Zanka

Prof. Dr. Gazi Özdemir


Prof. Dr. Gazi Özdemir

Evren, ilâhî bir proje olarak ve belirlenmiş bir amaç ile yaratılmıştır. Tüm Evren için bu amaca ilişkin Kur’an’da herhangi bir açıklama olmamasına karşılık, Dünya’nın tüm canlılara ve özellikle Ruh ve Vücut ikilisi demek olan Beşerin, insan denilen vücut kısmının toprak ve su karışımı olan çamurdan yaratılmış olan yapısına ve bu yapının yaşamına uygun düzenlenmiş olduğu birkaç ayette belirtilmiştir.

Rahman-14. Rahman olan Allah, insanı, çömlek gibi pişirilmiş bir çamurdan yarattı.

Casiye-13. Allah göklerde ne varsa, yerde ne varsa tümünü, kendin­den bir iyilik olarak, sizin yararlanmanıza elverişli bir durumda yaratmıştır. Aklını kullanan, düşünen ve araştırıp öğrenen bir topluluk için elbette bunlardan alınacak ibretler /dersler /bilgiler vardır.                                                                                    

Mülk-15. O Allah ki, Dünya'yı sizin yaşam koşullarınıza uygun şekilde oluşturdu. Yeryüzünde dolaşın, araştırın ve Al­lah'ın sizin için yarattığı rızkları bulup, üretip yiyin. Ancak unutmayın ki, hesap vermek için dönüşünüz mahşerde Allah'ın huzuruna olacaktır.                                                                                             

       Dünya, Ruh Okyanusundan birer damla halinde olan Öğrenci Ruhların eğitim okuludur. Atomların bir araya gelerek oluşturdukları moleküller, molekül gruplarından oluşan hücreler, hücrelerden oluşan organlar ve organların birlikte oluşturacakları organizmalar /vücutlar, Dünya öğrencisi olan Ruh'un Dünya'ya özgü birer elbisesi veya birer okul üniformasıdırlar. Tek hücreliden başlamak üzere Öğrenci Ruh’un tekamül etmiş /olgunlaşmış aşamaya ulaşabilmek üzere sıra ile kullandığı vücutlar da o eğitim dönemine uygun birer Okul Üniformasıdırlar. Eğitim yapma durumundaki her bir Ruh’un kullandığı en son üniforma olan insan denilen vücut, en gelişmiş vücut ve dolayısıyla da en son üniforma olmaktadır.

Tin-4. And olsun ki! Biz insanı en güzel biçimde yarattık.

       İşte Dünya Okulu üniforması olarak kullanacağı insan vücudunu kullanmak üzere Dünya’ya gönderilmeden önce, eğitim sırasında başarılı olmak ve mezuniyet diploması alabilmek için Ruh ile uyması gereken 7 konuda anlaşma yapılıyor. Bu anlaşmaya ilişkin ayetler ışığında konuyu açıklamaya başlayalım.

       Halk arasında dolaşıp duran bir soru vardır "Ne zamandan beri Müslümansın?". Bu soruya muhatap olan kişi hemen "Kalu Belâ'dan beri" şeklindeki gelenekselleşmiş cevabı vermektedir. İşte bu konuyu çözmek üzere, dine merak sarmaya ve araştırmaya başladığım lise yıllarımdan beri, bir taraftan uygun bulduğum ve dinî bilgisine güvendiğim birçok kişiye bu konuyu sormuş, diğer taraftan da bu geleneksel cevabın ayetini Kur'an'da araştırmaya başladım ve bu ayetin A'raf-172. ayet olduğunu belirledim.

A'raf-172. Rabbin, her ne zaman Âdemoğullarının bellerinden soylarını çıkarmayı /insan neslini oluşturmayı kararlaştırdıkça, onlardan kendi nefsleri için söz alır ve birbirlerine birbirlerini şahit tutarak; "Elestü birabbikum - Ben, sizin Rabbiniz değil miyim?" diye sorunca, "Evet, şahitlik ediyoruz, Sen bizim Rabbimizsin - kalu belâ” derler. Biz bu işlemi, son kıyamet /hesap gününde, "Biz bunu bilmiyorduk" demeyesiniz diye yapıyoruz.

