Zanka

Bir ara Mozart ve müzik türü üzerinden bir fırtına kopartılmıştı, hatırlayanınız vardır.

Bir tarafta “Benim kültürümün eserleri başkadır” diyenler vardı…

Diğer tarafta “Müzik evrenseldir ve mutlaka bir ulusa ait olması gerekmez, insanı ruhundan yakalayabilen her sanat yapıtı kabul edilebilirdir” diyenler vardı…

O halde müziğin kısa bir tanımını verip, ilerleyen satırlarda İslam’ın müziğe bakışının ne olduğuna bir bakalım.

Müzik için genel bir tanımlama, onun ruhun gıdası olduğuna dair klişe sözdür.

Müzik ruha ne kadar güzel bir gıdadır ya da bazen ruha ne kadar zarar verebilecek bir gıdadır bu tartışılır ama onun tüm varlıklar için ihtiyaç olduğu kesin.

Müziğin dine göre nasıl olması gerektiği konusu hep gündemde olmuştur. Fakat müziğin, onu sınırlamak isteyenleri bile yenecek güçte olduğu üzerinde pek fazla durulmamıştır.

Ben konunun akademik ve entelektüel yönlerini vermeyip, yalnızca “Müzik”konusunun dincilerdeki algısını ve dinin sahih kaynaklarındaki yerini ele alacağım.

DİNCİLERDE MÜZİĞE BAKIŞ

Soner Yalçın Bey’in Sözcü Gazetesi’nde müzikle ilgili yazısını okudum.

Soner Bey, Osmanlı döneminde Şeyhülislam Ebussuut'tan Kadızade Birgivi'ye kadar "müzik haramdır" diyenler olduğundan ve haram olduğuna dair fetvaların verildiğinden, ancak buna karşı çıkanların da olduğundan söz etmekteydi. Müziğin haramlığına yönelik fetva verildiğinde; İmam Şafii, Sühreverdi, Kaşani, Ebu Talip Mekki ve Hz. Mevlana gibi büyük İslam bilginlerinin kâfir sayılmasının gerektiğinden, çünkü bunların raks ve semâyı caiz görüp ibadet ve fazilet olarak saydıklarından bahseden Soner Bey, İmam Gazali’nin bile "İhya-u Ulûm'id-Din"kitabının sekizinci cildinde -ihtiyat payı bıraksa da- "musikinin/ semânın helal oluşuna cevaz verdiğini de yazmaktaydı.

Burada Soner Bey’in notlarına yardımcı olmak için ekleyeyim, İmam Gazali, şarkı söyleme ve sema ile ilgili olarak şeriat açısından geniş bilgi veren bir din otoritesidir. Müziğin haram olduğuna dair kesin bir din hükmünün (nass) olmadığını savunur. Ayrıca Medine'ye hicretinde Ensar denilen Medineli kadınların tef çalıp şarkı söyleyerek Hz. Muhammed’i karşılamalarını delil olarak gösterir. (Gazali, İhyau Ulûmi'd-Din, II. cilt, s.245).

Din konusunu en bağnaz yorumlarla ve en renksiz bakış açılarıyla ele alıp insanlara kabul ettirmek isteyen kesimlerde müziğe ilişkin hükümler tamamen olumsuzdur.

Kur’an’dan ve yalan yanlış Peygamber sözlerinden kendilerine delil üreten dinciler, İslamcı anlayışın temsilcileri olan din hukukçularından da alıntılar uydurarak müziğin ve şarkı söylemenin tamamen haram olduğu fikrine zemin hazırlamaya çalışırlar.

Dinin şarkıya ve müziğe izin vermesini dar çerçeveye sıkıştıran mutaassıp dinciler için müzik ancak şu şartlarda helal karşılanabilir:

1- İş esnasında sıkıntıyı azaltmak, bıkkınlığı gidermek ve azmi artırmak için söylenen ilahiler, marşlar ve güzel nağmelerde.

2- Savaş kasideleri ve nağmelerde.

3- Beşikteki çocuğu sakinleştirmek için annenin söylediği ezgi ve ninnilerde.

Yalnız şunu da ekleyelim, yobaz dinci anlayışa göre bu tarz nağmelere veya marşlara hiçbir enstrüman eşlik etmemelidir. Bazen dinciler, tef ve davul gibi aletlere belli şartlarla izin verilebileceğine razı olmaktadırlar.

