Geçen haftadan devam ediyorum.
Kur'an bilgisi ve dolayısıyla da infak konusunu bilmeyenlerin sorup durdukları soru, gerek zekât ve gerekse infak miktarı ile ilgili olmaktadır. Devlet yapısı olan toplumların artık bütün kanunlarında vergi oranları belirlenmiş olduğuna göre, zekât dediğimizin ilk anlamı olan vergi ile soru zaten cevaplanmış olmaktadır. İnfak miktarına gelince, bu miktarın, kişiyi zora sokmayacak ve ihtiyacının fazlası olması gerektiği belirtilmiştir
Bakara-195. Bu arada Allah'ın verdiği imkânlardan bağışlayabilecek kadarını, içtenlikle sadece Allah rızası için ve ihtiyacı olanlarla paylaşın /infak edin ve cimrilik ederek veya israf ederek, kendi kendinizi de sıkıntıya sokmayın. Salih ameller gerçekleştirin. Çünkü Allah, muhsinleri /olumlu ameller gerçekleştirenleri sever.
Ayetten de anlaşıldığı gibi, infakı uygularken cimri davranılmaması da belirtilerek, sıratan-müstakiym /orta düzeyde, diğer bir ifade ile ifrat ve tefrite kaçılmaması üzerinde durulması gerektiğine değinilmektedir. Aynı vurgu, İsra-29. ayette de yapılmıştır.
İsra-29. Bu arada, ne tümüyle cimrilik yapın, ne de tümüyle savurgan olun, yoksa pişman olur ve üzülürsünüz.
İnfak şeklindeki bu ibad etme /kulluğu ifade etme şeklinin kabul edilmesi ve fazlasıyla karşılığının verilmesi için, verilenin mutlaka sevilen şeyden olması, hoşlanılmayacak özellikli kötü olandan olmaması ve helâl kazanımlı bir nimet olması şartı Bakara-267 ve Al-i İmran-92. ayetlerde açıkça belirtilmiştir.
Bakara-267. Ey iman edenler! İnfakınız /muhtaçlara yapacağınız yardımlarınız, kazandıklarınızın ve sizin için yerden çıkardığımız ürünlerinizden ve kendinizin kullanabileceği helâl olanlarından olsun. Size verilse, hoşlanmayacağınız kadar kötü olan mallarınızı, yardım olarak vermeye kalkmayın. Bilin ki Allah, gönlü bol olan ve övgüye en çok layık olandır.
Al-i İmran-92. Ey insanlar! Şunu da bilin ki, iman etmiş olsanız bile sevdiğiniz /elde ettiğiniz/ sizde bulunan imkânlarınızdan, Allah rızasını gözetmek üzere muhtaçlara pay ayırmazsanız /infakı uygulamazsanız gerçek bir mutluluğa ulaşamazsınız. Ve bilin ki, içtenlikle infak edeceğiniz her şeyi Allah, mutlaka bilir.
Allah’a ibad etmelerden biri olan infakın nasıl ve hangi kurallara uyularak yapılması gerektiğine ilişkin en ayrıntılı açıklamalar Bakara-271. ayette verilmektedir. Ayetten de anlaşılacağı üzere, infak yardımı yapılan kişi açıklanmayacak, gösterişe kaçılmayacak, Allah'ın rızası için değil de riya dediğimiz başkası takdir etsin diye yapılmayacaktır. Ancak infakı teşvik amacıyla sadece infak edildiği ve kim tarafında yapıldığı açıklanabilecektir
Bakara-271. Eğer yaptığınız sosyal yardımlarınızı, yardım yapılanın ismini açıklamadan, ne amaçla yaptığınızı gösterişe ve riyaya sapmadan, ancak başkaları da sizi örnek alsınlar diye sadece ne olduğunu açıklarsanız ne güzel. Çünkü yardımlarınızı karşınızdakini mahçup etmeden, kimliğini gizleyerek verirseniz böylesi daha hayırlıdır ve bu davranışınız sizin bazı günahlarınızı siler. Şüpheniz de olmasın ki Allah, her yaptığınızdan haberdardır.
Muhtaç olduğu anlaşılan bir başkasının bu ihtiyacını gidermek demek olan İnfakta öncelik, muhtaç iseler anne-baba ve yakın akraba olmakta, sonra yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlar gelmektedir.
Bakara-215. Ey Peygamber! Sana, infak olarak sosyal yardımların kimlere ve nasıl yapılması gerektiğini soruyorlar. De ki: "Sosyal yardımlarınızı bir hayır olarak, ihtiyacı varsa ana-babaya, diğer muhtaç akrabalara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara yapmalısınız". Şüpheniz olmasın ki işlediğiniz her olumluluğu, Allah mutlaka bilir ve karşılığını verir.
Fidye, bir kimseyi bulunduğu sıkıntılı durumdan kurtarmak için ödenen bedel demektir. Örneğin oruç tutmaya engel bir hastalığı, dayanıksızlığı veya yaşlılığı nedeniyle oruç tutamayanların tutamadığı günlere karşılık yaptığı yardımdır veya bağıştır. Fidye, bir kişiyi bir gün doyuracak yiyecek miktarı veya bunun ücretidir. Kur’an’da, şu sıkıntılı durumlarda fidye uygulaması belirtilmiştir.
- Herhangi bir engelleyici nedenle oruç tutmaya güç yetiremeyenler, bir yoksul doyumu fidye öderler.
Bakara-184. Oruca uyulacak günler sayılı günlerdir. Ancak hasta veya yolculukta olanınız, bu nefslerinden fedakârlık yapmak üzere vazgeçemediği /oruç tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde vazgeçsin. Veya vazgeçemediği günler karşılığı fidye olarak bir yoksulu doyursun veya oruçta olduğu gibi varsa bir ihtiyacını gidersin. Her kim gönül isteğiyle, daha fazla ve farklı bir hayır yaparsa kendisi için de hayırlıdır. Ancak şunu bilin ki, telafi orucunuzu yerine getirmeniz sizin için daha hayırlıdır.