       Zaman geçtikçe ve Kur'an'ın bütününe vakıf oluşum genişledikçe gördüm ki, sadece Allah'ın tek ilah oluşuna değil, daha başka konularda da Dünya yaşamımızda sadık kalacağımıza ve onlara göre yaşamayı öğrenip, başarılı konuma geleceğimize de söz veriyormuşuz.

       Bu düşünceye A’raf-102, 169, Ra’d-20 ve Maide-7. ayetlerde açıklanan bilgilere göre vardım. Demek ki Allah adına Biz denilen ilahi görevliler, insan adını verdiği vücut elbisesini Dünya Öğrencisi Ruh'a giydirmeden ve Dünya’ya Beşer olarak göndermeden önce, Dünya öğrencisi Ruh /İns ile bir anlaşma yapıyor ve Dünya okulundaki eğitim yaşamı sırasında bunlara uyacağına dair söz alıyorlar.

A'raf-102. Dolayısıyla Biz, geçmişteki o halkların çoğunu, Dünyaya göndermeden önce yaptığımız anlaşma sırasında verdikleri sözü tutan­lar olarak değil de, pek çoğunu doğrudan sapmış /fasık bulduk.

A'raf-169. Derken İsrailoğullarının imanlı olanlarının ardından onların yerlerine geçen ve kitabı /Tevrat'ı tekeline alan bir takım kötü halefler /kötü nesiller geldi. Bunlar, "Kitapta /Tevrat'ta nasıl olsa bağışlanacağımız" yazılı diyerek, Allah'ın ayetlerini saptırarak, haksız ve geçici menfaatleri tercih ettiler ve sürekli bir şekilde Dünya menfaati için uğraştılar. Hâlbuki onlardan da, kitaba /Tevrat'a bağlı kalacaklarına ve Allah hakkında, ancak gerçeği söyleyeceklerine dair anlaşma yapılıp söz de alınmıştı? Onu /Tevrat'ı okuyup ahiret yurdunun takva sahipleri için daha hayırlı olduğunu da öğrenmişlerdi. Ey insanlar! Bu uyarıcı örneklerimize rağmen halâ akıl edip doğruya yönelmeyecek misiniz?

Ra'd-20. Zaten Kur'an'ın gerçek olduğuna iman edenler, Allah ile yapmış oldukları anlaşmanın şartlarını /misakı yerine getirirler ve verdikleri sözlerinden caymazlar.

Maide-7. Ey iman edenler! Allah'ın size verdiği nimetini ve O'nunla yaptığınız ve sorumlu tutulduğunuz misakı /anlaşmayı hatırlayın: "İşittik ve tek ilah olduğuna itaat edeceğiz ve takva içinde /muhkem /değişmez ana kurallara uyma çabası içinde olacağız" sözü vermiştiniz. Şüpheniz olmasın ki Allah, kalplerde /gönüllerde olanları bilendir.

       ALLAH İLE ANLAŞMA YAPILAN KONULAR

  1. Hz. Muhammed'e tebliğ ettirilen ilk ayet olan ‘Alak-1 nci ayet “oku” diye başlıyor ve bu ayette 2 muhkem /değişmez ana kural dikkatimi çekiyordu.

            ‘Alak-1. Oku, her şeyi yaratan /halk eden Rab’bin adıyla.

       İlk muhkem /değişmez ana kural olarak bu ilk ayet ile "Her şeye Allah'ın adı ile başla ve Tek İlah olarak O'nu tanı" şeklinde Peygambere ilk ikaz yapılmıştır.

       Zaten yukarıda da açıkladığım gibi, Allah ile Dünya öğrencisi olan Ruhumuzun yaptığı anlaşmada, Dünya yaşamında uyulacağına söz verilen ilk söz "Sadece Allah'a iman edeceğim ve şirk koşmayacağım ve her işime Rab'bin adı ile yani Bismillahirrahmanirrahim diyerek başlayacağım" sözü olmaktadır. Allah'ın tek ilah olduğuna ilişkin yukarıda değindiğim gibi 'Alak-1, A'raf-172 ve Maide-7. ayetler yanında, ayrıca Nisa-119. ayette de açıkça değinilmiştir.

