Zanka

Prof. Dr. Gazi Özdemir


Prof. Dr. Gazi Özdemir

İki aşamalı olan bu konuyu, sıra ile ele alacağım.

Sebe-39. De ki: "Rabbim, kullarından puan durumu nedeniyle uygun bulduğuna /takdir ettiğine, takdir ettiğin şekilde rızkı bol verir veya kısarsın. Buna karşılık siz de, Rabbin verdiği imkânlarından, O'nun rızası için, yarattıklarına herhan­gi bir katkıda /infakta (para, bilgi, moral desteği vs ile) yardımda bulunursanız, Allah onun yerine fazlasıyla koyar. Çünkü Allah, rızk verenlerin en hayırlısıdır".

Rızk ile ilgili olan Sebe-39’ncu ayete uygun olması nedeniyle Hadis grubunda olan şu söz Hz. Muhammed’e (as) atfedilmiştir:

Bir adam gelerek: "Ey Allah`ın Resulü, bizler için eşyalara fiyat tespit ediver" diye müracaatta bulundu. Hz. Peygamber (as): "Hayır, fiyat koymayayım (rızka bolluk vermesi için) Allah`ıma dua edeyim" cevabını verdi. Arkadan bir başkası gelerek: (Ortalık pahalandı, eşyaların) fiyatını bize siz tespit ediverin" diye talepte bulununca, bu sefer: "Hayır rızkı bollaştırıp, darlaştıran Allah`tır. Ben hiçbir kimseye zulmetmemiş olarak Allah`a kavuşmak istiyorum" cevabını verdi. Ebu Hüreyre-Kütubu sitte-376

Ancak Enes ismindeki Sahabe tarafından Peygamberimize atfen söylenen ve Kütubu sitte’de 377’nci sırada olan aynı konudaki hadiste ise gerek Sebe-39’ncu ayetten ve gerekse Kütubu sitte-376’ncı sırada bulunan Hadis’ten farklı olarak “Fiyatları koyan Allah’tır” fazlalığı ve kafa karıştırıcı bir fazlalık bulunmaktadır. Ki bu fazlalık, Kur’an’da olmayan ve uygun da olmayan bir fazlalık konumundadır.

Halk Hz. Peygamber (as)`e müracaatla: "Ey Allah`ın Resulü, fiyatlar yükseldi, bizim için fiyatları siz tespit edin" dediler. Resulullah (as) onlara şu cevabı verdi: "Fiyatları koyan Allah`tır. Rızkı veren, artırıp eksilten de O`dur. Ben ise, hiç kimse benden ne kan ne de mal hususunda hak talebinde bulunmaz halde Allah`a kavuşmamı diliyorum." (Tirmizi hadisin sahih olduğunu söylemiştir) Enes-Kütubu sitte-377

Bu Hadis’te olup bir önceki Hadis’te olmayan fazlalık olan “Fiyatı koyan Allah’tır” ifadesi, Kur’an’da olmayan bir ifadedir.

Diyanet İşleri Başkanlığının 2019 yılında 2 nci baskısı yapılan “Hadislerle İslam” eserinde şu açıklama bulunmaktadır:

Hz. Peygamber, spekülasyona, belirsizliğe ve taraflar arasında anlaşmazlığa yol açacak her tür muameleye mani olduğu ve fiili tedbir aldığı halde fiyat konusunda sınırlama getirmeye karşı çıkmıştı. Zira fiyatların sınırlanması, şehir dışından Medine çarşısına mal getirerek satan tüccarların, kendilerine yeni pazarlar armasına sebep olacak, dolayısıyla Müslüman şehir halkının sıkıntı yaşaması ve karaborsacılığa yenik düşmesi gibi bir sonuç oluşturabilecekti. Savaş şartlarının etkisini gösterdiği Medine çarşısını bir kez daha altüst edebilecek bir uygulama olacağı gerekçesiyle Hz. Peygamberin kaçındığı fiyat sınırlaması, sonraki yüzyıllarda İslam toplumlarında ortaya çıkan yeni şartlar doğrultusunda yeniden gündeme getirilecek, bu sefer fiyatların aşırı derecede yükseltilmesini engelleyecek şekilde narh konulmasına izin verilecekti. İslâm alimleri, doğuracağı neticeler açısından bu uygulamanın, Hz. Peygamber’in dikkate aldığı maksatlara uygun olduğunu belirtmişlerdir. Pazarda denetleme görevlisi olarak da 3 erkek, 2 kadın bulundurma uygulamasını devam ettirmişlerdir”-Hadislerle İslam. Cilt V, s 161-162-163, 2 nd Baskı, 2019

Demek ki Hz. Muhammed (as), Kur’an’da ve 376’ncı hadiste “Fiyatı koyan Allah’tır” fazlalığını göz önüne almadığından, kendisine yapılan fiyat belirleme işlemini bizzat kendisi yapmıştır. “Hadislerle İslam” kitabına göre, değişen şartlara göre de önce fiyat sınırlaması yapmazken, daha sonra sınırlama konmasını uygun bulmuştur.

