Zanka

Türker Ertürk

Twitter Instagram


Türker Ertürk

“Amiraller Duyurusu” davası; iliklerine kadar siyasidir, hukukla zerre kadar ilgisi yoktur ve operasyon geçen sene iktidarın emir ve komutası ile başlatılmıştır. Bu operasyon kapsamında 10 amiralin evine şafak baskını yapılmıştır. Operasyonun iktidar açısından amacı ise; ekonomik iflas, bölgesel ve küresel yalnızlık ve seçim kazanma şansını kaybetmiş olması nedeniyle içine düşmüş olduğu sıkışıklığı aşmak ve gündemi değiştirmekti.

104 Amiralin Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile cübbeli ve sarıklı amiral hassasiyeti üzerine inşa edilmiş olan duyurusu için iddianame hazırlandı. Tam bir hukuk skandalı idi. Savcı iddianamesi; o bunu dedi, şu şöyle tepki gösterdi gibi muğlak ve hukuken hiçbir kıymeti olmayan, somut deliller içermeyen, niyet okumaya çalışan, kanunla tanımlanmış hangi suçun işlendiğini söyleyemeyen adeta dedikoduname gibi bir metin hüviyetindeydi. Duyuruyu beğenmeyebilirsiniz, eleştirebilirsiniz, içeriğine katılmayabilirsiniz hatta tepki de gösterebilirsiniz ama bu duyuru ile suç işlendiği anlamına gelmez. Cumhurbaşkanı da dahil kimin ne tepki gösterip göstermediğine göre de suç belirlenmez. Anayasa’nın 26. Maddesi; “Herkes düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama, yayma hakkına sahiptir” diyor. İşte “Amiraller Duyurusu” bu anayasal hakkın ve özgürlüğün kullanımı idi. Bu duyurudan darbenin imasını bile çıkarmak ancak çok ama çok kötü niyetli ve maksatlı bir kafanın ürünü olabilir. Ayrıca hukuken darbenin iması olmaz, teşebbüsü olur!

 

Savcı Sanki Kendini İktidarın Yerine Koymuş

“Amiraller Duyurusu” iddianamesi sanıklar ve avukatlar tarafından henüz bilinmiyorken ve UYAP’a (Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi) verilmemişken tıpkı FETÖ kumpaslarında olduğu gibi yandaş basına neden ve nasıl sızdırıldı? Hedef çok açıktı; mahkeme üzerinde baskı yaratmak ve davayı reddetmesini engellemekti! Bu konuda suç duyusu da yaptık ama kimi kime şikayet ediyoruz ki! Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı iddianamenin basına sızdırılması ile ilgili olarak bir disiplin soruşturması dahi yapmadı ve HSK (Hâkimler ve Savcılar Kurulu) bile bu duruma sessiz kaldı. 

Bu gayri hukuki iddianameye göre açılan davanın geçen hafta yapılan üçüncü duruşmasında, savcı esas hakkında mütalaasını mahkemeye sundu. Baştan sona tek bir hukuki gerekçe bile yoktu. Belli ki yazılırken bayağı zorlanılmış. Bu mütalaa topluma FETÖ kumpaslarını anımsattı ve iktidarın yargı üzerindeki giderek daha da güçlenen vesayetini bir defa daha somutlaştırdı. Mütalaada 91 amirale beraat, 11 amiral ve 1 generale 12 yıl hapis cezası istenmiş. Bu ayrım hukukun değil, siyasetin isteğine göre yapılmış hissi veriyor. Ceza istenenler ise genellikle yazan, çizen, ekranlarda konuşan, sosyal medyada aktif olan, iktidara muhalefet eden, toplumda etkinliği olan isimlerdi.

Susun, Yerinize Oturun!

