Zanka

Prof. Dr. Gazi Özdemir


Prof. Dr. Gazi Özdemir

Mesih ve Mehdi konusu, asırlardır zaman zaman istismar edilen ve insanların kandırılıp iyi niyetlerini kullanıp menfaatler sağlanan bir konudur.

Çünkü insanlar gerek Mesih ve gerekse Mehdi olarak yine bir insanın geleceğini beklemekte ve bu kişinin ilâhî bir gücü olup onları kurtaracağını ummaktadırlar.

       Özellikle Mehdi beklentisi Babil ve Sümerler ile eski Türk gruplarında da vardı ve hemen hemen bütün farklı dinî inanışlarda halen de devam etmektedir.

        Bugüne kadar da tarihte sayısız kişi, insanların bu beklentisine uygun yalanlar uydurarak ve aldatıcı senaryo ve söylemlerle onları kandırıp durmuşlardır. Bu beklenti ve insanları kandırma, en son bazı kişiler ve gruplar tarafından da maalesef kullanılmış ve insanları din ve Allah ile aldatma vesilesi kılınarak, büyük menfaatler de sağlanmıştır.

       Mesih ve Mehdi olarak bu beklentinin güçlü bir kişiye kişiselleştirilmesinde, bence birden fazla olmak üzere beşer /insan olarak bizlerin şu zayıflıklarımız rol oynamaktadır:

  • İnsanların kendilerine olan güvensizlikleri, kendilerini yetersiz görmeleri ve bu eksiklerini telafi edecek kendilerinden güçlü birinden yardım beklentisinde olmaları 
  • İnsanın, olumsuz nefslerine meyilli ve dünya süslerine kapılan, nankör, vefasız, kavgacı, kibirli yapıda yaratılmış olup günah işlemeye yatkın olması ve bu günah korkusu içinde de yaşarken, onu kurtaracak ilâhî güçlerle bezenmiş bir kişi arayışında olması.
  • Allah'ı Gökyüzünde düşünmekte olan insanları adam edecek ve kurtaracak bir gücü yine gökteki Allah'ın görevlendirip göndereceğini beklemek, onların kolaylarına geliyor ve kendi kendilerini düzeltme ve doğru yola yönelme külfetine katlanmak işlerine gelmiyor. Hazıra konmayı kurnazlık olarak görüyor.
  • İnsan maddecidir ve imanını-inancını bile elle tutulan, gözle görülen bir maddeye, şekle veya kendisinden güçlü gördüğüne indirgemeye meyillidir. Bu nedenle de Allah'ın güçlü bir temsilcisinin, yine insan olarak onu kurtarması hayalindedir.

Kur’an’

       Kur'an'da Mesih ve Mehdi kelimeleri birden fazla ayette geçmektedir. Bu kelimeleri yine önce Kur'an temelli ve asıl anlamlarına göre açıklamamız gereklidir. Böylece asırlardır kaoslu ortamlara neden olan yanlış anlamlandırmaların belki önünün kesilmesine katkımız olur.

       Önce Mesih kelimesinin geçtiği ayetlere bir bakalım:

"Al-i İmran-45. İlk uyarıdan bir süre sonra Melekler Meryem'e yine; "Ya Meryem, Allah Seni verilmiş bir kararın /kelimenin haberi ile de müjdeliyor. O’nun “ol” kelimesi ile olacak elçinin adı Meryem oğlu Mesh edilmiş /mesiyhu İsa’dır. O, Dünyada da Ahirette de yüz akı olup, itibarlılardan ve Allah’a yakınlaşmış olanlardan da olacaktır. (45. İz kaletil melaiketü ya meryemü innallahe yübeşşiruki bi kelimetin minhüm ismühül mesiyhu ‘ıysebnü meryeme veciyhen fid Dünya vel ahıreti ve minel mükarrabiyn.).  

Nisa-157. Ve “Allah'ın elçisi Meryem oğlu Mesh edilmiş İsa’yı öldürdük" deyip böbürlenmelerinden dolayı da uygun görmüştük. Oysa onlar İsa’yı öldürmediler de, asmadılar da, ancak öldürdüklerini İsa zannedip öldürdüler, öldürdükleri İsa değildi. (157. Ve kavlihim inna katelnel mesiyha ‘ıysebne meryeme resulallahi* ve ma kateluhü ve ma salebuhü ve lakin şübbihe lehüm).

Nisa-172. Ne Mesih edilmiş olan ne de bize yakın ve gerçekleri bilip inanmış Melekler, kibirlenip Allah'ın kulu olmayı ve O'na yakınlaşmayı kesinlikle sorun yapmazlar. Her kim Allah'a kul olmayı sorun olarak görür de büyüklük taslar ve O’na ibad etmekten /kul olduğunu ifade etmekten kaçınırsa, bilsin ki Allah, herkesi huzuruna toplayacaktır (172. Len yestenkifel mesiyhu en yekune ‘abden lillahi ve lel melaiketül mükarrebune* ve men yestenkif ‘an ‘ıbadetihi ve yestekbir fe seyahşüruhüm ileyhi cemiy’a).

