Zanka

Duygu Batu Bayrak

Instagram


Duygu Batu Bayrak

“Covid 19 geçer mi? Geçmez mi?” derken bir yılı çoktan aştık. Çoğumuz için her anlamda zor geçti.

Maddi sıkıntılarımız, eve kapanmalarımız, maskeyle yaşam, sosyal mesafe derken yeni yaşam tarzına alışmamız sınırlarımızı aştı. Peki, bu dönemde ruh sağlımız için neler yapmalıyız?  Özellikle çocuklar için bu süreç nasıl ilerlemeli? Sizler için PsikoTerap-İST Eğitim ve Danışmanlık Merkezin de görevinde çocuk ve ergen psikoterapisti, aile ve çift terapisti, bireysel terapist hizmeti vermekte olan Uzman Klinik Psikolog Funda Egeli Bora ile röportaj yaptım.

       

Pandemi döneminde ruh sağlığımızı korumak için ne yapmalıyız?

Küresel bir anksiyete yaşıyoruz. Gönüllü olmadığımız bir değişim süreci içine girdik. Yaşam ezberlerimiz bozuldu.

Eskiden bizim için kolaylıkla ulaşılabilir olay şeyler, örneğin komşumuza gidip bir kahve içmek, markete gidip rahat rahat dolaşmak, bir deodorant şişesini elimize alıp yerine koymak… Bunlar bile şu an bizi tedirgin eden durumlara dönüştü.

Bu süreçte öncelikle fiziksel ihtiyaçlarımızı yeterince karşılamaya özen gösterelim. Öğün atlamadan sabah kahvaltısı, öğle yemeği ve akşam yemeklerini geçiştirmeden sağlıklı şekilde beslenmeye dikkat edelim.  Her gün hemen hemen aynı saatlerde kalkmaya çalışalım. Yatarken giydiğimiz kıyafetleri çıkaralım, bize kendimizi iyi hissettiren kıyafetleri giyelim. Kendimize özen göstermekten vazgeçmeyelim.

En temel ihtiyaçlarımızdan bir diğeri güvenlik ihtiyacımızdır. Yani iyi bir psikoloji için kendimizi güvende hissetmeye ihtiyacımız vardır. Ama şu anda ciddi bir tehdit altındayız. Bir miktar kaygı olumlu olarak değerlendirilir;  çünkü belli miktardaki kaygı bizi yeterince önlem alabilmek için harekete geçirir. Kontrol edemediğimiz düzeyde olduğunda ise tehlikelidir.

Bu sürecin tam olarak ne zaman sonlanacağını net şekilde bilmiyoruz. Belirsizlik ve can sıkıntısı yaratıcılığın ve üretkenliğin en güzel evidir. Bu dönemde eğer evdeyseniz bunu bir kuluçka dönemi yani kendinizi geliştirme fırsatı olarak görmeye çalışın.

Yakınlık yanılsamasına düşmekten kaçının. Eğer sürekli korona haberleri izliyor ve okuyorsak yakınlık yanılmasına düşüp yaşadığımız anksiyete oranının artmasına sebep olabiliriz. Gerçekten güvendiğiniz kaynaklardan günün kısa bir bölümünde yeterli miktarda bilgi almaya çalışın.

 

Çocuklar, evde kalmaktan ve kısıtlanmaktan çok bunaldı. Onlar için neler yapılabilir?

Çocuğunuzu mutlu etmek istiyorsanız, partnerinizi sevin, mutlu edin ki, çocuğunuz da mutlu olsun. Mutlu aileler mutlu çocuklar yetiştirir. Eğer siz huzurlu iseniz çocuğunuzda huzurlu olacaktır. Eğer kaygı seviyeniz yüksekse bu duygunun çocuğunuza da intikal etmesi yüksek bir ihtimaldir, çünkü kaygı bulaşıcıdır. Bir çocuğun aslında üç ebeveyni vardır. Anne, baba ve anne-baba arasındaki ilişki

Anne-babalar çocukları için ayna gibidir. Anne-babanın ruhsal-duygusal dalgalanmaları onu daha hareketli, daha inatçı, daha huzursuz hale getirir. Bu nedenle öncelikle anne babalar kendi ihtiyaçlarını gözden geçirmelidir. Nefes alamazsanız nefes olamazsınız.

Erken çocukluk yıllarında anneler çocukları için bir nevi oksijen maskesidir. Özellikle çocuk kendi kendine regüle olmakta zorlandığı için annenin regülatör olarak devreye girmesi önem taşır. Yani çocukların sakinleşmesi, katarsis-boşalım yaşayabilmeleri, özellikle de bu korona günlerinde kaygı ile baş etme becerileri geliştirebilmeleri adına ailelerin rolü oldukça büyüktür.

Ebeveyn olmak suçluluk duyma sanatıdır. Her noktada “Acaba benim yüzümden mi çocuğum böyle oldu?” gibi sorular zihnimizde belirebilir. Unutmayalım ki kusursuz anne baba yoktur. Aileler çocuklarına karşı sürekli mükemmel olmaya, fedakârlık yapmaya odaklanmak yerine; sürdürülebilir olan ellerinden gelenin en iyisini yapmaya çalışmalıdır.