Bu duruma göre, Peygamberimiz (as), Kur’an’a göre değil de aynı konuda, fakat farklı 2 sahabenin Hz. Muhammed’e atfederek söylemiş oldukları Hadislerden toplumda kafa karışıklığı nedeni olabilecek ek ifadeli olanını seçmemiştir.

Çünkü Hz. Muhammed (as), Allah’ın belirlemiş olduğu Muhkem Kurallar olan yasaklar (haramlar) ve emirleri kendisi insanlara tebliğ etmiştir.

Yine Peygamberimiz (as) Kur’an temelli şu bilgileri çok iyi bilmekteydi:

Al-i İmran-7’nci ayette, Kur’an’da değişmez farz birer ana din kuralı olarak Muhkem Kurallar ve çok seçenekten biri olmak üzere özelliği ile zaman ve topluma göre değişken anlamlı olan Müteşabih Kurallar olduğu belirtilmiştir.

Al-i İmran-7. Ey Peygamber! Allah’ın indirmiş olduğu bu kitabın bazı ayetleri muhkem özellikli, herkes tarafından açık seçik kolaylıkla anlaşılan ve kitabın anaları /temeli /ana iskeleti ve hedef hükümlerdir /ana kurallardır. Geri kalanlar ise müteşabih /çok seçenekli /çok anlamlı /değişken /benzeşik mesajlardır. Kalpleri ve düşünceleri kötü niyetli olanlar, insanların arasına fitne sokmak ve kafaları karıştırmak için, çok anlamlı olan Müteşabih /çok seçenekli /çok anlamlı araç mesajlara bile bile daha fazla önem verirler. Hâlbuki onların sembolik ve bilimsel özellikte olanlarının gerçek anlamlarını ise bir Allah, bir de "Ey Rabbimiz! Bildirdiğin ayetlerin hepsine inandık, hepsi Rabbimizdendir." diyen, bilim adamları bilir. Ayetlerin bu ayırımını aklını kullanan, bu bilim ve düşünce sahiplerinden /ülul elbab’dan başkası anlayıp, düşünüp yapamaz.”.

Müteşabih /çok seçenekli mesajların bazısı İlahi kelimelere, bir kısmı Evren bilgilerine ait olanlar, bir kısmı da birer hedef olan Muhkem /değişmez ana kuralları gerçekleştirmek üzere çok seçenekli yöntemlerdir, araçlardır. Yani 3 grup Müteşabih /değişken ve çok seçenekli mesaj olduğunu düşünüyorum.

İçleri fesat olanlar, çok seçenekli olup ilk seçeneği daima Kur’an’da kalacak olan Müteşabih kurallara ilişkin olan kendi seçeneklerini farz gibi dayatırlar ve dinselleştirirler.

Muhkem kurallar birer sünnetullah’tır. Müteşabihler ise Muhkemleri gerçekleştirmek üzere kullanılan yöntemler ve önerilerdir. Kur’an’da bildirilen bu müteşabihler, değişken seçeneklerden biridirler ve kişiler, toplumlar, özgür kararları ile ya Kur’an’daki seçeneği veya kendi uygun bulduklarını seçerler.

Allah, insanı (Beşeri) yaratmakta, Dünya’yı nimetlerle donatmakta, akıl ve yetenek özellikleri ile donatıp, salih ameller yanında, yaşam kuralları olmak üzere kutsal kitaplarla bildirdiği yasaklar ve yapılmasını istediklerine uyulmasını beklemektedir. Kullarının faaliyetlerine doğrudan karışmayıp, onları izlemekte, her an değerlendirmekte ve başarı veya başarısızlıklarına göre de puanlandırmaktadır. Bu puanlara göre de hak edene ve içten isteyenin isteğine göre nimetleri bollaştırmakta veya kısmaktadır. Konuya ilişkin şu ayetler de konuyu pekiştirmektedir:

Fecr.16. Fakat ne zaman da Rabbi kader /uygun bulunan ölçü gereği yine sınav olarak rızkını daraltsa, bu sefer de, “Rabbim beni ihmal etti” der ve suçu Allah’a atıp, inancından iyice şüpheye başlar.

İsra-30. Şüpheniz olmasın ki Rabbin, uygun gördüğü kimse için rızkını açar da kısar da. Muhakkak Allah, kullarından daima haberdardır ve onları sürekli izleyendir.