Yargılamalarda esas olan amaç; suçlu ile suçsuzu ayırmak ve adaletin yerine getirilmesini sağlamaktır. Bu mütalaada ise bu amacın peşinden gidilmediği izlenimi veriliyor. Mütalaa; “Hukukun, anayasanın ve kanunların gereğini yapıp herkese beraat istesem iktidarın husumetini ve baskısını üzerime çekerim. Herkese ceza istesem topluma anlatamayız ve toplumsal tepkiyi tetikleriz. En iyisi aralarında bazılarını ve özellikle öne çıkanlarını ve iktidarın hoşnut olmadıklarını cımbızlayayım. Bu şekilde hem iktidarı tatmin ederim hem de toplumsal tepkiyi de en alt düzeyde tutarım” endişesi içinde hazırlanmış gibi.

Mütalaada iddianamede yer alanların yüzde 90’nına beraat, yüzde 10’una cezalandırma istenerek “Yargı bağımsızdır ve mütalaa adildir” algısı yaratılmaya ve beraatı istenen 91 Amirale “susun, yerinizde oturun, esasında farkınız yok, yoksa bu tarafa gelirsiniz” mesajı verilmeye çalışılmış gibi duruyor.

Duruşmalarda neden Erdoğan’ı temsilen avukat var? Ceza davalarını devlet adına cumhuriyet savcısı takip eder. Burada kişisel bir dava söz konusu değil ki! Belli ki bu duruşmalarda avukatın görevi; yargıya müdahale etmek ve mahkeme heyeti üzerinde baskı yaratmak. Son duruşmada bu avukatın hukuktan nasiplenmemiş ve amirallerin cezalandırılmasını isteyen konuşmasına bakılırsa görevinin farkındalığı içinde olduğu anlaşılıyor.  Sonuç olarak mütalaa; halkı korkutma ve seçim sürecinde iktidar hakkında konuşanları ve muhalefet edenleri susturma amacına hizmet ediyor.

Çocuklarımızı Utandıracak Bir Miras Bırakmamalıyız

“Amiraller Duyurusu”, demokratik ve anayasal bir hakkın kullanılmasıydı ve bu gerçek apaçık ortada dururken hangi perdeden ne tür tepkiler verildiğini hepiniz hatırlıyorsunuzdur. Oysaki üniformasının üzerine cübbe ve tarikat giyen, makam aracıyla mesai saatinde bir tarikat yuvası olduğu izlenimi veren bir yere giderek cüretkarca resim de çektiren amiral aleni şekilde anayasa, yasa ve yönetmelik ihlali yaptı. Peki buna iktidarın bir sözü oldu mu? Ya Hulusi Akar’ın? Durumu idare ettiler, “konuyu inceliyoruz” deyip kamuoyunu oyaladılar ve sonunda şerefi ile emekli oldu. Zaten mesleki gelişimi nedeniyle terfi etme şansı yoktu.

Sayın savcı; mütalaasının hiçbir yerinde Türker Ertürk isminden bahsetmemesine ve gerekçe gösterememesine rağmen sonuçta benim için de 12 yıl hapis cezası istiyor. Sizce bu neden olabilir? İktidarın Türkiye’nin en büyük sorunu olduğunu söylediğim, muhalefet ettiğim ve seçimler öncesi susturulmam gerektiği düşünüldüğü için mi? Gerekçe ve motivasyon bu mudur? Türkiye bu zorlu dönemi acılı da olsa geçecek. Asıl olan; bu dönemden geçerken demokrasiden, hukuktan, adaletten ve halktan yana tavır koyup koymadığımız ve zorbalığa teslim olup olmadığımızdır. Yarın hepimiz er veya geç yaşamdan ayrılacağız. Çocuklarımıza onları utandıracak bir miras bırakmamalıyız.

Amirallere kurulan bu kumpas esasında; cumhuriyetimize, demokrasimize, hak ve özgürlüklerimize, hukuk ve adalet taleplerimize, ulusal çıkarlarımıza ve güvenliğimize sahip çıkma arzumuza, iç barışımıza ve parlamenter sisteme dönme isteğimize karşı kurulmuş bir kumpastır.



Bu içeriğe emoji ile tepki ver