Zanka

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, “Her kadın cinayeti bizim kadına yönelik şiddetteki kadın cinayeti değildir. Her intihar kadın cinayeti değildir. Her şüpheli ölüm de kadın cinayeti değildir.” demiş, ardından çeşitli ülkelerin milyon başına düşen kadın cinayetleri sayılarını verip ülkemizde bu rakamın oldukça düşük olduğunu söylemiş.

Acaba hangi cinayetler kadın cinayeti hanesine yazılıyor hangisi yazılmıyor ki sayı böylesine düşük çıkıyor diye şüpheye düştüm. Enflasyon hesaplamasında olduğu gibi bir hesaplama söz konusuysa, dünyada en düşük sayıda kadın cinayeti yaşanan ülke çıkmamız ihtimal. Sayın Bakanımız, özellikle bu tür olaylarda verileri esas almak lazım, demiş. Bu sebeple keşke:

Otopark mafya kavgası nedeniyle öldürülen kadın sayısını...

Trafikte yol kavgası nedeniyle birbirlerine giren kadınları ve can kaybını...

Alacak verecek meselesi yüzünden hayatını kaybeden kadınların sayısını...

Kıskançlık cinayetlerine kurban giden kadın sayısını. Mesela evli erkeklerle ilişki yaşadıkları için o adamların karıları tarafından öldürülen kadınları...

Kaldırımda omuz atma sonrasında büyüyen kavgada birbirlerini öldüren kadınları...

Kan davası nedeniyle birbirlerinin kafalarına sıkan kadınları...

İhaleye fesat karıştıran, kara para aklayan; kadın ticareti, silah kaçakçılığı, uyuşturucu kaçakçılığı yapan kadınların aralarındaki hesaplaşma nedeniyle öldürülen kadın sayıları...

Ve aklıma gelmeyen, kadın cinayeti sayılmayan, vatandaş cinayeti sayılan pek çok madde daha...

Bu rakamları da tek tek verseydi kurduğu cümle kulaklarda absürt ve akıl dışı bir şekilde yankılanmazdı.

 

FRANSA BATMIŞ

Radyo dinliyorum, TRT FM haber saati. Spiker düzgün diksiyonu, oturmuş hoş sesiyle saçma sapan bir şeyler geveliyor. Acaba başka bir radyo istasyonu mu diyorum, hayır TRT. Yaklaşıp dikkat kesiliyorum.

Spiker, Fransa'da salgının korkunç boyutlara ulaştığını, hastanelerde yer kalmadığını, ülkenin çok ama çok kötü durumda olduğunu söylüyor, pek çok şey daha söylüyor. Hepsi Fransa'nın inanılması zor müşkül durumuyla ilgili. Hani bu haberi küçük yeşil bir Marslı dinlese diyecek ki vah vah, galiba bu ülke yakın zamanda haritadan silinecek, esamisi okunmayacak, hem ne kadar fakir ve geri kalmış bir ülkeymiş yazık, diyecek.

Ben ise şunları söyleyeceğim: Demek ki Fransa'nın bizim sağlık bakanımız gibi bir bakanı yok, süreci yönetemiyor, tutuyor patır kütür vaka sayısını veriyor.

Bu aralar Fransa ile yaşadığımız gerginlikten dolayı bu şekilde haber yapılıyor. Bakın bakın, Macron bize şunu dedi, bunu yaptı ama Fransa salgından ne hâle gelmiş hatta salgın bir Fransa'da varmış, bunlar bizi kızdıracak işler yapsalar da bir sürü Fransız salgından ölüyormuş, hükümet zor durumdaymış, hadi sevinelim. Verilen mesaj bu mu? Gerginlikler bu şekilde mi yönetiliyor? TRT haberleriyle öç mü alınıyor? Amaç ne, salgın sebebiyle zor durumda olan Fransa'nın aciz olduğu mu? Biz bu salgından hiç etkilenmedik mi?  Şimdi analistler, TV programcıları gibi buna havalı bir isim uydurup medya stratejisi, psikolojik harp şeklinde saçma sapan yakıştırmalarda bulunabilirim fakat hiç kusura bakmayın, bu düpedüz çocukluktur, oyunda misketlerini kaybeden çocuğun öfke ve üzüntüyle, gözleri dolu dolu, zaten senin ayakkabıların da yırtıkmış, diye haykırmasıdır.

Benzer psikolojiyi Mevlüt Çavuşoğlu'nun, “Yanı başımızda vermişiz adaları, geçmişteki anlaşmaları büyük başarı diye anlatmaya çalıştılar bizlere ama maalesef görüyoruz.” şeklindeki sözlerinde de hissedebiliyoruz.

Sayın Bakan, Akdeniz meselesinde sıkıştık kaldık, beceremedik, hele ben dışişleri bakanlığı yaparken çok zorlanıyorum, bir netice bir başarı elde edemiyorum, kendime ve AKP'ye de toz konduramıyorum, suçu başkalarına ve çarpıttığım tarihe yıkıp az biraz rahatlayayım, diyemiyor da adaları vermişiz, şu bu diyor.

 

 

 



Bu içeriğe emoji ile tepki ver