Allah, ya hak ettikleri için veya sınav gereği insanlar için bir şey yapılmasını uygun bulduğunda yine insanlardan aracılar görevlendirir. Bu sırada o konuya yönelik yasaklar ve yapılması gerekenler şeklinde “muhkem kurallar” varsa, bunları asgari şartlar şeklinde kutsal kitaplar ve peygamberlerle bildirir.

Örneğin Allah, abdest alınmasını ister ve yüz ile dirseklere kadar olan kısımlarını yıkanması ile başın ve ayakların mesh edilmesi açıklamasını yapar. Her hareketin kaç defa yapılmasını kişinin kirlilik durumuna bırakır. Herhangi bir sayıyı farzmış gibi dinsel bir kural yapmaz.

Hac-27’nci ayette olduğu gibi Hac’ca katılmayı farz bir kural olarak önerir, ilk yöntem olarak yürüme veya deveye binmeyi belirtir, ancak Müteşabih olan bu yöntemi sınırlamayıp çok seçenekten biri olarak devam ettirirken, başka seçeneklere de zamanın ve toplumun değişim ve farklılığına göre dinamiklik verir. Kur’an’daki de bir seçenek olurken, değişen zaman ve topluma göre olacak son seçimi ise insanların özgür iradelerine bırakır.  

Tabi insana akıl, mantık, muhakeme, irade, anlama, anlatma, bilgi edinme, beceri, çalışkanlık gibi özel yetenekleri ve kapasiteyi, insanı yaratan Allah vermektedir. Her kul da kapasitesine göre Dünya Eğitiminden sorumlu tutulmaktadır.

A'raf-42. Buna karşılık, iman edip salih ameller gerçekleştirenler, Cennet ehlidirler ve onlar orada sürelerce kalacaklardır. Gerçekte Biz hiçbir nefse yapabi­leceğinin üstünde bir sorumluluk yüklemeyiz /insan bunu zaten başarabilecek kapasitede yaratılmıştır.

Müminun-62. Biz herkese, ancak gücünün kaldırabileceği kadar sorum­luluk yükleriz. Katımızda da her şeyi hakkıyla değerlendirmek üzere kurallar içeren ve her şeyi de kaydeden bir kitap vardır. Ve hiç kimseye de haksızlık yapılmaz.

İşte Allah, Kur’an’da din denilen Muhkem kurallar bütünü ile farz olarak yapılacakları bildirmiştir. Örneğin alışverişler için Allah, ayetlerle alışveriş için temel prensipler “tartının-ölçünün tam yapılması ve hak gaspından kaçınılması’nı emreder. Bu prensipler temelinde nasıl yaşanacağını ve ne yapılması gerektiğini, yöntemleri, ayrıntıları belirleyip uygulanmasını ise insanların akıllarını kullanmalarına ve özgür irade temelli kararlarına bırakır.

İsra-35 Ölçtüğünüz zaman ölçüyü tam yapın ve doğru tartan teraziyle tartın. Böyle davranmak hem daha hayırlıdır, hem de daha olumlu sonuçlara yol açar.

Hud-84. Medyen kavmine de kardeşleri Şuayb'ı elçi olarak görev­lendirdik. Şuayb kavmine dedi ki: "Ey kavmim, Allah'a ibad edin, sizin Allah'tan başka ilahınız yoktur. Ölçüyü, tartıyı eksik yapmayın. Sizi refah içinde görüyorum. Ama haksız kazançla sağlamış olduğunuz bu refahınızın, sizi çepeçevre saran bir azabın habercisi olmasından da korkuyorum".

İnsanların Dünya okulunda başarılı olmalarını sağlamak üzere Kur’an’da bildirilen ve din denilen farz kurallar olan Muhkem Kurallar, isimlerinden biri Hadis olan Kur’an’ın ana kurallarıdırlar ve Allah’ın “SÜNNETULLAH’I” “KELAMULLAH” ıdırlar. Bu kuralların daha önceki zaman ve topluma uygun olanları Tevrat ve İncil ile gönderilip Hz. Musa ve Hz. İsa ile tebliğ edilmişler, son olarak da Kur’an şeklinde gönderilip, son Peygamber olan Hz. Muhammed (as) ile bütün insanlara tebliğ edilmişlerdir.

Evren’in yaratılma prensipleri de Muhkem kurallar gibi Allah’ın birer Sünnetullahıdırlar.

Maide-3’ncü ayette ana din kurallarının Kur’an’da tamamlanmış olduğu açıklanmıştır.

Maide-3. Çünkü Ben bugün dininize son şeklini verdim, böylece din ile ilgili nimetimi artık tamamladım ve şimdiye kadar göndermiş olduğum İslâm'ı /barış, sevgi, huzur, adalet, özgürlük ve esenlik verecek din denilen kuralları sizin için de din olarak uygun gördüm /onayladım.

