Zanka

Türker Ertürk

Twitter Instagram


Türker Ertürk

İsrail'in Gazze saldırılarına tepkisini sürdüren Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'ya seslenerek; “Sende atom bombası var mı, yok mu? Sıkıysa açıkla! Ama açıklayamaz. Ey İsrail! Sende atom bombası, nükleer bomba var ve bununla tehdit ediyorsun!” diye konuştu.

Erdoğan’ın bu sert açıklamaları sorunu çözmediği, Gazze’de akan kanı durduramadığı gibi; Türkiye’nin bölgeye barışı getirebilmek adına alabileceği arabuluculuk veya kolaylaştırıcılık rollerini de yok ediyor. Ayrıca bu açıklamalar aynı zamanda Türkiye’nin güvenliği ve çıkarlarına da zarar veriyor.

Üstelik İsrail’in nükleer silahlara sahip olduğu bilgisi yeni değil ki! Tüm dünya bunu biliyor. Şimdiye kadar neredeydiniz? Niçin bugüne kadar uluslararası ortamlarda bunu dile getirmediniz ve İsrail’i sıkıştırmadınız? Ama bu satırların yazarı; Haziran 2012’de, yani tam 11 yıl önce İsrail’in nükleer silahlara sahip olduğunu, hatta ikinci darbe yeteneği kazandığını yazmış ve ekranlarda anlatmıştı. Bu durumda, Erdoğan’ın söylemlerinin Gazze’deki akan kanı durdurmaya yönelik olarak sonuç odaklı değil, iç kamuoyuna yönelik seçim odaklı olduğu anlaşılıyor.

İkinci Darbe Yeteneği

Bugün (15 Kasım 2023) itibarıyla dünyada nükleer silaha sahip ülkeler; ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa, Hindistan, Pakistan, Kuzey Kore ve İsrail’dir. Bu durum 2012’de de böyleydi. Bu ülkelerden ilk sekizi deklare edilen ve bilinen ülkelerdir. İsrail; 500 civarında nükleer silahı olmasına rağmen sessiz kalmakta ve resmi olarak “Bende nükleer silah var veya yok” dememektedir. Ayrıca Nükleer Silahsızlanma Anlaşması’na da taraf olmamış ve imzalamamıştır.

İsrail, Ortadoğu’da -ABD hariç olmak üzere- nükleer silaha sahip tek güç olmasının yanında, halen yürüttüğü silahlanma politikaları ile ikinci darbe yeteneğini de geliştirmiştir. Kısaca tarif etmek gerekirse; nükleer silahlarla misilleme yapma imkanına ikinci darbe yeteneği denir. Kavramı daha iyi anlatabilmek için biraz açalım. İki ülke düşünelim ve ikisinin de nükleer silahları var. Ülkelerden biri, diğerine yapacağı ilk darbede onun nükleer silahlarını tamamen imha ederse, onun misilleme yani karşı saldırı yapma imkanını elinden alırsa onu teslime zorlar. Eğer tamamını imha edemez ise onun nükleer silahlarla misillemesine maruz kalır.

İsrail’in Nükleer Füzeli Denizaltıları

İlk nükleer saldırının veya ilk darbenin başarısı; sahip olunan nükleer başlık sayısı, saldırılan ülkedeki nükleer silahların yerlerinin tam olarak saptanabilmesi ve karşı tarafın ikinci darbe yeteneğinin gelişmişliği ile yakından ilgilidir. İkinci darbe yeteneğinin gelişmişliği ise yer altı silolarına, uydu/müttefik ülkelerde bulundurulan nükleer silahlara (ABD’nin Türkiye’de bulunan nükleer silahları da bu kapsama girer) ve özellikle denizaltılardan atılan nükleer silah kapasitesine bağlıdır.

İsrail, Kiel-Almanya’da bulunan HDW Tersanesinde, Dolphin sınıfı denizaltılar inşa ettirdi ve teslim aldı. Bu denizaltıların en büyük özelliği; nükleer başlık taşıyan füzelerle donatılmış olmasıdır. HDW Tersanesi, İsrail’e yaptığı denizaltılara nükleer başlıklı füze atabilme imkanını kazandırdı. Nükleer başlıklı füzeler ise denizaltı gemilerine İsrail’e intikal ettikten sonra İsrail Deniz Kuvvetleri tarafından yüklendi. Almanya bu gerçeği bilmesine rağmen yapılan anlaşma gereği bunu gizlemektedir. Ayrıca Almanya, İsrail’e denizaltıların alımı konusunda finansal olarak da kolaylıklar sunmuştur. İsrail için yapılan denizaltıların diğer önemli bir özelliği de Havadan Bağımsız Tahrik Sistemine (Air-Independent Propulsion System) sahip olmasıdır.

Kürecik İsrail’i ve Nükleer Silahlarını Koruyor

İsrail’in Necef Nükleer Araştırma Merkezi ve Santrali 1958’de Fransızlarla yapılan bir anlaşma gereğince Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun kontrolü dışında gizlice yapılmış ve 1964’te faaliyete geçmiştir. İsrail, sahip olduğu nükleer silahları Necef’te üretmiştir. Dimona yakınlarında bulunan bu araştırma merkezi, karadan ve havadan çok sıkı olarak korunmaktadır. Hava sahası uçuşlara tamamen kapalıdır. O kadar sıkı korunmaktadır ki, 1967’de Altı Gün Savaşı sırasında bu bölge üzerinden yanlışlıkla uçan İsrail savaş uçağı bile vurulmuştur. Burasının korunması ve vurulmaması İsrail için yaşamsal önemdedir.

Dimona bölgesi THAAD, Arrow, Patriot, Iron Dome ve ABD’nin Doğu Akdeniz, Körfez ve Kızıldeniz’de konuşlanacak savaş gemilerinden atılabilen SM-3 füzeleri ile korunacak olup, bu füzelere hedef bilgisi gönderecek en önemli kaynaklardan biri de bizim ülkemize yerleştirilen Kürecik Radarı’dır.

Nükleer silahlardan arındırılmış bir Ortadoğu’da ve barış içinde bir dünyada yaşamak dileği ile…

 



Bu içeriğe emoji ile tepki ver