Zanka

Prof. Dr. Gazi Özdemir


Prof. Dr. Gazi Özdemir

Konuya kaldığım yerden devam ediyorum. Nisa-3 ncü ayet, erkekler tarafından asırlardır kendi lehlerine olacak anlamda kullanılan ve çok kadınla evlenmeye fetva verilen bir ayettir. Konuya ayetin Latince okunuşlu Arapça’sı ile başlayayım.

 

Nisa-3. Ve in hıftüm illa tuksitu fil yetama fenkihu ma tabe leküm minen nisai mesna ve sülase ve ruba'a* fe in hıftüm ella ta'dilu fe vahıdeten ev ma meleket eymanüküm* zalike edna ella te’ulu.

Başka bir Meal’de Nisa-3. Eğer, (velisi olduğunuz) yetim kızlar (ile evlenip onlar) hakkında adaletsizlik etmekten korkarsanız, (onları değil), size helâl olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikâhlayın. Eğer (o kadınlar arasında da) adaletli davranmayacağınızdan korkarsanız o takdirde bir tane alın veya sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için daha uygundur.

23 Türkçe Kur’an’ın

            21 inde 2, 3, 4 kadın ile çok eşli evlilik

2’sinde korumaya almak ve tek eşlilik tercümesi yapılmıştır. Biri “SON DAVET KUR’AN’da)

Araplarda bir erkeğin bir kadını cinsel münasebet olmaksızın sadece koruması altına almasına, sahiplenmesine “Nikâhlanma -Nkahu”, cinsel münasebetli birlikteliğe “Evlenme - Zevvecu” veya yine “Nikâhlanma - Nkahu” ifadesi de kullanılmaktadır. Ayrıca Nikâhlanma kelimesi hem aktif olarak “Evlenin”, hem de pasif olarak “evlendirin” anlamında da kullanılan bir kelimedir. Madem ki böyle iki anlam söz konusu, gerek tercümelerde ve gerekse tefsirlerde Kur’an’ın Ruhuna uygun olan anlam seçilmeli ve kadınlar asırlardır mağdur edilmemeliydi diye düşünüyorum.

Ayetteki muhkem kural, yetim kızlara gücünüze göre sahip çıkıp korumanıza alın olmaktadır. Müteşabih kural ise, gücünüze göre sayıda yetim kızları evlendirin olmaktadır. Bu açıklamalarıma  göre “SON DAVET KUR’AN tercümem”de Nisa- 3 ncü ayet şu şekilde olmuştur.

Nisa-3. Eğer böyle bir hak yeme durumu olacağından endişe eder ve adaletli davranmayacağınızdan korkarsanız, mallarına bu haksız şekilde el koymayın. Böylesine hak yeme amaçlı bir hata yapmaktansa, maddi gücünüze göre iki, üç, dördü gibi ne kadarına gücünüz yetiyorsa, malları ile birlikte onları sadece korumanıza /nikâhınıza alın, koruyup kollayın veya gücünüze göre sayıda olacak şekilde onların evlenmelerine destek olun ve evlendirin. Çünkü evli olduğunuz bir eşiniz varken, onlardan siz alır ve evlenirseniz, adaletli davranamama korkusu yaşarsınız. Bu nedenle, korumanıza alma ile ilgili olmasına rağmen, bu tek bir kadınla evlenmeyi tercih etmenize yönelik önerimiz, haksızlığa ve adaletsizliğe sapmamanız için en uygunudur.

Zaten tek eşlilik öneri ve tercih edilişinin birinci SAĞLAMASI da Nisa-129 ncu ayet ile yapılmıştır. Bu ayette, tek eşli evliliğin tavsiye edilmesi, birden fazla eşlilikte adaletin sağlanmasının mümkün olmayacağı gerçeği üzerinde durulmaktadır.

Nisa-129. Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, daha önce evlenmiş olduğunuz kadınlar arasında adaleti tam sağlayamazsınız. Mümkün olduğu kadar, sadece birine daha fazla meyledip ötekileri ortalıkta bıra­kır gibi davranmayın. Elbette aralarında eşit davranmaya gayret eder ve haksızlık yapmaktan sa­kınırsanız, bilin ki Allah bağışlanmanız ve merhamet görmeniz yönünden sizi gözetecektir.

