Zanka

Prof. Dr. Gazi Özdemir


Prof. Dr. Gazi Özdemir

Kurban kelimesi "k-r-b" kökünden türemiş bir kelimedir ve fiil olarak “manen yaklaşmak, yakın olmak”, isim olarak ise “kulu Allah’a yakınlaştıran araç, vasıta, vesile” edilen herhangi bir şey demektir.

Kurban kesme konusuna Kur'an ile açıklık getirilmiştir.  Konuya Hac-27. ayet ile, Hz. İbrahim'e, muhkem /değişmez ana bir hüküm olarak, bütün insanları Hac için çağırmasının istenmesi açıklaması ile başlayalım.

Hac-27. Ya İbrahim! "Tüm insanları Hac ziyaretine çağır ki, gerek yaya olarak ve gerekse deve gibi çeşitli taşıyıcılarla uzaklardan da olsa gelip çağrına uyup Hac'ca gelsinler”.

Hac-28. ayette de, Hac için gelmiş olanların Kurban Kesme işlemini de, muhkem /değişmez bir hüküm olarak yerine getirmeleri gerektiği belirtilmiştir.

Hac-28. "Gelsinler ve Hac'da iken hem kendileri için bir takım yararlara (duygusal, sosyal, kültürel ve ekonomik) muhatap olsunlar, hem de Allah'ın kendilerine rızk olarak verdiği hayvanlardan belirlenmiş günlerde, Allah'ın adını anarak ve Allah’ın rızası için kessinler ve onlardan kendileri de yesin ve sıkıntı içindeki muhtaçlara /yoksullara da yedirsinler".

Görüldüğü gibi, Kurban kesmede Allah'ın rızası ve muhtaçlara bir yıl boyunca elde edemedikleri et yardımı amaçlanmakta ve bu yaklaşım, bireysel ihtiyaç giderme demek olan infak ibadeti olmaktadır. Hz. Muhammed'e atfedilen şu söz bu ayete uygun olmaktadır;

Hz.Aişe`ye: "Resulullah kurbanların etlerinden üç günden fazla yenilmesini yasakladı mı?" diye sordum. "Evet, fakat bunu insanların (kıtlık çekip) acıktığı yılda yaptı. Böylece zenginlerin fakirleri doyurmasını arzu etmişti." Abis İbnu Rebia-Kütubu Sitte-1507.

Cahiliye döneminde Hac için gelenler, kestikleri kurbanlarının kanını Kâbe'nin duvarlarına, putlara ve etraftaki dikili taşlara sürer, etlerini de taşlara serip teşhir ederlerdi. Hac-37 nci ayet  ile, cahiliye dönemi insanlarının, putlara ibad edip /kulluk edip Allah'a yaklaşmakta olduklarını düşünme gelenekleri iptal edilmiştir. Yine, ete, kana ve bunların miktarı gibi şekilsel ibad etmelerden ziyade, takva içinde olmak, imanlı ve Salih /olumlu ameller gerçekleştirmenin de ön planda olması gerektiği, dolayısıyla da yapılan yardımın, amacına uygun fayda sağlayıp sağlamadığının önemsendiği vurgulanmaktadır.

Hac-37. Ve şunu iyice bilesiniz ki, size Allah’ın rızasını kazandıracak olan kurbanlarınızın eti ve kanlarının azlık ve çokluğu değil, sizin içtenlikle Allah’a olan bağlılığınız ve takva içinde /muhkem değişmez ana hükümlere uyamamaktan korku içinde oluşunuzdur.

Hac sırasında kurban kesme hükmü, Hac-28, 34, 36 ve Bakara-196 ncı ayetlere göre, Hz. İbrahim zamanında Allah'a teslim olmayı pekiştirmek ve Mekke ile çevre insanları muhtaç oldukları için gerekli kılınmıştır.

Hac-34. Bu kurallardan olan kurban kesmeyi, Kâbe’ye gelen bütün toplumlara, onlara rızk olarak verdiğimiz hayvanlardan keserken de Allah’ın ismini anmayı yerine getirmeleri için gerekli gördük. Böylece de, tek ilahınız olan Allah’a tam teslim oluşunuzu pekiştirmek istedik. Ya Muhammed! İşte bu şekilde içtenlikle teslim olanlara olumluluklarla karşılaşacaklarının müjdesini ver.

