Zanka

Prof. Dr. Gazi Özdemir


Prof. Dr. Gazi Özdemir

Arapça “Savm” kelimesinin Türkçe karşılığı “Oruç” olup, daha geniş anlamı ile “Bir şeylerden uzak durma, bir imkânı uygulamama, vazgeçme, kendini mahrum etme” demektir.

       Adem nesli olarak şimdiki insan neslinin yaratılmasından bir süre sonra başlamak üzere vahiy edilip bütün peygamberler tarafından ve son olarak da Hz. Muhammed aracılığı ile tebliğ edilen Allah'ın tek dini olan İslâm'ın Anayasa Kitabı Kur'an'da benim tespit ettiğim ve her biri de birer Allah’a ibad /kulluk etmek ve yaşam kuralları demek olan Muhkem /değişmez 440 ana kural bildirilmiştir. Bu kurallardan biri olan oruç, Hz. Muhammed'ten önceki vahiy kitapları olan Tevrat ve İncil’de de yer almış bulunan ve nusüklar (ritüelli) diye tanımlanan şekilsel kurallardan biridir.

       Kur’an’a baktığımızda, önerilen orucun amaçlı olduğunu ve bu amaçlara göre de farklı oruçlar olduğunu görüyoruz.

  1. Allah’ın rızasını önceleme ve iradeyi güçlendirme orucu
  2. Sükût orucu
  3. Hac traşı veya Hac kurbanı yerine oruç
  4. Ceza amaçlı oruç

       Bu oruç çeşitlerini sıra ile açıklayalım:

  1. ALLAH’IN RIZASINI ÖNCELEME VE İRADEYİ GÜÇLENDİRME ORUCU

       Bu oruç ilk defa Bakara-183 ve 185 nci ayetler ile Kur’an ve Hz. Muhammed’e inananlara muhkem /değişmez ana bir kural olarak farz kılınmıştır.

Bakara-183: Ey iman edenler! Sizden önceki insanlara oruç farz kılındığı gibi, size de farz kılındı. Umulur ki buna uyarsınız.

Bakara-185. Ramazan ayı, insanları doğruya yönlendirici /Hüda edici /hidayete erdirici, doğruyu yanlıştan ayırmanın apaçık ve muhkem /değişmez ana kurallarını içeren Kur'an'ın /Furkan'ın indirilmeye başlandığı aydır. Kim Ramazan ayında uygunsa, oruç tutsun.  Kim Ramazan ayında uygunsa, nefslerine hakim olmak üzere oruç tutsun. Ancak tekrar belirtelim ki, hasta veya yolcu olanlarınız, orucu uygulayamadığı günlerin sayısınca, di­ğer günlerde uygulasın. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Umulur ki belirlenen günleri tamamlar ve sizi doğruya yönlendiren, Allah'ı yüceltip şükredersiniz.

Böylece Bakara-183 ve 185 nci ayetler ile 624 yılının Şubat ayında Oruç hükmü tebliğ edilmiş ve Hz. Muhammed Mart ayında ilk orucu başlatmıştır. Daha sonra vefat edinceye kadar 8 yıl orucu Şubat-Ocak ve Aralık ayları ile sınırlı olacak şekilde yerine getirmiştir. Ve bu aylarda Gündüz 11-12 saat, gece ise 12-13 saat olup, Peygamber uzun gündüzlerde oruç tutmamıştır.

       Bu sırada, daha önceleri Yahudilere de bir ay olarak farz edilmiş olan oruç, daha sonra terk edilip sadece bir güne indirilmiş, Hıristiyanlar da oruç tutulacak gün sayısını yıllar içinde değiştirmişlerdir.

Tevrat

1.Tarihler-10 /12. Bütün yiğitler gidip Saul'la oğullarının cesetlerini Yaveş'e getirdiler. Sonra kemiklerini Yaveş'teki yabanıl fıstık ağacının altına gömdüler ve yedi gün oruç tuttular.

2.Tarihler-20 /3. Korkuya kapılan Yehoşafat RAB'be danışmaya karar verdi ve bütün Yahuda'da oruç ilan etti.

