Kayserispor- Çaykur Rizespor maçların ardından kaba tabirle Ankaragücü ligin dibine demir attı.
Devre arasına girilmesine 3 hafta kala puan sıralaması ve bekleyen maç takvimi ister istemez camiada moralleri bozuyor. Bundan önceki haftalarda beklenilen puan ve puanlar bu hafta gelecek ümidini taşıyanların bile Cumartesi günü deplasmanda oynanacak Galatasaray maçından umutları yok.
Geçen hafta futbolcuların kafa olarak bitmiş olduklarını, bu moral çöküntüsü ile Ankaragücü’nün işinin zor olduğunu dile getirmiştim. Yine de taraftarında kenetlendiği bir dönemde Göztepe maçından en azından 1 puan beklediğimi de eklemiştim. Ancak daha maçın başında 37. saniyede gol yemenin ve maça 1-0 mağlup başlamanın izahı yok. Yenilen golü amatör küme maçlarında bile görmek zor. Tamamen konsantrasyon eksikliğinden kaynaklı golün suçu futbolcular kadar onları sahaya motive bir şekilde çıkarmayan teknik ekibe de yazılmalıdır. Erken yenen gole rağmen, tribünlerinde desteği ile Ankaragücü sahada uzun zamandır görmediğimiz bir mücadele sahaya yansıttı. İlhan’la yakaladığı iki yüzde yüzlük gol pozisyonundan sonra mücadelesinin ödülünü 31. Dakika da yine İlhan’la buldu sarı-lacivertliler. Maçı izlemek üzere tribünde yer alan taraftarların büyük kısmı 1-1 biten ilk yarının ardından devre arasında maçı kazanacakları konuşuyorlardı kendi aralarında. İkinci yarının başında tıpkı ilk yarı yaşanana benzer bir sahne yaşanarak 46. Dakikada yenilen gol ve arkasından birazda motivasyonunu kaybeden Korcan’ın da dikkatsizliği ile Serdar Gürler’in güzel vuruşu sonrası gelen 3. Gol maçın sonucunu belirledi.
Ben öyle lafı eveleyip, gevelemeden direk doğru bildiğimi söyleyeyim. Sonuçta benim aman Mustafa Kaplan bana küser vs gibi korkularım yok. Göztepe maçının kaybedilmesinin sebebi Mustafa Kaplan’ın yanlış oyun tercihidir. Sezon başına geri dönelim. Ankaragücü Konya’dan 1, Kasımpaşa’dan 3 puanla dönerken de, son dakika yenilen golle 1 puan alınan Kayserispor maçında da, İstanbul’da Fenerbahçe’ye 2-1 mağlup olurken de bende dahil herkesin ortak görüşü Ankaragücü defansının ligin en iyi defans 4’lülerinden biri olduğu, Korcan’ın da yaptığı kurtarışlarla arkadaşlarına destek verdiği şeklindeydi. Takımı sezona hazırlayan Ayhan Atik ve takımın başında sahaya çıkan Adnan Erkan Hocanın yaptıkları şey o kadar basitti ki aslında. Formda bir kaleci, önünde sağlam bir defans, orta sahada mücadele ile destek ve ileride Orgill ile kontra ataktan aranan gol. Sonra nedendir bilinmez eldeki kısıtlı kadro ile beklenenin üzerinde performans gösteren teknik ekibin yerine, Metin Diyadin getirilerek ahenk bozuldu. Futbolcuların kafasında sezon öncesi başlayıp, sezon içerisinde de devam eden taktik anlayışı bir anda değiştirilmeye çalışıldı. O günde yazdığım için bugün rahatlıkla söyleyebiliyorum. Ankaragücü takımı oyuncu kalitesi olarak ta, yetenek olarak da oyunu rakip sahaya yıkacak, baskı kurabilecek güçte bir takım değil. Ankaragücü mücadele gücü ile kalesini koruyup, duran top ya da kontradan gol bularak puan ya da puanlar alabilirdi. Önce Metin Hoca arkasından Mustafa Kaplan aynı hataya düşerek oturmuş sistemi değiştirme hatasında bulundular ki Mustafa Kaplan yönetiminde 3 haftada yenilen 11 gol zaten bunun göstergesi. Galatasaray maçında hepimiz göreceğiz ki oyunu defansta kabul eden ve kontradan puan arayan bir Ankaragücü son 3 haftakinden daha çok puana yakın olacak.