MÜZİK VE ŞARKI HAKKINDA UYDURMA DİNÎ KAYNAKLAR

Bence şimdi hazır olun!

Çünkü sıra sıra, sanki gerçekten Hz. Muhammed ile İslamın ilk dönemindeki “selef-i salihin” denilen fıkıh otoritelerine aitmiş gibi verilen birçok uydurma ve çarpıtma dinsel kaynaklara tanık olacaksınız.

İşte onlardan bir kısmı…

“Yemin ederim ki, ümmetimden bir topluluk gelecek; zinayı, içkiyi, ipek elbiseyi ve çalgı aletlerini helal sayacaktır.” (Buhari)

“Rabbim bana içkiyi, kumarı, “kûbe”yi (Araplarda bir müzik çalgısı) ve şarkı söyleyen kadınları haram kıldı.” (Sahih, İmam Ahmed, 1/274)

“Bu ümmet içerisinde zillet, zulüm ve çöküntü olacak”. Müslümanlardan biri, “bunlar ne zaman olacak” diye sordu. Hz. Muhammed de: “içki içilip, kadın oynatıldığı, çalgı aletleriyle şarkı söylenip eğlenildiği zaman diye cevap verdi.” (Tirmizi)

“Ümmetimden bazı insanlar, içkiye başka isimler vererek içerler. Şarkıcı kadınlar ve çalgı aletleriyle başlar iner kalkar. Allah, onları yerin dibine batırır da domuzlar ve maymunlar kılar.” (İbni Mace) (Başların inip kalkması deyimi de herhalde hard rock için uydurulmuş olsa gerek)

“İki ses lanetlidir. Bunlar; neşeli zamanlardaki çalgı sesi ve musibet anındaki vahlama sesidir.-” (Silsületü ehâdisi’s-sahiha”, 427)

“Ümmetimden bir kısım insanlar aşağılanacak, zillete düşüp zulme uğrayacaklardır”. Sahabeler sordu: ‘Ey Peygamberi bunlar, Lâ ilâhe İllallah diyecekler mi?’ Hz. Muhammed şöyle cevap verdi, “Evet, ama o zaman çalgı aletleri çalınacak”. (Hasen, İbni Ebi Şeybe, 5/164)

“Hz. Muhammed, çalgı aletleriyle para kazanmayı yasakladı.” (sahih, El-Beğavi;”şeru’s-sünne”8/22) (Nevizade’deki veya Kumkapı’daki Roman kardeşlerimiz duysun!)

İbni Ömer’in kölesi Nâfi anlatıyor: İbni Ömer’in peşinden gidiyordum. Kaval çalmakta olan bir çobana rastladık. İbni Ömer hemen ellerini kulaklarına tıkayarak yürümesini hızlandırdı ve bana ‘Ey Nâfi, bir şey duyuyor musun?’ dedi. Ben de, ‘hayır’ dedim. Bunun üzerine ellerini kulaklarından çekerek şöyle dedi: ‘Bir gün Hz. Muhammed ile beraberdim. O da bunun gibi bir şey işitince böyle yapmıştı.’ (Ebu Davud)

Hz. Muhammed: “Zil, Şeytanın çalgısıdır” demiştir. (Müslim).

Hz. Muhammed:, “Köpek ve zilin bulunduğu yere melekler girmez” demiştir. (Müslim)

Hz. Muhammed yine: “Kulağın zinası, haram ve müstehcen olan şeyleri (müzik) dinlemektir.” demiştir. (Müslim)

Ebu Bekir, iki küçük cariyenin tef çalıp şarkı söylediklerini gördü ve onları azarlayarak “Hz. Muhammed’in yanında şeytanın çalgısını mı çalıyorsunuz?” dedi. Hz. Muhammed de bunu ikrar edip, doğruladı. (Buhari)

Sürekli Allah’ın zikriyle meşgul olan Halife Osman, Allah’ın kendisine bir lütfu olarak hiçbir zaman müzik günahına bulaşmamıştır. Hep şöyle derdi: “Ne şarkı söyledim, ne de boş hayallere daldım.” (İbni Ebi Asım, 2/595)

İbni Ömer ihramlı bir topluluğa uğradığında, içlerinden biri şarkı söylüyordu. Ona: “Allah senin ibadetini kabul etmesin e mi! Allah seni işitmesin e mi!” dedi. (İbni Ebi’d-Dünya, ‘Zemmü’l-Melahi”)

İbni Mes’ud, “şarkı, kalpte nifak bitirir” demiştir.