Nisa-119. Şeytan. "Böylece de kullarını saptıracağım, onları kuruntularla /hurafelerle Senden uzaklaştırmağa çalışacağım, onlardan bilmeleri gerekenleri anlamalarını engelleyeceğim, , hayvanların kulaklarını yarmalarını /onları Allah'tan başkası adına /putlara kurban etmelerini ve Allah'ın yarattıklarının daha Dünyaya gelmeden önce Sana vermiş oldukları “tek ilah Allah’tır” sözünü değiştirmelerini sağlayacağım" demişti. İşte bu şekilde her kim şirk koşarak Allah'ın yerine şeytanı dost /veli edinirse, artık apaçık büyük bir kayba uğramış demektir.

2-Ancak Kur'an'daki muhteşem bilgilere hakimiyetim arttıkça, Allah ile Dünya öğrencisi Ruh'un mutlaka başka konulara ilişkin de anlaşma yaptığını ve Dünya yaşamında bunlara uyacağına söz vermiş olabileceği düşüncem içim içimi yiyordu. Bu arada, gerek A'lak-1’de olan ilk defa, gerekse A'lak-3 ncü ayette ikinci defa yer almış olan "Oku" emirlerinin neyin okunmasına ait olduğunu bir türlü çözemiyordum. Ne zamana kadar? İndiriliş sırasına 87. sırada olan Bakara suresinin 31. ayetinde, Adem'i Meleklere tanıtıp onların Adem'e yardım etmelerini istediğini fark edip, anlamlandırdığım ana kadar.

Bakara-31. Sonra canlı-cansız evrendeki tüm yaratmış olduklarının isimlerini /bilgilerini Âdem’e öğretti /belleğine yükledi. Sonra Adem'e öğrettiklerini göstererek Meleklere: "Kendinizi daha üstün gördüğünüze göre, size gösterdiğim tüm şu varlıkların isimlerini Bana söyleyin bakalım" diyerek onları sorgulayınca;

       Çünkü, bu ayette Adem'in Evren bilgileri ile donatılmış olduğu ve bu özelliği ile Meleklerden farklı olduğu belirtiliyordu. Demek ki, daha doğmadan önce Adem'in hafızasında, kitap şeklinde Evren bilgileri bulunmaktadır. Böylece Allah'ın Görevlilerinin Ruhumuz ile Dünya'ya gönderilmeden önce Elest-i Bezmi adı verilen makamda yaptığı ikinci anlaşma konusu, Dünya yaşamı sırasında işte bu Evren bilgilerini bulmak üzere ilk kitap olarak Evren Kitabını okuyup öğrenmek, ilim yapmak ve öğretmek olmaktadır diye belirlemiş oldum. Dolayısıyla da, 'Alak-1 ile Hz. Muhammed'e okumasının "Oku" denilerek hatırlatıldığı, bu Evren kitabını okuması olmaktadır. Çünkü canlı ve cansız dediğimiz her yaratılanda, yaratılışına yönelik temel bilgiler gizlenmiş durumdadır ve biz insanların bu bilgileri bulmak üzere çaba göstermemiz, her türlü bilime önem verip araştırma yapmamız, diğer bir ifade ile bilinç altımızı oluşturan Ruhumuzun hafızasında, zaten var olan ve söz vermiş olduğumuz ikinci konu, Evren bilgilerini hatırlamak için ilimle uğraşmamız veya ilim yapanları desteklememiz istenmiş olmaktadır.

       Zaman içinde KUR'AN'ın, her okuyuşta mutlaka yeni bir görüş açısı sağlama yanında, yeni bilgiler ve bu bilgilerin başka bilgilerle bağlantılarını sağlamak gibi çok farklı MUCİZE BİR KİTAP olduğuna ilişkin görüşüm pekişiyordu. Hele 6 yıl önce yayınlanan Din ve Beyin kitabının okuyucuları ve TV izleyicilerinden gelen geri bildirimler sonucu, Kur'an'ın akıcı ve anlaşılır anlam tercümesine başlayıp döne döne, çok çok yavaş ve iyice anlayarak Kur'an'ı farklı bir yaklaşımla okumaya başlayınca, çok muazzam ve dinin güzelliğine yönelik gerçekler, daha farklı bir berraklıkla belirmeye başlamıştı. Her yeni bir bilgi ve görüşe ulaştıkça Allah'a olan hayranlığım arttıkça artıyor ve mutlu olurken, minnet borcum da zam yapıyordu.

