S-400’lerin gelmesi ile birlikte Türkiye, eğer tersine başka bir gelişme olmazsa, geriye dönüşü olmayan bir yola girmiştir. Tersine başka bir gelişme derken; ABD’ye Ortadoğu’da ve/veya Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin güvenliği ve çıkarları hilafına başka tavizler vererek ve/veya S-400’ü depoya kapatarak yapılabilecek bir hamleyi kastediyorum.
Sakın olmaz demeyin! Tek Adam yönetimi altında bulunan bir ülkede hiçbir şey sürpriz değildir. Papaz Brunson ile ilgili olarak Trump'a: "Bu can bu bedende olduğu sürece o teröristi alamazsın" dendi, hatta onlarda bulunan papaz (Gülen) ile takas teklif edildi ama kısa bir süre sonra baskılara dayanılamadı ve bizdeki papaz iade edildi ve onlarda oldu iki papaz.
Şimdi Milli Hava Savunma Füzemiz Hazırdı!
S-400’ün alımına giden gelişmeler, esasında 2012’de iktidarın RF-4 keşif uçağımızın Suriye hava sahasında düşürülmesi üzerine Suriye’ye müdahale isteği ile başlamıştı. Doğru karar; milli bir hava savunma füzesi geliştirmekti. Doğru karar alınmış olsaydı hem bugün yaşadığımız bu zorlukları yaşamayacak, hem de aradan geçen 7 yıl içinde kendi füzemizi yapmış olacak ve envanterimize eklemiş olacaktık.
Putin, ülkesi için başarılı bir lider ve aynı zamanda iyi bir satranç oyuncusu. S-400, Putin’in Türkiye’yi Batı’dan ve NATO’dan koparabilmek adına yaptığı hamlelerden biri. Türkiye ise bu oyuna devlet aklı ile değil, tek kişilik akılla katılıyor.
ABD Frene Basmak Zorunda Kaldı
Türkiye, S-400 ile fiili olarak Batı’dan kopma sürecine girmiştir. ABD S-400’den Türkiye’yi baskı kurarak, F-35 ve yaptırımlarla tehdit ederek vazgeçirebileceğini sandı. Aynen papaz işinde olduğu gibi. Ama bu sefer karşısında Putin ve Rusya devlet aklı vardı. ABD, S-400’lerin gelmesi öncesinde Türkiye’yi ağır yaptırımlarla da tehdit etmesine rağmen F-35 programından çıkarılmamız dışında şimdilik frene basmak zorunda kaldı. Çünkü yaptırımlar, Türkiye’yi Erdoğan ile sınırlı kalmayacak şekilde geriye dönülemez bir rotaya sokardı.
Öncelikle şu bilinmeli ki; halen Türkiye’yi yöneten iktidar iradesinin ABD’den şikâyet etmeye hiç mi hiç hakkı yoktur. Çünkü mevcudiyetinin yegâne temeli ABD’dir! Ayrıca iktidar, ABD’nin Türkiye de dâhil bölgemize tecavüz etmeye çalıştığı Büyük Ortadoğu Projesi’ne eş başkanlık yapmış, Türk Askeri’nin kafasına çuval geçirilmesi operasyonuna kol kanat germiş, açılımların da dâhil olduğu girişimlerini sorgusuz sualsiz uygulamış, Suriye’deki vekâlet savaşına taşeronluk yapmış, Ergenekon-Balyoz tipi kumpaslarla Türk Silahlı Kuvvetleri’ni itibarsızlaştırmış, kolunu kanadını kırmış, FETÖ’cülerin ve dolayısıyla 15 Temmuz Darbe Girişimi’nin önünü açmıştır.
Şikâyet Etmeye Hakkı Yok!
ABD’nin de şikâyet etmeye hiç hakkı yoktur. Türk-Amerikan ilişkilerinin bu noktaya gelmesinin bir numaralı müsebbibi ABD’dir. ABD’nin Türkiye’nin çıkarlarını ve güvenliğini yok sayan, karşılıklı güvene ve işbirliğine dayanmayan, ikiyüzlü, hegemonik tutumu ilişkilerimizi bu noktaya getirmiştir.
PKK’yı hem terör örgütü olarak kabul et, hem de yardım ve yataklık yap! Bu müttefiklik ruhu ile bağdaşır mı? Bu ikiyüzlülük değil mi? Suriye’de PKK’nın uzantısı PYD ile IŞİD’le mücadelede bahanesiyle müttefiklik yapmak, Türkiye’yi salak yerine koymak değil de nedir?
