Zanka

Mehmet Aycan

Twitter Instagram


Mehmet Aycan

24 Haziran: Bana Bir Şeyler Anlat

Kısacık yaz akşamında uzun bir yürüyüş yapıyoruz Mona’yla. Mona deniz kenarını seviyor, ben Mona’yı seviyorum.

-Bana bir şeyler anlat diyor, gözlerini denizden ve uzaklardan ayırmadan.

Teni öyle beyaz ki şaşırıyorum. Henüz çocukken ve gökyüzü açık seçikken birden tüm kentte elektriklerin kesildiği, benim yüzlerce yıldızı bir anda görüp coşkuya kapıldığım, heyecanla anneme sarıldığım ve annemin tüm sevgisiyle saçımı okşadığı o an aklıma geliyor. Bunu Mona’ya anlatıyorum.

-Şu an diyorum, öyle bir yerdeyim.

Bir an bana bakıyor, yüzünde hiçbir ifade olmadan, hiçbir şey söylemiyor. Hiç öyle bir an yaşamamış, hiç öyle bir yerde olmamış gibi. Ne demeliyim ne yapmalıyım bilmiyorum. Hep böyle oluyor, Mona’nın olmadığı zamanlarda onun için kurduğum tüm cümleler onun yanında anlamını yitiriyor ya da yetersiz kalıyor. Güzel bir şeyler söylemeliyim diyorum içimden, güzel bir şeyler.

-O akşamki bütün yıldızlar teninde birleşmiş, diyorum.

26 Haziran: Herkes İçin Bir İlk

Bir akşamüstü evimin kapısı acele acele çalıyor. Kapıyı açtığımda karşımda Mona’yı görüyorum.

-Saçlarımı boyattım ve sana çiçek aldım diyor.

Saçlarını turuncuya boyatmış ve elinde bir demet papatya var. İçimi mutluluk kaplıyor çünkü akşamüstlerini, papatyaları ve Mona’yı çok seviyorum.

Çiçeği bana uzatıp içeriye giriyor ve kendini koltuğa bırakıyor.

-Çiçekleri çok sevdiğini ama birinin sana hiç çiçek almadığını söylemiştin geçen gün, diyor Mona. Ben de saçlarımı hiç turuncuya boyatmamıştım diye ekliyor. Bugün ikimiz için de bir ilk olsun istedim.

Turuncu saçlarının bembeyaz tenine ne kadar da yakıştığını düşünüyorum ama bunu hemen söylemiyorum. Mona daha önce onu hiç görmediğim kadar keyifli o gün. Herhangi bir cümleyle, hoşuna gideceğini düşünsem bile o anı bozmak istemiyorum, bir köşede oturup sadece onu izlemek istiyorum.

-Çiçekleri neden sever insan?
-Bilmem Mona, güzel oldukları için sanırım.
-Sadece bununla ilgili olmamalı. Bütün bir kış hiç şikâyet etmeden beklerler ve bahar geldiğinde birden tüm renkleriyle serilirler her yere. Asıl güzel olan bu bence; direnmek, gününü beklemek ve yeniden hayata katılmak. Çiçekler Tanrı’nın insanlardan özür dileme şekli değil mi sence de?

Mona koltuktan kalkıyor ve yanıma gelip elimden çiçekleri alıyor. Boşta vazo olup olmadığını soruyor, dolaplardan birinde olmalı diyorum ve bulup ona getiriyorum. Büyük bir özenle çiçekleri vazoya yerleştiriyor ve balkona çıkıyor. Vazoyu balkondaki masanın tam ortasına koyuyor ve bana bakıp gülümsüyor.

-Şimdi yerini buldu, haydi, hiçbir şey yapmayalım ve güneşi burada batıralım.

(Devam edecek, etsin de…)



Bu içeriğe emoji ile tepki ver