Hep bize kötü tarafıyla öğretildi. İslam’a karşı olduğu ve Peygamber ile arkadaşlarına savaş açtığı bahanesiyle veya savunmasıyla kötülendi duruldu.
Dine karşı sert çıkışından dolayı kendisine “Cehaletin babası” anlamında “Ebu Cehil” lakabının verildiği söylendi.
Söylenenlerin, rivayetlerin, algıların bir kısmı doğruydu ama onun adam gibi adam, münafık olmayacak kadar net duruşlu, ikili oynamayacak vasıfta karakter sahipli, kısacası mahalle edebiyatıyla kaliteli ve mert bir “Delikanlı” olduğunu hemen hemen hiçbir İslami kaynak itiraf edemedi.
Ancak, hakkın hakikatin açıklayıcısı olan ve Ebu Cehil lakabını ilk kez kullanan peygamber, aslında manzarayı seyrimize sunmuştu.
İslam’ın ilk yıllarında zayıf ve gizlenmeye mecbur Müslümanların az da olsa nefes alması maksadıyla Muhammed peygamber sıklıkla şu duayı ediyordu: “Allahım, iki Ömer’den birini Müslüman yap!”
İki Ömer’den biri, tarihten çok iyi bildiğimiz II. Halife, Hattab’ın oğlu Ömer idi.
Ötekisi ise Hişam’ın oğlu Ömer, ya da orijinaliyle Amr bin Hişam, yani Ebu Cehil idi.
Mekke’de yaşayan herkes gibi Muhammed peygamber de, Kureyş içinde iki tane net, mert, sözü senet kişi olduğunu biliyordu. Dine dair güven hissi verecek ve büyük halk kitlelerini tatmin edecek rol model profillere ihtiyaç olduğunun farkındaydı. Bunun gerçekleşmesi için iki kişiden hiç değilse birinin İslam inançlılarının safında yer alması gerekiyordu. Açıkçası, iki Ömer’den birinin Müslüman olması lüzumu vardı.
Neticede, Hattab’ın oğlu Ömer Müslüman oldu. Diğer Ömer rakip cenahta yer aldı.
Fakat Müslüman olmamasına rağmen Ebu Cehil diye seslenilen Ömer bin Hişam, açık sözlülüğünden ve sağlam cibilliyetinden bir şey kaybetmedi. Öyle ki bazı kelam bilginleri, onun ahirette münafıklar gibi ceza almayacağını, zira münafıkların karaktersiz ruh yapısına tenezzül etmediğini savunur.
Ahiretteki karşılığını, cezasını, kendisine takılan iğreti lakabı ve kötü algılarını bir kenara koyarsak, Ebu Cehil, yeni kuşak çocukların nitelemesiyle ölene kadar hep mert bir delikanlı olarak yaşadı. Mekkeli müşrik topluluğunun lider kadrosunda yer alırken gerçek yüzünü saklama yoluna gitmedi, “ben buyum ve değişmem” deklarasyonunu açık açık verdi. Muhalif olduğu inanç grubuna düşmanlığını bahanelere sarıp sarmalamadı, dobra dobra ilan etti.
Peki, bir büyük soru sorayım hepinize. İslam coğrafyasında Ebu Cehil’in; netlik, mertlik, huyda sağlamlık anlamındaki psikolojik kalitesine denk kaç kişi vardır?
Bence hemen öne atılan olmasın!
Ayrıca meseleyi imana, namaza niyaza oruca bağlayan da olmasın!
Sorum net…
Ebu Cehil kadar mert kaç tane siyasal İslamcı tanıyorsunuz?
Ebu Cehil kadar mert kaç tane tarikat şeyhine denk geldiniz?
Ebu Cehil kadar mert kaç tane cemaat liderine tanık oldunuz?
Cevabını yine ben vereyim… Koca bir HİÇ…
Gerçi o mertlik damarına sahip kaç tane samimi inanan var, bunun cevabı da HİÇ’e yakın oranda az…
Sorularımı çoğaltayım isterseniz…
Eğer Müslümanlarda Ebu Cehil kadar bile yürekli delikanlılık olsaydı, İslam dünyası bu derece kalitesiz ve geri kalır mıydı?
Eğer Müslümanlarda Ebu Cehil kadar bile net delikanlılık olsaydı, dindar dediğimiz İslamcı kadrolar böylesine hırsız ve adaletsiz olabilir miydi?
Eğer Müslümanlarda Ebu Cehil kadar bile bıçkın delikanlılık olsaydı, sapkın fetva vermeye cesaret edecek din adamları zümresi türeyebilir miydi?
Eğer Müslümanlarda Ebu Cehil kadar bile yürek ve net delikanlılık olsaydı, ülkenin yetiştirdiği değerli bilim insanları yabancı ellere gitmek, hatta iltica etmek arzusunu içlerinde büyütür müydü?
Eğer Müslümanlarda Ebu Cehil kadar bile tavizsiz ve korkusuz delikanlılık olsaydı, Mavi Vatan parolasının yaratıcı zekâsına ve ahlakına sahip komutanlara her isteyen sorumsuz zevat hain veya darbeci damgası basabilir miydi? Ya da yargılama sürecinden önce bu efsanevi komutanlar hakkında hükümsüz hükümler verilebilir miydi?
Evet, saydıklarımın gerçekleşmesi mümkün olamazdı.
Haksızlıklara, ahlaksızlıklara, sapıklılara ve zulme itiraz eden, bu itirazını eğip bükmeden seslendiren kimsemiz pek yok.
Arkasından atıp tutmak kolay ama itiraf edelim, esasında bizim Ebu Cehil gibi mert delikanlı aydınımız ve fikir insanımız oldukça kıt.
Haksızsam, haksızsın deyin!
Ama biliyorum ki, en azından Ebu Cehil’de bulunan mertlik ayarı kadar haklıyım.
Haksızsam ya bana mücadeleci örneklerinden bir demet sunun ya da mademki yeterli sayıda civanmert protest şahıslar var, öyleyse niçin bu ölçüsüzlükle maddi ve manevi sefalet ile rezaletlere duçar olduk bunun izahını getirin!
Unutmadan, tekrar hatırlatayım, “Bir gün sadece bu platformda değil, tüm Türkiye’de kıyametleri koparacak şeyleri haykıracağım günler gelecek”
Şu dönemde yalnızca geleceğe hazırlık yapıyorum. Sabrediniz!
Twitter hesabım: @NazifAy14
Takibinizi beklerim…