Daniel-9 /3. Bunun üzerine yüzümü Rab Allah’a çevirdim. Duayla, yakarışla, oruçla O'na yalvardım; çul kuşanıp külde oturdum.

İşaya Bap 58/6: Kötülük zincirlerini açmak, boyunduruk bağlarını çözmek ve ezilmiş olanları hür olarak koyuvermek ve her boyunduruğu kırmak, Benim seçtiğim oruç bu değil mi?

İncil

Matta-4 /2. İsa kırk gün kırk gece oruç tuttuktan sonra acıktı.

Matta Bap-6/16:  Ve oruç tuttuğunuz zaman, ikiyüzlüler gibi surat asmayın, zira onlar oruç tuttuklarını insanlar görsünler diye suratlarını asarlar.

       Oruç tutmak, yemek yememek veya içmemek ile sınırlı değildir. Beraberinde oruçlu olunan saatlerde cinsel yakınlaşmadan uzak durmak ve olumsuz söz söylememek ve olumsuz davranmamak yanında, yine her biri birer ibad etme olan Kur’an’ın diğer bütün muhkem /değişmez ana kurallarına da uymak demektir.

Bakara-187. Oruç gecelerinde cinsel ilişkide bulunmanız size helâl kılındı. Eşler birbirlerinin temsilcileri ve sırlarını gizleyen birer elbise gibidir. Allah, bu konudaki sıkıntılarınızı bildiği için olumlu yaklaştı ve nefsinize yasaklamakta olduğunuz bu serbestliği verdi. Artık Allah'ın, si­zin için belirlediği sınırlar içinde eşlerinizle cinsel ilişkide bulu­nabilirsiniz. Şafak vakti, gecenin karanlığı iyice kayboluncaya kadar /beyaz ile siyah ipliğin birbirinden ayırt edileceği ana ka­dar yiyin, için. Sonra akşamın karanlığı başlayıncaya kadar orucu tutun. Mescitlere (İslam’a ikna etme, sosyal dayanışma, yardımlaşma toplantıları, Kur'an eğitimi ve Namaz için)  gideceğiniz zaman ise akılları karışır diye eşler ilişkide bulunmasın. Bunlar Allah'ın koyduğu sınırlardır ve sakın onları çiğne­meyin. İşte Allah insanlara ayetlerini /kurallarını böyle açıklar. Umulur ki uyarsınız.

       Dolayısıyla orucu sadece beslenmek-doymak niyet ve amacı ile herhangi bir şey yemek ve susamışlığı gidermek niyet ve amacı ile su veya herhangi bir sıvı içmekten uzak durmak olarak değerlendirmek demek, orucu çok basit ve sadece bir yasaklayıcı olarak görmek demektir. Halbuki oruç, nüsuklar diye tanımlanan diğer şekilsel ibad etmeler gibi bir taraftan iradeyi güçlendirici ve insanın kendine olan güvenini arttırıcı etki sağlarken, diğer taraftan da vücut sağlığına olumlu katkılar sağlayan bir özelliktedir. Ayrıca sabırlı olmayı ve Allah’ın vermiş olduğu nimetlerin kıymetini bilmeyi ve şükretmeyi pekiştirici role sahiptir. Yine oruç, diğer tüm ibad etmeler gibi, insanın Dünya dersleri olan nefs dediğimiz bazı olumlu özelliklerini pekiştirici faydalar sağlayacak ve bu amaçları-hedefleri gerçekleştirmek için yararlandığı bir araçtır, fakat amaç değildir. Çünkü temel amaç, olumsuz nefsleri öldürmeye, olumlu olanları ise orta düzeyde /sıratan müstakiymde, diğer bir ifade ile tefrit veya ifrata sapmadan uygulamaya yönelik çaba azmini ve iradeyi güçlendirmektir.

       Oruç, en tehlikeli nefsler olan açlık ve şehvet nefslerine yönelik irade terbiyesi amaçlı bir uygulamadır demiştik. Fakat bu nefslerin terbiye edilmesi Ramazan ayı ile sınırlı değil, NEFSLER, YAŞAM BOYU TERBİYE EDİLMEK İÇİNDİR.

