Yüzyıllar boyunca kadına ve erkeğe atfedilen özelliklerin farklılığının biyolojik roller çerçevesinde belirlendiği değiştirilemez - doğal kabul görülür.
Geçmişten günümüze kadın toplumda her zaman ikincil konumdadır. Ve bunun sebebi bedenidir. Psikanalizci, nörolog, filozof ve yazar Freud 'a göre: erkeklik organınız varsa üstün bir insansınız; yoksa değilsinizdir. Kadınların başlıca sorununu, erkeklik organına duydukları kıskançlık olarak belirtir ve hatta "bu harikulade organdan yoksun oldukları için kendilerini hep aşağı hissedeceklerini söyler." Freud 'u başlıca eleştireceğimiz konu budur zannımca.
"Karanlık kıta" diye bahsettiği kadınları hiçbir zaman anlayamadığı kanaatindeyim.
Dinler (Hristiyanlık - Yahudilik) kadın bedeni için, günah ve kötülüğün şekillenmiş hali olarak tanımlar. Kadın, varlığını kabul ettirebilme yolunda yüzyıllar öncesinden bugüne hala savaş vermekte ve maalesef ki babaerkil toplumun himayesinde sadece doğurganlık yetisiyle kabul gördüğü kabuğu yıkmak, bireysel varlığını kabul ettirmek kolay (olmadı) olmayacaktır.
"Erkekler, insalar ile Tanrı arasındaki dolayımı kuran öznelerdir; kadınlar, Tanrı'ya erkekler dolayısıyla ulaşırlar." (Berktay ) Bu varsayıma bakarak ne kadar meşakkatli süreç içinde olduğumuzu görmek bir kadın olarak pek zor değil.
Feminizmin birinci dalgası ; kadınların oy hakkı mücadelesi, hareketin önemli adımıdır.
" Kadın doğulmaz kadın olunur " cümlesiyle kadın olmanın toplumsal öğretilerle belirlendiğini ifade eden Simone de Beauvoir, cinsiyetler arasındaki eşitsizliğe tüm çıplaklığıyla vurgu yaparak, bunun asla 'doğal' olmadığını göstermiş olur.
Bugün bile feminizmin dalgasına o dönem destek vermiş ve mücadeleyi başlatmış kadınların, dönemin şartlarını da ele alarak ne tür zorluklar yaşadıklarını anlayabiliriz. Tarihin belgelerine ulaştığımız her bilgi, bize kadının tarih boyunca var olma mücadelesini göstermekte. Vaziyet bu olunca kadını, tarihi var olma mücadelesi içinde zorluklarla atlatması, bu düşüncenin genele hakim olması için özel bir çaba mı sarf edildi diye de düşünmeden edemiyor insan. Çünkü esas temele baktığımız zaman erkek ve kadın sadece iki farklı cins ama "İNSAN."
İnsan neden birine öteki olarak baksın?
Neden biri öteki olsun? Erkeklerin tarih boyunca yaşadığı zorluklar, var olma mücadeleleri diye bir şey hiç duymadık, duymamalıyız da. Bunun olması erkeği öteki yapmış olmuyor mu? Evet oluyor. Eeeeeee peki bunun tersi, kadınlar neden öteki?
Çoğumuz duyduk sanırım 'kadının en büyük düşmanı yine bir kadın " cümlesini. Bu cümle aklıma hep takılmıştır. Nereden çıktı, kaynağı neydi diye... Toplumsal cinsiyet rolleri üzerine kafa yorduğum şu aralar yine düşüncem gebe oldu tabi. Bu bilinçli mi yapılmıştı? Kadınları kendi hem cinslerine düşman ettirmek için bilinçli yapılmış bir algı olamaz mıydı? Olabilirdi! Araştırmaya ve tartışmaya açık.
Kadının kadına düşmanlığını bilmem ama kadının kadına dostluğunu bilirim. "Hem şahsıma yapılandan, hem yaptıklarımdan. "
Bu kadar derin mevzunun sadece bir köşe yazısından ibaret olmayacağını hepiniz biliyorsunuz. Konuşması - yazması çok geniş bir konu olduğu için şimdilik konuyu bu platformun sonrası köşelerime bırakıyorum.
Yeryüzünde hiçbir canlının diğerine göre ötekileştirilmemesi ümidiyle...