İkinci SAĞLAMA

Zor durumda kalmış sahipsiz kadınlara yönelik bu cinselliksiz “Nikâhlanma” ve “Koruma altına alma uygulaması Nisa-6 ncı ayette ve Ahzab-51 nci ayetlerde de açıkça önerilmektedir.

Nisa-6. Vebtelül yetama hatta iza beleğun nikaha* fe in anestüm minhüm rüşden fedfe’u ileyhim emvalehüm

Nisa-6. Yetimler /kimsesizler, evlenecek buluğ çağlarına gelinceye kadar onları sadece nikâhlayarak koruyup kollayın, mallarına göz kulak olun ve kendi kendilerini idare edebilecek bir bilinçliliğe /rüşde eriştikleri kanaatine varırsanız, kendilerine mallarını tam olarak geri verin.

23 Türkçe Kur’an’da “Nikahlama” için

                             21 inde Nikah çağına gelinceye kadar göz kulak olun

2 sinde korumanız altına alın /nikahlayın, rüşde (evlenme çağına) varınca mallarını verin

Buna göre ergenlik çağı, her konuda bilinçli karar verebilme yaşı olduğundan, Din ve Kur'an bilgilerinin de bu yaştan itibaren kız-erkeklere öğretilmesine başlanması, ancak bu yaşa gelince evlendirilmeleri önerilmektedir. Yani çocuk gelinler yasaktır.

Bunun örneğini, evli olmayan tek bir kadının Hac’ca gidebilmesi için bir erkek tarafından sahiplenilmesi için onunla nikâhlanması işleminde de görmekteyiz.

  1. Nisa-34 ncü ayette birden fazla anlamı olan “drubuhunna” kelimesi bulunmaktadır.
  2. Er ricalü kavvamune ‘alen nisai bi ma faddalallahü ba'dahüm ‘ala ba'dın ve bi ma enfeku min emvalihim* fes salihatü kanitatün hafizatül lil ğaybi bi ma hafızallahü* vellati tehafune nüşüzehünne fe ‘ızuhünne vehcüruhünne fil medaci’ı vadribuhünne* fe in eta'neküm fe la tebğu ‘aleyhinne sebiylen* innallahe kâne ‘aliyyen kebiyra.

Ayetteki “drubuhunna” kelimesi Kur’an’da birçok yerde ve başlıca “vurmak, örtmek, bitirmek, kapatmak, dışarı çıkarmak, ortaya çıkarmak, hazır hale getirmek, bir şey kurmak ve kullanılır hale getirmek, anlaşmak, göndermek, dövmek, örnek vermek, uzak tutmak, ayırmak, açıklamak veya mahkûm olmak” gibi farklı anlamlarda kullanılmıştır.

23 Türkçe Kur’an’ın

       15 inde Dövün

         8 inde ayrılın-boşanın

Ayetteki muhkem kural, eşler arasında bir tatsızlık çıkınca “bir şekilde çözün” olmaktadır. Önerilen çözümün, Kur’an’ın her iki cinsi eşit tutması ve olumsuz bir ön yargı oluşturmaması prensibine uygun olması önemlidir. Halbuki meallerin yarısından çoğunda “drubuhunne” kelimesine, hem bu prensibe ters gelip toplumda kaosa neden olacak, hem de kadına yönelik olumsuz bir ön yargı oluşturacak,”dövün” anlamı kullanılmıştır. Bu kullanım ise büyük bir tercüme yanlışlığı demektir.

“Son Davet Kur’an Tercümesi” nde  ayeti şu şekilde tercüme ettim:  

