Zanka

Türker Ertürk

Twitter Instagram


Türker Ertürk

Bugün Türkiye’nin her konuda iflas durumuna düşmesinin ve tüm dünyada itibarsızlaşmasının başat nedeni; iktidarın çağdaş dünya görüşüne sahip olmaması, yani gerici olmasıdır.

Gericilik; geçmişin aklı, düşünüş şekli, örgütlenme biçimi ve kimliği ile günümüzde var olmaya çalışan ve günümüzün sorunlarını bu kafayla çözmeye çalışanların zihin durumudur. Hâlbuki evrenin var olduğundan beri değişmeyen tek kuralı değişim ve evrimdir. Buna uymayan toplumlar ayıklanır.

Bugün insanlığın ulaştığı çağdaşlık çizgisinin sahip olduğu akıl durumu; nedensel ve eleştirel düşüncedir. Yaşadığımız topraklara bu düşünme şekli Atatürk ve onun önderliğinde yapılan Aydınlanma Devrimleri ile gelmiştir. Bu konuda kat ettiğimiz mesafe kadar çağdaş olmayan toplumlardan ileride, kat edemediğimiz mesafe kadar çağdaş toplumlardan gerideyiz. Atatürk bunu bildiği için hedef olarak çağdaş medeniyet seviyesini göstermiştir. Ama çağdaşlık seviyesi devamlı değişmektedir. Bugün çağdaş olan, yarın çağın gerisinde kalabilir.

Biz Daha İyiyiz

Demokrasi, insan hak ve özgürlükleri, kadın-erkek eşitliği, basın hürriyeti, ifade özgürlüğü, egemenliğin halka ait olduğu ve ulus kimlik gibi kavramlar insanlığın bugün ulaştığı medeniyet çizgisinin ürünleridir, hala gelişmektedir ve ağırlıkla 18. yüzyıldan sonra ortaya çıkmıştır. Örneğin; kadın erkek eşitliği istisnasız olarak geçmişte üretilen metinlerin ve kavramların tamamında yoktu. Bu kavram da diğer çağdaş kavramlarla birlikte yaşadığımız topraklara Atatürk sayesinde geldi.

Bugün Türkiye olarak tüm dünyaya çağdaşlık anlamında verebileceğimiz tek örnek; Atatürk ve onun önderliğinde yapılanlardır. Örneğin; bir Almanla konuşurken ülkeniz adına “biz sizden daha iyiyiz” diyebileceğiniz başka hangi alan var ki!

 

Goebbels’e Rahmet Okuturlar

İktidar ve yandaşlarının halkı kandırmak için kullandığı ve Hitler Almanya’sının Propaganda Bakanı Dr. Paul Joseph Goebbels’e bile rahmet okutacak yalanlarından olan “Almanya bizi kıskanıyor” yalanından hareketle karşınızda oturan Alman’a “siz bizi kıskanıyorsunuz” diyebilir misiniz?

Almanya bizim neyimizi kıskansın? Almanya, dünyanın dördüncü büyük ekonomisi ve Avrupa’nın lider ülkesi! Almanya’nın ürettiği arabalara binip birbirinize ve halka caka satacaksınız, gözlüklerinizin camı bile oradan gelecek ama “bizi kıskanıyor” diyeceksiniz! Üretemeyişimizi mi, patlayan işsizlik oranımızı mı, ekonomik iflasımızı mı, sorunlarımızı çözemiyor olmamızı mı, yüksek enflasyonu mu, kontrolden çıkan borç stokunu mu, yerlerde sürünen adalet sistemimizi mi, özgürlüklerin askıya alınışını mı, Allah aşkına neyimizi kıskansın!

Kıskandıkları Bir Dönem Vardı

Almanya’nın Türkiye’yi kıskandığı, özendiği ve rol model olarak almaya çalıştığı bir dönem vardı! Birinci Dünya Savaşı’nın bitiminden sonra mağluplarla yapılan barış antlaşmalarının hepsi (Almanya ile Versay, Avusturya-Macaristan ile Sen Jermen, Bulgaristan ile Nöyyi) yürürlükte kaldı, sadece tek bir tanesi (Osmanlı ile Sevr) yırtılıp atıldı. Bunu başaran Atatürk’e ve Türkiye’ye Almanya’da büyük hayranlık vardı!