Bu Duruma S-400’le Bir Günde Gelmedik
15 Temmuz Darbe Girişimi’nden sonra CENTCOM (ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı) Komutanı Orgeneral Joseph Votel; “Yakın işbirliği içinde olduğumuz birçok askeri yetkili şu an hapiste. Birlikte yürüttüğümüz operasyonların etkileneceğinden kaygılanıyorum” dedi. Ayrıca; ABD Ulusal İstihbarat Direktörü olan E. General James Clapper; “TSK içindeki temizlik, IŞİD ile mücadeleyi zorlaştıracaktır. Muhataplarımızın birçoğu görevinden uzaklaştırıldı ya da tutuklandı. Bunun, Türklerle yürüttüğümüz işbirliğini zayıflatacağı şüphe götürmez” diye açıklama yaptı. Yani Ergenekon-Balyoz tipi kumpas operasyonlarına maruz kalanlara gösterilmeyen destek, halkın üzerine ateş açan darbecilere gösteriliyordu!
15 Temmuz Darbe Girişimi sırasında ve hemen sonrasında ABD sessiz kaldı. Ama Rusya ve İran, Türkiye’nin yanında yer aldı. Hala darbenin bir numaralı müsebbibi olan Fethullah Gülen ve darbeciler kollanıyor, korunuyor. Bu da kimsenin gözünden kaçmıyor. Demem o ki; S-400’e ve Türk-Amerikan ilişkilerin bugünkü kötü durumuna bir günde gelmedik!
Amerikan Halkına Mektubumdur
4 Temmuz 2013’de, “Amerikan Halkına Mektubumdur” başlıklı bir yazı yazdım. Yazıda; Ergenekon ve Balyoz gibi gayri hukuki kumpas operasyonlarının arkasında ABD’nin olduğunu, Suriye’deki vekâlet savaşını desteklediklerini, Amerikan politikalarının dünya ve bölge barışını nasıl tehdit ettiğini anlattım.
Bu mektubum, Amerika’da yaşayan Türk Toplumu tarafından çok beğenilmişti. 45 yıldır Amerika’da yaşayan ama 2016 yılında rahmetli olan büyüğüm ve dostum Şadi Dinlenç, yazıyı İngilizce’ye çevirdi ve çeşitli medya kurumlarına gönderdi ama çok azı yayınladı. Bu yazımı, halen Türkiye’de yaşayan ve West Point’den (ABD Kara Harp Okulu) mezun olan Jim Ryan benden müsaade isteyerek, Pentagon’da görev yapan tüm amiral ve generallere gönderdi ama hiç yanıt veren olmadı.
FETÖ’nün Vergi Kaçakçılığına Bile Göz Yumuldu
Ayrıca; 31 Ağustos 2013’de Pensilvanya’da ve 1 Eylül’de New Jersey’de Fethullah Gülen’e karşı eylem ve konuşmalar yaptık. Özetle; Gülen’in dünya ve bölge barışı için tehdit olduğunu, devletin içine AKP iktidarının da desteği ile yerleştirdiği köstebekler vasıtası ile darbe hazırlığı içinde olduğunu, Türk-Amerikan ilişkilerinin büyük zarar göreceğini ve yönettiği Charter School’larda vergi kaçakçılığı yaptığını hem de o okullarda çalışan Amerikalı öğretmenlerle birlikte anlattık. Hiçbir reaksiyon gösterilmedi!
Yani Amerikalılar, kısa vadeli çıkarları için uzun soluklu çıkarlarını yok saydılar. Küresel liderlik ve yeniden Amerika’yı güçlü yapmak, sadece ekonomik ve askeri güçle olmaz. Ki bunlar da düşüşte! Arkada evrensel değerler ve ilkeler manzumesi yoksa, boş bir böbürlenmeden ve hayalden öteye gitmez.
Babacan ve Gül’le Olmaz!
Amerika, kurucu babalarına (John Adams, Benjamin Franklin, Alexander Hamilton, John Jay, Thomas Jefferson, James Madison ve George Washington) ihanet etti! Ve Türkiye de kurucu babası olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e etsin diye Türkiye’nin çağdışı yüzü ile çağdaş yüzüne operasyon yaptı! Ama geldiği yer işte burası!
Amerikalılara dostça bir uyarım var; bugüne kadar tuttukları yol ve rota yanlıştır. Türkiye’ye karşı dürüst olmalarının, karşılıklı saygıya, güvene, çıkara ve işbirliğine dayanan bir politika izlemelerinin hem dünya hem de bölge barışı için büyük faydası vardır. Aklıma gelmişken; Erdoğan’a alternatif olarak düşündükleri Babacan ve Gül’le hem olmaz hem de bu, meseleyi anlamamış olduklarını gösterir.