Nisa-34. Erkek ve kadının birbirlerinden olan farklılıklarına baktığımızda örneğin erkekler, kadınlardan farklı olan kaba kuvvetleri ve aile gelirini sağlamaktan sorumlu olmaları nedeniyle, kadınları koruyan ve onlara sahiplenen konumdadırlar. Bu­na karşın erdemli /iffetli kadınlar ise erkeklerden farklı olarak tek başlarına da olsalar, Allah’ın koruyuculuğuna önem verdikleri gibi, kendilerinin ve ailenin mahremiyetine dikkat ederler, aile mutluluğu ve sorumluluğu bilincini taşırlar ve aileyi küçük düşürücü davranışlardan koruma özellikleri vardır. Bu sorumluluklarına dikkat etmediğinden kuşkulandığınız ve huzursuzluk, geçimsizlik yaratan kadınlarınıza(ve erkeklerinize), düzelmeleri için önce nasihat edin ve konuşun. Sonuç alamazsanız yataklarınızı ayırın, yine olmazsa bir süre birbirinizden ayrılığı deneyin, sonra yine de olmazsa /drubuhunna /evliliğinizi bitirin /boşanın /son darbeyi vurun. Bu arada eşlerinizin düzeleceklerine ikna olursanız ve bu konuda söz alırsanız artık onları üzmeye bahane aramayın. Çünkü gerçek üstün ve büyük olan Allah’tır.

  1. Kur’an’da kadın ve erkeğin şehvet yerlerine yönelik tesettür /örtünme önerisi, tedbir amaçlı ve muhkem /her zaman ve her toplum için, yani tüm insanlar için bir kural olarak önerilmiştir. Bu kuralın nasıl ve ne ile yerine getirileceği ise Kur’an’da ilk çekirdek topluma göre ve müteşabih, yani zamana ve toplumlara göre farklı uygulanmak üzere tebliğ edilmiştir.

Asırlardır ve halen tartışma ve istismar konusu edilmekte olan bu konuyu tam anlayabilmek için Al-i İmran-7 nci ayetten başlamak üzere, ayrıca A’raf-22, 26, Taha-121, Nahl-81, Nur-30, 31 ve Neml-12 nci ayetleri birlikte düşünmek şarttır.

Al-i İmran-7. Ey Peygamber! Allah’ın indirmiş olduğu bu kitabın bazı ayetleri muhkem /değişmez amaç özellikli, herkes tarafından açık seçik kolaylıkla anlaşılan ve kitabın anaları /temeli /ana iskeleti ve hedef hükümlerdir. Geri kalanlar ise müteşabih /çok anlamlı /değişken mesajlardır (bunların bazısı ilahi yapı ile ilgili semboller veya Evren’le ilgili bilimsel bilgiler halinde, bazısı da kesin hükme yönelik, araç /yöntem  /vesile /usullerdir). Kalpleri ve düşünceleri kötü niyetli olanlar, insanların arasına fitne sokmak ve kafaları karıştırmak için, çok anlamlı olan müteşabih /araç mesajlara bile bile daha fazla önem verirler. Hâlbuki onların sembolik ve bilimsel özellikte olanlarının gerçek anlamlarını ise bir Allah, bir de "Ey Rabbimiz! Bildirdiğin ayetlerin hepsine inandık, hepsi Rabbimizdendir." diyen, bilim adamları bilir. Ayetlerin bu muhkem ve müteşabih ayırımını da yine aklını kullanan, bilim ve düşünce sahiplerinden /ülül elbab’dan başkası anlayıp, düşünüp yapamaz.

Görüldüğü gibi, bu ayete göre Kur’an, uymamız birer farz, dinin anayasa maddeleri  ve din demek olan muhkem /değişmez ana kurallar ve müteşabih /değişken kurallardan oluşmuştur. Yıllar içinde muhkem ana kuralların 440 sayıda olduklarını belirledim ve 226’sı Yasaklar, 216’sı ise Allah’ın Dünya Hayatımız sırasında yapmamızı istedikleri olduğunu ayetlerini de belirterek “Kur’an ve Son İslam” kitabında bir arada topladım.

A’raf-22. Fe dellahüma bi ğururin fe lemma zakaşşecerate bedet lehüma sev’atühüma ve tafika yahsifani ‘aleyhima min verakıl cenneti* ve nadahüma rabbühüma, elem enheküma ‘an tilkümeşşecerati ve ekul leküma inneş şeytane leküma ‘adüvvün mübiyn.