Hac-36. Tekrar etmek gerekirse Biz, bu küçük veya büyük baş hayvanların kurban edilmesini Allah'a mutlak teslim oluşun bir sembolü olarak belirledik. Onlar henüz ayakta iken Allah'ın ismini anmaya başlayın ve yanları üzerine düştükleri zaman da anmaya devam edin. Onlardan bir miktar siz yiyin ve isteyen veya gönül tokluğu ve gururu nedeniyle isteyemeyen muhtaçlara da verin. Ve Biz gerçekte, şükretmeyi iyice öğrenip pekiştiresiniz diye onları sizin yararınıza uygun yarattık ve kullanımınıza verdik.

Bakara-196 ncı ayette, kurban kesme olayının sadece Hac için Mekke'de olanlar ile sınırlı olduğu ve herhangi bir nedenle gerçekleştirilemeyince, bunu diğer nüsuklardan olan Oruç ile telafi ettirilmekte olduğu anlaşılmaktadır. Yani Kur'an'da, Hacı olana bile, Mekke dışında ve memleketinde kurban kesmeye müsaade edilmemektedir.

Bakara-196…..Herhangi bir nedenle kurban kesemeyenler, Hac günlerinde üç gün, memleketine dönünce de yedi gün olmak üzere, toplam on gün oruç tutsun. Bu uygulama, ailesi Mescid-i Haram'ın /Kâbe’nin bulunduğu şehirde yaşamayanlar için geçerlidir.

Kurbanın sadece Hac sırasında kesilmesini Hz. Muhammed'e atfedilen şu sözü pekiştirmektedir;

"Resulullah’a: "Hangi hac daha efdaldir?" diye sorulmuştu. "Yüksek sesle telbiye getirilip, kurban kesilerek yapılan hac!" diye cevap verdi- Ebubekir-i Sıddık- Kütubu sitte-1171.

Bakara-196. ayet ile açıkça Kurbanın sadece Hac için Mekke'de olanlara sınırlı farz bir uygulama olduğu belirtilmekte olup, Hac dışındakiler için böyle bir uygulamanın farz hükmü söz konusu edilmemektedir. Dolayısıyla Hac dışında olan Kurban kesme uygulaması dinsel değil, tamamen  geleneksel bir uygulama olmaktadır. Bu görüşü ayrıca şu ayetler desteklemektedir:

Feth-25. Bildirilen muhkem /değişmez ana hükümleri inkâr eden o küfre sapmış olanlar, sizin Mescid-i Haram'ı /Kâbe’yi ziyaret etmenizi ve Hac sırasında hazırladığınız kurbanları kesip gerekeni yapmanızı engellemektedirler.

Maide-2. Ey iman edenler! Hac sırasında Allah'ın helal kıldığı şeylere, savaşmanın haram /yasak edildiği Hac ayına, Hac sırasında Allah’a kurban edeceklerinize, kurbanların kimlere ait olduklarını belirleyen süslerine ve Rablerinin iyilik ve rızasını umarak Kâbe’ye gelenlere saldırarak ve engellemeye kalkarak saygısızlık etmeyin.

Hac-29. “Kurbanı kestikten sonra da, temizlenmesi gereken yerlerini temizlesinler, daha yapmaları gerekenleri /diğer Hac kurallarını yerine getirsinler ve o eski güvenli evi /Kâbe’yi tavaf etsinler" diyerek insanlara bildirmesini istemiştik.

Hac-29 ncu ayet ile Allah, Hz. İbrahim’i ikaz ediyor ve “İnsanlar, önce Kurbanlarını sadece Benim rızamı gözeterek kessinler ve doğrudan Bana dua edip, ilahi yardımı sadece Benden istesinler, sakın aramıza Kâbe’yi önce koyup ona dua edip Benden öyle yardım isteme hatasına girmesinler” demektedir. Yani Kâbe’nin bile bir putmuş gibi şirk-ortak koşma aracı olmaması için Hz. İbrahim örnek verilerek bütün insanlar ikaz edilmiş olmaktadır.

Hacı adaylarının Mekke'de kestikleri kurban, Hedy Kurbanı olarak isimlendirilmektedir. Zamanla da bu kurban kendi içinde Şükür Kurbanı, Ceza /Keffaret Kurbanı, Adak Kurbanı, İhsar Kurbanı ve Nâfile (Tatavvu’) Kurbanı olmak üzere 5 çeşit olmuştur.