       Bu özellikleri ile Oruç tutmak, diğer bütün muhkem /değişmez ana kurallar gibi, kadın ve erkeğin eşit derecede sorumlu tutulduğu ve şekilsel olan ibad etmelerden (nüsuklardan) biridir

Ahzab-35. Ey insanlar! Şunu iyice bilin ki, sizlerden de Müslüman erkekler ve kadınlar, Mümin erkekler ve kadınlar, sabırlı erkekler ve kadınlar, sözlerine sadık olan erkekler ve kadınlar, güçlüklere sabreden erkekler ve kadınlar, Allah’ın rızasını gözeten erkekler ve kadınlar, yardımsever erkekler ve kadınlar, oruç tutan ve kendini olumsuzluklardan uzak tutabilen erkekler ve kadınlar, iffetlerini koruyan er­kekler ve kadınlar, şirk-ortak koşmadan sadece Allah'ı ön planda tutup anan erkekler ve kadınlar var ya, işte Allah onların da hepsine bağışlanma ve karşılık olarak büyük bir ödül hazırlaşr.

       Dikkat edilmesi gereken bir konu, orucu uygulamak, başka bir ahlâki ve davranışsal ibad etmeyi, yani muhkem /değişmez bir kuralı yerine getirmeyi engellememeli ve oruç tercihinde ısrarcı olunmamalıdır. Diğer bir ifade ile başkalarına fayda sağlayacak başka bir girişime, işe, çalışmaya engel olmamalıdır. Oruç tutamamaya karşılık fidye prensibi, iş yoğunluğu nedeniyle oruç tutamayacak ve işi zarar görecek kişi için de söz konusudur. Çünkü Kur’an, ilim yapmayı ve çalışmayı, yani başkasına yarar sağlayacak görevde olmayı daha ön planda tutulması gereken bir ibad /Allah’a kulluk etme saymaktadır. Bu konu, Bakara-184’te açıkça belirtilmiş ve oruç açlığı nedeniyle vücudu veya düşünsel kapasitesi dayanamayıp, olumsuz etkilenen ve aksayan kişi için bir fakiri (maddi durumu uygun ise) doyurmak şeklinde yardım etme kolaylığı sağlanmaktadır.

Bakara-184. Oruç tutulacak günler sayılı günlerdir. Ancak hasta veya yolculukta olanınız, tutamadığı günlerin sayısınca di­ğer günlerde tutsun. Veya tutmadığı günler karşılığı fidye olarak bir yoksulu doyursun veya varsa bir ihtiyacını gidersin. Her kim gönül isteğiyle, daha fazla hayır yaparsa ken­disi için de hayırlıdır. Ancak şunu bilin ki, telafi orucunuzu tutmanız sizin için daha hayırlıdır.

         Bakara-184. ayette belirtilmiş olduğu üzere, oruç tutamayacak durumda olup, başka bir fakire orucun fidyesini veremeyecek derecede kendisi de fakir olan için sadece dua etmek ve Allah'tan af dilemek herhalde yeterli olur düşüncesindeyim.