Son Davet Kur’an’da A’raf-22 ve Taha-121. Böylece şeytan, Âdem ve eşinin, uyanan olumsuz nefslerinden hırsı kullanmak üzere gururlarını okşayan yalanlarıyla onları aldatmıştı. İkisi birden yas­aklanmış ağacın /şecerenin meyvesinden /cinselliğinden yiyince, erdemlilik elbiselerinin kaybolduğunu /olumsuz nefslerine ait düşüncelerinin açığa çıktığını ve bedenlerinin de çırılçıplak, şehvet yerlerinin /cinsiyet organlarının /sev’atuhum’larının da açığa çıkmış olduğunu hissetmişler ve utanma /pişmanlık duygusuna kapılmışlardı. Açığa çıkan cinsiyet nefslerine ait şehvet yerleri olan cinsel organlarını /sev’atuhum’larını da bahçe yapraklarıyla örtmeye başlamışlardı.

Ayetten de anlaşıldığı gibi, Âdem ve eşi yasağı çiğneyince, bir şekilde şehvet /cinsel organlarının açıkta oluşundan utanma duyguları başlamış ve büyük ihtimalle Ȃdem iki eli ile önünü, eşi de önce bir eli ile önünü, diğer eli ile de memelerini kapatmış, hemen sonrasında da şehvet organları olan bu yerlerini yapraklarla örtmüşlerdir diye düşünüyorum. Çünkü henüz elbise diye bir şey yoktu.

A’raf-26. Ya beniy âdeme kad enzelna ‘aleyküm libasen yüvariy sev’atiküm ve riyşen ve libasüt takva zalike hayrün* zalike min ayatillahi le’allehüm yezzekkerun.

Son Davet Kur’an’da A’raf-26. Ey Âdemoğulları! Sizi doğa şartlarından korumak ve şehvet yerlerinizi örtmek /olumsuzluklar yaptıracak nefslerinizi frenlemek üzere elbiseler yapmayı öğrettik /gerekli bilgiyi gönderdik. Ancak şunu iyice bilin ki takva elbisesi ise çok daha hayırlıdır. Bunlar, Allah'ın bildirip uymanızı istediği ayetleridir

Nahl-81. Ve dahası Allah, yarattığı ağaç gibi şeylerden sizin için gölgeler, dağlarda gizlenip barınacak sığınaklar oluşturdu. Sizi sıcak-soğuktan ve savaşlarda yaralanmaktan koruyacak yumuşak veya zırhlı giysiler yarattı. İşte Allah, nimetlerini size böylesine eksiksiz sunuyor /veriyor. Umulur ki, O’nun değerini bilerek iman eder ve sadece O’na ibad edersiniz.

Nur-30. Mü’min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Bu davranış onlar için daha nezihtir. Şüphe yok ki, Allah onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır.

Bir Mealde Nur-31. Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, ziynet (yer)lerini göstermesinler. Başörtülerini de yakalarının üzerine kadar salsınlar.

Son Davet Kur’an’da Nur-31. Ya Muhammed! Mümin kadınlara da söyle, gözleriyle erkekleri rahatsız edecek şekilde davran­masınlar /bakmasınlar, cinsel organlarını /edep yerlerini korusunlar, görünmesi sakıncalı olmayacaklar dışındaki ziynetlerini /mücevherlerini ve şehvet yerlerinden olan göğüslerini /koyun kısımlarını /cüyuplarını geleneksel olan örtülerinin /şallarının bir ucu ile kapatsınlar /örtsünler.

Yukarıda Nisa-34 ncü ayette bulunan “drubuhunne” kelimesi Nur-31’de de kullanılmış olup, buradaki anlamı “örtsünler” anlamındadır. Örtülmesi istenen yer için” cüyubuhunne” kelimesi kullanılmış olup bu kelime çoğuldur. Bu kelimenin tekili Neml-12 nci ayette Hz. Musa’nın elini sokması istenen “koynu” anlamı için kullanılmıştır. Nur-31 nci ayette de “koyunlarını örtsünler” denmiştir.  Ve bu öneri muhkem /her zaman ve her toplum için uygun ve değişmez bir kuraldır.

