Kanal İstanbul, gerçekten iliklerine kadar bir ihanet, düşmanlık ve rant girişimi. Bu kişisel değil, bilimsel bir değerlendirme.
10 Ocak 2020 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından düzenlenen, bilim insanları ve uzmanların katıldığı Kanal İstanbul Çalıştayı’nın sonucu da bu! Bu girişime neresinden bakarsanız bakınız; kamu yararı yok, tam aksine kamu zararı var.
Bahsi geçen rant ise; Türkiye ve Türk Halkı için değil, sadece ve sadece iktidar ve yandaşları için planlanmış. Halk avucunu yalayacak, bir de bunun üstüne ülkemizin egemenliği, güvenliği ve savunması çok ciddi biçimde yara alacak. Ayrıca; İstanbul’un doğası, ekolojik dengesi, su kaynakları, demografik ve kentsel yapısı da onanmaz biçimde tahrip olacak.
Lokman Suresi 19. Ayet
İktidar bilimsel tartışmalardan kaçıyor, bilimsel eleştirilere ve endişelere yanıt vermiyor veya veremiyor. Sadece suçluyor, saldırıyor ve bağırıyor! Oysa ki; bağırarak ikna edici olunamaz. Bir konuda karşınızdakini ikna edebilmek için çok alçak bir ses tonu bile kâfidir. Yeter ki ifadenizin içeriği bilgi ve sorgulayıcı akıl yüklü olsun. Bağırmak; haksız olmanın delilidir. Kur’an-ı Kerim’in Lokman Suresi 19. Ayeti’nde bağırmak yasaklanıyor ve “Yürüyüşünde ölçülü ol! Sesini alçalt!” deniyor. Haydi bize ve millete saygınız yok, bari inanıyorsanız Kur’an-ı Kerim’e saygı duyunuz. Yoksa Diyanet, bu konuda da faiz gibi müsaade fetvası mı verdi!
İktidar işin içinden çıkamadı mı hemen “CEHAPE zihniyeti” diyerek durumdan kurtulmaya çalışıyor. CEHAPE diyerek “Bunlar ülkemizin imarına ve yararına olan her şeye karşı çıkarlar, itiraz ederler, geçmişte Üçüncü İstanbul Boğaz Köprüsü’ne böyle muhalefet ettiler, şimdi de Kanal İstanbul’a düşmanlık ediyorlar” demek istiyor. Bu bağlamda kendisini de Demokrat Parti, Adalet Partisi ve Doğru Yol Partisi damarına oturtup ve merkez sağın mirasçısı olduğunu ifade etmeye çalışıyor.
Üçüncü Köprüye Kim Hayır Dedi?
Bu söylem kesinlikle doğru değil! Dün (17 Ocak 2020), kalemini satmayan az sayıda yurtsever gazetecilerimizden biri olan Arslan Bulut, Yeniçağ Gazetesi’ndeki köşesindeki “Üçüncü Köprüye Karşı Çıkan Erdoğan İdi” başlıklı yazısında, Erdoğan’ın Kanal İstanbul’a karşı oluşan büyük tepkiyi frenlemek için “Bunlar Marmaray’a, Avrasya’ya, Yavuz Selim Köprüsü’ne, Osman Gazi Köprüsü’ne istemezük demediler mi?” dediğini yazmış. Arslan Bulut yazısında; Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken İstanbul Boğazı’na üçüncü bir köprü yapılmasının intihar olacağını söyleyerek muhalefet ettiğini, Marmaray ve Avrasya gibi projelerin de Bülent Ecevit liderliğindeki 57. Hükümet tarafından hazırlandığını, bu projelere Japonya’dan kaynak bulanın da Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz olduğunu ayrıntıları ile belirtmiş.
