Zanka

Türker Ertürk

Twitter Instagram


Türker Ertürk

67 yıl önce bugün, Dumlupınar Denizaltımız NATO’nun Akdeniz’de icra edilen Blue Sea adlı tatbikatından dönerken, Çanakkale Boğazı’nda, İsveç bayraklı Naboland yük gemisi ile çarpışarak batar.

Dumlupınar, 1944’de ABD’de inşa edilmiş, Balao sınıfı dizel-elektrik tahrikli bir denizaltıydı. 1950’de, Türk Deniz Kuvvetleri’nin envanterine girmeden önceki adı ise USS Blower’dı.

Dumlupınar, Türk Bayrağını taşımaya başlayalı daha üç yıl dolmamıştı ki, 4 Nisan 1953’de, sabaha karşı saat 02.10’da, Çanakkale Boğazı’nın en dar yeri olan Nara Burnu açıklarında, Naboland ile çarpıştı. I. İnönü Denizaltısı ile beraber tatbikattan dönüyorlardı. Önde Dumlupınar, arkada I. İnönü, intikal ediyorlardı. Naboland, baş torpido dairesinin sancak tarafından Dumlupınar’a çarpmıştı. Çarpışma esnasında yelken diye tabir edilen denizaltının köprü üstünden 8 denizci denize düştü. Bunlardan ikisi pervanelere takılarak, biri boğularak yaşamlarını yitirdi. Toplamda sadece 5 denizci kurtulabilmişti.

Denizcilerimizi Kaybettik

Çarpışma nedeniyle baştan aldığı yarayla Dumlupınar öylesine hızlı batmıştı ki, gemide bulunan 81 denizciden yalnızca 22’si su almayan ve sağlam kalan kıç torpido dairesine sığınabilmişti. Burada mahsur kalanlar, yardım alabilmek için battı şamandırasını su yüzüne fırlattılar.

Güneşin doğması ile beraber, su yüzüne atılan şamandıra görüldü. Saat 11.00 sularında, kurtarma çalışmalarını yapacak olan Kurtaran gemisi kaza mahalline geldi. Kurtarma çalışmaları 72 saat boyunca, aralıksız sürdürüldü. Şiddetli akıntı, derinlik, şamandıra telinin kopması ve daha bir sürü şanssızlıklar nedeniyle kurtarma çalışmaları başarılı olamadı ve denizcilerimizi kaybettik.

Denizciler, Demir Yığınlarına Can ve Ruh Verir

Denizcilik, gerçekten zor iştir. Yürek ister, bilek ister, kafa ister ve sevgi ister. Gemiler, esasında cansız demir yığınlarıdır. Bu cansız demir yığınlarına can ve ruh veren; içinde yaşayan ve çalışan denizcilerdir. Dumlupınar’a da bu ruhu ve canı verdiler. Ama elim bir kaza neticesinde, onunla birlikte mavi suların derinliklerine gömüldüler.

Esasında; deniz şehitlerinin gerçek mezarı, engin denizlerdir. 1081’de başlayan Türk Denizciliği, aradan geçen yaklaşık bin yıl içinde nice kahramanlıklara ve zaferlere imza atarken, kimi zaman mağlubiyetler de yaşamış ve acılar da çekmiştir. Koyun Adaları’ndan, Cerbe ve Preveze’ye, Lepanto’dan Kıbrıs ve Malta kuşatmalarına, Çeşme’den Navarin ve Sinop’a, Ertuğrul’dan Kocatepe’ye kadar çok sayıda denizcimizin mezarıdır, şehitliğidir mavi denizler.

Vatan Sağ Olsun!

Berke İnel; Dumlupınar ile beraber denizlere gömülen ve mezarı denizler olan Şehit Astsubay Sait Yıldırım’ın kızı. Babasını Dumlupınar ile beraber tatbikata göndermeden önce yaşadıklarını şöyle anlatıyor; “O gün, okula gidecektim. Tam çıkacağım sırada geriye döndüm ve koşa koşa babamın yanına gelip sarıldım. ‘Babacığım n’olur gitme. Ben senin gitmeni istemiyorum’ dedim. Bana döndü ve ‘Gitmem gerek. Bir gün anlayacaksın. Vazife çok kutsaldır ve ben bir askerim, gitmem gerek’ dedi. Gidiş o gidiş…”

Dumlupınar, her geçen dakika yaşam umudunu kaybetmesine rağmen Çanakkale Boğazı’nın derin sularından su sathına yükselen Astsubay Selami’nin “Vatan Sağ Olsun” sesinde somutlaşan kahramanlıktır. Dumlupınar, “Ah Bir Ataş Ver” ile sonsuza kadar gözlerimizden yaşlar süzülerek söyleyeceğimiz türküdür. Dumlupınar, sevgilisiyle ışıldak fener ile mors alfabesi üzerinden haberleşen, sahilden gelen “seni seviyorum” mesajına “sonsuza kadar” yanıtını veren ve sevgisiyle beraber denizin derinliklerine gömülen denizciyle hazin bir aşk hikâyesidir.

Dumlupınar’da yaşamlarını kaybeden denizcilerimizi, onların indinde tüm Deniz Şehitlerimizi rahmetle, minnetle ve saygıyla anıyorum. Ruhları şâd olsun.



Bu içeriğe emoji ile tepki ver