14 Kasım 2019 Perşembe gününden bildiriyorum!
Türkiye'de pek çok ilde Otizmli çocuklara sahip aileler olarak, eş zamanlı basın açıklaması yaptık.
Bireysel mücadelemizin yorgunluğu ve en son Aksaray'da meydana gelen talihsiz olayın vuku bulması bizleri bir araya getirdi.
Bu sefer tamamen ailelerden oluşan bir ekip vardı. Hiçbir STK destekli değildik. Bunu da pek istemedik açıkçası.
Artık reklam kokan hareketler içinde yanımızda bulunanları istemiyoruz. Sonuca ulaşmak istiyoruz biz.
Fiilen, elimden geldiğince ve dilimin döndüğünce basın bültenini kaleme aldığım; özel gereksinimleri olan bütün çocuklar adına verdiğimiz mücadelenin artık sonuca ulaşmasını bütün kalbimle diliyorum.
Beni bilen bilir işin hep arka planında durmayı özellikle tercih ederim. Öyle ki kader birliği yaptığım bütün arkadaşlarım ve çocukları adına bültenin altına " Otizmli Çocuklara Sahip Aileler Adına" diye imzalayıp ailelerin onayına açık platforma yolladım.
( Basın bülteni Cevahir AVM önünde okunurken yanımdaki arkadaşıma kelimeler ve cümleler değiştirilmiş, diye söylediğimi biliyorum. Bunu emeğe saygısızlık olarak gördüğümü belirmekte fayda var. Çünkü insanlar gereğinden fazla öz güvenle bütün haklara kendilerinin sahip olduğunu düşünüp, o yönde hareket ediyorlar. Bu yazıyı ben ailelerin olduğu platforma açık iletiyorsam, üzerinde oynama yapılmasını uygun gören kişinin bu kararı bireysel vermemesini beklerim. Bütün herkesin onayına sunmak daha doğrudur, usül erkân bunu gerektirir. )
Basın mensupları aileler ile toplu röportaj yaptığı sırada sevgili Sedef Erken kısa bir konuşma yaptı ve aileler konuşsun dedi. Son günlerde yaşadığım bireysel zorlukların ve yılların yorgunluğunun da etkisiyle yanı başında söz aldım.
Öfkeli, acılı ve yorgun bir annenin feryadından ibaretti söylediklerim. Benim ve orda bulunan bütün ailelerin ortak feryadıydı. Bu sebepledir ki konuşmam takdir topladı, oradaki aileler tarafından.
Acımızın dili ortaktı çünkü...
Bülten okunmadan bir veli otizmli çocuğuna Recep Tayyip Erdoğan sloganı attırdı bir ara. Bülteni okuyan arkadaş herkesi toparlayan görevi üstlenmişti. Kibar bir dille uyarıldı veli. Şimdi burdan velilere seslenmek istiyorum olayımızı bu şekilde antipatikleştirirsiniz, bunlara zemin hazırlamayın lütfen.
Daha yazacak çok not var ama; sözü fazla uzatmayıp basın bülteninin orijinal hâlini aktarayım diyorum.
Acıtasyondan uzak, sadece taleplerimiz anlatsın derdimizi mantığını doğru buluyorum.
**
Geçen günlerde Aksaray'da Otizmli çocuklara ve ailelerine yönelik psikolojik saldırı ülke genelinde bayağı bir yankı buldu. Bilinmesi gerekir ki bu durum sadece Aksaray'da yaşanan bir olay değildir. Ülke genelinde bu ve benzeri talihsiz olayı otizmli çocuklar ve aileleri olarak çok sık yaşamaktayız.
Burda gerçekleştirmekte olduğumuz yürüyüşün amacı hiçbir kurum ve kuruluşu rencide etmek değildir.
Amacımız çocuklarımızın sesi olmak, yaşadığımız sıkıntıları dile getirmektir. Herhangi bir STK destekli değil tamamen Otizmli çocuklara sahip aileler olarak sesimizi duyurmak BİZ VARIZ dedirtmektir.
Ülke genelinde birçok aile eğitim konusunda zorluklarla yalnız başına mücadele içindedir.
Eğitimler yetersiz olduğu için birçok aile kendi maddi imkanıyla bu durumun üstesinden gelerek, yalnızlığa terkedilmiştir.
Anayasada * Kimse Eğitim Hakkından Mahrum Bırakılamaz* maddesinin altını çizerek; çocuklarımıza verilen ders saatlerinin yetersizliğinin çocuklarımızda ciddi gerilemelere sebep olduğunu belirtir, bu konuda gerekli düzenlemenin yapılmasını önemle arz ederiz.
