını sürekli çoğaltır. İmparator Constantin, yüzyıllarca yapılan zulmün ardından sembolik olarak bir rüya örneği verilse de birçok sebepten Hıristiyan Tanrısı ile bir anlaşma yapıldığını ve bundan sonra İmparatorluğun tek imparatoru ve tek tanrısı olacağını ilan etti.

 

Çöküş ile Yeniden Doğuş

Belgeselde bahsedilmese de ikinci sınıfta Erman Şan hocamızın verdiği Bizans Tarihi dersinde İmparator Constantin'in rüyasının Hıristiyanlığa geçiş için gerekçe gösterildiğini ancak bunun daha çok siyasi nedenlerle olduğunu gördük. Belki de Constantin The Great, Hıristiyanlığın yayılımının büyüyeceğini öngörerek çağın gerekliliklerine ayak uydurmak adına dini ve siyasi bir yenilenme hareketi başlattı. En azından bu durumun siyasi olduğu bana daha makul ve mantıklı geliyor. Neticede koca Roma'nın İmparatoru bir rüyadan dolayı ülkenin dinini değiştirecek değildi. Büyük devrimci Constantin, başkenti de Byzantion'a sonraki adıyla Constantinopolis'e taşıdıktan sonra Roma'nın kültürel değil ama siyasi önemi oldukça azaldı. Roma’nın kendisinden olmayan için kullandığı bir tabir olarak “barbar” kavimlerin ve Vandallar'ın saldırıları da Roma şehrinin üzerine oldu. Roma İmparatorluğu'nun batısı böylece, doğusu ise Fatih'in Constantinopolis’i fethiyle son buldu. Ancak kültürel olarak Roma medeniyeti o günlerden beri birçok farklı coğrafyadaki izleriyle ayakta kaldı. Mary Beard ise İmparatorluğun varisinin doğrudan doğruya Hıristiyanlık dini olduğunu söyleyerek sınırları olmayan İmparatorluk olarak Roma'yı yeniden tanımlıyordu.

 

Roma İmparatorluğu, Antik Çağ’da bilinen dünyanın oldukça büyük bir kısmına hükmetti. Kardeş katli ile başlayan bu hikâye kimilerine göre halen son bulmadı. Roma İmparatorluğu; tarihi, mücadeleleri, savaşları, ticareti, eserleri, idari yapısı, taht kavgaları ile sonraki devletler için iyi veya kötü örnekler oluşturdu. Ancak maddi anlamda asırlarca dünyaya hükmeden Roma, her devlet gibi doğdu, büyüdü ve öldü. Bize ise bu devasa İmparatorluğun ardından yaşananları okumak ve değerlendirmek kaldı.



Bu içeriğe emoji ile tepki ver