Allah’ın belirlemiş olduğu bu kurallarında değişme ve eklemeler yanında şüphe de söz konusu değildir:

Feth-23. Bu, Allah'ın daha önce gelip geçmişlere uyguladığı sünnetidir /uygulamasıdır. Ve siz Allah'ın sünnetinde bir değiştirme bulamazsınız.

Nisa-26. Ey insanlar! Allah size bunları açıklayarak, sizden önce Allah’ın sünnetlerine /yasalarına /belirttiği uygulamalara uygun yaşayanlar gibi yaşamanızı ve yaptıklarınızdan pişmanlık duyup yapacağınız tövbelerinize karşılık vermek istemektedir. Şüphesiz Allah, her şeyi bilen ve hakim olandır.

İsra-77. Gerçi Senden önce gönderdiğimiz tüm resuller için öngördüğümüz s­ünnetimiz /uygulama prensiplerimiz gereği, olayların seyri hep böyle göç etmeleri şeklinde olmuştur. Bizim sünnetimizde /sistemimizde /uygulamalarımızda herhangi bir tutarsızlık göremezsin ve işte Sen de onlar gibi göç ettirildin.

Ayrıca din kuralı eklemek Hz. Muhammed’e de yasaklanmıştır:

Ahzab-39. Bu nedenle de Allah'ın peygamberleri, sadece Allah'ın buyruklarını bildirmekle yetinirler. Allah'ın bildirdiği hükümlerinin dışına çıkmaktan korkarlar ve kim söylerse söylesin, Allah’ın buyruklarına ters olan kararlara uymamaktan korkmazlar. Çünkü esas önemli olanın, Allah’ın hesap sorması olduğunun bilincindedirler.

Maide-67. Ey peygamber! Rabbinden Sana indirileni /Kur’an’ı tebliğ et. Bunu yapmazsan Allah'ın Sana verdiği elçilik /risalet /peygamberlik görevini yapmamış olursun.

Bu yaklaşımı da Kur’an dışı eklemelerin yasaklanması pekiştirmiştir:

A'raf-3. Ey insanlar! Rabbinizden size indirilen bu Kur'an'ın bildirdiklerine uyun. O'nu bırakıp da evliyanın /velilerin /kutsallık payesi verdiklerinizin Kur’an’a uymayan sözlerinin peşinden gitmeyin. Ne kadar da aklınızı az kullanıyor ve az düşünüyorsunuz.

Lokman-6. Öyle kimseler de var ki, insanları Allah'ın yolun­dan saptırıcı ve hiçbir bilimsel dayanağı olmayan çelişkili hadislere /sözlere yönelip değer verirler, hatta hikmet dolu kitabın /Kur'an'ın ayetleriyle bir tutarlar ve onlara sarılırlar. İşte böyle davrananlar için perişan edici bir azap olacaktır.

Sonuç olarak “Pazarda malların fiyatlı olması temel prensibini Muhkem /değişmez ana bir kural olarak belirleyip, Levh-i Mahfuz’a koyan Allah’tır. Bunun Müteşabih /çok seçenekli /değişken olarak gerçekleşmesinin yöntemlerini, yollarını düşünüp sağlayan ise insandır. Böylece İNSAN, ayrıntıları, yöntemleri belirleyen ALLAH’IN yaratıp aracı olarak kullandığı GÖREVLİLERİDİR. Ve son uygulayıcı olan İNSAN, FİYATI KOYAN demektir.

Görevli aracı olan insan, Allah’ın temel bir prensibine uyup uymamada özgür iradesine ve sorumluluğuna sahiptir, böylece de hesap vermek durumundadır. Dolayısıyla da ALIŞVERİŞ MALININ FİYATINI, İNSANIN özgür iradesi ile verdiği KARARI KOYMAKTADIR. Yine Allah’ın Muhkem kuralları olan alışverişte dürüst davranma ve hak gaspı yapmama ana prensiplerine uyup uymamaya karar da vermektedir.

NOT- NÖVAK Vakfımızın kitaplarının gelirleri ile Eskişehir Tıp Öğrencilerine burs veriyoruz. Özel günlerinizde kitaplardan alır veya hediye ederseniz bize destek olur ve öğrenci sayımız artar: "DİN VE BEYİN", "SON DAVET KUR'AN", "KUR’AN KADINI KORUYOR", "OKU! Konularına göre Kur'an ayetleri", "KUR'AN'IN KULU KÖLESİ MEVLȂNA", “TEVRAT VE İNCİL’DE ÖNCEKİ İSLAM”, “KUR’AN VE SON İSLAM”, “ALLAH İLE ANLAŞMAMIZ VAR”, “ALLAH’TAN ALACAKLI OL”, “ÖZDE DİNDAR, SÖZDE DİNDAR” ve “ALLAH KİMİ SEVER, KİMİ SEVMEZ”

 



Bu içeriğe emoji ile tepki ver
1