Allah…
Filistin’in Kenan bölgesindeki “El” adlı tanrıya, “İlah (tanrı)” sözcüğünün eklenmesiyle oluşan ve yüce güç sahibi yaratıcıya özel anlam katan isimdir.
Allah…
İlah sözcüğünün başına Arapçadaki bilinirlik eki “El” in gelmesiyle, varlığı tüm akıllı ve iradeli canlılara aşikâr olan bir gizemli otoritenin kendine ait mührüdür.
Allah…
Evreni belli düzende (Sünnetullah) yarattığını söyleyen ve koyduğu doğa kurallarını değiştirmeyeceğini deklare edip sözünde hilaf (çelişki/ tutarsızlık) olmadığına vurgu yapan kuralcı bir tanrının en açık adıdır.
Allah, önceleri sadece tanrıydı, henüz Allah değildi.
Allah, yaratmaya karar verdiği an, tanrılıktan Allahlığa yönelmiş oldu.
Çünkü salt tanrılık, bilinmezliği çok olan, hatta kendisinden başka hiç kimsenin o varlığa ilişkin söz söyleyemeyeceği ve yorum yapamayacağı kutsal makamdır.
Oysa Allah’ın tanrılık vasfı ise hem varlığını diğer varlıklara haber vererek paylaşmanın hem de gizemli niteliklerini onlara bildirimin adresidir.
Bildirimi olmayan varlığın tanrılığı eksik kalır ve ona Allah denilemez.
Allah, yaratırken iki ana kurala bağlı kalır.
Birincisi, yaratılanların içinde bulunduğu pozitif kuralların, yani sünnetullah denilen Allah’a ait tarzın korunması ve değiştirilmemesidir.
İkincisi ise dışa dönük dizayn edilen somut varlıkların var oluş sürecine saçma açıklamaların, masalların veya mitlerin bulaşmasına izin vermemesidir.
Allah inancı itikadi bir konu olduğundan bazı inanç meselelerinin pozitif kurallarla izahı pek mümkün olamamakta ve bu meseleler inanç alanında sadece inananı bağladığından dolayı felsefi dille “Aşkın olma/ Transandantal” özelliği taşımaktadır. Aşkın olan konuların tartışılması ya da başkalarının bunlara inandırılmaya çalışılması, ileride psikolojik sapmaların ve bazen mistik hezeyanların (dinsel sapkınlıklar) meydana gelmesine yol açar.
Anlayacağınız, pozitif kuralların olmadığı yerde ve akıl dışı projelerde Allah yoktur.
Allah, Allah olmak için sırf yaratmayı seçmedi.
Allah, Allah olmak için akıllı ve seçme özgürlüğü olan (iradeli) varlıkları yaratmayı da seçti.
Allah’ı, diğer varlıklardan ayırma kabiliyetine sahip tek varlık insandır.
Allah’ın Allahlık otoritesini tanıyabilecek ve onun hakkında tespitlerde bulunabilecek tek varlık, yine insandır.
Anaksimandros, yaşamın suda başladığını, canlıların sonradan karaya çıktığını iddia etti. İnsanın atalarının balıklarda varlık bulduğunu, koşullar olgunlaştığında karasal canlıya dönüştüğünü söyledi.
İlkel tanımlarla da olsa evrim teorisini ilk dillendiren kişi, Anaksimandros idi.
Aydınlanmanın pozitif bilimlerde bir aktörü olmalıydı ve oldu.
Darwin, Adem ile Havva’nın çıkışını yazdı.
İlahiyatçılar, Darwin’i günah keçisi haline getirdi.
Oysa ondan önce evrimi savunan müslüman fikir insanları bulunuyordu.
Müslüman düşünürlerden İbni Miskeveyh, İbni Haldun, el İsfehani, Kadir Mirza Bedel, Kutubi, Mevlana Celaleddin-i Rumi,İbni Kaysem, Zekeriya el Kazvini, Kınalızade Ali Efendi, el Hazini, Farabi, İhvanı Safa ve Mutezile mezhebinden Cahız ve Nazzam, insanın Maysandan geldiğini biliyordu.
Mevlana; “Uykudaydım, uyandım, hayvan oldum, insan oldum. Melek olacağım” demişti.
Zekeriya el Kazvini, resimli dergi benzeri kitap yazmıştı ve evrimi destekleme adına ilginç varlıkları resmetmişti.
Kınalızade Ali Efendi, insandan önce vahşi insan türünün olduğunu iddia edip buna ‘Nasnas’ demişti.
Evrimde en net ve en son tanımı Darwin yaptığı için büyük takdiri o topladı.
Aklı yetersiz olanlar hep evrimdeki “Ara Formu” sordu.
Ara form her alanda geçerliydi ama görebilene.
Ara formu çokça merak edenlerin, evrimi sorgulayanlara dikkatlice bakmaları yeterliydi!..
Evrimi inkâr edenler, ilk insanın, dolayısıyla Adem’in pastadan çıkan sürpriz varlık olduğunu düşündüler ya da sihirbaz şapkasından çıkan tavşan gibi bir şey olduğunu varsaydılar.
İnsanın, Allah’ın “Ol” demesi karşılığında bir anda var olduğunu savunanlar, mucize başlığı attıkları yaratılış kabullerinde aslında aptalca açıklamaya imza attıklarının farkına varamadılar.
Evrimi, dindar geçinenler ve evrimi ret edince Allah’ı bulacaklarını zannedenler kabul etmediler.
Fakat evrim bilinmeyince Allah’ın da bilinemeyeceğini bilemediler.