       Yine ayette açıkça belirtildiği üzere, orucun süresi olarak net bir ay değil, sayılı günler söylenmektedir. Hz. İbrahim'den itibaren önerilen oruç ayı Muharrem ayı idi ve bütün peygamberler tarafından bu ayda, fakat sayılı günler şeklinde uygulanmıştır. Kur'an'da da oruç tutulacak gün sayısı net verilmemiş ve “Eyyamün ma’dudat-sayılı günler” şeklinde bir ifade kullanılmıştır. Aynı ifade Bakara-80 ve Al-i İmran-24 ncü ayetlerde de “Eyyamun ma’dudat” olarak ve Cehennem’de kalınacağı zan edilen süre için ve “sayılı birkaç gün” şeklinde, Bakara-203 ncü ayette de Hac uygulamalarının sayılı günler şeklinde yapılması olarak geçmektedir. Dolayısıyla Oruç tutulacak gün sayısının bütün bir ay mı, yoksa daha az gün mü olduğu konusu tartışmalıdır. Orucun bütün bir ay değil de sayılı günlerden kast edildiği gibi sadece 3-9 kadar gün olduğunu ileri sürenler, ayetteki ifade olan "şehra" kelimesinin "Ay" anlamı yanında, ayrıca Araplarda "Ayın en az 3 günkü dolunay hali" anlamında da olduğunu, dolayısıyla da Ramazan'daki bu 3 günde sadece ve en az olmak üzere oruç tutulması gerektiğini kabul etmektedirler (Mustafa Cemil Kılıç).. "185. Şehru ramedanellezi ünzile fiyhil kur'anü hüden lin nasi ve beyyinatin minel hüda vel fürkani* fe men şehide minkümüş şehra felyesumhu……). Bakara-185. ayette geçen bu ifadenin “Bütün Ramazan ayı boyuncayı mı, yoksa Ramazan ayı içinde “Dolunayın olduğu” sayılı birkaç günü mü kasdettiği konusu açık belirtilmiş olmadığından, iki görüş şeklinde halen tartışılmakta olan bir konudur. Bazı Alevi gruplarda bu sayılı günler kabul edilirken, genel kabul edilen ve Sünni toplumunda uygulanmakta olan görüş, orucun bütün Ramazan ayında tutulması şeklindedir.

Hasta oluş, sadece ciddi bir hastalık hali demek değildir. Ayrıca kendine, mesleğine ve başkasına zarar verebilecek derecede oruca dayanamayacak kadar kafa karışıklığı yaşamak, bedensel yorgunluk hissedip işini aksatma durumuna düşmeler de birer hastalıktır diye düşünüyorum.

       Ayetten de anlaşıldığı gibi, oruç süresince beslenmenin olmaması nedeniyle zarar görecek bir hastalığı bulunması gibi,  kadınlar için aybaşı kanamalı günler de bir hastalık olarak kabul edilmektedir. Aybaşı halinin genellikle ilk 2-3 günü bol kanamalı ve sancılı olabilmekte, diğer günlerde ise kişi bu durumuna dayanabilir ve normal yaşantısına dönecek bedensel güce ulaşabilir. Dolayısıyla bu günlerde, hanımlar kendi kararı çerçevesinde olmak üzere orucuna devam etmek istiyorsa devam edebilmelidir. Kur’an’da kadının bu doğal ve sayılı günler olan hastalık halinin oruç dışında başka herhangi bir ibad /Allah’a kulluğunu ifade etmesini, dinin diğer gereklerini yerine getirmesini, Kur’an okumasını veya dua etmesini ve namaz aktivitelerini yerine getirmesini engelleyeceğine ilişkin herhangi bir ayet-mesaj bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu konularda olumsuz görüş bildirme, Kur’an’da olmayan bir yasaklamaya, yani ek haramlaştırmaya girmiş olacaktır.

Oruç tutamayacak kadar vücudu yorup zarar verecek ve acıkma duygusuna tahammülü azaltacak bir yolculuk yapmayı bizce şu kadar saat veya kilometre ile kurallaştırmamalı ve uygulamayı kişinin aklına, sorumluluğuna ve seçimine bırakmalıdır. Çünkü bunu kurallaştırmak demek, kişileri bu kurala uymaya zorlar, yani dinde zorlamaya yol açar.