Nur-31……….yadribne bi humürihinne ‘ala cüyubihinne

Neml-12. Ve edhıl yedeke fi ceybike tahruc beydae min ğayri suin

Örtmeyi ne ile yapsınlar sorusunun karşılığı ise zaman ve toplumlara göre değişkendir, yani müteşabihtir. Suudi Arabistan gibi çok sıcak ve çöl bölgelerinde yaşayan kadınlar, asırlardan beri ve geleneksel olmak üzere şal şeklinde örtü kullanırlar. Bu örtü ile amaç saçı örtmek değildir. Çünkü kadınlar bunu başlarının arka yarısına salmakta ve saçlarının ön yarısı açıkta olmaktadır. Asıl amaç Güneş, rüzgar ve kumlardan korunmaktır. Önerilen, bu şalın bir ucunun göğüse indirilmesi ve terli iken memelerinin ıslanan elbise nedeniyle görünürlüklerini kapatmaktır. Dolayısıyla kullanılan geleneksel olan şal şeklindeki örtüdür. Başka zaman ve toplumlarda memeleri örtmek için ceket, döpiyes, tişört, manto veya hırka kullanılmış ve kullanılmaktadır. Böylece de müteşabih bir gelenek dinselleştirilmemiş olur.

Bu konuyu “Son Davet Kur’an” tercümemde Nur-31 nci ayetin açıklamasında çok daha ayrıntılı olarak anlatmış bulunmaktayım.

23 Türkçe Kur’an’ın

            5 inde Başörtülerini yakalarının üzerine salsınlar

            4 ünde Başörtülerini yakalarının üzerine kadar örtsünler

            3 ünde Örtüleriyle göğüslerini kapatsınlar

            3 ünde Başörtülerini göğüs yırtmaçlarının üzerine  sarkıtsınlar /koysunlar

            2 sinde Başörtüleri ile göğüslerini örtsünler

            2 sinde Başörtülerini yakalarının üzerine vursunlar

            1 inde Örtülerini yakalarının üzerine tuttursunlar

            1 inde Örtülerini /Başörtülerini Göğüs yırtmaçlarının üzerine salsınlar

            1 inde Örtülerini Göğüs yırtmaçlarının üzerine salsınlar

            1 inde Şallarının ucu ile ziynetlerini ve şehvet organlarını örtsünler

       Görüldüğü gibi Meallerin yarıdan fazlasında göğsü örtmek için Başörtüsünün kullanıldığı şeklinde yanlış tercüme yapılması, bu mealleri okuyanı bu yönde ön yargıya sokmakta ve şartlandırmakta, hatta uygulamayı zorunlu hissettirebilmektedir. Bu da sorunu çözmeyi bugüne kadar çıkmaza sokmuş ve halen sokmaktadır.        

Bu açıklamalar ışığında diyebiliriz ki örtünme şekli konusu, muhkem ve müteşabih temel bilgisizliğine, dolayısıyla da yorum hatasına dayanmaktadır. Yoksa inanç konusu değildir. Çünkü başını örten de, örtmeyen de inançlıdır ve sadece baş örtüsü, inancın derecesinin göstergesi olmamalıdır.

  1. Ahzab-32-34 ncü ayetler Hz. Muhammed’in himayesinde olan kadınlara önerilerde bulunulmaktadır. Ancak bunlarda yapılan yanlış tercüme, asırlardır kadının aleyhine kullanılmış ve seyrek de olsa halen de kullanılmaktadır.

Son Davet Kur’an’da Ahzab-32. Ey Peygamberin korumasındaki kadınlar! Siz diğer kadınlar gibi değilsiniz, farklısınız. Bu nedenle de başkaları ile olan konuş­malarınıza ve davranışlarınıza dikkat edin ki, kalbinde kötülük bulunan ve fikren hasta olanlar bir ümide kapılmasın. Ağırbaşlılık ve ciddiyetin dışına çıkmayın. 33. Evlerinizde de sorunlar çıkarmayın /kararlı olun. (Şu anda şehirde birçok kabile grupları olduğu için de dışarı çıktığınızda) Eski cahiliye dönemindeki kadınlar gibi açık ve aşırı süslü kıyafetlerden sakının. 34. Evlerinizde sürekli okunan Allah'ın ayetlerini ve onların hikmetini-anlamlarını siz de peygamber gibi çalışın ve üzerlerinde düşünün. Şüpheniz olmasın ki, Allah şefkatli ve lütuf sahibidir/Latif’tir ve her şeyden haberdardır /Habiyr'dir.