Beşer /insan olarak güvensiz ve korkak yapımız, her şeyi ve özellikle İnançla ilgili olanı hemen abartmaya ve aşırılaştırmaya /ifratlaştırarak uygulamaya yatkınız. İşte bu özelliğimiz nedeniyle de Hac dışında da farzmış gibi atalarımızdan birileri de Kurban kesmeyi Hac dışına da taşımışlar ve bu uygulama da daha birçok Kur'an dışı uygulama gibi gelenekselleştirilmiştir. Halbuki gördüğümüz gibi Bakara-196 ncı ayet ile Hacı olana bile, Mekke dışında Kurban kesmesine müsaade edilmemektedir.

Mekke dışında olan ve Allah'ın önermediği bu uygulama, insanlık tarihindeki uygulamaların bir nevi devam ettirilmesine dayanmaktadır diye düşünüyorum. Ve bunun temelinde yine insanın güvensizliği, güçsüzlüğü ve korku duygusu yatmaktadır. Çünkü Hac dışındaki kurbanda, daima insanın şu düşünceleri etkili olmuş ve halen olmaktadır.  

  1. Hac farzı: Mekke’deki Hacı adayları için.
  2. Hayranlık: İnsanlar çeşitli sebeplerle bazı şeylere (gök, ay, güneş, hayvan vs.) hayranlık duymuşlar, bu hislerini de o hayran oldukları varlıklara kurban sunarak dile getirmişlerdir.
  3. Şükran: Yeryüzünde çok çeşitli nimetlere sahip olma şansına erişen insan, bunları kendisine ihsan ettiğini düşündüğü Tanrı ya da Tanrılara kurban sunmak suretiyle, şükrünü ifade etmiştir. Yani kurbanı bir teşekkür vasıtası olarak düşünmüştür.
  4. Gönül Alma: İlkel dinlerde insanlar, Tanrı /Tanrıların gazabını dindirmek ya da işlemiş oldukları suçların cezasından kurtulmak için kurban eyleminde bulunmuşlardır. Kurbanı bir tür gönül alma vasıtası olarak kullanmışlardır. Ne de olsa “Yarım elma, gönül alma” için yeterlidir.
  5. Pazarlık (Adak): İnsanlar bazı isteklerinin Tanrı /Tanrılar tarafından kabul edilmesini istemişler /dilemişlerdir. Dilekleri yerine gelince de Tanrı’ya bu lütfunun karşılığı olarak kurban sunmuşlardır.
  6. Kefaret: İnsanlar yaptıkları fenalıklar ve işlemiş oldukları cürümlerin karşılığı olarak kurban eylemini gerçekleştirmişlerdir.

       Kurban kesme uygulamasını kabul edenlerin ileri sürdükleri dayanaklar

Hac dışında kurban kesme adeti için 3 dayanak ileri sürülmektedir:

  1. Rivayete göre, ilk doğan 2 kızdan güzeline kavuşmak amacıyla, Adem'in 2 erkek çocuğundan  hayvancılıkla geçinen Hâbil bir koç, çiftçilik yapan Kâbil ise bir deste ekin adamıştı. Hâbil ile Kâbil’in Allah’a adak hadisesi insanlık tarihindeki ilk “adak kurbanı” olmaktadır. Maide-27 nci ayete göre Allah’ın her adak veya kurbanın değil, kişinin takva durumuna göre bazılarının kabul, bazılarının da ret edileceği vurgulanmaktadır.

Maide-27. “Ya Muhammed! Onlara Adem'in iki oğlunun (Habil ve Kâbil'in) gerçek olan olayını anlat. Şöyle ki; “Ademin iki oğlu, Allah'a birer kurban adamışlardı da, birisininki (Habil’in) kabul edilmiş, diğerininki (Kâbil’in) kabul edilmemişti. Kurbanı kabul edilmeyen, diğer kardeşine; ‘Seni öldüreceğim’ demişti. Kurbanı kabul edilen de, ‘Allah ancak takva içinde olanların kurbanını kabul eder.