Öte yandan kanayan bir diğer yaramız: Okullarda branş öğretmenleri yerine aşçılık ya da vb herhangi bir bölüm okumuş bireylerin 80 saatlik eğitim sertifikası alarak çocuklarımıza eğitim verme haklarının verilmesidir. Biz bu branşların hiçbirine düşman değiliz, her biri kendi iş alanlarında istihdam sağlamalıdır.
Bankacılık okumuş biri kişi 80 saatlik eğitimle çocuklarımıza yeterli eğitimi sağlayamamakla birlikte gerilemelerine de sebebiyet vermektedir.
Kendi imkanlarımızla ilerleme kaydettiğimiz çocuklarımızın bu durum karşısında negatif yönde etkilenmeleri bizleri hayli yormaktadır.
Bu sebepledir ki işin ehli öğretmenlere kadroda yer verilmesi ivedilikli taleplerimizdendir.
Oluşan negatiflikler karşısında nasıl mücadele edeceğini bilmeyen öğretmen konumundaki bireyler, bizleri de psikolojik olarak çok yormaktadır.
Bizler zaten her zaman bize ihtiyacı olan çocuklar oldukları için meleklerimizin daima peslerindeyiz. Fakat nasıl davranacağını bilmeyen bir öğretmene emanet ederken, aklımızda dolu soru işaretleri ile çocuğumuzu sınıfa göndermek istemiyoruz.
Çünkü bu konuda aşikar bir durum söz konusudur ki; denetimler ne yazık ki çok yetersizdir.
Bu eğitimcilerin vicdanlarına emanet edilen çocukların başlarına neler geldiklerini hepimiz her gün duyuyoruz, şahit oluyoruz. Sınıf içerisinde psikolojik ve fizyolojik şiddete maruz kalan çocuklarımız var ve ne yazık ki başlarına gelen hiçbir felaketi dile getiremeyen masum çocuklar bunlar...
Her branş dışı eğitimci kötüdür sonucu çıkmamalı burdan. Branş hocalarının da yaşattığı birçok vicdansızlığa şahit oluyoruz maalesef.
Bizim temelde istediğimiz şey işin ehli donanımlı hocalar ve denetim mekanizmalarının sık olması.
Özel gereksinimleri olan çocukların sınıflarında kamera sisteminin zorunlu olmasını talep ediyoruz. Öğretmenin mahrem alanıdır gibi bir açıklamayı kesinlikle mantıklı bulmuyoruz. Sonuçta eğitimcinin özel hayatını inceleme talebi değil bizim amacımız.
Ayrıca çalışan bazı ailelerin çocuklarının yanında gönderdiği gölge öğretmenin devlet destekli olmasını talep ediyoruz. Çoğu okuldaki öğretmen sınıfa bile kabul etmiyor. Bu konuda da büyük sorunlar yaşıyoruz.
Öte yandan devlet okullarında özel eğitim sınıflarında eğitim gören öğrencilerin birçoğunun teneffüslerde dahi dışarı çıkarılmadığı, okulun sosyal aktivitelerinde genel gelişim gösteren çocuklarla bir araya getirilmediği de vahim bir durumdur. Oysa ki bu çocukların sosyalleşme problemleri olduğundan almaları gereken eğitim de o yönde ilerlemelidir.
Eğitim ortamlarının iyiliştirmesi ve bu çocukların güneş görmeyen bodrumlarından çıkarılması sosyal devletin gereği ve aynı zamanda vicdani bir durumdur.
Eğitim süreçlerini sıkıntıyla tamamlamış ama hâlâ sorunları bitmemiş, 18 yaş üstü otizmli bireylere sahip ailelerin devam eden sorunları var. Bakım evlerinin sayısının yetersizliği de ciddi sorunlarımız arasındadır.
Yaşarken bana bir şey olursa ne olacak sorusunu her gün sorduğumuz zorlu sürecin bir nebze rahatlığa kavuşması devlet sayesinde çözüme ulaşacaktır. Umut ediyoruz ki çağrılarımız bu sefer sonuçsuz kalmayacaktır.
Diğer çocuklara normal çocuk tanımlaması yaparken bizim çocuklara anormal tanımlaması yapılmaktadır.
Bu çocukların hepsine zarar veren bir durumdur. Normal ve anormal nedir?
Genel gelişim gösteren çocuk ve özel gereksinimleri olan çocuk vardır.
Bütün çocuklar bizimdir özeldir, devlet olarak- aileler olarak yarınlarımıza vicdanlı iyi bireyler bırakmak hepimizin görevidir.
Bu görev ışığında unutmayınız ki
Biz varız ve bizi hiçbir yerde öteki yapmayın
Otizmli Çocuklara Sahip Aileler adına Sevgilerimizle...