Şeker hastalığı, kanser, kan hastalığı, karaciğer veya böbrek yetmezlikleri, ameliyat olma ve sonrası iyileşme dönemi, doğum veya düşük yapmış olma ve sonraki günler, ileri kansızlık ve aşırı zayıf olma hali, sara hastalığı (aç kalma ve gece uykuyu bölerek sahura kalkma sakıncalı), yüksek ateşli bir hastalık olması, kalp krizi, beyin krizine bağlı felç, migren tipi baş ağrısı, mide veya oniki parmak barsağında ülser olması gibi hastalıklar, kesin olarak oruç tutulmaması gereken hastalıklardır. Bunun dışında kalan ve oruç nedeniyle aç kalma ile vücuda zarar oluşturmayacak birçok hastalıkta (hafif veya orta dereceden tansiyon yüksekliği, bel veya başka kas ağrıları, hafif baş ağrıları, sıkıntı ve hafif stresli durumda olma, damar sertliği, böbreklerin çalışmasını bozmayan idrar yolları iltihabı, tiroit bezi hastalıkları gibi) doktor müsaadesi şartı ile oruç tutulmalıdır. Bu arada vitamin dışında olup oruç tutmayı engellemeyecek bir hastalıkta alınması gerekli olan ilaçların alınma saati, oruç saati içinde ise, 1-2 yudum su ile ilaç alınabilmeli ve bu ilaç alımı beslenme, açlığı veya susuzluğu giderme ve gıda alınması amaçlı olmayacağı için, orucu bozmayan olarak değerlendirilmelidir. Zaten Bakara-184 ncü ayette oruca dayanma kriteri konmuştur. Dolayısıyla açlığa-oruç tutmaya dayanabilecek bedensel sağlılıkta olup ilaç alması da gerekiyorsa, bu kişi oruç saatlerinde alması gerekli olan ilaçlarını almalı ve orucunu aksatmamalıdır.  Böylesi bir kabul, Kur’an’ın kolaylaştırıcı prensibine de uygun olacak ve bir taraftan oruç tutanların sayısı artacak, diğer taraftan da insanlar günah işleme korkusundan da kurtulmuş olacaklardır. Çünkü oruçlu iken oruç tutmayı engellemeyen bir hastalık için sadece ilaç içme girişimi, beslenme ve gıda almaya yönelik olmayan bir davranıştır ve orucun temel hedeflerinden açlığı gidermeyi-yememeyi ve susamışlığı gidermeyi-içmemeyi ihlal etmemektedir. Çünkü orucun bozulması, bilerek yemek, içmek ve cinsî münasebette bulunmaktır.

       Kur’an’ın orucu, ziyafetler orucu değildir. Oruç, en tehlikeli nefsler olan açlık ve şehvet nefsleri ile olumsuzlukları engellemeye yönelik irade terbiyesi amaçlı bir uygulamadır. Dolayısıyla bu oruç ayının, zaten doymuş olanların, daha da doyurulması ve israf sofralarından çıkarılıp, Kur'an'ın özüne uygun olan, fakirin doyurulması şeklinde uygulanması gerekir.

       Son 20 yıl öncesinde Ramazan ayı, Hz. Muhammed zamanında olduğu gibi gerçekten uhrevi atmosferin yoğun yaşandığı, israfın olmadığı ve insanların bedenleri ile iradelerine faydalar sağlayan, yardımlaşmanın yoğun olduğu huzur ve barış ayıydı. Hz. Muhammed zamanında akşamları iftar yemeği basit bir kahvaltı ve tatlı olarak da hurma yenmesi şeklindeydi. Esas yemeklerin, tüm yıl boyunca esas yemek bulamayan gerçek fakirlere dağıtılması ve ayette belirtilen oruç tutma mazeretleri olanların da fakire yardımı şeklindeydi. Dolayısıyla Ramazan ayı hem oruç tutabilenler, hem de gerçek fakirler için beklenti ve Allah’ın nimetlerini hayal etme ve bu yönden de irade gösterme ayıydı. Bu hayal etme, fakir için 11 aylık, oruç tutan her kişi için ise bir ay süresince sabahtan başlayan, akşam su içme ve açlığını gidermek üzere yemek yiyeceği hayalidir.

       Yaklaşık Yirmi yıldan beri ise her Ramazan ayında maalesef içimi bir hüzün ve insanların oruçlu olmanın öz amaçlarından ayrılmalarına olan üzüntü kaplamaktadır.  Çünkü;