       Dikkat edilirse, ilk yüklenen kitap Evren bilgisi kitabı olduğuna göre, Nisa-162. ayette de belirtildiği gibi, Evrenle ilgili araştırma ve ilim yapmaya, Kur'an'dan ve iman etmekten öncelik verilmiş olunmaktadır. Bu önceliği ayrıca Lokman-31 ve Al-i İmran-18. ayetlerde de görmekteyiz.

Nisa-162. Ancak aralarından derin ilim sahibi olup gerçek müminliğe ulaşmış olanlar, hem Sana indirilene /Kur'an'a ve hem de Senden önce indirilenlere inanırlar. Salâtı /sosyal yardımlaşma toplantı ve faaliyetlerini yerine getirirler ve servetlerinden zekât verirler /devlete vergi olarak bir pay verirler ve yardım olarak da toplumu yararlandırırlar. Ayrıca Allah'a ve Ahret gününe de iman ederler.  İşte bunlara karşılık olarak hayal bile edemeyecekleri bir ödül vereceğiz.

Lokman-31. Varlığının bazı gizli belirtilerini /delillerini /bilgilerini göstermek için, örneğin Allah'ın suya koyduğu kaldırma yasası gereği gemilerin denizde yüzüp gittiği yasa gibi, daha birçok yasaya dikkat edin ve düşünün. Çünkü her güçlüğe göğüs geren /sabreden /araştırıp bu gizli delilleri bulacak olan ve şükreden için yararlanılacak dersler /bilgiler bu delillerde vardır. Dolayısıyla yarattıklarımda gizlediğim bilgileri, ilim yapıp bulmak için gayret içinde olun ve gerekli sabrı gösterin.

Al-i İmran-18. Ey insanlar! Şunu da iyice bilin ki Allah eserleriyle, Melekler ve adalet ile doğruluktan ayrılmayan ilim sahipleri de elde ettikleri bilgilerle O'ndan başka ilah olmadığına şahitlik eder /ispatlar ve tasdik ederler. Çünkü her şeyden üstün ve her şeye hâkim olan O'ndan başka ilah yoktur.

       Yine buradan anlıyoruz ki, İblis ve ait olduğu Cin nesli, Adem neslinden önce yaratılmıştır. Bütün Melek'lerin itiraz etmeleri, Ademoğulları denilen insan neslinden önce yaşayıp helâk edilmiş olan, önceki ilkel ve Evren bilgisi olmayan insan neslinin yıkıcı-kan dökücülüğüne olmaktadır diye düşünebiliriz. Çünkü A'raf-172. ayette, insan nesillerinin sürekli değiştirilmekte oldukları açıklanmaktadır.

       Fussilet-53-54 ncü ayetlerde belirtilmiş olduğu gibi, Evren’i araştırdıkça Allah’ın farkındalığı artacaktır:

Fussilet-53. Kur'an'ın gerçek olduğunu ve varlığımızın belirti ve belgelerini, hem kendi nefslerinin /vücutlarının mükemmelliğini anlayınca, hem de uzayı /evreni çözdüklerinde insanlara zaten göstereceğiz. Böylece Rabbin her şeyi kuşatmış olduğunu ve her şeyde bulunduğunu görmeleri /öğrenmeleri, onların iman etmeleri için yeterli değil mi? 54. Aslında insanlar Rab'lerini bulacakları konusunda bir şüphe içindedirler. Hâlbuki Allah, her şeyi bilgisi ve yönetimiyle kuşatmıştır ve dikkat eder, ilim yapıp araştırırsanız O'nun varlığını mutlaka fark edersiniz.