23 Türkçe Kur’an’ın

            18 inde Evlerinizde oturun

            5 vakarlı-kararlı-ağırbaşlı olun

            Sorun çıkarmayın, tutarlı olun

Medine’de Hendek savaşı hazırlıkları sırasında gelen savaşçı kabilelere anlatmak üzere Hz. Muhammed, kendisine vahyedilen Kur’an ayetlerini iyice ezberlemek ve iyice sindirmek üzere sürekli çalışmaktadır. İşte bu ayetlerle Peygamberin korumasındaki kadınların da benzer bir çalışma içinde olmaları istenmiştir. Ayrıca “Peygamber’i üzüp huzursuz edecek davranışlardan kaçının ve evlerinizde sürekli okunan ayetleri siz de çalışın, onları anlayın ve düşünün” şeklinde uyarı da yapılmıştır.

Görüldüğü gibi 22 Mealin 17 sinde “evlerinizde oturun” diye yanlış tercüme yapılmış ve bu tercüme, kadınları eve kapatma bahanesi olarak kullanılmıştır. Halbuki, Nisa-32 nci ayete göre kadınlara da zekât /vergi vermeleri ve yardım işlerine destek emri olduğuna göre, demek ki kadının geliri de olmalı ki zekât farzını yerine getirebilsin. Dolayısıyla evde oturmaları değil, çalışmaları önerilmektedir.

  1. Nisa-43 ve Maide-6 ncı ayetlerin 2 nci kısımlarında “lamestümün” kelimesi bulunmaktadır.

Nisa-43. Ey İman edenler!..........Ayrıca su kullanmanız size zarar verecek özellikli bir hastalığınız varsa ve seferde iseniz, cinsi münasebette bulunmuşsanız (lamestümün nisae), veya büyük tuvaletinizi /gaita çıkışı yapmışsanız ve normal abdest için su bulamamışsanız, teyemmüm edip temizlenin. Yani ellerinizle temiz ve kuru bir toprağa dokunup yüzünüzü ve kollarınızı sıvazlayın /mesh edin. Merak etmeyin Allah, affeden ve günahları örtendir.

Maide-6. Ey iman edenler!........Hasta veya yolcu iseniz yahut tuvaletinizi gaita çıkararak /büyük aptes şeklinde yapmışsanız yahut kadınlarla cinsel ilişkide bulunmuşsanız /lamestümün nisae normal abdest alın ve su bulamamışsanız, normal abdest niyetine ellerinizin avuç içlerini temiz bir toprağa dokundurarak, yüzünüzü ve kollarınızı sıvazlayarak teyemmüm edin. Allah size güçlük çıkarmak istemiyor, ancak sizi olumsuzluklardan temizlemek ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor. Olur ki minnet duyar ve teşekkür edersiniz /şükredersiniz.

Her iki ayette de bulunan “Lamestümün” kelimesinin “Cinsî münasebette bulunmuşsanız ve dokunmuşsanız” olmak üzere 2 anlamı bulunmaktadır.

23 Türkçe Kur’an’ın

10 unda Kadına dokunmuşsanız  

  5 inde Cinsi münasebette bulunmuşsanız

  4 ünde Yaklaşmışsanız

              3 ünde Temas etmişseniz

              1 inde halvet etmişseniz

Görüldüğü gibi meallerin 12 sinde “cinsî münasebette bulunma”, 10 unda da “kadına dokunma” anlamı kullanılmıştır. Bu anlamlardan Kur’an’ın genel Ruhuna uygun düşeni ve sosyal yaşamı zorlaştırmayacak olanı yerine, yanlış tercüme yapılması sonucu, toplumda kaos oluşmakta ve sosyal yaşamda doğal iletişim bozulmaktadır. Hatta bu iki anlam temelinde farklı ve ayrışmış iki toplum da oluşabilmektedir.  

  1.  On dört asırdır özellikle erkekleri ümitlendiren konu, Cennet’te “Huri” lerin beklediği konusudur.  

Vakıa-7. Ve sizler de çifter çifter üç ana gruba ayrılacaksınız.

Vakıa-10. Bir üçüncü ana grup, makbul /kâmil insan aşamasına varmış olan öğrenci Ruhlar grubudur. 11. Onlar olumlu amellerindeki üstün başarıları nedeniyle mahşerde en önde olacak olanlardır. 12. Naim Cennetlerinde ve Allah'a en çok yaklaşmış olacak olanlar, işte onlardır.

