Zanka

Türker Ertürk

Twitter Instagram


Türker Ertürk

İktidarın işi gücü din istismarı! Ama bu normal; çünkü çağdışı “Siyasal İslamcı” ideolojiye ve “Yeni Osmanlı” hayaline sahip bir zihniyetin din istismarından, kan, kin, gözyaşı, savaş ve kutuplaştırmaktan başka üretebileceği bir şey yoktur. İstismar ede ede dini de tüketiyorlar ve daha da tüketecekler. Sırada kadına dayak, 4 kadınla evliliğe izin ve Halifelik gibi çağdışı başka konular da var.

Esas sorun iktidarın tükenmesi ve hızla çözülüyor olması. Bir seçim daha kazanmalarına artık imkân ve ihtimal yok! Ekonomi de dâhil her konuda tam iflas söz konusu. Bugün iktidarın elinin değdiği ve iyi gitmekte olan tek bir istisna bile yok! İktidarın siyasi bekası için kötüye giden bu durumu demokratik olarak tersine çevirebilmesi de mümkün değil. Yapabilecekleri ise antidemokratik girişimler, din istismarı ve toplumsal kutuplaşmayı şiddetlendirmekten ibaret. Artık Türkiye’nin bekası ile iktidarın bekası birbiriyle çelişiyor!

Benim İçin Yok Hükmündedir!

İşte Ayasofya kararı da bu kapsamda alındı! Peki, bu karar ekonomik iflasımızı düzeltir mi? Artık çalışan nüfusumuzdan daha fazla olan işsizler ordumuzu azaltır mı? Enflasyonu, hazinenin tam takır hale gelmesini ve fukaralığı düzeltir mi? Tabii ki hayır! O zaman iktidar için amaç çok açık; halkı din üzerinden kandırmak, sanal tatmin sağlamak, kanmayanlara da devletin gücü ve kananlarla birlikte faşizm uygulamak ve tabandaki çözülmeyi durdurmaya çalışmaktır. Ama bizden söylemesi; Ayasofya’nın etkisi kananlarda bile en fazla bir ay sürer!

Dünya kültür varlıklarından Ayasofya için Danıştay’ın, üzerinde Türkiye Cumhuriyeti’nin kurtarıcısı ve kurucusu Atatürk’ün imzası olan 1934’deki Bakanlar Kurulu Kararını “hukuka aykırıdır” diye iptal etmesi; tam anlamıyla bir hukuk garabetidir ve benim için yok hükmündedir!

Kargalar Bile Güler!

Atatürk'ün, 1000 yıla yakın Hristiyan, 500 yıla yakın Müslüman geçmişine duyduğu saygıyla insanlığın ortak kültür mirası olarak görüp müze yapması ne kadar sağduyulu, hoşgörülü, kültürel çeşitliliğe saygılı bir tavır ve özellikle İbrahimî dinler arasındaki gerginliğin azaltılmasına yönelik eşsiz bir katkı ise bugün Ayasofya hakkında alınan karar da tam o kadar tersinedir ve iktidarın Ortaçağ zihniyetine sahip olduğunun dünya kamuoyuna açık ilanıdır.

Hukuki gerekçe olarak sunulan Fatih’in Vakfiyesi veya vasiyeti söylemleri de inandırıcı ve ilkeli değildir. Sen Türkiye Cumhuriyeti’nin kurtarıcısı ve kurucusu konumundaki Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün maddi ve manevi mirasına saldır, maddi mirası kapsamındaki Atatürk Orman Çiftliği’ni parsel parsel katlet, İş Bankası hisselerine el koymaya çalış, sonra da Fatih’in Vakfiyesiymiş! Kargalar bile güler!

Karar Hukuken Skandal

Düşünebiliyor musunuz; Fransa Kralı VII. Charles’in imzasının Fransa Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle’un kararlarını, Çin İmparatoru Puyi’nin imzasının Çin’in kurucusu Mao’nun kararlarını yok saymak için gerekçe yapıldığını? Tam bir skandal! Böyle bir iradeyi yalnız Fransa ve Çin’de değil, tüm çağdaş hukuk devletlerinde gayri meşru olarak görürler ve yok hükmünde sayarlar!

Ayrıca; iktidarda ilkesel yaklaşım yok, Türkiye’nin çıkarları ve güvenliği peşinde olmak hiç yok! Varsa yoksa siyasi ikbali, çağdışı ideolojisi ve hayali ile bu kapsamda dış güçlerin taşeronluğunu yapmak!

Cihatçılarla İşbirliği Yapıyoruz!