Her olumsuz gibi görünen davranış karşılanmamış bir ihtiyacın habercisidir. Bu ihtiyacı belirleyip çözmeye çalışmayı deneyebilir ve eğer zorlanırsanız bir uzman desteği alabilirsiniz

 

Pandemi döneminde evlilikler için önerileriniz var mıdır? Bu dönem de bazı çiftler ayrıldı. Bazıları ise aradaki bağlarını kuvvetlendirdi. Siz uzman olarak ne tavsiyelerde bulunuyorsunuz?

İlişkilerde ne istiyorsanız önce siz vermeyi deneyebilirsiniz. Sevgi mi? Önce kendiniz sevginizi ifade etmeye çalışın. Partnerinizin sevmediğiniz özelliklerini değiştirmeyi hedefliyorsanız, bu zorlayıcı olacaktır. İnsanların başkalarını değiştirme gücü çok azdır; ancak kendilerini değiştirebilirler. Partnerlerden biri kendisini değiştirdiğinde bu durum diğer partner üzerinde ve ilişkide mutlaka bir etki yapacaktır.

Sohbet edin. Birlikte vakit geçirmekten keyif alan çiftlerde boşanmaya daha az rastlıyoruz. Bu nokta “Ben suskun biriyim, ben konuşacak bir şey bulamıyorum.” gibi düşünceler aklınızdan geçiyor ise izlediğiniz bir filmden, dinlediğiniz bir şarkıdan, okuduğunuz bir haberden bahsedin. Yeter ki partneriniz ile aranızdaki diyaloğu artırın.

Ortak keyif aldığınız etkinlikler yaratın. Size en iyi ne geliyorsa, ondan her gün en az bir doz alın. Örneğin çocuğunuzla birlikte yediğiniz bir kâse yoğurt mu? Bunu farklı günlerde de tekrarlayabilirsiniz.

Her zaman bir arka bahçeniz olsun. Yani kendinize özel bir saat. Zaman zaman yalnız kalın ve kendiniz için de bir şeyler yapmaya çalışın.

Birbiriniz için minik sürprizler yapın.

Takdir ve onay sözleri duymak partnerinize kendisini iyi hissettirecektir. Eşinizde gördüğünüz iyi yönleri onunla paylaşın.

Sorunlar elbette yaşanabilir, önemli olan o sorunları çözmeye niyetli olmaktır.

Eğer eşimize kırıldıysak bunu ona ifade ederek çözmeye çalışmalıyız. Kırgınlık mutluluğun düşmanıdır.

Birbirinizi anlamaya çalışın.  Ne düşünüyor? Ne istiyor? Neye ihtiyacı var? Anlamak için onunla aynı fikirde olmak zorunda değilsiniz. Seni anlıyorum ile başlayan cümleler evlilikleri pozitif etkileyecektir.

İlgi ve sevgiyi karıştırmayalım. Eşim benimle ilgilenmiyor, demek ki artık beni eskisi kadar sevmiyor şeklindeki bir düşünce kalıbı da yanlış olacaktır. Kimi zaman iş yerimizdeki huzursuzluk, çalışma tempomuzun yoğunluğu, günlük hayat stresi gibi faktörler partnerinizin eskiye göre aynı oranda ilgi gösterememesine neden olabilir. Böyle bir durumda bu size daha az değer verdiği anlamına gelmez.

 

Pandemi döneminde zamanın değerini de anladık. Peki, bu bir fırsat mıdır? Böyle bir dönemde kendi ruhumuza nasıl takviyede bulunuruz?

Karantina günlerinde uzun zamandır yapmayı planlayıp yapamadığınız şeyleri yapmanın tam zamanın olarak değerlendirebilirsiniz. “Yapamadıklarım listesi” oluşturarak, şu güne kadar yapamadığınız maddeler için hayatınızda yer açmayı deneyebilirsiniz. Muhatap olan kişiye gönderilmeyecek mektuplar yazabilirsiniz. Yazmak size iyi gelecektir. Komik videolar izlemek, arkadaşlarımızla telefon görüşmeleri yapmak tercih edebileceğimiz aktivitelerdir. Geleceği hayal edebilirsiniz. Nefes egzersizleri yapabilirsiniz. Eğer bir alışkanlığı kazanmak istiyorsunuz Kazien tekniğini uygulayabilirsiniz. Hayatınıza yerleştirmek istediğiniz alışkanlığı 30 gün 1 dk boyunca uyguladığınızda bu rutine adapte olacaksınız.

 

Covid 19 geçirdikten sonra o kişi de herhangi bir ansikiyate kalır mı?

Covid-19 geçirirken karantina sürecinde bedensel sağlığımızın haricinde psikolojik olarak da yıpratıcı bir süreç yaşıyoruz. Kimseyle görüşememek, hastalığı başkalarına bulaştırma korkusu, bu hastalığı ne kadar ağır düzeyde geçireceğine dair endişeler zihnimizi bolca kurcalıyor ve karantina günleri bitip, tam olarak iyileştikten sonra günlük yaşam tempomuza dönüş bizi zorlayabiliyor. Tekrar yakalanma ve belki daha da ağır geçirme riskini düşünmek anksiyete yaşamamıza sebep olabiliyor.

 

 



Bu içeriğe emoji ile tepki ver
1