  1. Eski çağlarda, ailenin ilk çocuğu Tanrı’ya ait kabul edilir ve ona kurban edilmesi inancı vardı. İşte Hz. İbrahim zamanında, hem gelenek haldeki bu inancın kaldırılması, hem de Hz. İbrahim'in Tek Allah inancını sınamak amacıyla, ilâhî sistem tarafından, ilk oğlu olan İsmail'i kurban ettiği rüyada gösterilmiş ve bu rüyaya uyunca da takdir edilerek, bu defa sürüsündeki en sevdiği koçu kurban etmesi, yani feda etmesi yine rüya ile gösterilmiştir.

Saffat-102. Çocuk, buluğ çağına gelince İbrahim: "Oğlum! Rüyamda seni boğazlamaya  kalkıştığımı gördüm. Sen bu duruma ne dersin, ne düşünürsün?" deyince çocuk; "Babacığım, Sen emrolunan şeyi yap. İnşallah beni dünya güçlüklerine karşı sabredenlerden bulacaksın" diye cevap verdi.  103. Böylece her ikisi de Allah'a tam teslim olmuş olduklarını da ifade etmiş oldular. Herkes kendi çadırına çekilince de, 104. Biz, "Ya İbrahim! Sen rüyanın gereğini yapacağını ve Allah'a olan güvenini de içtenlikle benimsemiş olduğunu ispatladın. Biz Senin içtenlikle iman etmen gibi, iman edip olumlu ameller gerçekleştirenleri /muhsin olanları mutlaka ödüllendiririz" diye seslendik.

Saffat-106. Bu olay gerçekte İbrahim ve oğlu için ciddî bir sınavdı. 107. Ve Biz İbrahim'e oğlunu Mekke'de terk etmeyi /kurban eder gibi kaybetmeyi göze almasına karşılık bir ödül olarak ve kurban etmesi için sürüsüne bir koç verdik.

Ayette geçen "Boğazlamak" ifadesi, "bir kimseyi öldürmek üzere kesmek" anlamında olduğu gibi, ayrıca "çok sevip bağlanmış olunan bir şeyden ayrılma fedakârlığını göstermek, beraberliğin mutluluğundan vazgeçmek, bağlılığını kurban etmek, canlı ise onu yapayalnız bırakmak ve bile bile çok sıkıntıya girmesine yol açmak, zora sokmak" anlamında da kullanılmaktadır. Bence de bu ayette geçen gerçek anlam, bu ikincisidir diye düşünüyorum.

Hz. İbrahim, hizmetlisi Hacer'i ve ondan olan oğlu İsmail'i Mekke'ye götürüp, inşa ettiği Kâbe'nin bakımını devam ettirmek üzere orada bırakıyor ve dönüyor. İşte oğlundan ayrılma fedakârlığına karşılık olarak memleketine döner dönmez İbrahim, sürüsüne yeni eklenen ve çok sevdiği bu koçunu kurban olarak kesmiştir.

Bu olayın, Hz. İbrahim'i "Allah için, sevdiklerinden vazgeçme" konusunda imtihan etme amacı yanında, eski toplumlarda uygulanan ve ergenliğe varan bir erkek çocuğu, bir tapınağın önünde kurban etme geleneğini kaldırmak amacı ile gerçekleştirilmiştir. Yoksa bir insanın kurban edilmesinin istenmesi, Maide-32 nci ayette belirtilmiş olduğu gibi, Allah'ın "bir insanı öldürmek, bütün insanlığı öldürmek gibidir" sözüne terstir.

Bu toplumda, yukarıda ifade ettiğim gibi ilk çocuk, çoğunlukla bir Tanrı’nın çocuğu olarak görülürdü ve bu ilk çocuğun kurban edilmesi, Tanrı’ya ait olanın geri verilmesi demekti.

Saffat-108 ve 109. ayetlerde, Hz. İbrahim'e böylesi bir farklı uygulama yaptırılmasının, onun insanlara örnek olması için düzenlenmiş olduğuna değinilmiştir.

Saffat-108. Allah'a verdiği sözde durmasını ve çok sevdiği oğlundan ayrılmayı gerçekleştirmesiyle Biz, gelecek kuşaklar için İbrahim'i bir örnek kıldık. 109. Böylece de istedik ki, çağlar boyunca İbrahim'e selâm edilsin /olumlu dualar gönderilsin.

Hz. İbrahim'i örnek almak demek, Allah'a olan içten bağlılığını, bu uğurda her fedakârlığı göze almasını, atalarına karşı çıkışı ve onlar gibi putlara tapmayışını örnek almak,  bıraktığı olumluluklar için de ona dua etmek demektir.