Tövbe-30. Çünkü böyle davrananlardan Yahudiler, ayrıca "Uzeyr /Ezra Allah'ın oğludur" derlerken, Hıris­tiyanlar da "Mesh edilmiş olan Allah'ın oğludur" diyerek Allah’a şirk koşup duruyorlar. Bu söyledikleriyle de daha önceki küfre sapmış olanların sözlerini aynen taklit ediyorlar. Bu davranışı gösterenleri Allah helâk ediyor /cezalandırıyor.". (30. Ve kaletil yehudü uzeyrunibnüllahi ve kaletin nesaral mesiyhubnüllahi *zalike kavlühüm bi efvahihim yüdahiune kavlelleziyne keferu min kablü* katelehümullahü enna yü'fekun.)

       Bu ayetlerde kullanılan Mesh edilmiş /Mesiyhu kelimesi, Mesh etmek, Mesh edilmek kökünden gelen bir kelime olup "olumsuz nefslerden, günahlardan temizlenmiş, arındırılmış ve güçlü olumlu ilkeler ve olumlu nefslerle donatılmış" anlamında ve isim değil sıfat bir kelimedir. KİŞİNİN DONATILDIĞI OLUMLU İLKELER BÜTÜNÜNÜ tanımlamaktadır. Yoksa bir kişinin, bir insanın ismi olarak değil, o kişiye özgü bir ayrıcalığının, özelliğinin tanımlanması demektir.

       Her ne kadar bu ayrıcalık Hz. İsa için belirtilmiş gibi görünse de, En'am-42 ve Al-i İmran-33-34 ncü ayetlerde bütün peygamberlerin aynı grup ve birbirine bağlı zürriyetler /soylar olarak ilâhî birer görevli oldukları belirtilmiştir.

En'am-42. Ey peygamber! And olsun ki, Senden önceki toplumlara da elçiler gönderdik. Elçilerimizi inkâr eden o toplumları, Allah'a yalvars­ınlar diye darlık ve sıkıntılarla sınadık ve bildirdiklerimize uygun olan gerçek yola yönelsinler diye de uğraştık.

Al-i İmran-33. Şu gerçek de bilinsin ki, Senin dışında Allah Adem’i, Nuh'u, İbrahim'in ailesini ve İmran ailesini de seçerek tüm alemlere birer önder, yetkili ve örnek elçiler kıldı. 34. Birbirlerine bağlı zürriyetler olarak. Şüpheniz olmasın ki Allah, her şeyi işiten ve bilendir.

       Dolayısıyla peygamberler arasında hiçbir ayırım yapılmaması gerektiği, ancak görev zamanları ve toplumların özelliklerinin farklılığı nedeniyle, peygamberlerin de görev farklılıkları olduğuna vurgu yapılmıştır.

Al-i mran-84. Ey Peygamber! "Allah'a, bize indirilene /Kur'an'a, İbra­him'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve torunlarına indirilenlere, Musa'ya, İsa'ya ve Rableri tarafından kitap veri­len nebilere iman ettik. Onların hiçbiri arasında ayırım yapmayız ve biz Allah'a teslim olanlarız /Müslümanlarız" diyerek insanların tek Allah, tek insanlık ve tek din hedefini vurgula.

       Zaten bütün peygamberlere Allah'ın tek dini demek olan ve Tek İlah olarak şirk koşmaksızın Allah'a iman etmek anlamındaki İslâm dini demek olan muhkem /değişmez ana kuralları bilmeleri ve insanlara tebliğ etmeleri ayrıcalığı verildiği /mesh edilmiş oldukları vurgulanmıştır.

Şuara-196. Ya Muhammed! Gerçek şu ki, Sana vermiş olduğumuz bu bilgiler, Senden önceki elçilerin kitaplarında da vardı ve o elçilerin kalbine de vahyi kendi ana dilleriyle indirmiştik.

Bakara-136. Ya Muhammed! Devamla yine onlara; “Biz, Allah'a, bize Kur’an ile indirilene, İbrahim, İsma­il, İshak, Yakup ve torunlarına indirilenlere, Musa'ya, İsa'ya ve Rabbi tarafından tüm peygamberlere ve­rilenlere inanırız. Bunların hiçbiri arasında ayırım yapmayız. Biz sadece Allah'a teslim olanlarız /Müslümanlarız" şeklinde cevap ver.  

        Bütün peygamberlere MESH EDİLMİŞ OLAN, tebliğ etmiş oldukları DÜŞÜNCELERİNE-İLKELERİNE kabullenişin insanlar arasında yaygınlaşması ve bu yönde uyanışın, aydınlanmanın artması demektir. Yani Mesh edilme diye tanımlanan olumlu düşünce ve ilkelerin, ister çok daha önceki vahiy kitabı olan Tevrat aracılığı ile ister önceki vahiy kitabı olan İNCİL ARACILIĞI İLE, İSTENİRSE DE son vahiy kitabı olan KUR'AN ARACILIĞI İLE tekrar güncel hale gelmesi ve buna UYANMANIN /KIYAM ETMENİN GERÇEKLEŞMESİ DEMEKTİR.

