Geçtiğimiz hafta, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 25. Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt vefat etti. Kendisinden dört gün önce de değerli eşi Filiz Büyükanıt yaşamını kaybetmişti. Her ikisine de Tanrı’dan rahmet, aile üyelerine, yakınlarına, sevenlerine sabır ve başsağlığı dilerim.
Yaşar Büyükanıt’ın vefat haberi aklıma “Ölülerin arkasından konuşulmaz” sözünü getirdi. Bu söz hemen hemen bütün eski kültürlerde var ve buradan da dinsel öğretilere geçmiş. Bunun sonucu olarak, İslam’da da var. Hz. Muhammed “Ölülerinizin iyiliklerini anlatınız, kötülüklerini anmayınız” diyor. Bu söz, kişisel ve insani ilişkiler bağlamında doğru. Ama ölen insan topluma mal olmuşsa, toplumun sivil veya asker önde bir kişisi olmuş, topluma ve ülkesine büyük zararlar vermişse; bunları konuşmak, anlatmak ve ders almak toplumsal geleceği doğru yönlendirebilmek için çok ama çok gerekli.
Yaşar Büyükanıt ve İlker Başbuğ
Eğri oturalım ama doğru konuşalım ve yazalım. Türkiye’nin ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin halen içinde bulunduğu duruma düşmesinde Yaşar Büyükanıt’ın büyük kusuru var. Türk siyasi tarihine geçen 2007’deki “27 Nisan E-Muhtırası”, Erdoğan ile yaptığı ve hala sır olarak nitelendirilen ama üzerinde çokça spekülasyon yapılan “Dolmabahçe Görüşmeleri” ve ardından Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı başlatılan kumpas operasyonlarına sessiz kalması da henüz unutulmuş değil. Zaten kendisi de bunun suçluluğu altında ezildi, emeklilik döneminde sağlığını hiçe sayan ve kendi kendini kahreden özensiz bir yaşam sürdü ve daha uzun yaşayabilecekken aramızdan erken ayrıldı.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ da en az Büyükanıt kadar kusurludur. Çünkü; Türk Silahlı Kuvvetleri’nin namusu durumundaki Kozmik Oda’yı açtırarak, Türkiye’nin yaşamsal derecedeki en gizli bilgilerinin ortalığa saçılmasına neden olarak ve teğmenler dâhil emrindekileri FETÖ’nün savcılarına ve hâkimlerine teslim ederek kumpasların önünü açmıştır. Yapılması gereken; FETÖ’nün operasyon silahı haline gelmiş yargıyı yok saymak ve emrindekileri vermemekti. Erdoğan da yok sayarak Hakan Fidan’ı vermemiş ve bilahare yasal değişiklikler yapmıştı.
Hilmi Özkök
24. Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, 28. Genelkurmay Başkanı Necdet Özel ve 29. Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın durumları ise bahsettiğim iki Genelkurmay Başkanının durumundan epey farklı. Bu üçünün Türkiye’nin ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin halen içinde bulunduğu duruma düşürülmesinde kusurun da ötesinde, katkıları ve hatta dahli var.
Hilmi Özkök “Ben kasaptaki ete soğan doğramam” diyerek; kumpas mahkemelerine gitmemiş, silah arkadaşlarına sahip çıkmamış, gerekli komutan ve asker tavrını göstermemiş ve FETÖ’nün iktidarla beraber kotardığı kumpas operasyonlarını kolaylaştırmıştır. Daha da kötüsü; Türk Askerinin kafasına çuval geçirilmesine sessiz kalmış, reaksiyon göstermemiş hatta direnilmesin diye emir vermiştir.
Necdet Özel ve Hulusi Akar
Necdet Özel; kumpas operasyonlarına uğrayan silah arkadaşlarına sahip çıkmamış, zamanın Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarının tepki olarak istifa etmesine destek vermediği gibi, bu durumu kendisi için fırsata çevirmiştir. Ayrıca konuşmalarımızda ve köşe yazılarımızda “TSK içinde cemaatin imamları ve köstebekleri var! Bunları temizle ve tasfiye et, darbe için hazırlanıyor” diye uyarmamıza rağmen; “TSK’da imam yok” demiş, kumpas davaları ile ilgili olarak “Hukuki sürece saygı duyuyorum” şeklindeki ifadesiyle sürecin destekleyicisi olmuş ve FETÖ’cüleri terfi ettirip, Atatürkçüleri tasfiye etmiştir.
Hulusi Akar’ın ise hiçbir konuda tutar tarafı yoktur. FETÖ’nün kumpas ve itibarsızlaştırma operasyonlarında ve saldırılarında hiç hedef olmamıştır. 15 Temmuz Darbe Girişimi öncesinde ve sonrasında yaptıkları ve yapmadıklarıysa tam bir muammadır, sorgulanmamış ve üstü kapatılmıştır.
İktidarın Durumu Daha Vahim
Kimi vardır oturduğu makama şan ve şeref verir, kimi vardır makamın itibarını aşındırır ve değerini düşürür. Hasbelkader komutanlık makamına gelmekle komutan olunmuyor. Komutanlar komutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bu konudaki veciz sözlerini biraz daha genişleterek ifade edersek; “Bilgisi, tavrı, önderliği ve yıkılmaz iradesi ile kıtayı, birliği, uçakları, gemileri, orduları ve donanmaları peşinden gelmeye mecbur eden kimse, komutan da odur”
AKP iktidarının durumu ise daha vahim. Tanrı hepsine uzun ömürler versin ki, hesap da verebilsinler. Eğer hesap vermeden giderlerse; bilsinler ki arkalarından konuşacağız ve konuşacaklar. Vicdanlarda “iyi bilirdik” denmeyecek, haklar helal edilmeyecek ve geride bıraktıkları da mal varlıkları ve paralarının kaynağı hakkında hesap verecek!