Geçen ay Yunanistan Cumhurbaşkanı Katerina Sakellaropoulu ilk sınır ötesi ziyaretini burnumuzun dibinde bulunan Aydın ilimize bağlı Eşek Adası’na gerçekleştirdi, buna rağmen iktidar en alt seviyeden bile tepki göstermedi. Ama diğer taraftan; Libya’da ve Suriye’de savaşıyoruz, Mehmetçiklerimizi şehit veriyoruz, kıt kaynaklarımızı tüketiyoruz. Daha da kötüsü; Suriye’den Libya’ya taşıdığımız ve dünyanın terörist olarak gördüğü cihatçılarla işbirliği yapıyor, omuz omuza mücadele veriyoruz! Ama neyin ve kimin mücadelesini?

İktidar, Libya’da başından itibaren yanlış işler yaptı ve yapmaya da devam ediyor! 2011’de Büyük Ortadoğu Projesi’nin Libya bacağını gerçekleştirme peşinde olan saldırıya destek vermemeliydi! Şimdi de Libya’yı bölmeye yönelik iç savaşta taraf oldu! Hâlbuki taraf olmamalı ve arabuluculuk yapmalıydı! İktidarın açıkladığı “Biz Birleşmiş Milletler (BM) tarafından tanınan yapıya destek veriyoruz” söylemi de doğru ve ilkeli değil. Öyle olsaydı; Suriye’de de BM tarafından tanınan Beşar Esad yönetimine destek verirdi! İktidar ise Türkiye’nin çıkarları ve güvenliği hilafına İhvan’a ve radikal İslami örgütlere destek verdi ve veriyor! Ayasofya işine Suriye’deki ve Libya’daki cihatçılar ne kadar da sevinmiştir!

Bataklık Projesi

Trump yönetimi, Suriye’yi de Libya’yı da Rusya için bataklık olarak ve ülkemizi yöneten iktidar vasıtası ile Türkiye’yi de bu bataklık projesinde taşeron olarak kullanıyor. Daha geçen ay ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, Hudson Enstitüsü’nde yaptığı konuşmada “…benim görevim orayı Ruslar için bataklığa çevirmektir” diyerek bunu açıkça ifade etti!

Durum aynı Sovyetler Birliği-Afganistan örneğinde olduğu gibi! Rusya’nın selefi konumunda olan Sovyetler Birliği 1979’da Afganistan hükümetinin daveti üzerine bu ülkeye girmiş, burada 9 yıl savaştıktan sonra 1988’de 15 bin insanını kaybederek geri çekilmişti. Sovyetler Birliği bu süre içinde Afganistan’da aslında ABD’nin verdiği imkânlarla donatılmış vekilleriyle savaşmıştı. Bu savaşta Afganistan’ın sınır komşusu olan Pakistan da ABD’nin ileri üssüydü ve bu bataklık projesinin taşeronuydu!

Türkiye’ye Pakistan’ın Rolü Verildi!

Bugün de Sovyetler Birliği’nin halefi olan Rusya, Suriye ve Libya’da savaşıyor. ABD ise her iki ülkedeki savaşı uzatıp barışın ve istikrarın gelmesine engelleyerek hem BOP’un realizasyonunu sağlamaya çalışıyor hem de her iki ülkeyi Rusya için bataklığa çevirerek Rusya’yı çökertmeye çalışıyor.

Trump yönetiminin Suriye ve Libya’yı Rusya için Afganistan yapmaya çalıştığı, bu kapsamda Türkiye’ye Pakistan rolünü verdiği ve iktidarın da bu rolün gereğini seve seve yaptığı çok aşikâr.

Takip Edilmesi Gereken Çizgi ve Miras

Bugün Pakistan perişan durumda ve çok acı çekiyor. Nedeni; Afganistan savaşı sırasında taşeronluk yapmış olması. Pakistanlı yazarlar ve aydınlar “Maalesef 1979’da ABD’nin çizgisini takip ettik, mücahitler geldi, destekledik, savaşa gönderdik, İslam radikalleşti, ülkemiz şiddete ve teröre boğuldu. Sonuç; 40 bin can kaybettik ve hala kaybediyoruz” diyorlar.

Bugün Türkiye’nin takip etmesi gereken çizgi; Atatürk’ün “Yurtta barış, dünyada barış” çizgisidir ve büyük bir öngörü ile alınan Ayasofya kararı dâhil tüm mirasına sahip çıkmaktır. Emperyalizmin dolduruşlarına, baskısına ve şantajına gelip Ortadoğu bataklığına atlamak; ülkemize ve milletimize yapılabilecek en büyük hıyanettir.

 

 

 



Bu içeriğe emoji ile tepki ver