Enes bin Malik, “En pis kazanç, şarkı ve çalgı aletleriyle kazanılandır” dedi. (İbni Ebi’d-Dünya ‘Zemmü’l-Melahi’)

İbni Abbas, “Tef haramdır, çalgı aletleri haramdır, kûbe ve ney de haramdır” dedi. (Beyhaki. 10/222)

Hz. Ayşe bir ziyarette bulunuyordu ki evde başını sallayarak şarkı söyleyen bir adam gördü ve ona, “Yazıklar olsun sana. Bu şeytandır, bunu dışarı çıkarın” dedi, o da çıkartıldı. (Buhari, “Edebü’l-müfred”)

Ömer b. Abdülaziz şarkı hakkında; “başlangıcı şeytandandır, sonu da Allah’ın gazabıdır” demiştir. (siret-i Ömer’de İmam Acûri rivayet etmiştir.)

Vâki’ b. el-Cerrâh, “İbni Ömer’in yaptığı gibi çalgı aletlerini alın ve onu sahibinin başında kırın’ dedi (Hilal, 126)

Fudayl b. İyâd, “müzik ve şarkı, zinanın teşvikçisidir’ dedi. (İbni Ebi’d-Dünya)

İmam Ebu Hanife, şarkı ve müziğin haram olduğunu oldukça sert bir şekilde savunuyor ve onu dinlemeyi günah sayıyordu. (İbni’lCevzi, “Teblisu’l-İblis’)

İmam Mâlik’e şarkıdan sorulunca: “Bizim oralarda bu işi günah içinde yüzenler (fasıklar) yapar” dedi. (İbni Ebi’d-Dünya, “Zemmü’l-Melâhi”)

İmam Şâfii, “Şarkı bâtıla benzeyen, insanı oyalayan boş ve çirkin bir sözdür. Kim onu çok dinlerse sefihtir (beyinsizdir) ve şahitliği kabul edilmez. Şarkı çirkin ve haramdır. Nitekim Allah; küfrü, fıskı ve isyanı size kötü göstermiştir (Hücurat, 7) buyurmaktadır. İmam Şâfi sözüne şöyle devam etmiştir: “Irak’ta şarkı denilen bir şeyi terk ettim ki, onu insanları Kur’an’dan uzaklaştırmak için zındıklar keşfetmiştir.”

İmam Ahmed, “Kaval, ney, zurna, tanbur, saz, kemençe ve benzerleri haramdır” dedi.

İmam Şâbi, “şarkı söyleyen de, dinleyen de mel’undur” demiştir. (ibni Ebi’d-Dünya)

Dahhâk, “şarkı kalbi öldürür, Rabb’i öfkelendirir” demiştir. (İbni Ebi’d-Dünya)

İbn-i Teymiye, “Şarkı ve müzik, insanda şeytani duyguları harekete geçiren en etkili unsurlardan biri ve müşriklerin adetlerindendir” demiştir. (Mecmuu’l Fetâva, 11/295)

İmamı Kurtubi, “Şarkı, Kur’an ve Sünnetle yasaklanmıştır” demektedir.

İbn-i Salâh, “Şarkı ve müzik aletlerinin haram olduğu konusunda icmâ vardır” demiştir.

Evet, dinci cenahta müzikle ilgili bu türden hezeyanlar uzayıp gider.

Hele bir de İmam Birgivi, Ebussuut ve zamanımız cemaat ve tarikatların çoğuna bakarsanız, müzik ve onun icracılarının iblis gibi tümden lanetlendiğini göreceksiniz.

Hadis numaraları ve kaynakları ile diğer din kaynaklarını sayfa veya cilt olarak vermeyen birçok dinci internet sitelerine siz de baktığınızda bunlara benzer, hatta daha uyduruk ve müziğe tahammülsüz ifadelere rastlarsınız. Ben, hadis diye saftatalara dayalı metinleri araştırmaya zaten değer görmediğimden ve yazımın ilerleyen sayfalarında Hz. Muhammed’in şarkı ve müziğe dair ne kadar toleranslı ve müzikle içiçe olduğuyla ilgili verileri kullanacağımdan dolayı, bu uydurma hadislerin gerçekten var olup olmadığıyla ilgilenmedim, bu nedenle de hadis numaraları ve kaynaklarıyla zaman kaybetmedim.

Hem düşünün ki bu yobaz anlayışa göre çobanların masum kavalı bile haramdır!