Şimdi de gelelim Demokrat Parti, Adalet Partisi ve Doğru Yol Partisi damarına… CHP’den çıkan bu damarın, iktidarla uzaktan veya yakından bir akrabalığının, ilişkisinin olmadığını biliyoruz. Tabii ki bu damarın Türkiye’yi bugünlere getiren hataları yapmadığını söylemiyoruz. Bu hataları CHP de yaptı! Ama CHP’den çıkan bu damarın Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’le, Cumhuriyetle ve kurucu ideolojisi ile prensip olarak herhangi bir sorunu yoktu.
Merkez Sağ Damar
Bu damarın önde gelen bazı temsilcileri olarak; Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü, Refik Koraltan, Süleyman Demirel ve Hüsamettin Cindoruk’u biliyoruz. Aralarında ayrıntıda düşünce farklılıkları olsa da hepsinin ortak özellikleri; çağdaş olmaları, Atatürk’e ve Cumhuriyete bağlı olmaları ve Cumhuriyetin kurucu ideolojisi ile sorunlarının olmamasıdır. Hâlbuki halen Türkiye’yi yöneten iktidarın Cumhuriyetle, kurucu ideolojisiyle, Atatürk’le ve çağdaşlıkla çok ciddi ve uzlaşmaz sorunları vardır.
Esasında; iktidarın küçümsemeye çalıştığı merkez sağ damarı da içinden çıkaran, bu CHP zihniyetidir. Bu zihniyetin kökleri; Jön Türklere, İttihat ve Terakki’ye, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ne, Kuvva-i Milliye’ye ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e kadar dayanır. Bu zihniyet, bu topraklarda ahlaktır, şereftir, aydınlanmadır, çağdaş uygarlık yoludur, tam bağımsızlıktır ve antiemperyalizmdir. Bu zihniyet, tarihi gelişimi içinde tabii ki hatalar yapmıştır. Hatasız insanın ve hatasız örgütün olmadığı gibi! Ama hata yapmak başka, iktidarın yaptığı gibi düşmanlık yapmak başka!
Ben Jön Türküm!
Adnan Menderes’i milletvekili yapan, Atatürk’tür. Celal Bayar’a göre; Atatürk’ü sevmek bir ibadettir. Atatürk’ü Koruma Yasası’nı Demokrat Parti çıkardı. Yani Adnan Menderes yasayı hazırlattı, Celal Bayar onayladı. Anıtkabir’i Celal Bayar liderliğinde Demokrat Parti yaptırdı. Bu damarın, yaşayan 88 yaşındaki bilge temsilcisi, Adnan Menderes’in avukatı ve Meclis Eski Başkanımız Hüsamettin Cindoruk kendisini tanımlarken “Ben aynı zamanda Jön Türküm diyor”, Atatürk’ün mirasına bir ibadet vecdi ile bağlı ve iktidarın ülkemizi felakete doğru taşıdığını her yerde anlatıyor ve bizleri uyarıyor.
Demem o ki, iktidarın kendisini konumlandırmaya çalıştığı, mirasına talip olduğu ve CHP’nin içinden çıkmış bulunan bu merkez sağ damarın iktidarla kan uyuşmazlığı var. İktidarın temsil ettiği damarı tanımlamak konusunda gerçekten zorluk çekiyorum. Necmettin Erbakan’ın temsil ettiği Milli Görüş’le de bir ilgisi yok. Rahmetli Necmettin Erbakan da iktidarın milli olmadığını hayattayken anlatmış ve Türk Milletini uyarmıştı!
İktidarın olsa olsa, gayri milli bir yapı olan İhvan’la yakınlığı olabilir. Çünkü; ülkemizin güvenliği ve çıkarlarıyla çatışmasına rağmen Suriye’de, Mısır’da ve Sudan’da İhvan’a destek verdiler. Bu yüzden kaybettik, Ortadoğu bataklığına battık ve Doğu Akdeniz’de yalnızlaştık. Şimdi de Libya’da İhvan’ın lehine taraf olarak, daha fazla bataklığa batacak ve yine kaybedeceğiz. Buradaki tek şansımız; Putin’in iktidara balans ayarı veriyor olması!