Zanka

Deprem olur, binalar yıkılır, insanlar ölür... Yeryüzündeki tüm milletler içinde bu felakete en çok biz üzülürüz.

Bir ABD vatandaşı bir Japon da ülkesindeki depreme üzülür fakat deprem sonrası alınacak duygusal vaziyet konusunda kimse bizim yüksek mertebemize ulaşamaz ve ulaşamayacaktır.

Yine bu felaket sonrası kime mikrofon uzatırsanız uzatın depremle ilgili bilimsel ya da bilimsel olmayan bilgileri bir bir sıralayacaktır.

Bilimsel olmayan bilgi zaten bilgi değil hurafedir, cahil inanışıdır demeyin, bunun bir önemi yok, vatandaşın içi doludur ve mutlaka birikmiş sözleri, beyninde evirip çevirerek olgunlaştırdığı fikirleri vardır.

Kimine göre deprem yer kabuğunda beklenmedik bir anda ortaya çıkan enerji sonucunda meydana gelen yeryüzündeki sarsıntıdır, kimine göre Allah'ın bize bir uyarısıdır, kimine göre azgınlaşan insana cezadır, herkes zelzelenin ne büyük bir yıkım olduğu konusunda hemfikirdir.

Çöken yapıların altında kalan insanlar, evcil hayvanlar için tarifi mümkün olmayan bir kedere kapılır, sanki biz kolonların kirişlerin altında kalmışız gibi acı çekeriz. İsyan eder, öfkeleniriz.

Depremden sonra yeryüzünde bizim kadar üzülüp kahrolan insan topluluğu yoktur. Bu acıyla bu afetten sonra ne yapmamız gerektiğini gayet iyi biliriz.

Arama kurtarma ekiplerimiz bölgeye intikal eder, durup dinlenmeden aç uykusuz şekilde molozların altından kurtaracakları can ararlar. Her dakika her saniye önemlidir.

Şehir halkı hatta civar illerden yardıma koşan vatandaş canhıraş çalışır. Yardım yağar, battaniye, bebek bezi... Ardından hemen hemen tüm illerin belediyeleri ve valilikleri erzak vesaire gönderir.

Depremde binalarımız iskambil kâğıdı gibi yıkılıp yüzlerce hatta binlerce insanımızı kaybettiğimiz için depremin ardından yapılacaklar konusunda ustalaşmışızdır.

Dünyada hiç bir millet yoktur ki bu konuda elimize su döksün. Her seferinde aynı kısır döngüde debelenip durur, aynı şeyleri yaşarız.

Ezberden şiir okuyan küçük bir çocuk gibi deprem öldürmez bina öldürür der, o binaları usulüne uygun şekilde inşa etmeyiz.

Ülkenin başındakiler Mars'taki bir koloninin yöneticileriymiş gibi, imar aflarını onlar çıkarmıyor, tüm bunlardan onlar sorumlu değillermiş gibi açıklamalar yapar, deprem değil bina öldürür derler.

İçlerinden bir tanesi bile şahsını hatalı bulup vicdan azabı çekmez. Zaten siyaset yapmak için vicdan da gerekmez eğer varsa en kısa zamanda ondan kurtulup mühim yönetim işlerine öyle bakmak icap eder.

Çünkü otoritenin ihmalinden, popülist siyasetten dolayı çok sık şekilde çok sayıda vatandaş hayatını kaybeder.

Eğer siyasi, vicdanını devreye sokacak olsa koltuğunda en fazla altı ay oturabilir ki bu ülkenin siyasi geleneğinde koltuğa oturan ölse de kalkmamalı, ne olursa olsun ne kadar büyük hatalar yaparsa yapsın gerekirse kutsal koltuğu kendine siper edip makamı için savaşmalıdır.

Bizi enkazın altından canlı çıkan bebeklerle avunmak zorunda bırakan müteahhitlerle onlara yapım izni verenler ve bu konu ile ilgili gevşek gevşek kanun tüzük çıkaran siyasiler utansın.

Her şeyi biliriz her felaketten sonra papağan gibi aynı şeyleri tekrar ederiz fakat asla bu gidişatı değiştirmek için kılımızı kıpırdatmayız. Deprem olur insanların başına binalar çöker paşa paşa acımızı çeker hayatımıza devam ederiz. Kimse bizim kadar güzel üzülüp kahrolamaz.

İletişim: [email protected]



Bu içeriğe emoji ile tepki ver
22