  • Ayetteki mazeretler daha yoğun bir şekilde göz önünde bulundurulmamakta ve insanlarımız kendilerini zora sokmayı daha çok sevap olarak görmektedirler. Örneğin insanımız ya hasta olduğu veya oruca dayanıksızlığı olduğu halde yine oruç tutmakta ısrarcı olabilmektedir.
  • Ay hali günlerinde olan bayanlarımız, oruç yanında Kur’an’da olmayan eklemelerle namaz ve Kur’an okumaktan da yasaklanmaktadırlar.
  • Oruç tutmadığı belli olup toplumdan soyutlanmasınlar diye kendilerini ifşa etmekten kaçınanların sayısı gittikçe arttığından, ayetteki makul mazeretlerin, birer fakiri doyurmak üzere fidye yoluyla yardım şeklinde uygulanması aksamakta ve gerçek ihtiyaç sahipleri bu yardımlardan mahrum kalmaktadırlar.
  • Yeme-içmenin miktarca azalması ve Ramazan ayı boyunca normal sofralara olan beklentinin olması gerekirken, tersine, insanların orucu bahane ederek daha çok yeme-içmeye yönelmeleri ve kilo aldıkları ay olması ile Kur’an orucuna ters düşülmüş ve gerek evlerde, gerekse lüks lokantalarda, Ramazan ayı bir israf ve ziyafetler ayı haline dönüştürülmüştür. Hatta bu ayda, kişilerin bir nevi birbirlerinin zenginliklerini, sofraların bolluk ve çeşitlilikleriyle yarıştırma ayı da olmuştur. Hz. Muhammed, orucunu görkemli iftar sofralarında ve israfa saparak açmazdı, Ramazan ayı da aşırı tüketim ve insanların kilo aldığı ay değildi. Yine Hz. Muhammed Namazın sadece farzları ile kılınmasını öğütlemiş ve sadece bir defa Hac uygulamasını yerine getirmiştir. Keşke bizler de O'nun yolunda gidebilsek! Ve Kur'an'ın muhkem /değişmez ana kurallarının canlı uygulayıcısı olarak örnek olduğu gibi olabilsek!
  • Beni üzen diğer bir israf, kendi siyasetlerine alet etmek üzere, belediye gibi bazı kamu kurumlarındaki siyasi kökenli seçilmiş yöneticilerin, masraflarını kendi ceplerinden bizzat karşılamaları yerine, halkın vergilerini iftar sofralarında çarçur etmeleri, gerçekten fakir ve muhtaç durumda olmayan yandaşlarına kullanmalarıdır.  Bu uygulamanın, halkın haklarının gaspı olduğu apaçıktır.
  • İnsanlarımız Ramazan ayını, Kur'an'ı hatmetme ayı görmekte ve bunu da anlamadıkları Arapça dili ile yapmaktadırlar. Hâlbuki Kur'an bir Ramazan ayı kitabı değil, ömür boyu yavaş yavaş ve anlaya anlaya okunup, muhkem /değişmez ana hükümlerine göre yaşanacak bir kitaptır. Kaldı ki bu Arapça Hatim, anlama değil, sadece duygusal etkilenme hatmi olmaktadır.
  • Son üzüntüm, ergenlik öncesi gençlerin ve 70 yaş üstü insanların sağlığını olumsuz etkileyecek oruca zorlanmaları olmaktadır.

       Kısacası, Allah'ın bizden gerçek istediği, tüm ömür boyunca eline, diline, beline ve nefslerine hakim olabilmeyi başarmaktır.

  1. SÜKÛT – SUSMA ŞEKLİNDE ORUÇ

Allah’ın yardımının bir işareti olmak üzere geçici bir süre konuşmamak şeklinde farklı bir oruç Meryem ve Zekeriya Peygamber için önerilmiştir.

Meryem-26. “Onları ye ve doğumun gerçekleşip gözün aydın olsun. Eğer insanlardan birileri görüp Sana sorarlarsa, 'Ben, beni koruyup, kollayan Rabbim için, oruç olarak bugün hiçbir insanla konuşmayacağım" diyerek, ona yol gösterdi.

Al-i İmran-41. Yine de tam emin olmak için Zekeriyya, "Rabbim, emin olabilmem için bana bir işaret ver" diye tekrar dua edince, Melekler "Ya Zekeriyya, Senin için işaret, üç gün sadece işaretlerle anlaşmanın dışında, insanlarla konuşamamandır. Bu arada da Rabbini çokça an, akşam ve sabah sürekli ona şükret /O'nu tespih et / teşekkür et” diyerek açıklamada bulundular

  1. HAC TRAŞI VEYA HAC KURBANI YERİNE ORUÇ

Bu tip oruca Bakara-196 ncı ayette değinilmiştir.

