Alevi köylerine niçin cami yapılıyor sorusuna “Çünkü Aleviler camide ibadet etmek istiyorlar.” Şeklinde cevap veren Özlem Zengin’in videosunu izliyorum.
Erdoğan’ı telefonla arayıp sevinç ve heyecan içinde çocuklar diyor, sizin için beste yapmış. Besteyi dinleyin, beste bitmiş diyor.
Kahverengi ceketli bir genç sesini titreterek: “Ülkemizin içinde neler oluyor neler...” Sözleriyle şarkıyı söylemeye başlıyor. Aklımdan, ülkemizin dışında ve özellikle sınırlarımızda neler oluyor neler, ah bir bilsen genç kardeşim, diyorum. Bestenin, sonradan Aykut Gürel’in bestesinden haddi aşacak şekilde esinlendiği ortaya çıkıyor. Elbette çok şaşırtıcı bir sonuç değil.
Benim kafama daha çok Özlem Zengin’in siyaset yapma şekli takıldı. Hanımefendi tüm stratejisini Erdoğan’a iltifat edip onun gözüne girmek üzerine kurmuş. Bir milletvekili olarak ülkesi için şehri için neler yapıyor? Mesela çıplak arama ve mahkûmların hakları konusunda bir kanun teklifi hazırlayıp meclise sunayım diyor mu, yoksa bugün Erdoğan için ne yapsam, Sayın Cumhurbaşkanımıza nasıl hizmet etsem, ona iltifat edenleri bulup nasıl reklam ve tanıtım çalışmalarına girsem düşünceleriyle mi güne başlıyor.
Dindar Vatandaş Milli Bayram Sevmezmiş
Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan: “Türkiye’nin dindar insanları adeta bir sınava çekiliyor, gözümüzden kaçmıyor. Laiklik ilkesini yıllarca çarpıtan zihniyet hak ve özgürlükler üzerinden kurduğu baskıyla, laiklik kavramını bir süre lekeledi. Temel hak ve özgürlükleri kısıtlayanlar yanlış anladıkları laiklik kavramının arkasına yıllarca sığındılar. Aynı zihniyet arada sırada inançlı vatandaşımıza da göndermeler yapıyor. Milli günlerimiz üzerinden bu ülkenin dindar vatandaşlarına göndermeler yapılmasına izin vermeyiz. Bu zihniyete pabuç bırakmayız. Kimse boşuna heveslenmesin.” Şeklinde açıklama yaptı.
Sayın Babacan Türkiye’nin dindar vatandaşlarının, milli bayramlardan ve milli bayramların kutlanmasından rahatsız olduğunu mu düşünüyor?
Babacan’ın kafasındaki dindar vatandaş profili nasıl bir profil? Milli bayramlar yaklaştığında yasa pusa bürünen, bu bayramlar kutlandığında bir büyük günah işleniyor psikolojisiyle ibret içinde iliklerine dek titreyen, yaşadığı ülkenin kuruluşuyla ilgili, verdiği savaşla ilgili her türlü yıldönümü, etkinlik ve kutlamalardan nefret eden, öyle ki nefesi daralan, çarpıntısı tutan, tüm olup biteni hazmedemeyen bir profil mi?
Keşke ortalama bir dindar vatandaş bulsak da “Bu seneki milli bayramlarda ve kutlamalarda rencide oldunuz mu, kendinizi hakarete uğramış gibi hissettiniz mi, vals yapanları görünce sınava tabi mi tutuluyorum, bu dans vasıtasıyla sınanıyor, yoklanıyor olabilirim dediniz mi?” Şeklinde sorular yöneltsek. Sayın Babacan farkında mı bilmiyorum ama dindar vatandaşı koruyup kollayayım derken bilakis aşağılıyor; vatan, millet, bayrak düşmanı gibi gösteriyor.
Rencide olan dindar vatandaş mı yoksa Siyasal İslam ve son dönemlerde Siyasal İslam çizgisinde kurulan siyasi partiler mi? Açıklamalarının devamında geçmişteki başörtü yasağına göndermeler yapıyor, siz laikliği ne sanıyorsunuz, yanlış biliyorsunuz türküsü söylüyor.
Ey başörtüsü, sen sadece bir başörtüsü olmanın dışında her şey oldun. En çok da gericiliği savunan partilerin bayrağı oldun. Ne yazık.
Sonsuza Dek Diyanet’in Yanındayız
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş: “Sosyal medya, sosyal ve kültürel değişim ve dönüşümün önemli bir aracıdır. Sosyal medyanın kullanımıyla alakalı hukuki çerçeveyi belirleyecek yasal bir mekanizmanın ihdası ötelenemez bir zorunluluktur.” Şeklinde açıklama yaptı.
Gazete satışları azaldı. Sosyal medyada herkes kendi haberini kendi yapıyor. Gündemi sosyal medya, özellikle tivitır belirliyor. Siyaset, dış politika, ekonomi kazanı burada kaynıyor ve bu mecrada Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş ve Diyanet hakkında neredeyse her hafta yüzlerce olumsuz tivit atılıyor. “Diyanet kapatılsın” etiketinin altına bir şeyler yazmak oldukça revaçta. Evet, lafı gevelediğimin farkındayım. Diyanet kurumu ve Erbaş tivitırda pek sevilmiyor, sergilediği imaj hoş bir imaj değil.
Şimdi şunu hayal edin: Diyanet görevi dışına çıkmıyor, hoşgörülü, birleştirici tavırlar içinde tüm inançlara saygılı ve modern çağa uygun açıklamalar yapıyor.
Diyanet İşleri Başkanı’nın mütevazı kişiliği hayranlık uyandırıyor. Halk, paraya pula tamah etmediği, sade bir yaşam tercih ettiği için onu el üzerinde tutuyor.
Her fırsatta kadın haklarından bahsediyor, hayvan sevgisini anlatıyor. Onurlu ve anlamlı bir yaşamın hırstan, hırsızlıktan, namussuzluktan uzak bir yaşam olması gerektiğini anlatıyor.
Çocuk taciz ve tecavüzlerine lanet ediyor. Eğer bu menfur olaylar din ve diyanet gölgesinde gerçekleşiyorsa peşine düşüyor. Asla üstünü örtmüyor.
İnanç kul ile Allah arasındadır. İbadet gösterişi günahtır, diyor. İbadet her yerde yapılabilir. Ey müminler, cami yaptırmak günahlarınızı silmez, toplum olarak eğitime ihtiyacımız var. Ne olur cami yerine okul yaptırın, diyor.
Kurum olarak devasa şekilde hızla büyümeyi sakıncalı buluyor. Bunun israf olduğunu düşünüp ülke gelirinin adil bir şekilde paylaşılması gerektiğini savunuyor.
Ali Erbaş’ın böyle bir Diyanet İşleri Başkanı olduğunu farz edin. Ve tivitırda hemen hemen her hafta Ali Erbaş’ı yücelten etiketler açıldığını, onu takdir eden binlerce tivit atıldığını, bırakın diyanet kapatılsın etiketini “#ForeverDiyanet” şeklinde etiket açıldığını düşünün.
Ayasofya’nın minberine kılıçla teşrif eden, toplumun önemli bir kısmıyla kavgalı olan bugünlerin Ali Erbaş’ı, yine sosyal medya düzenlemesi şart der miydi, yoksa sevilip sayıldığı için bu tür açıklamalar yapmaya ihtiyaç duymaz mıydı, merak ediyorum.