Zanka

Bir yazımda şöyle yazmıştım; tecrübe öğretir ama yaşam sürekli bir şaşkınlıktır diye... O zamandan bu zamana hâlâ doğru fikirde olmamı takdir ediyorum. Hani hepimiz artık şaşırmıyorum olanlara demişizdir ya çoğu zaman, işte onu söylemeyi bir süredir ertelediğimi ve bu şekilde ne kadar doğru yaptığımı görür oldum. 

Öğrenmek, deneyimlemek ne kadar olağanüstü bir şey !
İnsan öğrendiklerini, becerilerini, bilgisini başkasına aktararak aynı zamanda kültürün de yayılmasına olanak tanıyan bir varlıktır. 

Deneyimlediğim, öğrendiğim her şeyi kaleme almayı seviyorum. Kimileri için sen de kim oluyorsun otorite sen misin, dedirtiyor olabilirim. Anlatımı, dili doğru olan mesajları severim. Sanat bir anlatımdır, sanat dildir. Toplumun kendini anlattığı, başkalarına kendini tanıttığı bir iletişim aracıdır yazmak. Ve hep söylerim, amelesiyim bu güzel sanatın ve mutluyum. 

Bazı sanatların kaynağında kişisel yetenek, doğuştan gelen beceri, her şeyden beslendiği ilham belli bir sistemde olsa dahi, yazmak için nizam, ölçü, tarz, kaide gerekliliği de unutulmamalıdır. Unutup sana ahkâm kesmeye çalışır bazıları da olur öyle arada, sen yoluna devam edeceksin. 


Hayatta pek çok sınav vermiş biri olarak; başarılarımdan ve başarısızlıklarımdan oluşturduğum heybeme yakışır hareket etmeyi öğrendim. Bütün fazlalıklardan arınma zamanımız gelmişse arınmaya bakacaksın. Çok fazla nezaket olur sana felaket...
Bu yüzden şaşırmak ve şaşırmamak güzeldir. Deneyimlediğin öğrendiğin her şey sana olgun hareket etmene referans olur. Olgun davranmayı başarabildiğin an'daki haz olağanüstü bir şeydir; wuhuuuu ne acayip bir rahatlama gelir o vakit, oh  be  dersin... 

Ya gereksiz nezaket? 

Ah o nezaket yok mu o gözünü sevdiğimin nezaketi, işte onu bazen de abartmamak gerekir. Kişisel sınırlarının ihlal edildiğini anladığın zaman bırak karşındakinin kalbi kırılır mı diye düşünmeyi ?
Böyle yapmadığın her an için karşındakinin gereksiz özgüveniyle birlikte sana karşı daha çok söz söyleme hakkına sahip olduğu duygusunu yerleştireceksin. Buna izin vermek istemezsin, kimse istemez. Hele ki senin aldığın teorik bilgiye sahip olmadan senin mesleki bilgini ezmeye kalkışır  bazı cahiller ve ortada dolaşır  ya insan diye.... Uzak dur ! Uzak !


Filozof cehaletini bilen kişidir. Hiçbir şey bilmeden bir şey bildiğini zannetmek kadar tehlikeli bir duygu yoktur. Boşuna dememiş Uğur Mumcu; "Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan çok insan var bu memlekette" diye...


Cehaletini bilmeyen insan, senin  aklından bile  geçirmediğin kendi derdine odaklandığın hayatında,  kurup kurcalar kafasında ve binbir tilki ile  çıkar karşına fesatlık - işgüzarlık içinde....


Çok şeye ihtiyaç yok bu hayatta ! Yük etme kendine bazı şeyleri kurtul yüklerinden...


Hep söylerim " kalabalıklar arasında yok olanlardanım" ... Az insan yetiyor bana. Hayatıma yer açmayı severim, sevmeliyiz ama ayıkla öyle yer aç ! Kendime telkin, neyin yanlış gittiğini düşünmek yerine doğru olacak şeye odaklan. 
   

Korkma ! Korku dediğin nedir ki ? Güçlü potansiyeline odaklanmalı herkes. Odaklan ve gerçek hayatı kaçırma. Kendi hayatını kaçırma ve kimsenin de  hayatına gereksiz müdahil  olmasına  izin verme. Farkında ol ki tadın da kaçmasın !


Pareto iki tür seçkin tip olduğundan söz eder; " Aslanlar ve Tilkiler" .

Aslanlar için güç kullanarak yönettiklerini, bunların açık sözlü, kararlı ve acımasız olduğundan, tilkiler için ise gizlice yönettiklerini ve bunların da kurnaz, yönlendirici aynı zamanda diplomatik olduğundan bahseder. 

Sosyal yaşam içerisinde bu iki tip'e nerde, nasıl  rastladığınızı varın siz düşünün. 
Bazen " mutlak tin" in de insanoğlunun bazı eylemleri karşısında şaşkınlık yaşadığını hissediyorum. Şaşırdıkça var oldugumuz gerçeğini düşünüyorum sonra.... 
Kendi habitusumda muhayyile içindeyim güzelliklerin. Herkese tavsiye ederim.



Bu içeriğe emoji ile tepki ver