Yeni Akit'in sayfasını açıp Rasim Bolbol'un yazısını buluyorum.
Yazıyı okumadan önce Rasim Bolbol'un fotoğrafı var mı diye bakıyorum.
Hayır, yazının üzerinde kalem tutan bir el görseli var.
Acaba bu el gerçekten bir kalem mi tutuyor, başka şey mi, diye düşünüyorum.
Çünkü kalem kutsaldır; kalem fikirler yaymış, devrimler başlatmış, çağ açıp çağ kapamıştır.
Yazıyı okumaya başlıyorum. Her cümlede yüzüm şekilden şekle giriyor.
Yazı yazı değil de korkarak sövüp mahallenin köşe başını dönerek ortadan kaybolmaya çalışan utanmaz bir yeni yetme gibi.
Zaten yazı denmemeli çünkü yazı bir şey anlatır, bir fikir barındırır, bir iddiayı ispata çalışır.
“Şey” diye nitelendirmeyi uygun bulduğum bu anlamsız, okurda, yazan adına utanç duygusu belirmesine neden olan saçma sapan cümle istifi insana yazıklar olsun dedirtiyor.
Şey, sık sık büyük üstat büyük gazeteci Bekir Coşkun'un bilimin, sanatın, edebiyatın öneminden bahsetmesinden yakınıyor.
Belli ki kalem değil de başka şey tutan şeyin icracısı zat; bilime, sanata, fenne, matematiğe düşman.
Üstün doğasına bilim, sanat, edebiyat laflarını duymak zarar vermiş.
Bunlardan nasibini almadığı için bilimi, sanatı şeytan icadı gibi algılıyor olmalı.
Çağdaşlığı, kendi elleriyle şekilsizleştirdiği dine düşman olarak görüyor.
Üstada bu yüzden mi kin tutmuş diyeceğim de Bakara suresini makara tadında yaşayan bu şürekânın dini değerler zerre kadar umurlarında değil.
Şeyin icracısının asıl derdi büyük üstat büyük gazeteci Bekir Coşkun'un muhalif olması.
Sıradan bir parti fanatiği olsa mesele değil fakat türlü menfaatler güden bir parti fanatiği olduğu için kendini cephedeki asker yerine koyuyor. Ebediyete intikal etmiş büyük üstat büyük gazeteciye hakaret etmekte, çirkin şeyler yazmakta bir beis görmüyor.
Yoksa Kitap’ı, Allah korkusu olan biri bu sözleri sarf eder mi?
İnsan nefret ettiği, kin kustuğu, sövdüğü kişiyi en azından iyi tanımalı, araştırmalı, öğrenmeli ki öfkesinin, gözü dönmüş kininin hakkını versin.
İyice bilsin ki yüz kızartan şeyler yazmak hakkımmış desin.
Rasim Bolbol, büyük üstat büyük gazeteci Bekir Coşkun'un “Dövlet” adlı kitabını okusun.
Bilim, sanat, edebiyat, fen ve matematikten hazzetmeyen biri, okuduğunu ne kadar anlar bilemem de...
Yine de çabalasın, bir ucundan tutsun, beş-on sayfayı bitirsin.
O bahsettiği pamuğun idrakini nasıl tıkladığını ve o pamuğun yine şahsı için efendi olmaya, kibar olmaya nasıl mâni olduğunu görecek.
Yeni Akit gibi bir mecrada yazsaydım bu çeşit üsluba aynı seviyede cevap vermesi gayet kolay olurdu. Zaten bu, ne zekâ ne beceri ne de birikim gerektirir, marifet de değildir. Aynı üslupla cevap vermeyi zül sayarım.