3-Bu çalışmam sırasında, iniş sırasına göre 97 nci sırada olan Rahman suresinin 1-2 ve 3 ncü ayetler üçlüsünü birlikte okuyup yapılan inceliği fark edince, havalara zıpladığımı ve Newton'un yaptığı gibi "Buldum, buldum! Okuyacağımıza söz verdiğimiz ikinci kitabın ne olduğunu buldum" diyerek sevinçten uçtuğumu hatırlıyorum. Ayetlerin sıralamasına dikkat edilmemiş olduğu için, saklanmış olan bu harika bilgiyi, bugüne kadar açıklayan Meal veya Tefsire rastlamadım. Önce ayetlere bakalım; "

Rahman-1. Er rahman. 2. ‘Allemelkur'an. 3. Halekal insan. 4. ‘Allemehul beyan. /1. Rahman olan /sevgisi ve merhameti ile her şeyi yaratan Allah, 2. Önce Kur'an'ı öğretti, 3. Sonra insanı yarattı ve 4. Bu yarattığına anlama, düşünme ve elde ettiği bilgileri nasıl ifa­de edeceğini, konuşma ve yazma kabiliyetlerini nasıl kullanacağını öğretti.

       Ayetlerin sıralamasına baktığımızda, önce Kur'an öğretilmiş, sonra insan dediğimiz ve öğrenci Ruh'un Dünya Okulu üniforması olan vücut yaratılmış olmaktadır. Demek ki, Kur'an'daki din denilen muhkem /değişmez ana hükümleri vücudumuza değil, Dünya öğrencisi olacak Ruh kısmımıza öğretilmiş ve hafızasına yüklenmiş ve böylece eğitim için Dünya okuluna gönderilmiş demektir. Ve anlaşılıyor ki, Hz. Muhammed'e peygamberliğin tebliğinden itibaren başlamak üzere, hangi ülkede, ırkta ve cinsiyette doğacaksa, fark etmeksizin bütün Dünya öğrencisi Ruhların hafızasına Kur'an'ın muhkem /değişmez Evrensel ana kuralları konulmuş olmaktadır Tabi ki, Kur'an'dan önceki zamanlarda ise hangi vahiy kitabı geçerli ise Ruhların hafızasına o kitaptaki muhkem /değişmez ana kurallar yüklenmiş olmaktadır diye düşünüyorum. Böylece biz beşerlerin /insanların gelişmişlik ve anlayış durumumuza göre Din Kuralları zaman zaman değiştirilerek gönderilmiş ve son kitap olan Kur'an ile Allah'ın tek dini olan İslâm'ın muhkem /değişmez Evrensel kuralları tamamlanmış olmaktadır.

Maide-3. Ey iman edenler! Leş eti, kan, domuzun eti (veya kanlı et, bozulmuş et) ve Allah'tan bkası adına kesilenler, bulmuş, vurulmuş, şmüş, boynuzlanmış ve yırtıcı bir hayvan tarafından parçalanmış hayvanlar, eğer canları çıkmadan kesmemişseniz ve Allah dışında putlar adına ve başkası adına adanmış hayvanlar için belirlenmiş kesim taşlarında kesilen hayvanlar ve gelecekle ilgili fal okları atmanız /fal bakmanız size haram kılınmışr. Bunlar birer fısktır /yoldan çıkış nedenidir. Bildirilenleri inkâr ederek küfre sapmış olanlar, bu gün dininizi yok etmekten artık ümitlerini kesmişlerdir. Bu nedenle de onlardan çekinmeyin, Ben’den çekinin. Çünkü Ben bugün dininize son şeklini verdim, böylece din ile ilgili nimetimi artık sonlandırdım ve şimdiye kadar sizin için din olarak göndermiş olduğum İslam'ı tamamlayıp onayladım. Şu da var ki, kim açlıktan dolayı zorda kalır da, sırf sağlık nedeniyle ve günah işleme kasdı olmaksızın haram edilenlerden yerse, kendilerine bir sakınca /zarar /günah işleme riski olmaz. Çünkü Allah bağışlayanr ve sevgisi ile merhameti bol olandır.