Vakıa-22. İri gözlü /huzur verici bakışları olan /hurun iynun 23. Bembeyaz kıyafetleri ile inci misali dizilmiş hizmetliler tarafından, 24. Olumlu amellerine karşılık olarak onlara servis yapılacaktır.

İnsan-19. Çevrelerinde, devamlı dolaşan genç hizmetliler vardır ve onları gördüğünde bembeyaz kıyafetleri nedeniyle dizilmiş inciler sanırsın.

Tur-19-20. Rableri onlara, "Olumlu amellerinize karşılık olmak üzere sıra sıra dizilmiş lüks koltuklara kurulmuş ve yine amellerinin karşılığı olarak onlarla aynı yerde olmaya hak kazanmış mutlu bakışlı /hurin iyn olanlarla eşleştirilmiş /bir araya getirilmiş olarak afiyetle yiyin için" diyecektir.

Taha-118. "Çünkü asıl Cennet, acıkmayacağın ve cinsellik olmayıp çıplak kalmayacağın bir yerdir". 119. "Ayrıca orada ne susuzluk çeker, ne de güneşin sıcaklığından rahatsız olursun” diyerek uyarmıştık.

Dünya okulu eğitim derslerimiz nefslerimizdir ve bu nefslerimizden başarılı olursak mezun olmak ve cennetlerden birine gitmek hakkını elde edebileceğiz. Cinsellik nefsimizde başarılı olduğumuz için bu nefsimiz artık cennette söz konusu değildir.

Saffat-48. Beraberlerinde yumuşak bakışlı, 49. Yeni çıkmış yumurta beyazlığı gibi tertemiz, olumsuzluklardan arınmış eşler /arkadaşlar, 50. Kar­şılıklı oturmuş huzur içinde birbirleri ile sohbet edecekler ve durumlarını sorgulayacaklar.

Rahman-56. Her iki Cennet'te de, daha önce ne bir İns, ne de bir Cin ile günaha  bulaşmamış ve bakışları sadece eşlerinde olacak eşler bulunacaktır.

Sad-52. Ve beraberlerinde birbirleriyle göz göze sohbet eden, uyumlu eşler olacaktır.

Görüldüğü gibi asırlar önce ilk yapılmış olan tercüme yanlışlıkları mutlak doğru ve dokunulmaz kabul edilmektedir. Buna göre, her Kur’an’ı okumaya başlayan, aklına yatmayan ve hafif de olsa bir sıkıntı hissetmesine neden olan bir bilgi ile karşılaşırsa bunun yanlış tercüme olabileceğini düşünmelidir. Kendi özgür ve eleştirel aklını kullanmalı ve kendi doğrusuna ulaşmak üzere çaba içine girmelidir.  

Temennim ve beklentim, daha çok araştırıcı tarafından, Kur’an’da böylesi tercüme yanlışlıklarının yine belirlenmesi, tartışılması ve düzeltilmesi girişimleri ile çabalarının artmasıdır.

Gelecek köşe yazılarımda “bilgileri saklanan ayetler” konusunu yine ayetler ışığında inşallah tartışmaya açacağım.

NOT: NÖVAK Vakfımızın kitaplarının gelirleri ile Eskişehir Tıp Öğrencilerine burs veriyoruz. Özel günlerinizde kitaplardan alır veya hediye ederseniz bize destek olur ve öğrenci sayımız artar: "DİN VE BEYİN", "SON DAVET KUR'AN Tercümesi", "KUR’AN KADINI KORUYOR", "OKU! Konularına göre Kur'an ayetleri", "KUR'AN'IN KULU KÖLESİ MEVLȂNA", “TEVRAT VE İNCİL’DE ÖNCEKİ İSLAM”, “KUR’AN VE SON İSLAM”, “ALLAH İLE ANLAŞMAMIZ VAR”, “ALLAH’TAN ALACAKLI OL”, “ÖZDE VE SÖZDE DİNDAR”, “ALLAH KİMİ SEVER, KİMİ SEVMEZ” VE “HADİS VE SÜNNET GERÇEĞİ”

 

 



Bu içeriğe emoji ile tepki ver