Zanka

Mustafa Solak

Twitter


Mustafa Solak

Köy Enstitüleri'nin asıl kurulma amaçları, Atatürk’ün “fikri hür, irfanı hür ve vicdanı hür” cümlesini hayata geçirmek ve köyü kendine yeten küçük uygarlık merkezlerine dönüştürmekti.

Bu ise düşünmek, sorgulamak, uygulamak, eksiği-hatayı görüp yeniden denemekle olacaktı. Veciz ifadeyle balık tutmayı öğretmekti.

İsmail Hakkı Tonguç bu amacı şöyle ifade etmiştir:

“Köy Eğitiminin amacı büyük ölçüde güçlü vatandaş, yani sosyal nitelikte insan ve ülkenin siyasal, ekonomik, kültürel hayatının gelişmesine katılacak, yani doğanın bütün güçlerine tutsak değil, egemen kılabilecek nitelikte iş adamı yetiştirmek olmalıdır. Biz bu amaca götürecek okul da kitap okulu değil, iş okulu olacaktır.”

Enstitüler ülkenin siyasal, ekonomik, kültürel hayatının gelişmesine katılacak sosyal nitelikte insan yetiştirmeyi temel amaç edinmişti.

Biz Enstitüler’i nostaljik kurumlar olarak anmakla, kapatanlara kızmakla yetinecek miyiz?

“Köy mü kaldı!”, “hükümette değiliz” diyerek meseleye duyarsız mı kalacağız?

Yoksa Enstitüler’den felsefesini kapacak mıyız?

Enstitüler gibi çocuğumuzu, kardeşimizi, kuzenimizi okumaya, düşünmeye, düşündüğünü aktarmaya, sorgulamaya, ülkede lan biteni takip etmeye yöneltemez miyiz?

En basitinden apartmanınızda oturan çocuğa “yağmur yağacak mı?” diye sorup başını bulutlara yönlendirmesini, bulutlar arasındaki ilişki üzerine düşünmesi sağlayamaz mıyız?

Birlikte çocuğunuzun sevdiği filmlerden başlayarak tv, haber programlarını 20 dk değerlendiremez miyiz?

Bunun iktidara gelmekle ilgisi var mı!

Muhalefetin belediyeleri yok mu!

Ailede bunları yapıyorsak en az sendika, dernek, meslek kuruluşu, partinin üyeleri olarak bu kurumların imkanlarını harekete geçirebiliriz.

Nostaljiden, meseleyi “köy mü kaldı”ya hapsetmeden Enstitüler’deki eğitim felsefesi kavrarsak yapacağımız çok şey olduğunu görürüz.



Bu içeriğe emoji ile tepki ver