       Dolayısıyla da bütün insanlar olarak, din demek olan ve son kitap olarak Kur'an'da bildirilen Muhkem /değişmez ana kuralların hepsini birer ibad etme /Allah’a kulluğu ifade etmenin yöntemi olarak kabul etmek zorundayız.

       Sadece 5 şekilsel kural olarak Namaz, Oruç, Hac, Zekat ve Kelime-i Şehadete inanmak, fakat 440 sayıda olan diğer muhkem /değişmez ana kurallara uymamak ise, bizleri ancak sözde Müslüman ve yüzeysel, şekilsel imanlı yapacaktır. Sonuçta bu muhkem /değişmez ana kurallara göre gerçekleştirmemiz istenen ve Muhsin aşamaya ulaşmamızı sağlayacak olan Salih amelleri /olumlu işlerimizi yapmamızda bize rehberlik edecek ana kurallar eksik kalacaktır. Bunun için de, Kur'an'da kullanılan ifade ile, imanlı Muhsin, yani Mümin olamayacak ve Kur'an'ı anlamayanların akıbeti gibi, ömrümüzü boşa harcamış olacağız da demektir. Çünkü Kur'an'ı anlayarak ve düşüne düşüne okuyanlar zaten, sadece bu 5 şekilsel ibad /kulluk etmekle sınırlı kalmayacak, her biri birer farz kural olan 440 muhkem /değişmez ana kuralların hepsini ibad /kulluk etmenin birer yöntemi olarak öğrenecekleri ve bunlara göre yaşayacakları için, Mümin de olacaklar ve belki de İnsan-ı Kâmil olma aşamasına ulaşmayı da başarabileceklerdir.   

       Bu duruma göre, bütün Dünya beşerleri /insanları olarak bilinçaltımızı oluşturan Ruhlarımızın hafızasında gizli bulunan Evren kitabından sonra, yine Ruh hafızamızda olan Kur'an kitabını da ikinci kitap, fakat anlaşma yapılan 3. konu olarak okumaya, öğrenme ve öğretmeye söz vermiş oluyoruz. İşte 'Alak-3 ncü ayette bulunan ikinci defa "Oku" emri, Kur'an'ı okumaya yönelik emir olmaktadır. Ancak 'Alak-4 ve 5. ayetlerde, "Oku" gibi, yine 2 defa "Öğret" emri bulunmaktadır ki, bu duruma göre gerek Evren ve gerekse Kur’an kitabından öğrenilecek olan bilgilerin öğretilmeleri de birer muhkem /değişmez ana kural, ibad etme /kulluk etme yöntemi olarak vurgulanmış olmaktadır.

‘Alak-3. Oku ve bil ki O Rabbin en büyük ikram sahibi /cömert olandır. 4. Ki O (Rabbin), kalemin yazdıklarıyla öğretmiş ve öğretendir. 5. İnsana bilmediklerini ve bilmesi gerekenleri öğretendir O.

Allah ile yapmış olduğumuz anlaşmanın ilk 3 konusu olan tek Allah’a iman etmek, Evren’i araştırmak ve Kur’an’ı ikinci kitap olarak ve anlayarak okumayı belirledikten sonra, başka söz vermiş olduğumuz konu var mı diye arayışıma ara vermedim ve yeni baştan yavaş yavaş Kur'an'ı yine okumaya devam ettim. Yeni bir şeyler bulacağımdan emindim. Çünkü 50 yıldır sayısını bilemeyeceğim kadar Kur'an'ı yeni baştan her okuyuşumda, mutlaka yeni fark ettiğim bilgilere ulaşıyordum.

       Tevekkeli, Müzzemmil suresinde Kur'an'ın yavaş yavaş, anlaya anlaya ve düşüne düşüne okunması boşuna istenmemiş.

Müzzemmil-1. Ey gece örtünerek yatan /uyuyan (Muhammed)! 2. Gecenin başlangıcında /ilk döneminde kalk uyuma, 3. Yarısından önce bir vakitte kalk, 4. Kendine göre fazladan bir zaman ayırarak kalk ve Kur’an’ı anlaya anlaya, düşüne düşüne oku /iyice öğren. 5. Çünkü Biz Sana çok ağır ve meşakkatli bir sorumluluk getirecek /öğrenmen ve öğretmen gerekli zorlu sözler (Kur’an) vereceğiz.

