Geçtiğimiz Cumartesi (11 Eylül 2021), sonuçları itibarıyla halen yaşadığımız zaman dilimini radikal bir biçimde etkisi altında bulunduran, öncesi ile sonrasını milat çizgisi gibi ayıran saldırının 20’inci yılını idrak ettik.
Bu tarihi saldırı ABD topraklarında gerçekleştirildi ve El-Kaide mensubu teröristlerce kaçırılan yolcu uçakları ile yapıldı.
Saldırı, ABD müesses nizamının üç önemli merkezini vurmak üzere planlanmıştı. Birincisi New York’ta, İkiz Kuleler olarak bilinen Dünya Ticaret Merkezi, ikincisi Pentagon (Savunma Bakanlığı), üçüncüsü ise Kongre Binası (Capitol Hill). Bunlardan Kongre Binası için planlanan saldırı hariç, diğer ikisi teröristler açısından başarılı olarak gerçekleştirildi. Saldırılar sonucunda toplam 2 bin 977 insan yaşamını kaybetti. Yaşamını kaybedenler arasında Dünya Ticaret Merkezi’nde bilgisayar programcısı olarak çalışan Zühtü İbiş isimli bir Türk de vardı.
Yeni Bir Pearl Harbor
1981-1989 yılları arasında ABD Başkanı olarak görev yapan Ronald Reagan döneminde Hazine Bakanlığı yapan Paul Craig Roberts, 11 Eylül 2001 saldırısı için “Yeni Muhafazakârların ürünüdür ve yeni bir Pearl Harbor’dır. Amaç Ortadoğu’ya saldırmak ve işgal etmek için gerekçe yaratmaktır” demişti.
Yeni Muhafazakârlık (Neoconservatism); Finans-Kapital sistemin günümüzdeki ideolojisidir. Küreselleşme, tek kutuplu dünya düzeninin devamı ve bu maksatla planlanan Sonsuz Savaş (Endless War), Beşinci Nesil Savaş (Fifth Generation Warfare), hegemonyaya direnenlerin ezilmesi, ulus devletlerin etnik, dinsel ve mezhepsel fay hatları üzerinden istismar edilerek bölünmesi, Rusya ve Çin’in çevrelenmesi, Çin’in kuşak yol projesinin sekteye uğratılması, bu yüzyılın sonuna doğru 2 bin devlet sayısına ulaşılması, Büyük Ortadoğu Projesi ve bu projenin taşeronluğunu Türkiye’ye yaptırabilmek için gerekli olan AKP projesi, Arap Baharı, Ergenekon ve Balyoz gibi hukuk görünümlü kumpaslar bu sistemin hedef, plan ve operasyonlarından bazılarıdır.
11 Eylül Nelerin Önünü Açtı?
Dünyada hiçbir şey, size sunulduğu ve medyada size algılatılmaya çalışıldığı gibi değildir. Arkasındaki gerçekler genellikle tam tersidir. 11 Eylül 2001 saldırısı da ABD’nin Afganistan’a, Irak’a, Suriye’ye müdahalesinin, Ortadoğu’ya kalıcı olarak yerleşmesinin, daha da önemlisi kural tanımaz bir biçimde dünyanın her köşesine istediği gibi terörü gerekçe ederek saldırabilmesinin önünü açtı.
11 Eylül 2001 saldırısı üzerinden daha bir ay geçmeden ABD Afganistan’a müdahale etti. Bu kadar kısa sürede müdahale edebilmek için, daha önceden hazırlanmış planlarınızın olması gerekirdi. Geçtiğimiz ayın sonu itibarıyla da 20 yıldır bulunduğu Afganistan’dan -Taliban’la anlaşarak ama 20 yıldır Afganistan’da birlikte bulunduğu Türkiye dâhil hiçbir müttefikine danışmadan ve koordine etmeden- apar topar çekildi. Esasında ABD, Avrasya’ya yönelik plan ve hedeflerinde bir değişiklik yapmadı, sadece bu plan ve hedeflere yönelik stratejisini değiştirdi. Bu nedenle “ABD Afganistan’da Vietnam’da olduğu gibi yenildi ve çekildi” çıkarımı çok sığ bir değerlendirme olur.