Hz. İbrahim, oğlu İsmail’i kurban ettiğini gördüğü rüyayı, Allah tarafından “farz” bir emir olarak algılamış ve bunu yerine getirmeye teşebbüs etmiştir. Daha sonra, oğlunun yerine sevdiği bir koçu, yeni inşa ettikleri Kabe’de kurban etmeyi, bir bayram sevinci ve kutlama, Allah’a teşekkür etme törenleri şeklinde yerine getirmiş ve bu uygulaması ile de, ilk çocuğu kurban etme yerine hayvan kurban etme gelenekselleşmiştir. Daha sonra bu uygulama Mezopotamya, Anadolu, Mısır, Hint, Çin, İran ve İbrani dinlerinde, yılın belli aylarında dinî törenlerle kurban sunma, bayram yapma geleneği şeklinde devam ettirilmiştir. Böylece Âdem’in iki oğlu Hâbil ve Kâbil’le başlayan adak şeklindeki kurban ibadeti, dinî bir ibadet olarak, peygamberlik silsilesi içerisinde yüzyıllar boyunca ilerleye ilerleye Hz. İbrahim ve İsmail’e ulaşmış, onlarla hac ibadetinin bir parçası şekline dönüşmüş ve yine aynı peygamberler silsilesi yoluyla yüzyılları takip ede ede gelip Hz. Muhammed’e kadar devam etmiştir. Hz. Muhammed de Kâbe’deki bu geleneği, Hacı olma diye tanımlanan Kur’an eğitimini tamamlamış olmanın mezuniyet töreni kutlaması ve bu sırada kurban kesme şeklinde devam ettirmiştir. Hz. Muhammed, 23 yıl gibi uzun bir Kur’an eğitimi yapmış olduğu için, tek bir defa ve sadece mezuniyet töreni uygulamalarını “VEDA HACCI” ismi altında gerçekleştirmiştir. Ancak peygamberin vefatından sonra Mekke’de Kur’an eğitimi uygulaması tekrar kaldırılmış ve sadece mezuniyet kutlamasının törensel şekilleri olan Kâbe’nin tavaf edilmesi, Safa ve Merve arasında Say yapılması, Arafat’ta Vakfe, Müzdelife’ye gitme, Mina’ya geçilip Şeytan taşlama şeklinden sonra kurban kesme ve traş olma veya saçtan bir miktar kesme ile sonlandırılmıştır. En sonunda da tekrar ziyaret ve veda tavafları ile kutlama ve şükürler tamamlandırılmıştır.

Böylece de eski Sami toplumunda insan kurban etme, sadece bir gelenek ayini iken, İbrahim’in hayvan kurban etme uygulamasında, Allah’a tam bir teslimiyetin ifadesi ve oğlunu kurtarmış olmanın kutlaması olarak bayram olmuştur. Çünkü O’na göre, Allah böyle istemiştir. İşte bu eylemle Hz. İbrahim, içten imanın bir göstergesi olarak, hayvan kurban etme olarak yeni bir dinsel uygulamayı başlatmıştır.

Hz. İbrahim, bu bayram kutlama ve törenleri ile kurban kesme uygulamasını, Kâbe eğitim okulunda yaptığı 3-4 aylık “DİN EĞİTİMİ” ni bitirip HACI ÜNVANLI BELGEYİ alanların, diğer bir ifade ile “din eğitimi verebilir” aşamaya ulaşanların mezuniyetlerini kutlama törenleri ile birleştirmiştir. Böylece de din eğitimi, Hacı olma, Kurban kesme ve mezuniyet töreni Bu süre zarfında da Hacı eğitimindeki öğrencilerin ihtiyaçları için de kurban sunmayı da uygulatmıştır. Ve önce “MEZUNİYET BAYRAMI” iken, zamanla dinde ayrışmalar oldukça din eğitimi yapılmaz olmuş, dolayısıyla da uygulama sadece törenlere kalmış ve “KURBAN BAYRAMI” ismi ile devam ettirilmiştir. Dolayısıyla asırlardır olduğu gibi, halen de yapılan, Kur’an eğitimsiz, dolayısıyla da din eğitimi verebilecek Hacı yetiştirmesiz, sadece mezuniyet töreni ritüelleri olmaktadır.