MÜZİK VE ŞARKI HAKKINDA GERÇEK DİNÎ KAYNAKLAR

Yukarıda, din kaynaklarında varmış gibi uydurulan ifadeleri ve hezeyanları verdim.

Şimdiyse gerçek kaynaklı verilerde dinin müziğe bakışını aktaracağım.

Eşi Ayşe, Hz. Muhammed’in müzikli ortamlara karşı tavrını ve şenlikli düğünlere yaklaşımını şöyle anlatır: “Bayram günüydü, Sudanlılar Mescid-i Nebevî'de, yani caminin içinde kılıç kalkan oyunu oynuyorlardı. Peygamber bana ‘Bakmayı arzuluyor musun?’ diye sordu. Ben: ‘Evet, isterim’ dedim. Beni arkasında durdurdu, yanağım yanağı üzerindeydi. O anda Hz. Muhammed oyuncuları ‘Haydin Erfide oğulları! Göreyim sizi’ diyerek teşvik ediyordu. Ben usanıncaya kadar baktım. Ben: ‘Yeter’ deyinceye kadar orada kalıp düğüne iştirak ettik. (Buharî, Îdeyn, 2, Cihad, 81; Müslim, Îdeyn, 19).

Hz. Ayşe: "Hz. Muhammed, benim yanımda iki cariye türküler söylerken çıkageldi. Babam Ebû Bekir içeri girdi. Beni azarladı ve: 'Resulullah'ın evinde şeytan çalgısı ha!' dedi. Bunun üzerine Hz. Muhammed ona yönelip: 'Bırak onları (söylesinler)' dedi. (Buhâri, Iydeyn: 2, 3, 25, Cihad: 81, Menâkıb:15, Menâkıbu'l-Ensâr 46, Nikah 82, 114/Müslim, Iydeyn 19, -892-; Nesâi, Iydeyn 3536, -3, 195-197-)

Yine Hz. Ayşe diyor ki: “Ben bir kadını Ensardan bir adamla evlendirip zifaf için damat evine götürdüm. Peygamber de bana şöyle seslendi: "Ey Ayşe, sizin eğlenceniz yok mu? Zira Ensar (Medineli Müslüman topluluğu) eğlenceden/oyundan hoşlanır."

Âmir bin Sa'd şöyle anlatıyor: "Bir düğünde Kuraza b. Kâ'b ve Ebû Mes'ud el-Ensarî'nin yanına girdim. O anda cariyeler şarkı söylüyorlardı. Ben: ‘Siz Allah Resulunun arkadaşlarısınız, Bedir savaşına iştirak edenlerdensiniz. Sizin yanınızda bu nasıl yapılır?’ dedim. Şarkı dinleyenlerden birisi bana: ‘Otur, istersen bizimle dinle, istersen git. Düğünlerde bizim için buna ruhsat verildi’dedi" (Nesaî, Nikâh, 80).

Abdullah b. Büreyde şöyle anlatıyor: Hz. Muhammed gazalardan birisine çıktı. Geri döndüğü zaman siyahî bir cariye gelerek, "Ya Resulullah" dedi "Allah seni sağ salim geri getirirse, senin huzurunda tef çalıp şarkı söylemeyi nezrettim." Hz. Muhammed de ona, "Allah’a söz verdiysen çal, yoksa çalma" dedi. (Tirmizî, Menakıb, 17)

Enes b. Mâlik anlatıyor: " Hz. Muhammed Medine'nin bir tarafından geçti. O anda tef çalıp şarkı söyleyen birkaç kızcağızla karşılaştı. Kızlar şarkılarında şöyle diyorlardı: "Biz Neccâr oğullarının kızlarıyız, Muhammed ne iyi komşudur." Bunun üzerine Hz. Muhammed onlara, "Allah biliyor ki ben de sizleri seviyorum" dedi. (İbn Mâce, Nikâh, 21)

Muhammed b. Hâtıb el-Cumahi, Peygamberden şu sözü aktarmaktadır: "Helal ile haramın arasını ayıran ölçü tef ve sestir." Hadis açıklayıcısı olan Mubarekfûri der ki: "Allah daha iyi bilir ama bana göre, bu hadisteki sesten kastedilen şey, düğünlerde tefle/enstrümanla şarkı söylemek caizdir, yani haram değildir" (İbn Hacer, Fethu'l-Bârî, XI, 133).