Bakara-196. Hac ve Umre'yi sadece Allah’ın rızasını gözeterek tamamlayın. Şayet sıra ile yapmanız gerekenleri herhangi bir nedenle tamamlayamazsanız, uygun göreceğiniz kurbanınızı kesmekle yetinin. Kurban işlemi tamamlanıncaya kadar, saçlarınızı tıraş etmeyin. Ancak içinizde hasta olan veya saçında bir rahatsızlığı olanlar varsa ve bu nedenle kerhen traş olacak veya hiç olamayacak durumdaysa traş olma yerine, fidye olarak oruç tutsun, sadaka versin veya nüsüklardan birini (şekilsel ibad etme yöntemleri olan namaz, oruç, hac gibi) yapsın. Güven ortamı varken Umre için gidip, Hac zamanına kadar kalanlar da, kolayına giden küçük veya büyük baş hayvanlardan bir kurban kessin. Herhangi bir nedenle kurban kesemeyenler, Hac günlerinde üç gün, memleketine dönünce de yedi gün olmak üzere, toplam on gün oruç tutsun.

  1. CEZA VEYA KEFARET AMAÇLI ORUÇ
    1. İstemeden adam öldürme karşılığı olarak oruç

Hem ceza, hem de kefaret karşılığı olan böylesi bir oruç, Kur’an’ın indirildiği dönem ve ilk muhatap olan topluma özgü müteşabih /değişken bir öneri özelliğindedir.

  • 92. Bu arada dikkatli olun, istemeden ve kazaen olmadıkça bir mümin, başka bir mümini öldürmesin. Olur da bir mümin, başka bir müminin istemeden ve kazaen ölümüne sebep olmuşsa, karşılık olarak Müslüman bir köleyi veya esiri özgürlüğüne kavuşturmalı ve ayrıca ölenin ailesine tatmin edici bir diyet ödemeli….. Kim ki gerekli diyet parasını veya özgürlü­ğüne kavuşturacak bir Müslüman köle bulamıyorsa, Allah tarafından tevbesinin kabul edilmesi için, iki ay aralıksız oruç tutmalıdır
    1. Zihar’ın cezası olarak oruç

Zihar geleneğine göre bir erkeğin, eşinin sırtının annesine benzediğini ifade etmesi, eşinden boşanması demek olmaktaydı. Mücadile-4 ncü ayet ile bu geleneğe son verilmiştir.

Mücadile-4. Eşine zihar yapıp cayıp yaşamsal ve ciddi maddi bir sıkıntıdan kurtaracak imkân ve kişi bulamayan, eşi ile cinsel ilişkiye girmeden önce, üst üste iki ay oruç tutmalı. Şayet oruç tutamayacak durumdaysa, o zaman altmış yoksula yemek vermeli…..

  1. Edilen bir yeminin kefareti olarak ceza orucu

Bu konu Maide-89 ncu ayette açıklanmıştır.

Maide-89. Ey Müminler! Allah, farkına varmadan /bilinçli olmaksızın /sehven-yanlışlıkla ettiğiniz yeminlerinizden sizi sorumlu tutmaz. Ancak bilinçli olarak, bile bile /bir amacınız için ettiğiniz yeminlerden sizi sorumlu tutar. Bu şekilde yaptığınız yemininizi bozarsanız, kefaret olarak ailenizi yedirdiğiniz gibi on yoksulu doyurmanız yahut giydirmeniz, yahut da özgürlüğü elinden alınmış bir kişiyi özgürlüğüne kavuşturmanız gerekir. Bunları yapmaya imkânı olmayanlar, üç gün oruç tutsun. İşte, bilinçli olarak, bile bile ettiğiniz yeminlerinizi yerine getirmeyip, aksini yapmışsanız bu kefarete uyun. En iyisi yeminlerinizi tutmanızdır. İşte Allah size ayetlerini böyle açık olarak bildiriyor ki, zorda kalmayıp Allah' a teşekkür edesiniz /şükredesiniz

 

 



Bu içeriğe emoji ile tepki ver