O dönem Almanya’da, merkezden sağa, hatta sola kadar önde gelen politikacılar, gazeteciler ve kanaat önderleri Türk modelini ve Atatürk’ü örnek alıyorlardı. “Türkler Sevr’i nasıl yok etmişlerse Almanlar da Versay’ı öyle yok etmeli” şeklinde yazılar yazılıyor ve söylevler veriliyordu.

Berlin’den Değil Münih’ten, Aynen Ankara Gibi!

27 Ekim 1923’de, Heimatland’da “Bize bir Ankara hükümeti verin” başlıklı bir yazı yayınlandı. Yazıda Atatürk’ün İstanbul yerine Ankara’da başlattığı Kurtuluş Savaşı’ndan esinlenilerek; Berlin’de değil Bavyera’da, Münih’te, Versay’dan kurtaracak bir Alman Kurtuluş Savaşı’nın başlatılması öngörülüyordu.

Tek bir insanın bir ülkenin ve toplumun kaderinde nasıl etkili olabildiğini gören Almanya, kurtulmak için Atatürk gibi bir lider peşine düştü. Ama bu iklimden faydalanan, Atatürk’le uzaktan yakından bir benzerliği olmayan, hayalci, ayağı yere basmayan, nerede duracağını kestiremeyen ve “ari ırk ideolojisi” gibi bilimsel gerçekliği olmayan fikirlerden beslenen Hitler iktidarı ele geçirdi ve sonuç hüsran oldu.

AKP Türkiye’sinden Olumlu Tek Örnek Veremezsiniz!

Karşınızdaki Alman’a, Türkiye’de kadın hakları konusunda neler yapıldığını seçme ve seçilme hakkının daha çoğu Avrupa ülkesinde bile yokken Türkiye’de hayata geçirildiğini söyleyebilirsiniz. Yine faşizmin çizmeleri altında yaşayan, Hitler’in kontrolünde bulunan Almanya’dan, Avrupa’dan kaçan Yahudilere ve bilim insanlarına Atatürk Türkiyesi’nin nasıl kucak açtığını ve insanlığa bakış açısını anlatabilirsiniz. Ama çağdaşlık adına, insanlık adına, barış adına, kadın hakları ve kadın-erkek eşitliği adına, hukuk ve adalet adına, insan hak ve özgürlükleri adına AKP Türkiyesi’nden olumlu tek örnek veremezsiniz, anlatamazsınız.

Yine uluslararası kamuoyuna, çağdaş dünyaya ve çağdaş insanlara Atatürk’ün az bilinen ama günümüzde büyük önem arz eden özelliklerinden de bahsedebilirsiniz. Atatürk’ün aydınlanmacı yönü, askeri dehası ve devlet adamlığının yanında çevreci ve doğa aşığı olma özelliği bugün bile -sözde değil özde- çok az sayıda devlet adamında var.

Dört Efsane Çevreci

Diğer taraftan; Atatürk’ün 100 küsur yıl önce yaşadığını, çevre ve doğa adına bugün bile şapka çıkarılacak uygulamalar ve girişimler yaptığını gözler önüne serebilir, açıklayabilirsiniz. Hatta Atatürk’ün bir ağaca dahi zarar vermemek için bir köşkün yerini nasıl değiştirttiğini ayrıntıları ile izah eden “Yürüyen Köşk” anısını anlatıp karşınızdakileri hayran bırakabilir ve taşıdığınız pasaport adına itibar kazanıp ülkemize de kazandırabilirsiniz. Bu suretle de bugün iktidar marifetiyle ülkemizde katledilen doğa, çevre ve ekolojik denge dolayısıyla kaybettiğimiz itibarı bir nebze olsun belki onarabilirsiniz.

Uzun yıllar Dışişleri Bakanlığı’nda çalışmış ve yurt dışında ataşelik yapmış olan Metin Erdoğan’ın Cenova Yayınları’ndan çıkan “Dört Efsane Çevreci: Mustafa Kemal Atatürk, Manisa Tarzanı, Halikarnas Balıkçısı, Hayrettin Karaca” adlı kitabını okumanızı hararetle tavsiye ederim.

 



Bu içeriğe emoji ile tepki ver