Mesih ifadesine İncil’de şu ayette bulunmaktadır:

Luka-21 /8. İsa şöyle dedi: "Dikkat edin! Kimse sizi aldatmasın. Birçokları ortaya çıkıp benim adımı kullanacaklar. 'Ben Mesih'im' ve 'Vakit yaklaştı' diyecekler. Onların peşine takılmayın!

Görüldüğü gibi İncil’deki ayete göre, Mesih olarak Hz. İsa’nın bizzat kendisinin gelişi söz konusu olmamaktadır.

       Kendileri Mesh edilmiş, yani arındırılmış ve özel ilkeler yüklenmiş olan Peygamberlerin tebliğ etmiş oldukları ve kendi zamanının toplum bilincine uygun muhkem /değişmez ana kuralları içeren kitapları da bir nevi Mesh edici özelliğinde olan kitaplardır.

       Bu kitaplar içinde de KUR’AN Son kitap olması nedeniyle SON MESH edici kitap olmaktadır. Buna göre de beklenen Mesh edici KUR’AN olmaktadır.

       Kur'an, kendini inanmayanlar veya şüphede olanlar için bir uyarıcı, inananların da imanlarını pekiştirmek üzere öğüt verici, yol gösterici, aydınlatıcı muhkem kuralları sayesinde kılavuz olarak tanımlamaktadır. Bu özelliklerine dayanarak da Kur’an kendine hidayete erdirici anlamında olan Hüden ismini de vermektedir.

Yusuf-111. Yemin olsun ki, daha önceki elçilerin ve halkların hikâyelerinde /kıssalarında, ilim sahipleri için ders alınacak pek çok ibretler vardır. Bu Kur'an, uydurma ve iftira dolu ve boş bir hadis /söz değildir. Aksine bu hadis /Kur'an, kendisinden önce gelen kitapları onaylayıp doğrulayan, her şeyin ayrıntılı açıklaması ve inananlar için de bir yol gösterici /Hüden ve Rahmettir".

Bakara-97. Ya Muhammed! "Allah'ın izniyle daha önce gelen vahiy kitaplarını ve içindeki muhkem /değişmez ana kuralları doğrulayıcı ve onaylayıcı /Musaddık olması yanında, mümin olanları da doğru yola yönlendirici /hüden ve onları mutlu edici /Büşra olsun diye kalbine indirmiş olduğumuz Kur'an'a kim düşmanlık içindeyse, 98. Ayrıca her kim Allah'ı, Meleklerini, elçileri olan Cibril'i ve Mikail'i inkâr edip küfre de sapmışsa bilsin ki, Allah da onu düşman belleyip olumluluklardan esirgeyecektir.

Bakara-185. Ramazan ayı, insanları doğruya yönlendirici /Hüden /Hidayete erdirici, doğ­ruyu yanlıştan ayırmanın apaçık kesin birer hüküm olan kurallarını içeren Kur'an'ın /Furkan'ın indirilmeye başlandığı aydır……..

       Görüldüğü gibi Hüden kelimesi "hidayete /Allah'ın istediği doğru yola erdirici, bu yönde uyarıcı ve böylece de kurtarıcı olan" anlamında kullanılan bir kelimedir. Örneğin Bakara-38 nci ayette bütün peygamberler birer Hüden olarak tanımlanmaktadır.

"Bakara-38. Hepinizin Cennet'ten çıkarılıp Dünya'ya gönderilmenizi söyledik ama, zaman zaman Benim buyruklarımı size anlatan yol gösterici /hüden elçiler gelecektir. Göndereceğim bu yol göstericilere uyanlar ve bildirdiklerimi kabul edenler için bir korku olmayacak ve onlar üzülmeyeceklerdir (38. Kulnehbitu minha cemiy’an, fe imma ye'tiyenneküm minni hüden fe men tebi’a hüdaye fe la havfün ‘aleyhim ve la hüm yahzenun).

Gelecek yazıda kaldığım yerden inşallah devam edeceğim.

NOT- NÖVAK Vakfımızın kitaplarının gelirleri ile Eskişehir Tıp Öğrencilerine burs veriyoruz. Özel günlerinizde kitaplardan alır veya hediye ederseniz bize destek olur ve öğrenci sayımız artar: "DİN VE BEYİN", "SON DAVET KUR'AN", "KUR’AN KADINI KORUYOR", "OKU! Konularına göre Kur'an ayetleri", "KUR'AN'IN KULU KÖLESİ MEVLȂNA", “TEVRAT VE İNCİL’DE ÖNCEKİ İSLAM”, “KUR’AN VE SON İSLAM”, “ALLAH İLE ANLAŞMAMIZ VAR”, “ALLAH’TAN ALACAKLI OL”, “ÖZDE DİNDAR, SÖZDE DİNDAR” ve “ALLAH KİMİ SEVER, KİMİ SEVMEZ”

 



Bu içeriğe emoji ile tepki ver
2