11 Eylül 2001 Saldırısı Olmasaydı…
11 Eylül 2001’den başlayarak, o dönem ABD Başkanı olan George Bush tarafından yapılan açıklamayla birlikte ABD, tüm yerkürede teröre karşı bir savaş başlatmıştı. O günden bugüne ABD neredeyse hiç kural tanımadan ve uluslararası hukuku hiçe sayarak, dünyanın her yerine müdahale etmektedir. Bu kapsamda da Irak’ta ve Suriye’dedir, komşumuzdur.
11 Eylül 2001 saldırısı olmasaydı; ABD bu denli kolay bir şekilde uluslararası hukuku ihlal ederek dünyanın her deliğine giremez, müdahale edemez ve yerleşemezdi. Afganistan ve Irak’a müdahale ve Suriye’ye karşı Türkiye’yi de kullanarak çıkarılan vekâlet savaşı bu kapsamda yapıldı. ABD’yi yönetenler bu savaşlar için demokratik yetkiyi ve halk desteğini her aşamada olmasa bile hiç değilse başlangıçta 11 Eylül 2001 saldırısı ile ABD’de oluşan dehşet ikliminin etkisiyle almışlardı.
Saldırıyı Gerçekte Kim Yaptı?
Soğuk Savaş (1947-1991) sonrasında oluşan tek kutuplu dünya düzeninin ve küresel liderliğin sonsuza dek sürdürülmesi, tüm enerji ve hammadde kaynaklarının üretimden pazarlara ulaşana dek denetlenmesi, hegemonyaya ve Amerikan Barışına (Pax Americana) direnenlerin ezilmesi istenmekteydi. Fakat bunların açıkça söylenmesi olanaklı değildi. Tüm dünya için kan, kin gözyaşı demek olan bu emperyalist idealler; terörizme ve kitle imha silahlarının yayılmasına karşı tüm dünyada sürdürüldüğü söylenen savaşla, demokrasi ve insan hakları bahaneleri ile örtülmekteydi.
Tabii ki, 11 Eylül 2001 saldırısını ABD doğrudan planlayıp icra etmedi. ABD, sadece daha önce işbirliği yaptığı, fakat Soğuk Savaş sonrasında değişen koşullar nedeniyle terk ettiği ve bu yüzden ihanet duygusu ile ABD çıkarlarına zarar vermeye çalışan El-Kaide lideri Usame Bin Ladin’in militanlarının işlerini kolaylaştırdı ve önlerini açtı.
11 Eylül - 15 Temmuz Benzerliği
Esasında, planlama aşamasında bu saldırının istihbar edilememesi mümkün değildi. Ama planlama aşamasında El-Kaide militanlarını yakalamak ve dünya kamuoyuna afişe etmek, sonuçları itibarıyla yarar sağlamayacaktı. Bu nedenle saldırı planının gerçekleşmesine yardım edildi. Bu vahşet dolu kararı, ABD derin devlet sisteminin bir bölümü aldı ve uyguladı. Sonrasında olanlar, beklenebilecek ve tahmin edilebilecek tepkiler ve gelişmelerdi.
Bir anlamda aynı şeyi 1941’de Japonya’ya karşı da yaptılar, Japonya’ya petrol ambargosu uyguladılar ve onu Pearl Harbor baskınını yapması için provoke edip, arkasından işini bitirdiler.
Türkiye’de 15 Temmuz 2016’da yaşananlar, bu tarihten 15 yıl önce, 11 Eylül’de yaşananlara ikisinin de önlerinin açılması ve ardından gelen “Allah’ın lütfu” fırsatçılığı nedeni ile çok ama çok benziyor.15 Temmuz Darbe Girişimini yapanların Fethullah Gülen Cemaati olduğu konusunda asla şüphemiz yok, aynen 11 Eylül’ün faillerinin El-Kaide olduğuna emin olduğumuz gibi! 11 Eylül gibi 15 Temmuz Darbe Girişimi de hiç başlamadan engellenebilirdi. Zaten darbe girişiminin başarıya ulaşma şansı da yoktu. Bu menfur girişimin başarıya ulaşmasının tek olası ihtimali Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ana gövdesi olan Atatürkçülerin de darbeye iştirak etmesiydi. 15 Temmuz Darbe Girişimini iktidarla yol birlikteliği içinde olan, yine iktidarın azami müsamahasına ve sınırsız desteğine mazhar olan İmamın Ordusu yaptı, Kemal’in Ordusu ise engelledi. Gerisi lafügüzaf!