Kuzey ve Orta Asya toplumlarının Tengri (Tek Allah) inancında kötü Ruhların etkisiyle bozulan huzurun yeniden sağlanabilmesi, insanların başarılı, sağlıklı ve varlıklı bir yaşam sürmeleri, ailede hastalık olmaması, hayvanların ölmemesi, yiyeceğin eksilmemesi, yağmurun yağması, savaşlarda zafere ulaşılması veya barışın ve anlaşmaların onaylanması gibi dilekler kurban nedenleridir.  Allah’a ve iyelere (yetkin idarecilere) kurbanlar sunulur. Kurbanlar kanlı ve kansız olmak üzere ikiye ayrılır. Kansız kurbanlar araga /rakı, şarap, kımız, süt, yağ, buğday, darı, tütün gibi içecek ve yiyeceklerden oluşan “Saçı”, doğya salınan hayvanlardan oluşan “İduk” ve ağaçlara veya Şaman davullarına bağlanan bezlerden oluşan “Yalma” şeklindedirler (Erman Arif. Şamanizm. “Adıyla Örtülen Tengricilik”. Gece kitaplığı. Ankara, 2015, s.56-57).

  1. Kurban için ileri sürülen 3. dayanak Kevser suresinde bulunan "nhar" kelimesidir. Hanefi Mezhebi Fıkıhçıları, Kevser suresini örnek göstererek, şartları taşıyan herkesin kurban kesmesini vacip kabul etmişlerdir. Şafii, Maliki ve diğer fıkıh mezhepleri ise kurban kesmeyi vacip değil sünnet olarak kabul etmişlerdir.

Kevser-1. Ya Muhammed! Biz Sana Kevser ile bolca nimet ve mutluluk dolu bir hayatı verdik, şanını yücelttik. 2. Şimdi Sen, tüm bu verdiklerimize karşılık salâtına devam et ve kendini kurban edercesine /paralarcasına Rabbine ada /her şeyinle O’na yönelip Sen de O'nun şanını yücelt (1. İnna a'taynakel Kevser. 2. Fe salli lirabbike venhar).

       Ayetlere göre Kurban, bir Hac uygulamasıdır. Hac dışında olan için ise "kurban kesme" değil, ancak "kurban etme, kişinin değer verdiği bir şeyi, başkasının ihtiyacını gidermek üzere feda etmesi" söz konusu olur. Bu amaçla da Kurban bayramı sırasında verilmek üzere, yöntemlerden biri olarak, her mahallede bulunan ve önceden belirlenecek muhtaç kişilerin zaruri ihtiyaçları tespit edilsin ve "Veren de, alan da bilinmeden" dağıtılsın görüşündeyim. Böylece Kurban bayramı, kavurma yapma ve ihtiyacı olandan çok, yakındakilere et dağıtım ayından çıkarılmalı ve başkasının "Acaba kesti mi, niye kesmedi, ne kesti acaba" sözlerinden kurtulma girişiminden kurtarılmalı ve GERÇEK MUHTAÇLARIN, BELİRLENEN İHTİYAÇLARININ GİDERİLMESİ VE ONLAR İÇİN BAYRAM'a çevrilmelidir. Yani bir YARDIM BAYRAMI olmasıdır. Hatta, Günümüzde, Mekke’de yaşayanların artık bu muhtaçlık halleri kalmadığına göre, Hac'ca giden insanlarımız, Mekke'de kestirdikleri bu kurbanlarını özel TIR'larla kendi ülkelerindeki muhtaçlara da gönderebilmelidirler. Kurban kesmenin Hac yeri olan Mekke’nin dışına taşırıldığı şimdiki uygulama, ayrıca önemli bir şeyi feda etme değil, sadece para ile kolayca satın alınan bir hayvanı kesmek demek olmaktadır. Bu da Müslümanların, "kolayca canlı kesen" imajı ile anılmasına yol açmaktadır.

Kurban bayramının, muhtaçların gerçek ihtiyaçlarının Allah Rızası için karşılandığı ve onlara bayram sevincinin yaşatıldığı bir bayram olması dileklerimle.

 

Prof. Dr. Gazi ÖZDEMİR

Eskişehir Osmangazi Ün. Tıp Fak.

Nöroloji Emekli Öğretim Üyesi

Ve

Kur’an Araştırmacısı



Bu içeriğe emoji ile tepki ver