       Çünkü ayetlerin içeriği yanında, sıralamasındaki muazzam bilgiyi de yakalayabilmek, ayetlerde vurgu yapıldığı gibi, tamamen Kur'an'ın okunma şekline, böylece de anlayabilmeye bağlıdır. Bana bu yeteneği bahşettiği için Yüce Allah'a minnettarım! 

       Hz. Muhammed'in eğitimine yönelik gönderilmiş olan 'Alak, Kalem, Müzzemmil ve Müddessir surelerinin ayetlerinden fark ettim ki Allah, Kur'an'ı roman okur gibi hızlıca ve bilmediğimiz dilde okumamızı değil, dikkatlice, anlaya anlaya ve öğrene öğrene okumamızı önemsiyor. Çünkü Hz. Muhammed'in bireysel eğitimine ve Fatiha ile Allah'ın tek dini olan İslâm dininin son ve tamamlanmış halini ilan etmesi için hazırlayan surelerden üçüncü sure olan Müzzemmil suresinin ilk ayetlerinde, Kur'an'ı anlayıp öğrenmenin önemine değinilmiş ve Hz. Muhammed'i örnek göstererek, Kur'an'ın özellikle gece sakin ortamda ve ancak kafası karışık olmayınca okunması vurgulanmıştır. Bu uyarı, çok çok önemliydi. Çünkü ancak bu sayede söz vermiş olduğumuz muhkem /değişmez ana kuralları anlayabilme yoğunlaşması /konsantrasyonu sağlanabiliyor. 

       4 ve 5) Tin-7, Yunus-19, Hud-119, Enbiya-92 ve Al-i İmran-19. ayetlerde, bütün insan neslinin, yaratılışın ilk zamanlarında tek insan nesli ve tek din olarak da İslâm inancında olduğu açıklanmış ve Allah ile yapılan anlaşmanın 4 ve 5. konularının bilgisi verilmiştir.

Tin-7. Ey insan! Barış-güven demek olan İslam dinini tek din olarak tanıyacağına dair Allah’a söz vermiş olmana rağmen,  daha sonra onu senden uzaklaştıran /red ettiren nedir ki?

Yunus-19. Şunu iyice bilin ki, insanlar ilk yaratıldıkları zaman, tek bir ümmet idiler ve hepsi de öncelikle bu konularda tek bir dine bağlıydı ve tek bir Allah'a ibad /kulluk ediyorlardı. Sonradan anlaşmazlığa düştüler, inanan ve inkâr edenler olarak ayrıldılar.

Hud-119. Sadece Rabbinin rahmetine maruz kalmış olanlar o tartışmalara ve gruplaşmalara yönelmezler. Esasında Biz sizleri, içinizden tekrar tek insanlık ümmeti oluşturup oluşturamayacak olanlarınızı belirlemek için yarattık

Enbiya-92. Ey insanlar! Gerçekte hepiniz tek bir ümmet /insan neslisiniz. Ben de hepinizin tek ibad edeceği /kulluk edeceği, yani bildirdiğim muhkem /değişmez ana kurallarla kulluğunuzu ifade edeceğiniz Rabbinizim.

Al-i İmran-19. Gerçek şu ki, Allah'ın kabul edip tüm peygamberler aracılığı ile gön­derdiği tek din, şirk koşmadan tek ilah olarak Allah’a teslim olmak temelli din olan İslam'dır. Daha önce kitap verilmiş olanlar (Yahudiler ve Hıristiyanlar) kendilerine gerçeklerle ilgili bilgi geldikten sonra bile, hırs ve çekememezlikleri nedeniyle, bildirilen din kuralları olan muhkem ve müteşabih kuralları, farklı olan yorumlarına dayatarak farklı gruplara ayrıldılar ve farklı dini görüşler oluşturdular. Hâlbuki kim Allah'ın ayetlerindeki gerçekleri kabul etmez ve değiştirecek olursa hesabının hızla yapılıp cezalandırılacağını bilmeleri gerekirdi.