Mustafa Kaplan adı geçtiğinde itiraz edenlerin başında gelmemim sebebi Hoca ile bir sorunum olmasından kaynaklı değil elbet. Devre arası yasak kalkarsa oyuncular hazırmış, takımı ligde tutacakmış inanın bunlar şu aşamada benim için ikinci planda. Sezon sonu gemiyi ilk terk eden, iki kulüp arasında ki dostane ilişkiler olmasa Pazdan dâhil oyuncuları ayartmaya çalışan bir Hocanın yeniden göreve gelmesi açıkçası içime sinmedi. Bunu dile getirdiğim dönemde de birçok kişi kulübü niye karıştırmaya çalışıyorsunuz serzenişinde bulundu. O gün söylediğimin bugünde arkasındayım. Bu takımın başına Ankaragücü’nün öz evladı, bu camiayı başarıyla temsil etmiş ve hiçbir maddi beklentisi olmadan görevi kabul edecek Hakan Keleş geçmeliydi. Hakan Hocanın Sivasspor’da yaptıkları Ankaragücü’ne bir hava getirebileceğinin, futbolculara özgüven yüklemesi yapabileceğinin göstergeleriydi hep. Maalesef sürekli kulübün içinde olan bazı taraftarlarında desteklemesi ile Fatih Mert takımın başına Mustafa Kaplan’ı getirdi. Bugün Mustafa Kaplan’ı istemeyenlerin sayısı bir hayli fazla. İlk gün takımı tanıyor, futbolcuları o getirdi diyenler bile eleştirmeye başladı Hocayı. Hoca takıma yanlış top oynatıyor. Dileğim hatasından bir an önce dönmesi. Galatasaray maçını bir kenara koyarsak, Denizlispor ve Antalyaspor maçlarından eğer puan almak istiyorsa ligde Ankaragücü’nün ilk 5 hafta oynadığı maçları bir kez daha izleyerek etüt etsin.
İnsan güzel şeylerden bahsetmek, camia üzerinde oluşmuş kara havayı dağıtmak istiyor ancak belirsizlikler olduğu gibi devam ediyor. Devre arası transfer yasağı kalkacak mı? Bilinmiyor. Borçlar ödenebilecek mi? Bilinmiyor. Kulübe sıcak para girişi oldu mu? Bilinmiyor. Ama acayip çalışan bir fısıltı gazetesi var. Perşembe günü kulübe oldukça yüklü bir para girişi olduğu, alacaklılara 5 yerine 3 verelim borcumuzu ödeyelim dendiği, çözüm bulunmazsa dernekler yasasından da yararlanılarak Kulübün adını İmalat-ı Harbiye olarak değiştirerek borç yükünden kurtulalım düşüncesinin konuşulduğu gibi. Ankaragücü Camiasının çok değişik bir huyu var. Bu camiada herkes her şeyi bilir ama aslında kimse bir şey bilmez. Hep bir fısıltı gazetesi haberi kulaktan kulağa, eklene eklene yayılır. Ortaya bir sonuç çıktığında hep birlikte zaten biz biliyorduk sesi yükselir. Aslında bilen bildiğini yazsa bu kafa karışıklıkları hiç yaşanmayacak da o zaman da birileri rahatsız olacak kızacak.
Başkan Fatih Mert’ten taraftarın beklediği iki açıklama var. Takımı bu kadar borç yükü altına sokan geçmiş dönemden hesap sorulacak mı? Ankaragücü’nü gelecekte ne bekliyor. Taraftar net cevaplar bekliyor. Yoksa kimsenin yeni yönetimin iyi niyetinden, Ankaragücü için verdikleri mücadeleden kuşkusu yok. Yasak kalkmasın borçlar ödensin, gelecek sezonun planlanması yapılsın diye düşünenlerin sayısı da az değil. Ankaragücü gibi büyük bir camiaya böyle bir şeyi kabullenmeyi doğru bulmayanlardan biriyim.
Ankaragücü’nün kaybettiği haftalarda maalesef moraller bozuk ve yüzler gülmüyor. Hafta başı yaşanılan karamsar hava maç günü yaklaştıkça yerini bir umuda bırakıyor. Galatasaray maçı çok zor olacak biliyoruz ama biz umudumuzu nedense kaybetmiyoruz. Zor ama futbol bu. Şans bu sefer Ankaragücü’nün yanında olsun. İyi haftalar.