Zanka

Konu başlığı hem çarpıcı hem de İslam dünyasının ana gündemi.

Bu yılki Ramazan ayında orucun tutulup tutulmayacağı sorusu Diyanet İşleri Başkanlığına ve toplumda tanınan din uzmanlarına yoğun olarak soruluyor. Elbette ben de bu meseleye ilişkin birçok soru ile karşılaşıyorum. Oruç konusuna bağlı olarak sağlık ve ibadet ilişkisi üzerine görüşlerimi merak edenler için en açıklayıcı noktaları şimdi sizlerle paylaşacağım.

Oruç sözcüğünün Arapça karşılığı Savm veya Sıyam’dır ki, nefsi tutmak demektir. Bu anlamla paralellik arz eden şu 5 maddeyi hatırlatıyorum.

İslam dini beş varlığın korunmasını istemiştir.

1-İnsanın kendini/nefsini koruması

2-Aklın korunması

3-Malın korunması

4-Neslin, yani şimdiki ve gelecekteki insan denen varlığın korunması

5-Dinin korunması

Bu beş varlıktan en önemlisi ve konunun özeti durumundaki başrol varlık “İnsanın kendisi/nefsi” maddesidir.

Çünkü insanın öz varlığı iyi korunamazsa, akıl sağlığı da iyi korunamaz.

Çünkü insan kendi varlığına özen göstermezse, malını mülkünü, yani helal yoldan kazandığı kapitalini de muhafaza edemez.

Çünkü insan kendine ilgi ve dikkat göstermezse, insanlığa ve ailesindeki bireylere de gereken ihtimamı gösteremez.

Ve çünkü insan kendine mukayyet olamazsa dinine de sahip çıkamaz.

O halde orucun da içinde olduğu tüm ibadetler ve dinî ritüellerde genel esas, kişinin öz varlığını sağ salim ayakta tutabilmesi ve sağlıklı olabilmesidir. Aksi durumda ne din ne mal mülk ne nesil ne de akıl zindeliği korunabilir.

Koronavirüs musibetinin yaşandığı bu dönemde virüsün bulaştığı (sonucun pozitif çıktığı) kesin olan kişilerde veya oruç tuttuğunda metabolizmasının olumsuz etkilenip bağışıklık sisteminin (immünite) çökme olasılığı bulunan kişilerde oruç tutmada ısrar etmek dinen haramdır. Zira İslam fıkhının temel ilkelerden biri “İnnez zarurât, tubîhul mahzurât”, yani “Zorunluluk durumunda yasaklar/haramlar bile ortadan kalkıp helale dönüşür” kuralıdır. Kaldı ki “Umumul belva (Geneli ilgilendiren problemler, sıkıntılar, sakıncalı haller) durumu meydana geldiğinde ağır sorumlulukların niteliği değişir ve kolaylıklar tercih edilir. Fıkıhta bir önemli örnek vardır, bir mabette namaz kılınırken cami dışından “imdat” çığlığı duyulsa cemaatteki herkesin namazı bırakıp imdat isteyene yardıma koşması farzdır, aksi halde kılınan namaz geçerli olmayacağı gibi yardıma gitmeyen herkes Allah’ın lanetine hedef olur, çünkü yaşam ibadetten üstündür, yaşam yoksa ibadet de olamaz.

Kısacası Allah’ın kesin emri anlamında farz olan Ramazan orucunun, bu ibadeti sakıncalı hale getirebilecek birçok ihtimali barındıran koronavirüs mazeretinden dolayı bu yıl tutulmaması, gelecek zamana ertelenip kaza edilmesi sağlık ve din açısından en selametli tercihtir.

Ancak tıp bilginlerinden oluşan bir uzman grup, henüz virüsle karşılaşmamış kişilerin Ramazan’da oruç tutabileceklerine ve oruç tutmanın bağışıklık sistemine zarar vermeyeceğine dair görüş birliğine varan kanaatlerini açıklarsa biz de “vebali sevabı size aittir” demekten başka bir şey söyleyemeyiz. Ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığı yetkililerinin bu yıl Ramazan ayında oruç tutup tutmama konusunda söz sahibinin bilim insanları olduğunu vurgulamalarını takdir ediyor ama aynı zamanda “Herkes kendi canından ve sağlığından sorumludur” diyen İslam’ın manifestosunun da unutulmamasını bekliyorum.



Bu içeriğe emoji ile tepki ver