Zanka

Bir yerel temanın öyküsü gibi algılansa da aslında İstanbul kültürünün unutulmaya yüz tutan gizli aktörlerinden Sükse Şeref, diğer lakabıyla Güllü Ağabey, edebiyat dünyasına roman türü ile artık huzurlarınızda.

Klaros Yayınlarından çıkan bu kitap için tam on iki yıldır uğraş verdiğimin bilinmesini isterim.

Bazı kişiler vardır; felsefesi, sevdası ve iddiasız gözükse de eğitici yönleriyle zihinlere kazınır ve doğal yaşam sürecinde kendi öykülerini kendileri yazar. Böylesi şahıslar asla unutulmazlar, aksine unutulmaya çalışıldıkça daha çok hatırlanır ve yaşatılırlar. Biz yazarlara, bu öyküleri itinayla takip ederek kayda geçirmek ve okuyucuya yansıtmak kalır.

Gerçek adıyla Şeref Öztürk, efsanevi lakabıyla Sükse Şeref, yakın geçmişimizin masalımsı isimlerindendir. Sükse Şeref, sırf yaşadığı dönemine hapsedilemeyecek renklilikte bir isimdir, şahsına münhasır markadır.

O, kendine özgü stiliyle zamanının başarılı futbolcusu; Türk futbol tarihinin büyük isimleri ile top koşturduğu halde unutturulmaya çalışılmış ama hafızalardan silinememiş adeta mitolojik kahramandır.

O, İstanbul nezaketi ve duygusallığını yansıtabilmiş centilmendir.

O, yaşamı doğal ortamında yudumlamış ve “ilkeli erkek” anlamıyla delikanlılık ruhuna ihanet etmemiş adamdır.

O, bazen alternatif dil olan argo üzerine aforizmalar geliştiren bir semte duygusallığı da egemen kılmaya çabalamış gönül insanıdır.

O, sevdiği kadına ömrünü adayan ve belki artık örneği bulunmayan, romantizmin temsilcisi aşk insanıdır.

O Sükse Şeref ismini, şık giyimiyle, muhataplarına nezaket sunan konuşma üslubuyla ve kendine özgü edebi üslubuyla duyurdu. Her şeyin rengi ve manası bir anda değişti. Büyük aşkı nedeniyle önce yuvası yıkıldı, sonra ölümüne kadar ceketinin üst cebine yerleştirdiği küçük çay bardağı içindeki çiçekleri sergilemesiyle ŞEREF isminin yanına SÜKSE lakabını yazdırdı. Sadece Alibeyköy’ün en âşık delikanlısı olmadı, tüm âşıkların feneri oldu.

Twitter hesabım: @NazifAy14

Takibinizi beklerim…

 

Nazif Ay



Bu içeriğe emoji ile tepki ver