- Hac sırasında kurban kesemeyen için Mekke'de iken 3 gün, memleketine dönünce de 7 gün olmak üzere toplam 10 gün oruç tutsunlar açıklaması var ve bu durumda oruç engeli varsa fidye olarak bir fakiri doyuracak veya yardım edecek.
Bakara-196…….Ancak içinizde hasta olan veya saçında bir rahatsızlığı olanlar varsa ve bu nedenle kerhen traş olacak veya hiç olamayacak durumdaysa traş olma yerine, fidye olarak bazı arzularından geçici olarak vazgeçmek üzere oruç tutsun, sadaka (zekât /infak) versin veya nüsüklardan birini (şekilsel ibad etmelerden olan ek kurban, namaz,) yapsın. Güven ortamı varken Umre için gidip, Hac zamanına kadar kalanlar da, kolayına giden küçük veya büyük baş hayvanlardan bir kurban kessin. Herhangi bir nedenle kurban kesemeyenler, Hac günlerinde üç gün, memleketine dönünce de yedi gün olmak üzere, toplam on gün oruç tutsun. Bu uygulama, ailesi Mescid-i Haram'ın /Kâbe’nin bulunduğu şehirde yaşamayanlar için geçerlidir. Allah'ın bu buyruklarını iyi anlayın ve bilin ki Allah'ın bildirdiği muhkem /değişmez amaç hükümleri çarpıtanlar veya uymayanlar için Allah, gereken şiddetli azabı verecek güçtedir.
- Sehven yeminin kefareti olarak yoksulu yediremeyecek veya giydiremeyecek durumda olanın 3 gün oruç tutması istenmekte olup, engeli varsa fidye verecektir.
Maide-89. Ey Müminler! Allah, farkına varmadan /bilinçli olmaksızın /sehven-yanlışlıkla ettiğiniz yeminlerinizden sizi sorumlu tutmaz. Ancak bilinçli olarak, bile bile /bir amacınız için ettiğiniz yeminlerden sizi sorumlu tutar. Bu şekilde yaptığınız yemininizi bozarsanız, kefaret olarak ailenizi yedirdiğiniz gibi /fidye olarak on yoksulu doyurmanız yahut giydirmeniz yahut da özgürlüğü elinden alınmış bir kişiyi özgürlüğüne kavuşturmanız, hak gaspı yapılmışa hakkını vermeniz gerekir. Bunları yapmaya imkânı olmayanlar, üç gün oruç tutsun.
- İstemeden /kasıtlı olmadan adam taksirli öldürmede fidye veya 2 ay oruç tutma önerilmekte olup, engeli varsa bir fakire fidye verecektir.
Nisa-92. Bu arada dikkatli olun, istemeden ve kazaen olmadıkça bir mümin, başka bir mümini öldürmesin. Olur da bir mümin, başka bir müminin istemeden ve kazaen ölümüne sebep olmuşsa, karşılık olarak Müslüman bir köleyi veya esiri özgürlüğüne kavuşturmalı ve ayrıca ölenin ailesine tatmin edici bir diyet /fidye ödemeli. Ancak ölenin ailesi diyetten vazgeçip almazsa artık diyete gerek kalmaz.
- Zihar hatasının kefareti olarak da yine 2 ay oruç, dolayısıyla yine fidye verilecektir.
Mücadile-3. Eşlerine zihar yapıp, sonra da sözlerinden dönenler, eşleriyle cinsel ilişkiye girmeden önce, yaşamsal ve ciddi maddi bir sıkıntıda olanın sıkıntısını gidersinler /fidye versinler. İşte size tavsiye edilen budur. Şüpheniz olmasın ki, Allah yaptığınız her şeyden haberi olandır. 4. Yaşamsal ve ciddi maddi bir sıkıntıdan kurtaracak imkân ve kişi bulamayan, eşi ile cinsel ilişkiye girmeden önce, üst üste iki ay oruç tutmalı. Şayet oruç tutamayacak durumdaysa, o zaman altmış yoksula fidye olarak yemek vermeli.
Fitre veya Fıtır sadakası, maddî durumu uygun olup, orucunu tamamlayanın şükür etme yanında sevabını arttırmak ümidi ile yaptığı yardımdır.
Gerek Kur’an kuralı olan fidye, gerekse gelenekselleşmiş olan Fitre miktarı günlük olarak her yıl Diyanet İşleri Başkanlığınca belirlenmektedir.
Kur'an, yardım ismi altında toplanan zekât, infak, fidye veya fitre olarak verilecek şeyi, sevdiğimiz şey ismi altında toplamış olup, bunu sadece para olarak sınırlamamıştır. Bir muhtaca verilebilecek para, yiyecek, mal olabileceği gibi öğrenilecek bir bilginin ihtiyacı olana öğretilmesi (ders veya kitap, makale ile) veya mutlu bir anı, sıkıntıda olanla paylaşıp onun da mutlu olmasına çalışmak (hasta, yaşlı ziyareti, güler yüz ve ilgi göstermek, organ bağışlamak vs.) da birer yardım olarak kabul edilebilir.
Bakara-215 te yardımın muhtaç ise anne-baba dahil yakın akrabalara yapılabileceği belirtilmiş olduğu halde, her nedense geleneksel öneride anne, baba, dede ve nineler, eşler, çocuklar ve torunlara oruç fidyesi yasağı yapılmıştır. Neyse ki ayetteki gibi yoksul durumdaki akraba ve komşulara uyulmuş.