       Tek insan nesline ulaşmanın göstergesi için de "Ben" değil, "Biz" demek ve farklı ırklar değil “İnsan” üst kimliğinde olmak aşamasına ulaşmamız ve her insanın /beşerin hatasına hoşgörü ile yaklaşmamız, ilâhî konularda cezalandırmaya kalkmamamız önemli kriterler olarak Casiye-14. ayette açıkça belirtilmiştir.

Casiye-14. Ya Muhammed! İman etmiş olanlara söyle! İman ve inanç yönünden suçlu da görseler, insanlarla tartışmasınlar, onları hoş görsünler ve Benim yerime onları cezalandırmaya kalkmasınlar.

       Asırlar içinde olduğu gibi, maalesef halen bugünlerde de Müslüman diye tanımlanan toplumlarda çok daha fazla olmasına rağmen, dine yönelik diğer görüşlerde olanlarda da, kendi içlerinde, müteşabih /değişken araç mesajların yorum farklılıklarını hoş görmeme, kavga etme, birbirlerini öldürme ve vahşet sahneleri yaratacak seviyelere getirme halen sürdürülmektedir.

       Adem toplumundan sonraki toplumlar, yaptıkları anlaşma konularını unutmuşlar tek insan nesli ve tek din olarak İslam’ı kabul etme düşüncesinde ayrılıklara /gruplaşmalara /mezhepleşmelere düşmeye başlamışlardır. Bunun üzerine böylesi toplumlara anlaşma konularını hatırlatmak üzere peygamberler ve Dünya yaşamlarında uyacakları din denilen kurallar tebliğ ettirilmeye başlanmıştır. Toplumların insan kalabalığını azlığı ve sosyo-ekonomik kuralların azlığına paralel önceleri sahifeler şeklinde vahiyler yapılmış, kurallar çoğaldıkça da vahiy kitaplarına geçilmiştir. Öğrenci Ruh’ların hafızasına da zamana göre indirilmiş olan muhkem /değişmez ana kurallar yüklenmiştir. En son kitap olan Kur’an’da İslam adı verilmiş olan tek dinin kuralları tamamlanmış ve o tarihten itibaren Öğrenci Ruh’ların hafızasında Kur’an’daki muhkem /değişmez ana kurallar olarak dünya’ya gönderilmeğe başlanmıştır diye düşünüyorum. Diğer bir ifade ile Âdem’den itibaren de Ruh’lar din kuralları bütünü olan İslam dinine yatkın yaratılmış ve yaratılmaktadırlar. Bu görüşüm Rum-30. ayet ile de pekiştirilmiş bulunmaktadır.

Rum-30….. Çünkü Allah, tüm insanları tek dini olan İslam'a uyumlu /fıtratta ve onu seçebilme özelliğinde yaratmıştır. Allah'ın yarattığı insanın bu özelliğinde /fıtratında bir değişiklik, bir bozulma olmaz. Çünkü tüm zamanların dosdoğru tek dini budur. Fakat in­sanların çoğu bu gerçekleri bilmezler.

       Hatta Sad-88 ve A'raf-157. ayetlerde, zamanla bütün insanların Kur'an'a mutlaka inanacaklarına da dikkat çekilmiştir.

Sad-88. "Ve Kur'an'ın bildirdiklerinin doğruluğunu zamanla herkes anlayıp öğrenecektir".

A'raf-157. “Ve sonunda bir zaman gelecek insanlar Tevrat ve İncil'de adı geçmiş olan o ümmi resul ve nebinin getirdiklerine de uyacaklar”.

Şimdiye kadar Dünya Öğrencisi Ruhumuzun, Dünya’ya gönderilip İnsan diye tanımlanan ve bir nevi Dünya okulu üniforması olan Vücut giydirilmeden önce İlâhî görevlilerle yapmış olduğu 7 konuluk anlaşmanın ilk 5 konusunu açıkladım, son 2 konusuna sonraki yazımda inşallah değineceğim.

Sağlıklı günler dilerim.  



Bu içeriğe emoji ile tepki ver