Hz. MUHAMMED ZAMANINDA KADIN ŞARKICILAR

Başlığa şaşırdınız belki de…

Erkeklerden şarkıcı/muğanni olması biraz daha normal karşılanabilecekken, kadınlardan şarkıcı olması, hem de Hz. Muhammed zamanında olması, hem de onun ya izni ya da toleransı sonucu müdahale edilmeksizin sanatını icra edebilen kadınların olması oldukça tuhafınıza gitti, değil mi?

Ama hiç gitmesin!

O âlemlere rahmet olan peygamberdi ve o bağnaz bir dinciliğin mimarı değildi.

Dinci müzik düşmanlarına soruyorum şimdi…

Hz. Muhammed döneminde Medine’de herkese şarkı söyleyen Zeynep el Ensarî adında bir kadın Müslüman olduğunu biliyor muydunuz? (İbni Hacer, 2008: 84)

Peki, Kıpti asıllı Şirin adlı bir kadının Hz. Muhammed’in yanında şarkı söylediğini ve peygamberin onu dinleyip müdahale etmediğini, yani kadını öteleyen bir tavır sergilemeyen centilmenliği ve alicenaplığı gösterdiğini biliyor muydunuz? (Ebu Nuaym, 3390; İbni Esir, 178; İbni Hacer, 2008:510)

Furay’a binti Muavviz’e, düğünlerde şarkı söyleme izninin bizzat peygamberce verildiğini de biliyor muydunuz? (İbni Esir, 230)

Hz. Muhammed Mekke’den Medine’ye hicret ettiğinde, şehre girerken Beni Neccar kızlarının ellerindeki teflerle şiir ve türküler okuyarak onu musiki ile karşılamışlar, çocuklar ve kızlar Seniyyetü’l-Veda’ adlı tepede tefler çalarak “tale’a’l-bedru aleyna’” diye başlayan mısraları terennüm etmişlerdi.

Kadınlardan şarkıcılar vardı da erkeklerden yok muydu?

Elbette vardı.

Mesela, Arap müzik tarihçisi H.G. Farmer, Kâtip Çelebi’yi kaynak göstererek Hz. Ali ve Hz. Fatma’nın düğününde tef çalarak şarkı söyleyen Amr b. Umeyye ed-Damîrî ve Hamza b. Yetîm’den söz eder. Hamza’nın Bilal-i Habeşi ile Hz. Muhammed’in huzurunda tef çalıp şarkı söylediği rivayetini ekler. Ayrıca Hz. Muhammed zamanında Baba Sanduk isminde tef vurup şarkılar söyleyen Hintli birinden de bahsedilmektedir. (http://www.mutriban.com/hz-peygamber-doneminde-musiki-ve-turk-din-musikisi%E2%80%99nde-hz-peygamber/)

Hz. Muhammed dönemindeki musiki enstrümanları arasında; tef, davul, kadîb (taktaka) gibi sayıları kısıtlı ritim aletleri sayılmakta, ayrıca bu dönemde “mizmar” adı verilen düdük, kaval vb. gibi üflemeli çalgıların bahsi de geçmektedir. Ama isimlerini verdiğim bu müzik aletlerinin varlığı, dinen sadece bunlara izin verilebileceği anlamına gelmez. Zaman içinde şarkılara renk katan tüm enstrümanların müzikte kullanılması elbette doğal olanıdır.

Müzikte sadece uhrevi duygulara hitap eden sözlerin caiz olduğunu savunanların ve yine sadece savaşlarda müziğe izin verilebileceğini iddia edenlerin görüşleri doğru değildir. Ayrıca mesela, Türklerde akıl hastalarının tedavisinde kullanılan müzik türlerinde sırf ilahi tarzı eserlerin icra edildiğini ileri sürmek de bilimsel tedavi mantığına aykırıdır.

Kanaatimi dürüstçe ifade edeyim…

Hz. Muhammed, zamanımızda yaşasaydı ne yapardı dersiniz?

Sanata saygılı o peygamber, Mozart’ı dinlerdi veya dinlemezdi, onu bilemem ama Hristiyan ilahisine gönül vermiş olsa bile, eserleriyle ulvi manaları sanki gökyüzünden yeryüzüne yayıyor algısını yaratan Johann Sebastian Bach’ın eserlerine ilgisiz ve duyarsız kalmayacağına içten inanıyorum.

Nazif Ay



Bu içeriğe emoji ile tepki ver