Evcil hayvanlar insanların çok sevdiği, pek kullanışlı bulduğu, asla vazgeçemediği eşyalarından biri oldu.
Mesela birçok köpek türü laboratuvarlarda ev için tasarlandı.
Doğasına aykırı şekilde orasından burasından çekiştirilerek ev yaşamına, insana uygun hale getirildi.
Şu günlerde kediler revaçta. Sosyal medyanın da teşvikiyle kedi edinme önü alınamaz bir modaya dönüştü.
Geçen gün bir yerde lafı açıldı, kedilerden bahsediyorduk. Çok hoş genç bir kadın doktor isyan ve sitem içinde tane tane anlattı.
“Cins ev kedilerinin yavrularını” dedi “Satmak için ya da bakamadıklarından dolayı başkalarına dağıtmak için vaktinden önce annelerinden ayırıyorlar. Oysa yavru kedilerin belli bir süre annelerini emmeleri gerekiyor. Bunu yapamadıkları için pek çok hastalığa yakalanıyorlar.”
İçimden “Öyle ya kedi nedir ki insan yavrusu gibi anne sütüne ihtiyaç duysun. Hepi topu gönül eğlendirici, adeta canlı pelüş oyuncak. Kim onu gerçek manada canlıdan sayıp ince düşünecek de anne sütünü aklına getirecek.” dedim.
Genç doktorun engelli bir sokak kedisi sahiplendiğini öğrenince, “İşte gerçek hayvan severlik bu olsa gerek.” dedim.
Kedi kumu, kedi otu, kedi maması, kedi kafesi, çıngıraklı kedi kolyesi, kedi aşısı, kedi mizacı, çiftleşme vakti gelen kedilerin kendi cinsleriyle çiftleştirilmesi, yavru kedilerin sahiplendirilmesi, mobilyalara zarar vermesinler diye tırnaklarının sökülmesi derken yeni moda eşyamıza tam tekmil ayak uydurduk.
Psikologlar bile depresyondaki hastalarına evde bir hayvan beslemelerini tavsiye ediyorlar.
Niçin gönüllü annelik ya da babalık gibi insanlarla muhatap olacakları faaliyetler önermiyorlar ya da bunu çok nadir yapıyorlar?
Çünkü hayvan insan gibi değildir. Onunla birlikte olmak daha kolay ve emeksizdir.
Sizinle konuşmaz, sizi yargılamaz, size kızmaz, tek taraflı bir şekilde sizin belirleyeceğiniz istikamette etkileşiminiz ve ilişkiniz devam eder, en önemlisi siz ne derseniz o olur.
Kişi hem yalnız kalmaz oyalanacak bir şeyler bulur hem de bencil bir şekilde kolaya kaçıp hatalarını, kabul edilemez davranışlarını dillendirmeyen bir canlının “Efendisi” sıfatıyla dostluk kurar.
Böyle dostluk mu olur diyeceğim de hayata tutunmak için nefes alan canlı bir eşya gibisi yoktur değil mi?
İnsanoğlu kimini yemek kiminin gücünden faydalanmak kimini evde beslemek için evcilleştirmiş olsa da hayvanların yaşam alanları doğadır. Ne psikolojisi bozuk insanlara kol değneği ne de hayvan besleme furyasına kapılan insanların oyuncağıdır.
Evde beslediğiniz hayvanlar günden güne insanlaşıyor. İnsanlar gibi televizyon izliyor, oturacağı kanepeyi seçiyor, tuvaleti kullanıyor, çoğu zaman evin dışında kendini güvende hissetmiyor vesaire.
Lütfen tersini düşünün, bu evrimi insanların geçirdiğini farz edin. İnsanın doğasına aykırı bir şekilde hayvan türü gibi yaşam sürdüğünü hayal edin.
Kış gelince çamur, kuru ot yiyip bağırsak çıkışını kapatarak mağaraya çekildiğini, dört ayak üzerinde yürümeye zorlandığını, sindirim sistemine uygun olmayan yiyeceklerle beslendiğini...
Hoşunuza gider mi? Hayvanı köleleştirip evlere sokmakla onları sevip onlara iyilik mi yapmış oluyoruz? Doğru olan her türe ve yaşam şekline saygı duymaktır.
Biz beslemezsek kötü şartlarda yaşayıp vaktinden önce ölüyorlar, diyeceksiniz.
Evcil hayvan endüstrisine harcanan devasa paralarla onlara doğal yaşam alanları oluşturabiliriz.